"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/717 E., 2022/2385 K.
DAVA TARİHİ : 20.03.2019-22.05.2019
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm tesisi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Mersin 6. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/224 E., 2022/46 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki boşanma davasının da kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak bu yönden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, taraf vekillerinin diğer yönlere ilişkin istinaf başvurularının ise ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş, incelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 13.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen 13.02.2024 gününde duruşmalı temyiz eden davalı-davacı ... vekili Avukat Mine Kılıç ile karşı taraf temyiz eden ... ... vekili Avukat ... geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı erkek vekili dava, cevaba cevap (karşı davada cevap) dilekçelerinde özetle; tarafların 2002 yılında evlendiğini, bu evlilikten ortak çocuklarının olduğunu, kadının, erkeğin ailesi ile görüşmek istemediğini, sosyal ortamlarda erkeği yalnız bıraktığını, birlikte yaşamaktan kaçındığını, birlik görevini ihmal ettiğini, karşı dava dilekçesinde dayanılan vakıaların gerçeği yansıtmadığını iddia ederek davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, erkek yararına 300.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap, karşı dava, ikinci cevap (karşı davada cevaba cevap) dilekçelerinde özetle; öncelikle davanın yetkili mahkemede açılmadığını, işbu dava ile ilgili yargılama yapmakla yetkili mahkemenin Bakırköy Aile Mahkemesi olduğunu ve yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde dayanılan vakıaların gerçeği yansıtmadığını, erkeğin, birlik görevlerini yerine getirmediğini, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, cinsel, ekonomik şiddet uyguladığını, yatağını ayırdığını, kadının çalışmasına izin vermediğini, birlikte yaşamaktan kaçındığını, ortak konutu sık sık terk ettiğini, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığını, kadının ailesine kötü davrandığını iddia ederek karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, asıl davanın reddine, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 10.000,00 TL tedbir nafakası, 10.000,00 TL iştirak nafakası, nafakaya faiz işletilmesine, kadın yararına aylık 5.000,00 TL tedbir nafakası, 5.000,00 TL yoksulluk nafakası, nafakaya faiz işletilmesine, 1.000.000,00 TL maddî tazminat, 1.000.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının, sosyal ortamlarda eşini yalnız bıraktığı, birlikte yaşamaktan kaçındığı, herkese ithamlarda bulunduğu, erkeğin ise kadının çalışmasına izin vermediği, abisi vefat ettiğinde kadının cenazeye gelmesine izin vermediği, kadının ekonomik durumu iyi olmadığı için bilet alamadığı, tayinini ortak konuta yakın bir yere aldırmak için çabalamadığı, bu hususun tüm dosya kapsamı ile ispatlandığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, ortak çocuğun yargılama sırasında ergin olduğu dikkate alınarak velâyet ve iştirak nafakası konularında karar verilmesine yer olmadığına, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu olduklarından tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşıldığından kadın yararına 06.11.2019 tarihli duruşma 10 numaralı ara karar gereği takdir edilen aylık 800,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştikten sonra ise 800,00 TL yoksulluk nafakası olarak devamına karar verilmiştir.
2.İlk Derece Mahkemesinin 07.02.2022 tarihli tashih kararı ile davalı-karşı davacı kadın vekilinin 07.02.2022 havale tarihli dilekçesi ile, 2019/224 Esas, 2022/46 Karar sayılı ilamının altı numaralı maddesinde davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen nafaka miktarının ön inceleme duruşma tutanağındaki onuncu maddeye atıfta bulunularak ortak çocuk yararına taktir edilen nafaka miktarı olan 800,00 TL olarak yazıldığı, sehven yazılan nafaka miktarının düzeltilerek ön inceleme duruşma tutanağının on birinci maddesine göre tashihinin talep edildiği belirtilerek; 20.01.2022 tarih, 2019/224 Esas ve 2022/46 Karar sayılı ilamının hüküm kısmının altıncı maddesinin "Davalı-karşı davacı ... için mahkememizin 06.11.2019 tarihli ön inceleme duruşma tutanağının 11 nolu bendinde taktir edilen aylık 2.500,00TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde yoksulluk nafakasına dönüştürülmesine, davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, davalı-karşı davacı tarafın fazlaya ilişkin tedbir/yoksulluk nafakası talebinin reddine" şeklinde tashihine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğe yüklenecek kusurlu bir davranışın ispatlanamadığı, kadının ise tam kusurlu olduğu ve karşı davanın reddine karar verilmesi gerektiği, erkeğin tazminat talebinin reddine karar verilmesinin ise hatalı olduğu, kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği, kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakası takdirinin hatalı olduğu belirtilerek; karşı davanın kabulü, kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, nafakalar yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, yetki itirazının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı, erkeğin ise tam kusurlu olduğu ve asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği, kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, nafaka miktarlarının ise az olduğu, ara kararla, gerekçeli kararın birbiri ile çeliştiği belirtilerek; yetki itirazının reddi, asıl davanın kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi tarafından vakıa belirlemesinin hatalı yapıldığı, tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; kadına yüklenen erkeğin ailesinden biri vefat ettiğinde kadının gitmek istemediği vakıasının ispatlanamadığı ve kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, ancak kadının, erkeğin abisinin ve amcalarının cenazelerine katılmadığı vakıasının iddia ve ispat edildiği, kadına kusur olarak yüklenmesi gerektiği, dinlenen tanık beyanlarına göre erkeğin kadının çalışmasını istemediği ve buna izin vermediği vakıasının ispatlandığı bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği, yine her ne kadar İlk Derece Mahkemesince, erkeğe, abisi vefat ettiğinde kadının cenazeye katılmak istediği, ekonomik durumu olmadığı için bilet alamadığı, erkeğin bu konuda eşine yardımda bulunmadığı, ayrıca erkeğin İstanbul'dan Mersin'e tayini çıkınca Mersin'e gelerek Mersin'de yaşamaya başladığı, kadın ve çocuğun İstanbul'da yaşamaya devam ettikleri, erkeğin ailesi ile beraber yaşamak için İstanbul veya ortak konuta yakın çevre illerden birisine tayinini çıkartmak için bir görüşmede bulunmadığı vakıaları, kadına ise erkek aile ziyaretleri yapmak istediğinde kadının uzak durduğu, kadının herkese karşı haksız isnatlarda bulunduğu, ayrıca erkeğin İstanbul'dan Mersin'e tayini çıktığında kadının Mersin'e gelmek istemediği vakıaları kusur olarak yüklenmişse de bunlarla ilgili tanık ifadelerinin genel, gerekçesiz ve duyuma dayalı olduğu ve taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği, sonuç olarak kadının, erkeğin abisi ve amcalarının cenazelerine katılmadığı, erkeğin ise kadının çalışmasını istemediği ve buna izin vermediği vakıalarının taraflarca iddia edildiği ve ispatlandığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların yine de eşit kusurlu olduğu, her ne kadar İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararının iki numaralı bendinde tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmü uyarınca boşanmalarına karar verilmişse de ön inceleme duruşmasında yapılan hukuki nitelendirme ve gerekçeye göre tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca boşanmalarına karar verildiği, söz konusu hatanın mahallinde düzeltilebilir hata olduğu, belirtilerek; taraf vekillerinin vakıa belirlemesine yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi karar gerekçesinin yukarıda belirtildiği şekilde düzeltilmesine, taraf vekillerinin diğer yönlere ilişkin istinaf itirazlarının ise İlk Derece Mahkemesi kararında bu yönlerden usul ve kanun açısından bir yanlışlık bulunmadığından ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair verilen kararın hatalı olduğu, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile karşı davanın kabulü, kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, nafakalar yönünden temyiz yoluna başvurmuştur.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair verilen kararın hatalı olduğu, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile yetki itirazının reddi, asıl davanın kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar yönünden yönünden temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davalarında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların davalarının kabulü için gerekli şartların mevcut olup olmadığı, taraflar yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi için gerekli şartların gerçekleşip gerçekleşmediği, kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi için gerekli şartların gerçekleşip gerçekleşmediği, kadın yararına hükmolunan tedbir ve yoksulluk nafakasının miktarlarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararında gerekçe ile hüküm arasında çelişki olup olmadığı, yetki itirazının reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1.4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 168 inci maddesi, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 19 uncu ve devamı maddeleri, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddesi.
2. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa)141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında,“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir.
3. 6100 sayılı Kanunu’nun 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (c) alt bendine göre hüküm; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.
4. 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
5. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.
6. Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava ayönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur" hususlarına yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
3. “Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve ( tahkikat sonucunda ) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ... Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s.890-892)
4. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
5. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve kanun hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.
6. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
7. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
8. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçe kısmında; "...Tarafların mevcut durumuna göre davacının tedbir-yoksulluk nafakası talebinin kısmen kabulüne, davalı-karşı davacı ... için mahkememizin 06/11/2019 tarihli ön inceleme duruşma tutanağının 10 nolu bendinde taktir edilen aylık 800,00TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde yoksulluk nafakasına dönüştürülmesine, davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine..." karar verildiği, İlk Derece Mahkemesi 07.02.2022 tarihli tashih kararında ise 20.01.2022 tarih, 2019/224 Esas ve 2022/46 Karar sayılı ilamının hüküm kısmının altıncı maddesinin "Davalı-karşı davacı ... için mahkememizin 06.11.2019 tarihli ön inceleme duruşma tutanağının 11 nolu bendinde taktir edilen aylık 2.500,00TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde yoksulluk nafakasına dönüştürülmesine, davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, davalı-karşı davacı tarafın fazlaya ilişkin tedbir/yoksulluk nafakası talebinin reddine" şeklinde tashihine karar verildiği, kararın gerekçe kısmında kadın yararına aylık 800,00 TL tedbir nafakası ve 800,00 TL yoksulluk nafakası hükmedildiği belirtilmesine rağmen tashih kararı ile hüküm kısmında kadın yararına aylık 2.500,00 TL tedbir nafakası ve 2.500,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilerek gerekçe ve hüküm arasında çelişki yaratılmıştır.
9. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte; hüküm sonucuna uygun gerekçe içeren bir karar vermek olup hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının tedbir nafakası ile yoksulluk nafakası yönlerinden BOZULMASINA,
2.Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Bozma sebebine göre taraf vekillerinin kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası ve yoksulluk nafakasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Duruşma için takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin Tayfun'dan alınarak Arzu'ya, 17.100,00 TL vekâlet ücretinin Arzu'dan alınarak Tayfun'a verilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıranlara geri verilmesine,
13.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.