Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7946 E. 2024/6126 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, kadının rahatsızlığı nedeniyle çocuk sahibi olamamalarının boşanma sebebi olup olmadığı, kusur durumu ve boşanma fer'ileri olan yoksulluk nafakası ve maddi-manevi tazminat taleplerinin kabul edilip edilmeyeceği hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Kadının rahatsızlığının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verdiği, davalı-karşı davacı kadının tam kusurlu olduğu, tam kusurlu eş lehine maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği gözetilerek mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/880 E., 2023/1390 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ: Gaziantep 4. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2022/1132 E., 2022/1239 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların görücü usulü evlendiklerini, davalı taraf ve ailesinin davalının kadınsal rahatsızlığından dolayı çocuk sahibi olamayacağını bilmelerine rağmen bu durumu eşinden sakladıklarını, kadına ne zaman bu durum sorulsa tartışma çıkardığını, tarafların yatak odalarını ayırdıklarını, birbirleriyle konuşamaz hale geldiklerini, kadının eşi ile konuşmadığını, hatta yemek, ütü, temizlik, rutin ev düzenini sağlayan işleri yapamaz hale geldiğini, hakaretlerde bulunduğunu belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı- karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların iftira boyutunda olduğunu, kadının tam teşekküllü bir hastaneye sevk edilmesi halinde çocuklarının olabileceği hususunun sabit olacağını, erkeğin yeniden evleneceğini, boşanmayı kabul etmesini, aynı evde hem yeni eşi ile hem de kadın ile kalacağını, kadının durumu kabul etmesini istediğini, kadının bu nedenle müşterek konuta dönmediğini beyanla asıl davanın reddine, karşı boşanma davalarının kabulüne tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, lehine 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 300.000,00 TL maddî, 300.000,00 TL manevî tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İlk Derece Mahkemesi Kararı

1.İlk Derece Mahkemesinin 19.11.2021 tarihli, 2019/110 Esas, 2021/1015 Karar sayılı kararı ile davacı kadında bulunan rahatsızlığın sağlıklı bir cinsel birliktelik yaşanması için engel teşkil ettiği, cinsel birliktelik yaşanması için vajinoplasti ameliyatının gerçekleştirilmesinin gerektiği, ancak buna rağmen tedavilerle çocuk sahibi olamayacağının rapor edildiği, davacı erkek her ne kadar bu durumun kendisinden gizlendiğini iddia etse de tedavi kayıtlarının 2012 yılına ait olduğu, evlilik birliğinin bundan sonra da devam ettiği, bu nedenle gizlenme iddiasının Mahkemece kabul görmediği, ancak davalı kadındaki rahatsızlığın cinsel ilişki kurulması için ameliyat gerektirdiği, buna yönelik de tedavi olmadığı kocanın da tedaviye engel olma durumunun da dosya kapsamında kanıtlanmadığı ve ayrıca tedavi olsa bile tarafların davacı kadından kaynaklı, rahminin olmaması sebebiyle çocuk sahibi olamayacakları, evlilik birliğinin sosyal amaçlarından birisinin de sağlıklı bir cinsel yaşam ve soyun devamının olduğu, cinsel yaşamın evliliğin temelini oluşturan unsurlardan biri olduğu bu nedenle davacı kocadan evliliğin devamının beklenemeyeceği, aynı zamanda dinlenen tanık beyanlarından davalı kadının davacı kocaya yönelik "zıkkım ye" tarzında ibarelerle küçük düşürücü söylemlerde bulunduğu anlaşılmakla, davalı kadının tam kusurlu eylemleri nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesi ile

asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince

boşanmalarına karar verilmiş, davalı-karşı davacı kadın vekili; tazminat ve yoksulluk nafakası talepleri hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemesi ile kusur belirlemesi yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuş, Bölge Adliye Mahkemesince davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası talebinde de bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince davalı-karşı davacı kadının bu talepleri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gerekçesi ile davalı-karşı davacının istinaf başvurusunun usulden kabulü ile, istinaf başvurusunun kabul sebebine göre kararın esası ve davalı-karşı davacının diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesi kararının istinaf edilmeyerek kesinleşen boşanma hükmü hariç kaldırılmasına, davanın gerekçede belirtilen işlemler yapılarak yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.

2.İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı kadına yönelik ileri sürülen kadından kaynaklı çocuk sahibi olamadıkları, kadının rahminin olmadığı ve bunun davacıdan gizlendiği, taraflar arasında cinsel birlikteliğin yaşanmadığı iddiasına yönelik dosya arasına alınan tedavi kayıtları ile birlikte davalı kadının adli tıp kurumuna sevk edildiği, adli tıp kurumunun davalı kadın hakkında rapor tanzim ettiği, raporun neticesinde davacı kadının hastalık öyküsü durumu değerlendirilerek, doktora başvurmaması halinde evlilik öncesi rahminin olmadığı durumunun bilinmeme ihtimalinin olduğu, davacı kadının ergenlik döneminde adet görmediğini fark ettiği ancak bu durumun üzerine gitmediğini ailesinin de bu durumla ilgilenmediğini beyan ettiği, davacı kadında bulunan rahatsızlığın sağlıklı bir cinsel birliktelik yaşanması için engel teşkil ettiği, cinsel birliktelik yaşanması için vajinoplasti ameliyatının gerçekleştirilmesinin gerektiği, ancak buna rağmen tedavilerle çocuk sahibi olamayacağının rapor edildiği davacı erkek her ne kadar bu durumun kendisinden gizlendiğini iddia etse de tedavi kayıtlarının 2012 yılına ait olduğu, evlilik birliğinin bundan sonra da devam ettiği, bu nedenle gizlenme iddiasının kabul görmediği, davalı kadındaki rahatsızlığın cinsel ilişki kurulması için ameliyat gerektirdiği, buna yönelik de tedavi olmadığı kocanın da tedaviye engel olma durumunun da dosya kapsamında kanıtlanmadığı ve ayrıca tedavi olsa bile tarafların kadının rahminin olmaması sebebiyle çocuk sahibi olamayacakları rapor edildiği, taraflar arasında evliliğin ilk yıllarından itibaren kadındaki rahatsızlıktan dolayı problemlerin yaşandığı ve tarafların bu durumu aşamadıkları kadının son olayda da böyle bir sebepten dolayı vakit geçirmek için ailesinin yanına gitmesinden anlaşıldığı bu nedenle taraflar arasında sağlıklı bir cinsel yaşam olmaması beraberinde iletişim problemini de getirdiği artık taraflardan evliliğin devam etmesi beklenemeyeceği, tüm bunların yanında dinlenen tanık beyanlarından davalı kadının davacı kocaya yönelik "zıkkım ye" tarzında ibarelerle küçük düşürücü söylemlerde bulunduğu ve son olayda davalı-davacı kadının müşterek evden ailesinin yanına her zamanki gidişlerinden birini yaptığı ve boşanma veyahut ayrılma niyetliyle evden çıkmadığı fakat sonrasında müşterek eve dönmediği görülmekle terk iradesi sergilediği anlaşılmakla, davalı kadının tam kusurlu eylemleri nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, davacı karşı davalı erkeğe yönelen iddiaların ise ispat edilemediği gerekçesi ile asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince

boşanmalarına, kadının tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı karşı davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı-karşı davacı kadın vekili, tamamına yönelik istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı-karşı davacı kadın İlk Derece Mahkemesinin 2019/110 E. 2021/1015 K. ve 19.11.2021 tarihli kararına karşı boşanma hükmü yönünden istinafa başvurmadığından İlk Derece Mahkemesinin söz konusu kararı boşanma hükmü yönünden davacı-karşı davalı erkek yönünden usuli kazanılmış hak doğurduğu ve kesinleştiği bu nedenle, mahkemece yeniden boşanma hükmü kurulması doğru olmadığı, gerçekleşen bu duruma göre, erkeğin davasında verilen boşanma hükmü istinaf edilmeksizin kesinleşmekle kadının boşanma davası konusuz kaldığı, davalı- karşı davacının istinaf isteminin bu yönden kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine ilişkin verdiği hüküm kaldırılarak, asıl ve karşı boşanma davasında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği, davalı- karşı davacının kusur belirlemesine ve boşanmanın ferilerine ilişkin istinaf başvurusuna gelince; davalı-karşı davacının İlk Derece Mahkemesince kabul edilen kusurlarının gerçekleştiği, boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacının tam kusurlu olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, delillerin değerlendirilmesinde, kanunun olaya uygulanmasında, gerekçede ve kusur belirlemesinde hata edilmediği, boşanma sebebiyle maddî-manevî tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması gerektiğinden tam kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceğinden, davalı-karşı davacı kadının maddî ve manevî tazminat isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, yine tam kusurlu eş yararına yoksulluk nafakasına karar verilemeyeceğinden davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davalı-karşı davacının bu yönlere ilişkin istinaf başvurusunu esastan reddine, davalı- karşı davacının asıl davanın kabulü ile karşı boşanma davasının reddine yönelik istinaf isteminin kabulüne, ilgili bentlerin kaldırılmasına, asıl boşanma davasında verilen boşanma hükmü kesinleştiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, karşı boşanma davasında verilen boşanma hükmü kesinleştiğinden konusu kalmayan karşı boşanma davasında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı- davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı- davacı kadın vekili; kusur belirlemesi, tazminatlar ile yoksulluk nafakasının reddi, usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma ve fer'ileri istemine ilişkin davada taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına yoksulluk nafakası ile tazminat şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 6 ncı maddeleri, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı- karşı davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.