"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1017 E., 2022/2257 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 8. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/954 E., 2019/911 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı- karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı- karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların kızlarının doğumundan sonra kadının, davacının ailesine hiçbir şekilde destek vermesini istemediğini, bu nedenle aile içinde devamlı huzursuzluk çıkardığını, müvekkilinin ailesi ile görüşmesine dahi karıştığını, müvekkiline ve evine karşı ilgisiz olduğunu, hakaret ettiğini, müvekkilini evliliğin devamı için tüm çabalarının sonuçsuz kaldığını, kadının sürekli erkeği suçlaması, çocuklarının ve ailesinin yanında küçük düşürmesi, ailesi ile görüşmesini istememesi, çocuklarına ve evine ilgisiz davranması nedeniyle müvekkilinin on beş ay önce müşterek konutu terk ettiğini, bu süreçte eşinin ve çocuklarının maddî ve mahevi ihtiyaçlarını karşıladığını, buna rağmen eşinin olumsuz davranışları ve suçlamalarının devam ettiğini belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına ve ortak çocukların velâyetlerinin müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı- karşı davalı erkek vekili asıl davaya cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; karşı davanın reddine, asıl davanın kabulüne, müvekkili lehine 300.000,00 TL maddî ve 300.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı- karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; erkeğin iddialarının doğru olmadığını, 2016 yılında ...'da bayilik açtıktan sonra aylarca eve geç geldiğini, daha sonra müvekkilinden habersiz 2017 yılı Mayıs ayında Bursa'da ev kiraladığını, buna gerekçe olarak ben evde çok bunalıyorum, çocuk gürültüsüne katlanamam, dinlenmeye ihtiyacım var diyerek orada kalmaya başladığını, ortak konuta çok nadir gelmeye başladığını, 2017 yılı yaz tatilinde Bursa'ya taşındıklarını, okullar açılınca Yenişehir'e dönüldüğünü, gelinen son noktada davacının evdeki bütün eşyalarını toparlayıp ben seninle yapamayacağım, artık seni sevmiyorum, sen ne biçim giyiniyorsun, ben beş oldum sen bir kaldın, senin istenecek yerin yok artık demeye başladığını, müvekkilinin erkeğin eve dönmesi için çok çaba harcadığını, ailelerden yardım istediğini ancak erkeğin, seninle artık yapamayız, anlaşalım, boşanalım demeye başladığını, davacının 2018 yılında müvekkilinin kullandığı aracı yenisini alacağım diyerek sattığını, sonrasında 27.06.2018 tarihinde müvekkilinin cep telefonunu elinden aldığını ve eve bakmamaya başladığını, bu tarihten sonra hiçbir maddî yardımda bulunmadığını, aynı tarihte müşterek konuttaki interneti kapattığını, 16.11.2018 tarihinde ortak konutun doğalgaz ve elektriğini kestirdiğini, abonelikleri iptal ettirdiğini, evin kilidini değiştirdiğini, eşyaları aldığını, evi terk ettiğini belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile evlilik birliğinin temeliden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk ... için aylık 3.000,00 TL, ... için 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 400.000,00 TL maddî ve 200.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; erkeğin Türk Telekom Bayiiliği yaptığı, evlilik birliği içerisinde kadının, erkeğin ailesini ve eşinin onlara yardım etmesini istemediği, bu durumun taraflar arasında tartışmalara yol açtığı, erkeğe öküz, gerizekalı, dengesiz gibi sözler söylediği, ev işlerine yeterli özeni göstermediği, tarafların arası bozuk iken erkeğin cinsel birliktelik istediği kadının yanaşmadığı, erkeğin 2016 yılında AVM'de Avea bayiliği yapmaya başladığı, bu işi yapmaya başladıktan sonra Yenişehir'de bulunan müşterek konuta geç gitmeye başladığı, kadının rızasını almadan 2017 yılı Mayıs ayında işi ve ortak çocukların eğitimlerini düşünerek Bursa'da yeni bir ev kiraladığı, yaz tatilinde tarafların ailece bu konutta kaldıkları, okullar açılınca kadının ve çocukların Yenişehir'de bulunan konuta geri döndükleri, erkeğin diğer konutta yaşamaya devam ettiği, tarafların bu davranışının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 185 inci maddesinin üçüncü fıkrasında emredici olarak düzenlenen "Eşler birlikte yaşamak zorundadır" şeklindeki yaşam biçimine aykırı olduğu, erkeğin 16.11.2018 tarihinde kadın ve çocuklarının oturduğu müşterek konutun elektrik ve doğalgaz aboneliklerini kapattırdığı, evde bulunan bir kısım eşyaları kadın evde yokken aldığı ve müşterek konutun kilidini değiştirdiği, erkeğin bu davranışı ile eşini ve ortak çocukları zor durumda bıraktığı, kadının eve giremediği için polislerle birlikte eve gittiği, uzaklaştırma kararı aldığı ve erkek hakkında şikayetçi olduğu, delil yetersizliği nedeniyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği,erkeğin müşterek konutu terk ettikten sonra ailesinin ve evinin ihtiyaçları ile ilgilenmediği, erkeğin, kadının kardeşine daha genç olduğunu, hayatını kurmak istediğini söyleyerek evlililik birliğini devam ettirmek istemediğine yönelik iradesini ortaya koyduğu, geçimsizliğe sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki tesisine, ortak çocuklar için ayrı ayrı aylık 800,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, eşit kusurlu olduklarından tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı- karşı davalı erkek vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; kadının kusurlu olduğunu, karşı davanın reddedilmesi gerektiğini, lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiğini, kadın lehine hükmedilen nafakanın kaldırılması gerektiğini ileri sürerek; kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen nafakalar ve tazminat taleplerinin reddi yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Davalı- karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkek eşin tam kusurlu olduğunu, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, nafakaların miktarının düşük olduğunu, maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek; kusur belirlemesi, nafakaların miktarı ve tazminat taleplerinin reddi yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı- karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı- karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi ve nafakaların miktarı yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin sarsılmasında kusur belirlemesinin doğru olup olmadığı, nafakaların miktarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 175 inci maddesi, 328 inci maddesi.
3.Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı- karşı davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.İlk Derece Mahkemesince davalı- karşı davacı kadına izafe edilen kusurlu davranışlardan; tarafların arası bozukken kadının cinsel birlikteliğe yanaşmadığı vakıasına ilişkin tanık beyanının görgüye dayanmayan, soyut ve aktarımdan ibaret olduğu ve ispatlanmadığı anlaşılmaktadır. O halde bu vakıa kadına kusur olarak yüklenemez. Bu durumda, tarafların İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı- karşı davalı erkeğin, davalı- karşı davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabul edilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
3. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
4. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, velâyeti anneye verilen ortak çocuklar yararına takdir edilen iştirak nafakaları azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, yoksulluk ve iştirak nafakaları yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.Yukarıda (2), (3) ve (4) numaralı paragraflarda belirtildiği üzere İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, yoksulluk ve iştirak nafakalarının miktarı yönünden kadın yararına BOZULMASINA,
3.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı- karşı davacı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,18.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
1-NG-ÖH-SE-AB