Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7500 E. 2024/752 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Evlat edinme davasında, evlat edinmek isteyen eşlerden biri ile evlat edinilmek istenen arasında 18 yaş farkı bulunmaması nedeniyle davanın reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Türk Medeni Kanunu'nun 308/1. maddesinde öngörülen evlat edinende aranan 18 yaş büyük olma şartının, evlat edinmek isteyen eşlerden biri ile evlat edinilmek istenen arasında gerçekleşmemesi ve diğer gerekçelerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/156 E., 2023/1032 K.

DAVA TARİHİ : 17.12.2021

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir 3. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/1593 E., 2022/1471 K.

Taraflar arasındaki evlat edinme davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı ...'nın 2016 yılından bu yana kesintisiz olarak müvekkilleriyle birlikte aile olarak yaşadıklarını, müvekkillerinin davalıyı evlat edinmek istediklerini, reşit olan Kübra Dalci'nin de müvekkilleri tarafından evlat edilmek istediğini, davalının müvekkillerini anne ve babası olarak gördüğünü, çevresine anne, baba ve kardeşi olarak müvekkillerini ve oğullarını tanıttığını ancak soyadı farklılığı nedeniyle zor durumda kaldığını iddia ederek davalının davacılar tarafından evlat edinilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı, davaya cevap dilekçesi sunmamıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 306 ncı maddesine dayanan evlat edinmeye ilişkin olduğu, anılan yasal düzenlemeye göre eşlerin ancak birlikte evlât edinebileceği; evli olmayanların birlikte evlât edinemeyeceği, 308 inci maddesinin birinci fıkrasına göre ise "evlât edinilenin, evlât edinenden en az onsekiz yaş küçük olması şarttır." şeklindeki emredici hükme sahip olduğu, davacılar ve davalının nüfus kayıtları incelendiğinde, eş olan davacılardan ... ile davalı ... Dalcı arasındaki yaş farkının 18'den fazla olduğu, ancak diğer davacı ...'ın doğum tarihi 06.05.1982, davalı ... Dalci'nin doğum tarihinin ise 09.03.1999 olup davacı ... ile davalı ... arasındaki yaş farkının 18'den az olması nedeniyle davacı ...'in açtığı davanın reddine karar verilmesi gerektiği, diğer davacı ...'ın açtığı davanın ise, 4721 sayılı Kanun'un birinci fıkrasına düzenlenen eşlerin ancak birlikte evlat edinebileceklerine dair emredici hükmü uyarınca, davacı ...'in evlat edinme davası reddedildiğinden, tek başına davalıyı evlat edinemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili, müvekkili Yasemin'in evlat edinilmek istenen davalı ...'dan 17 yaş büyük olduğunu, 1 yaş farkının evlat edinme işlemine engel olmaması gerektiğini, diğer müvekkili Erhan'ın eşinin evlat edinmeye rızası bulunduğunu, 4721 sayılı Kanun'un 313 üncü maddesinin son fıkrasının Anayasa'nın 17 nci maddesine aykırı olduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili, istinaf dilekçesini tekrar etmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, evlat edinme istemine ilişkin olup, uyuşmazlık, davanın kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 305 inci, 306 ncı, 307 nci, 308 inci, 309 uncu, 313 üncü, 314 üncü, 315 inci ve 316 ncı maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu, 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davacılar, evlat edinilmek istenen Kübra’yla bir aile olarak yaşadıklarını belirterek birlikte evlat edinmek istemişler; mahkemece, davacı ... ile evlat edinilmek istenen Kübra arasında on sekiz yaş farkı bulunmadığı gerekçesiyle, davacı ... yönünden TMK m. 308/1, davacı ... yönünden ise TMK m. 307 uyarınca davanın reddine karar verilmiş, davacıların istinaf başvurusu reddedilmiş, davacılar temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.

Davacıların hem istinaf hem de temyiz başvurularında, olaya uygulanan yasayla ilgili Anayasa’ya aykırılık iddialarıda bulunmaktadır.

Öncelikle, konuya ilgili ulusal mevzuata değinmek gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa):

“Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” (m. 11).

“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir” (m. 20/1).

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” (m. 36).

“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” (m. 41).

“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” (m. 90/son).

“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” (m. 141/3).

“Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler” (Anayasa m. 138/1).

“Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.

Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır” (m. 152/1-2).

Türk Medeni Kanunu (TMK):

“Eşler, ancak birlikte evlât edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlât edinemezler. Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir.

Eşlerden biri, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin çocuğunu evlât edinebilir” (m. 306).

“ Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlât edinebilir” (m. 307/1).

“Evlât edinilenin, evlât edinenden en az onsekiz yaş küçük olması şarttır” (TMK m. 308/1).

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK):

“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.

(2) Bu hak;

a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,

b) Açıklama ve ispat hakkını,

c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir” (HMK m. 27).

“Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” gerekçeli kararda yer almalıdır (m. 297/1-c).

Ayrıca, konuyla ilgisi bulunan ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan ilkelere de göz atmakta yarar vardır.

İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi (AİHS):

“(1) “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir” (m. 8).

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme :

“(1) Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir” (m. 3).

“(1) Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden yoksun kalan veya kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması kabul edilmeyen çocuk, Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip olacaktır.

(2). Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk için kendi ulusal yasalarına göre, uygun olan bakımı sağlayacaklardır.

(3) “Bu tür bakım, başkaca benzerleri yanında, bakıcı aile yanına verme, Islam hukukunda kefalet (kafalah), evlat edinme ya da gerekiyorsa çocuk bakımı amacı güden uygun kuruluşlara yerleştirmeyi de içerir. Çözümler düşünülürken, çocuğun yetiştirilmesinde sürekliliğin korunmasına ve çocuğun etnik, kültürel ve dil kimliğine gereken saygı gösterilecektir” (m.20).

Çocukların Evlat Edinilmesine Dair Gözden Geçirilmiş Avrupa Konseyi Sözleşmesi :

"1. Bir çocuk ancak evlat edinmek isteyen kişinin hukuken aranan asgari yaşa ulaşması durumunda evlat edinilebilir. Bu anlamda aranan yaş on sekizden az otuzdan yüksek olamaz. Çocuğun yüksek yararı dikkate alınarak evlat edinmek isteyenle evlat edinilen arasında tercihen en az on altı yaş farkı olmalıdır.

2. Ancak hukuk çocuğun üstün yararı dikkate alınarak en düşük yaş sınırına ve yaş farkına ilişkin şartın aşağıdaki durumlarda kaldırılmasına izin verilebilir:

a. Evlat edinenin, çocuğun annesinin ya da babasının eşi ya da kayıtlı partneri olması durumunda veya

b. İstisnai koşulların ortaya çıktığı durumlarda" (m. 9).

Evlat edinmek isteyenlerle evlat edinilmek istenilenin hukuksal yararlarının korunması için, somut olayın yukarıda sözü edilen ulusal ve uluslararası mevzuata ilişkin ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, evli olan ve birlikte evlat edinmek isteyen davacıların, devlet kurumunda korunma altında bulunan Kübra altı yaşlarındayken onunla tanıştıkları, hafta sonu ve yaz tatillerinde birlikte zaman geçirdikleri, Kübra ergin olduktan sonra da tümüyle birlikte yaşamaya başladıkları; aralarında, aile yaşamı anlamında bir ilişki kurulduğu anlaşılmaktadır.

Mahkemece, evlat edinmek isteyen eşlerden 06.05.1982 doğumlu Yasemin ile evlat edinilmek istenen 09.03.1999 doğumlu Kübra arasında on sekiz yaş farkı bulunmadığı gerekçesiyle, davacı ... yönünden TMK m. 308/1 uyarınca, buna bağlı olarak davacı ... yönünden ise TMK m. 307 uyarınca davanın reddine karar verilmiştir. Davanın reddine karar verilmesinin ana sebebi TMK m. 308/1 maddesidir.

Davacılar, istinaf yoluna başvurmuşlar, dilekçelerinde olaya uygulanan yasanın Anayasa’ya aykırı olduğu yönünde iddiada da bulunmuşlardır. Bölge Adliye Mahkemesince davacıların bu iddialarının ciddi bulunup bulunmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmamış, bu yönde bir gerekçeye yer verilmemiştir.

Oysa, gerek Anayasa gerek HMK’na göre, mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olmak zorundadır (Anayasa m. 141/3 ve HMK m. 297/1-c). Kararların yeterli gerekçeyi içermesi hukuki dinlenilme hakkının da bir gereğidir (HMK m. 27). Bu anayasal ve yasal zorunluluğa karşın, davacıların Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla ilgili hiçbir gerekçeye yer verilmemiş olması, adil yargılanma (Anayasa m. 36) hakkının ihlali sonucunu doğurabilecek niteliktedir.

Bu durumda davacıların, daha evvel bir karara bağlanmayan ve temyiz aşamasında da tekrarladıkları Anayasa’ya aykırılık iddialarının, temyiz mercii olan Dairemizce karara bağlanması gerekmektedir (Anayasa m. 152/2).

Bilindiği üzere aile hukuku ilişkileri yalnızca kan bağıyla değil hukuksal yollarla da kurulabilir. Evlatlık bir aile hukuku kurumu olup evlat edinme kararı verildiğinde, evlat edinmek isteyenlerle evlat edinenler arasında hukuksal yoldan aile hukuku ilişkisi de kurulmuş olur.

Kuşkusuz, evlat edinmeyle ilgili koşuların belirlenmesi devletin geniş taktir yetkisindedir. Evlat edinme kararı da yasada belirlenen bu koşullara göre verilir. Ancak, bu konuda yapılan düzenlemelerin/belirlenen koşulların Anayasa’ya aykırı olmaması gerekir (Anayasa m. 11/2)

Somut olayda evlat edinmek isteyenlerle evlat edinmek istenen arasında eylemli olarak bir aile ilişkisi kurulmuştur. Evlat edinmek isteyenlerden Yasemin ile evlat edinilmek istenen Kübra arasında yaklaşık on yedi yaş farkı bulunmaktadır. Biyolojik açıdan bakıldığında, bu yaş farkı dahi bir anne ile çocuğu arasında doğal kabul edilebilecek bir yaş farkı niteliğindedir.

Oysa, Mahkemece mevcut yasal düzenleme gerekçe gösterilerek, evlat edinmek isteyenlerden Yasemin ile evlat edinilmek isteyen Kübra arasında on sekiz yaş farkı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.

Ancak, somut olaya uygulanan ve davanın reddine gerekçe oluşturan TMK m. 308’de yer alan on sekiz yaş farkına ilişkin yasa kuralının genel ve kesin bir koşul olarak düzenlenmiş olması, bu konuda hiçbir istisnaya yer verilmemesi; tarafların “aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı” (AİHS m. 8/1, Anayasa m. 20) ilkesi ile çocukların üstün yararının korunması ilkesine (Anayasa 41) aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruya ilişkin 25.07.2023 tarih ve 2020/10490 Başvuru Numaralı bir kararında benzer sonuca varmıştır (Y.C. Başvurusu, Başvuru Numarası: 2020/10490-Karar Tarihi: 25/07/2023, R.G. tarih ve sayı: 17/10/2023, 32342). Bu yüzden davacıların, olaya uygulanan kural (TMK m. 308/1) yönünden Anayasa’ya aykırılık iddiaları ciddi nitelikte görülmeli buna göre bir değerlendirme yapılmalıdır (Anayasa m. 152/2).

Öte yandan, uygulanacak yasa hükmünün (TMK m. 308/1) genel, kesin ve hiçbir istisnaya yer vermemesi nedeniyle; yukarıda belirtilen temel hak ve özgürlüklere, çocuk haklarına ilişkin uluslararası andlaşma ilkelerine de aykırı olduğu, bu gibi durumlarda Anayasa m. 90/son gereğince uluslararası andlaşma hükümleri esas alınarak on sekiz yaş farkının katı şekilde uygulanmayarak delillerin takdir edilip somut uyuşmazlığın çözülmesi de mümkündür. Bu konuda da Anayasa Mahkemesinin aynı kararı emsal niteliktedir (Y.C. Başvurusu, Başvuru Numarası: 2020/10490-Karar Tarihi: 25/07/2023, R.G. Tarih ve Sayı: 17/10/2023, 32342).

Bununla birlikte, somut olay açısından ve açılması muhtemel başka davalar yönünden sorunun kapsayıcı ve kesin olarak çözüme kavuşturulması amacıyla; somut norm denetimi yoluyla, Anayasa’ya aykırılığı yönünde ciddi sebepler bulunan yasa hükmünün (TMK m. 308/1) iptali için, konunun Anayasa Mahkemesine iletilerek itiraz başvurusunda (Anayasa m. 11, 138/1, 152/2) bulunulması ve sonucunun beklenmesi en öncelikli çözüm yoludur.

Ancak, eldeki davada hiçbir çözüm yolu değerlendirilmemiş, bu yönlerden olumlu olumsuz bir karar alınmamış, temyiz edilen hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Tüm bu nedenlerle, değerli çoğunluktan farklı düşünüyor, onama görüşüne katılmıyorum.