"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2023/57 E., 2023/308 K.
KARAR : Asıl dava: Kabul, Birleşen dava: Kısmen kabul, kısmen ret
Taraflar arasındaki ziynet ve katılma alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; davacının açtığı birleşen dava yönünden kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Bölge Adliye Mahkemeleri, 5325 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 inci ve geçici 2 nci maddeleri uyarınca kurulmuş ve Adalet Bakanlığının 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan kararı uyarınca tüm yurtta 20.07.2016 tarihinde göreve başlamışlardır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 341 inci maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemelerinden verilen nihai kararlar istinaf yoluna tabidir.
Dosyanın incelenmesinde; sadece asıl dava yönünden Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 18.01.2016 tarih ve 2014/18626 Esas, 2016/345 Karar sayılı kararı ve Dairenin 30.11.2022 tarih ve 2022/6896 Esas ve 2022/9791 Karar sayılı ile kararın bozulmasına karar verildiği, asıl davaya yönelik yapılan bozma işleminden sonra açılan birleşen davanın işbu dava ile birleştirilmesine karar verildiği, birleşen dava yönünden bir bozma kararı olmadığı, birleşen dava yönünden 20.07.2016 tarihinden sonra ilk defa nihai karar verildiği anlaşılmaktadır. Birleşen dava ek dava niteliğinde ise de, ek dava, asıl davadan bağımsız, yeni bir davadır.
Davacı kadın vekilinin temyizi üzerine dosya Dairemize gelmiş ise de, birleşen dava hakkında 20.07.2016 tarihinden sonra ilk defa nihai karar verildiğinden Mahkemece birleşen dava yönünden verilen karar istinaf incelemesine tabi olup Bölge Adliye Mahkemesince istinaf incelemesi yapılması gerektiğinden, ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmek üzere birleşen dava yönünden dosyanın Mahkemesine geri çevirilmesine karar vermek gerekmiştir.
Davacı kadın vekilinin asıl dava yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; evilik birliği içinde Tokiden davalı koca adına 10.800,00 TL peşinat, geri kalanı kredi ile 55.000,00 TL'ye ev satın alındığını, ödemelerin ortak kazançla karşılandığını, tüm ev eşyalarının da birlikte alındığını, düğünde takılan takıların da davalıda kaldığını belirterek; taşınmaz ve içindeki eşyalar nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.000,00 TL katılma alacağının faizi ile birlikte tahsilini, altınların aynen, mümkün olmaması halinde bedelinin karşılığı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
2. Davacı kadın vekili 25.11.2013 tarihli dilekçesinde; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere 26.320,00 TL katılma alacağı ile 1.625,40 TL ziynet eşyası bedeli olmak üzere toplam 27.945,40 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın peşinatının müvekkilinin annesinden aldığı para ve kişisel mal ile karşılanığını, taşınmazın mülkiyetinin Toki'ye ait olduğunu, edinilmiş mal olmadığını, boşanma dava tarihine kadar 36 ay kredi borcu ödendiğini, kalan borcun denkleştirilmesi gerektiğini, davacının ziynet eşyaları dahil evdeki bütün eşyaları giderken götürdüğünü belirterek; davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 19.02.2014 tarih ve 2010/349 Esas, 2014/101 Karar sayılı kararı ile, davanın kabulü ile, taşınmazın evlilik birliği içinde edildiği anlaşıldığından, eve ödenen miktarın 1/2'si olan 13.446,75 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte; ziynet eşyaları olan 14 ayar 25 gram set, 14 ayar 5 gram zincir, 14 ayar 4 gram küpe, 3 adet 11 ayar yüzüğün aynen, olmadığı takdirde ise talep gibi 1.625,00 TL'nin dava tarihinden itibaren itibaren başlamak üzere yasal faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili ve davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 18.01.2016 tarih ve 2014/18626 Esas, 2016/354 Karar sayılı kararı ile, Mahkemece, açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca, kredi taksit ödemelerinin mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunduktan sonra, bulunan bu kredi borç oranı ile, taşınmaz için mal rejiminin geçerli olduğu dönemde ödenen peşinat miktarının taşınmazın satın alındığı tarihteki oranlaması yapıldıktan sonra bu oranın taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla bulunacak alacak miktarı belirlenerek gerçekleşecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken mal rejimin geçerli olduğu dönemde ödenen peşinat ve kredi aidat ödemelerin oranlaması yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek davacı kadın vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile hükmün yukarda bozulmasına; davalı erkek vekilinin tüm, davacı kadın vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının da reddine karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece 21.02.2022 tarih ve 2021/108 Esas, 2022/32 Karar sayılı kararı ile, bilirkişinin usul ve kanuna uygun olarak yapmış olduğu hesaplamanın dikkate alındığı, davacı vekilinin ek dava açarak dava değerinin 31.857,00 TL'ye yükseltiği, taraflar arasında mal rejiminin geçerli olduğu, ödenen peşinatın davalının kişisel malı olduğu iddiasının kabul edilmediği gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın kabulü ile, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 31.857,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; ziynet eşyaları yönünden daha önceden karar verildiği anlaşılmakla, karar verilmesine yer olmadığına yönelik verilen karara karşı, süresi içinde davacı kadın vekili katılma alacağı yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 30.11.2022 tarih ve 2022/6896 Esas, 2022/9791 Karar sayılı kararı ile, birleşen davanın asıl davaya yönelik yapılan bozma işleminden sonra 19.11.2019 tarihinde açılmış olup ek dava niteliğinde olduğu ve birleşen dava hakkında ilk 21.01.2022 tarihinde nihai karar verildiği, birleşen davanın asıl davadan bağımsız, yeni bir dava olduğu, birleşen dava hakkında 20.07.2016 tarihinden sonra 21.01.2022 tarihinde nihai karar verildiğinden Mahkemece verilen kararın istinaf incelemesine tabii olacağı; asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde, somut olayda, Mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmadığı, Mahkemece asıl dava yönünden açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek; temyiz edilen asıl davada verilen hükmün bozulmasına, asıl dava yönünden incelenecek ayrı bir hüküm olmadığına göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, bilirkişinin usul ve kanuna uygun olarak yapmış olduğu hesaplamanın dikkate alındığı, davacının dava dilekçesinde 7.000,00 TL katılma alacağı talep ettiği, davacı vekilinin 25.11.2013 tarihli ıslah dilekçesinde davasını ıslah ederek katılma alacağının 19.320,00 TL arttırdığı, sonrasında davacı vekilinin ek dava açarak dava değerini 31.857 TL'ye yükselttiği, taraflar arasında mal rejiminin geçerli olduğu, ödenen peşinatın davalının kişisel malı olduğu iddiası kabul edilmediği, bir önceki bozma ilamında ziynet eşyalarının bozmaya konu yapılmadığı gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile, 7.000,00 TL katılma alacağının dava tarihinden, 19.320,00 TL katılma alacağının 25.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; birleşen davasının kısmen kabulü ile, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.537,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının talep etmiş olduğu fazla kısmın reddine; ziynet eşyaları yönünden daha önceden karar verildiği anlaşılmakla, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; asıl ve birleşen davadaki toplam alacak miktarının 58.177,00 TL olduğunu, birleşen davada talep miktarının hatalı belirlendiğini, birleşen davada talep miktarının 31.857,00 TL olduğunu, gerekçede hükme esas alınan raporun belli olmadığını, bilirkişi raporu hükme esas alındığı belirtilmesine rağmen raporda belirtilen alacak miktarının kabul edilmediğini, birleşen davadaki yargılama giderlerinin de hatalı belirlendiğini peşinatın 10.800,00 TL olmasına rağmen 8.776,65 TL kabul edilerek eksik belirlendiğini, taşınmazın güncel değerinin düşük olduğunu, rapor tarihi ile karar tarihi arasında 5 yıl geçtiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmalık, talep miktarı, gerekçe, hesaplamanın eksik olup olmadığı ve taşınmaz değerinin güncelliğini yitirip yitirmediği noktasında toplanmaktadır. Dava, artık değere katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 176 ve devamı maddeleri, 190 ıncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 4 üncü maddesi, 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 226 ncı maddesi 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, Mahkemece bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olduğuna, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığına göre davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye usuli müktesep hak veya usule ilişkin kazanılmış hak denir. Usuli müktesep hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan Mahkeme, bununla bağlıdır.
4. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No 351, 1974, s. 395 vd.).
5. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; ne var ki, Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, Toki ile yapılan sözleşme içeriğine göre 2.000,00 TL başvuru bedeli, 8.886,65 TL peşinat bedeli olmak üzere kalan 108 ay vadeli olarak taşınmazın satın alındığı, bozma ilamında taşınmazın evlilik birliği içinde ödenen kredi ve peşinatın oranlaması yapılarak alacağın belirlenmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, Mahkemece, peşinat miktarının başvuru bedeli dahil edilmeden 8.886,65 TL olarak dikkate alınarak hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, taşınmazın edinilmesinde başvuru bedeli olarak ödenen 2.000,00 TL'nin de evlilik birliği içinde ödendiği gözetilerek taşınmazın edinme bedeline dahil edilerek bozma ilamında belirtilen şekilde oranlama yapılarak katılma alacağının hesaplanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
6. Ayrıca artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (4721 sayılı Kanun md. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre tasfiye tarihi, karar tarihidir.
7. Somut olayda, tasfiye konusu malların tasfiyeye esas alınacak değerleri belirlenirken, bu konuda taraflar lehine oluşmuş bir usuli kazanılmış hak da bulunmamasına rağmen, yukarıda izah edilen ilkeye aykırı şekilde, tasfiye konusu taşınmazın karar tarihinden (24.04.2023) yaklaşık beş yıl önceki, 09.05.2018 tarihindeki belirlenen güncel değerine itibar edilerek hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır. O halde, Mahkemece, tasfiye konusu taşınmazın tasfiye (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihindeki) tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değerleri belirlendikten sonra, davacının katılma alacağı hesaplanarak, talep miktarı da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Birleşen Dava Yönünden
Birleşen dava yönünden istinaf incelemesi yapılması için ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmek üzere dosyanın Mahkemesine GERİ ÇEVİRİLMESİNE,
B. Asıl Dava Yönünden
1. Davacı kadın vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Davacı kadın vekilinin tasfiye konusu malların değerine ve peşinat miktarına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde asıl dava yönünden karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
22.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.