Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7837 E. 2024/5704 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında kusur belirleme, maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası, çocukla kişisel ilişki tesisi ve iştirak nafakası miktarının belirlenmesi hususlarında anlaşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, delillerine, uygulanması gereken hukuk kurallarına, yargılama ve ispat kurallarına ve gerekçelerine göre usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/267 E., 2023/608 K.

KARAR : Kararın kaldırılarak kısmen yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/1017 E., 2020/822 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulüyle kararın kaldırılarak kısmen yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin kadına kötü davrandığını, küçük düşürücü hareketlerde bulunduğunu, evin ihtiyaçları ile ilgilenmediğini, hamilelik sürecinde almış olduğu kilolardan dolayı "tanker, gemi, manda" şeklinde söylemlerde bulunduğunu ve dalga geçtiğini, kazancı fazla olmasına rağmen cimri olduğunu, kazancının büyük bir bölümünü ailesine verdiğini, kadına kişisel ihtiyaçlarını karşılaması için harçlık vermediğini, para verdiği zamanda ise harcadığının hesabını sorduğunu, ablasının kadına yönelik kırıcı davranışlarına müdahalede bulunmadığını, evde yemek dahi yemediğini, yatağını ve odasını ayırdığını, boşanmak istediğini söylediğini, kadının ve çocuğun hiçbir ihtiyacı ile ilgilenmediğini, kadının iki aylık bebeği ile kök ailesinin yanına sığınmak zorunda kaldığını ileri sürerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 1.500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına ise aylık 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile yasal faiziyle birlikte 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; kadının erkeğe ev alması için baskıda bulunduğunu, erkeğe ve erkeğin kök ailesine hakaret ve tehditte bulunduğunu, eve gelmesini istemediğini, İstanbul'a taşınmaları konusunda baskı yaptığını, erkeğin yakınlarının evine gitmediğini, erkeğin yakınlarına eşini sevmediğini söylediğini, evlilik birliğinden beklediği fahiş maddî beklentilere yanıt bulamadığı için sebepsizce evi terk ettiğini, daha sonra eve gelerek kişisel eşyalarını ve çocuğa ait eşyaların hepsini gelip aldığını belirterek davanın reddine, boşanma halinde ise velâyetinin babaya bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin cimri olduğu, ailesinin ihtiyaçlarını karşıladığı ancak bundan dolayı söylendiği, ilgisiz olduğu, boşanma isteğini dışarı yansıttığı, kadının da eşine karşı küçük düşürücü söylemlerde bulunduğu, yakınlarına karşı olumsuz tavırlar sergilediği, ayrılmakla tehdit ettiği, erkeğin kadına karşı küçük düşürücü söylemleri olsa da bu söylemler sonrasında evlilik birliğinin devam etmiş olması nedeniyle bu vakıanın affedildiği, böylece boşanmaya neden olan olaylarda kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, 13.08.2018 doğumlu ortak çocuk ...'ın velâyetinin sosyal inceleme raporu ve çocuğun yaşı göz önüne alınarak anneye verilmesine, çocukla baba arasında 5 yaşını ikmal edinceye kadar gündüzlü, 5 yaşını ikmal ettikten sonra ise yatılı kişisel ilişki tesisine, çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına ise aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, yasal koşulları oluşmadığından kadının yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, kadının reddedilen yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat talepleri, kadın ve ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir ve iştirak nafakasının miktarı ile kişisel ilişki yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflara yüklenen kusurların gerçekleştiği, istinaf kanun yoluna başvurmayan erkek aleyhine yüklenen kusurların kesinleştiği, böylelikle kadına başkaca kusurlar yüklenemeyeceği, erkeğin gerçekleşen kusurları yanında kadına "şişko, tanker, yanıma yakıştıramıyorum" şeklinde küçük düşürücü söylemlerde bulunduğuna ve doğum yaptığında yanında bulunmadığına, ortak çocuk ve eşi ile ilgilenmediğine ilişkin kusurların da kanıtlanmış olmasına rağmen bu olaylar sonrası birlikte yaşandığı ve olayların affedildiği gerekçesiyle kusur tespitinde nazara alınmamasının isabetsiz olduğu, kadının doğumdan 2 ay gibi kısa bir süre sonra baba evine sığınmak zorunda kaldığı dikkate alındığında kusurların affedilmiş olmasının kabul edilemeyeceği, böylece boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle kadının kusur belirlemesine ilişkin istinaf itirazının kabulüyle kusur belirlemesine ilişkin gerekçenin yukarıdaki şekilde düzeltilmesine, ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile çocuğun ihtiyaçlarına nazaran az olduğu, kadın yararına maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası ödenmesine ilişkin yasal koşulların gerçekleştiği, ortak çocuk ile babası arasında kademeli kişisel ilişki kurulmasının ortak çocuğun menfaatin uygun olmadığı ve bu şekilde kurulan kişisel ilişki süresinin yetersiz olduğu gerekçesiyle kadının kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat talepleri, iştirak nafakasının miktarı ve kişisel ilişkiye yönelik istinaf taleplerinin kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönlere ilişkin hüküm fıkralarının kaldırılmasına, yeniden kısmen esas hakkında hüküm kurulması suretiyle gerekçenin düzeltilmesine, kadın yararına 30.000,00 TL toptan yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddî, 45.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine, ortak çocuk yararına aylık 1.000,00 TL iştirak nafakası takdirine, ortak çocuk ile babası arasında "her ayın 1.ve 3. Cumartesi günleri saat 10.00'dan, Pazar günü saat 18.00'e kadar, dini bayramların 2. günü saat 10.00’dan 3. Günü saat 18.00'e kadar, yarıyıl tatilinin ilk haftası Pazartesi günü saat 10.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar, her yıl yaz tatillerinde 01 Temmuz günü saat 10.00’dan, 31 Temmuz günü saat 18.00'e kadar baba yanında kalacak şekilde kişisel ilişki tesisine", kadının sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince baba ile annenin farklı şehirlerde yaşadığı ve ortak çocuğun yaşı dikkate alınmadan yatılı kişisel ilişki kurulmasının hatalı olduğunu, iki haftada bir olacak şekilde çocuğun babasının yanında kalmasının çocuğun sosyal ve akademik gelişimini sekteye uğratacağını, çocuğun anne ilgisine muhtaç olduğunu, kadının asgari ücret dolaylarında çalışıyor olması; erkeğin ise Düzce sanayi çarşısında Özel servis ve oto-tamir dükkanının sahibi olması nedeniyle yüksek gelir elde etmesinden dolayı ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası miktarının az olduğu gerekçesiyle kararın kişisel ilişki ve ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası miktarı yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı erkek vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; kadının sebepsiz yere evi terk ettiğini, erkeğin kadına söylediği iddia edilen küçük düşürücü sözlerden sonra evlilik birliğinin devam ettiğini, bu vakıanın affedildiğini, kadının maddî beklentilerine karşılık bulamaması nedeniyle evden ayrılarak kusurlu olduğunu, kusurlu kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilemeyeceğini, aksi ihtimalde ise hükmedilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu ileri sürerek kararın kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar ile miktarları yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında yapılan kusur belirlemesinin doğru olup olmadığı, tarafların kusur durumlarına göre kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinin hukuka uygun olup olmadığı ile uygunsa tazminatların miktarlarının hakkaniyete uygun olup olmadığı, baba ile ortak çocuk arasında kurulan kişisel ilişkinin ortak çocuğun menfaatine olup olmadığı ile ortak çocuk yararına hükmolunan iştirak nafakası miktarının yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 182 nci ve 330 uncu maddesi, 323 üncü ve 324 üncü maddeleri, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 3 üncü maddesi, 12 nci maddesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin 3 üncü maddesi, 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.