Logo

2. Hukuk Dairesi2023/8008 E. 2024/5371 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen mallara kadın eşin katkısı nedeniyle katkı payı alacağına hak kazanıp kazanmadığı ve katkı payı oranının tespiti uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemece belirlenen katkı payı oranında ve hüküm altına alınan miktarda bir isabetsizlik bulunmadığı, tanık beyanları ve hakkaniyet ilkeleri gözetilerek istinaf başvurusunun reddine ve yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/374 E., 2023/1658 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 10. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2012/725 E., 2020/418 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde intifa hakkı tesisi ile katkı payı ve katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı-davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 1975 yılında evlendiklerinde davalı-davacının mal varlığı ve parasal durumu sıfır mertebesinde iken müvekkilinin Cihangir'deki ve Çapa'daki taşınmazlardaki hisselerini ve Zeytinburnu'ndaki müstakil binasını satıp eline geçen miktarın tamamını işe başlama sermayesi olarak davalı-davacıya verdiğini, bu şekilde davalı-davacının iş yerini kurduğunu, müvekkilinin de burada 1983 yılı Kasım ayından itibaren sigortalı olarak çalışmaya başladığını, ancak fiili çalışmasının önceki yıllara dayandığını, müvekkilinin davalı-davacıya ait işletmede sahne arkası tabir olunan tüm işleri en ince ayrıntısına kadar biçki, dikiş, tamirler gibi her konuda özverili ile ve dur durak bilmeksizin gece gündüz fedakarca çalıştığını, davalı-davacının yurtiçi ve yurtdışında programlar icra ettiğini, kalabalık kadrolu organizasyonlarla büyük paralar kazandığını, bu kazanımlarında müvekkili ve ortak çocukların da önemli katkılarının olduğunu, evlilik içerisinde davalı-davacı adına 2208 ada 53, 54, 64 parsel sayılı taşınmazlar, 1191 ada 1 parsel 39 nolu bağımsız bölüm, 924 ada 31 parsel sayılı 5 katlı iş yeri niteliğindeki taşınmaz, 1815 parsel 7 nolu bağımsız bölüm ve 128 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar ile 34 VD ..., 34 KV ..., 34 TCN ..., 34 ZS ..., 34 AFT ..., 34 ZV ... plakalı araçların edindiğini, müvekkili adına 1815 parsel 8 nolu bağımsız bölüm dışında herhangi bir taşınmaz bulunmadığını, davalı-davacının kiraya verdiği taşınmazlardan elde ettiği kira bedellerini de tahsil ettiğini, yine davalı-davacının mülkiyetinde bulunan ve 2208 ada 63 parsel sayılı taşınmazın müze olarak kullanıldığını, içinde kıymetli ve antika niteliğinde eşyalar bulunduğunu, 1191 ada 1 parsel 39 nolu bağımsız bölümün aile konutu olduğunu belirterek; 1191 ada 1 parsel 39 nolu bağımsız bölümün tapusunun iptali ile müvekkili adına kayıt ve tescilini, mümkün olmaması halinde müvekkili lehine intifa hakkı tesis edilmesini, keşif ve bilirkişi aracılığı ile taşınmazların ayrı ayrı değerlerinin tespiti ile işbu değerlerinin 1/2 karşılığı müvekkiline isabet edecek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 130.000,00 TL'nin, araçlarla ilgili olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000,00 TL'nin, kira gelirleri ile ilgili olarak da fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL'nin boşanmanın kesinleşmesinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı-davalı kadın 12.10.2020 tarihli (30) nolu celsede; araçlar yönünden davadan feragat etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki hususların gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin evlilik tarihinde başka bir reklam ajansında 5 yıllık tecrübe edilmiş, prodüktör, kameraman ve fotoğrafçı olarak profosyonel olarak çalışmış ve kariyer edinmiş olduğunu, bilahare 1971 yılında ortak bir şahıs şirketi kurduğunu, bu ortaklığın 1974 yılına kadar devam ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin 1974 yılında bir reklam ajansı kurduğunu, İstanbul'daki tüm sinemalardan reklam işleri aldığını, sinema, gazete ve matbaa reklamları ile oldukça hatırı sayılır bir gelir elde ettiğini, davacı-davalı ile ise işlerini belli bir düzene oturttuğu ve mali gücünü artırdığı bir dönemde tanıştığını, müvekkilinin işini kurmasında davacı-davalının herhangi bir katkısının olmadığını, davacı-davalının dava dilekçesinde bahsi geçen taşınmaz hisselerini çok sonraki tarihlerde sattığını, çok hisseli bu taşınmazların çeşitli güçlükler sonucu yapılabilen satışlarından elde ettiği az miktardaki parayı da kişisel harcamalarında kullandığını, müvekkilinin o dönemde yaptığı işlerden elde ettiği maddi kazançlarla davacı-davalının bu satış ile elde ettiği kazancın kıyas dahi edilemeyeceğini, kaldı ki müvekkilimin bu paraya ihtiyaç duyacak minnet edecek konumda olmadığını, davacı-davalının profesyonel iş hayatında hiçbir fiili çalışmasının olmadığını, müvekkili tarafından ve tamamen geleceğini garanti altına almak amacıyla sigortalı yapıldığını, tüm hayatını ev hanımı olarak geçirdiğini, davacı-davalının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi sahne arkası işleri yapmasının söz konusu olmadığını, o dönemde işletmenin son derece sistemli çalıştığını, gerekli ve yeterli personeline sahip olduğunu, ancak bir dönem davacı-davalının annesine yaşlılık kaynaklı depresyonunu yenmesi, evde oyalanması, vakit geçirmesi için ufak tefek dikiş işlerinin verildiğini, karşılığında da küçük bir ücret ödendiğini, müvekkilinin davacı-davalının ailesine ait bir takım hatıra eşyalarını ücretini ödeyerek aldığını, bir emanet koleksiyonu oluşturduğunu, bunu müzeleştirdiğini, ancak müvekkilinin 30 yılını alan bu nadide koleksiyonun davacı-davalı tarafından evdeki kasadan alınarak kaçırıldığını, bu koleksiyonun hem maddi hem manevi değerinin bulunduğunu, tüm malların 01.01.2002 tarihinden önce edinildiğini ve müvekkilinin kişisel malı olduğunu, davacı-davalını katkısının olmadığını, boşanmanın kesinleşmesi ile aile konutu vasfını kalmayacağını, davacı-davalı adına kayıtlı 1815 parsel 8 nolu bağımsız bölümün edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olduğunu, bu taşınmazın evliliğin devamında müvekkilinin davacı-davalıya hediye ettiği bir taşınmaz olup tamamen müvekkilinin birikimi ile alındığını, işbu taşınmazın mal paylaşımına tabi tutulması gerektiğini belirterek; taşınmazın aile konutu niteliğinin kalktığının tespitini ve tapu kaydı üzerindeki aile konutu şerhinin kaldırılmasını, bu taşınmazın ve diğer tüm taşınmazların, araç ve menkullerin müvekkilinin kişisel malı olduğunun tespitini, davacı-davalı adına kayıtlı taşınmazın edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince paylaştırılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı-davacı erkek vekili 14.07.2020 tarihli dilekçesinde; karşı dava yönünden dava değerinin 1815 parsel 8 nolu bağımsız bölümün keşif tarihindeki değeri olan 85.000,00 TL olduğunu açıklayarak harcını tamamlamıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, mal rejiminin tasfiyesinin ayni hak bahşetmeyeceği; araçlar yönünden de davadan feragat edildiği; tasfiye tarihi itibariyle kira bedellerinin davalı-davacının uhdesinde ve harcanmamış olduğunun kanıtlanamadığı; 2208 ada 63 parsel sayılı müze olarak kullanılan taşınmazdaki antikalar, takılar ve kıymetli eşyaların yargılamanın devamı sırasında temin edilemediği, davacı-davalı tarafından yerinin gösterilemediği, davalı-davacı uhdesinde olduğunun kanıtlanamadığı; tasfiyeye konu tüm taşınmazların mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği ve davalı-davacının kişisel malı olduğu, tarafların ortak çocukları olan ve bu nedenle olaylar ve mal varlığının edinilmesi hakkında en ziyade bilgiye sahip olmaları hayatın olağan akışına uygun olan tanıklar ... ve ... tarafından belirtildiği üzere davacı-davalının davalı-davacı ile birlikte hiçbir şekilde maddi karşılık almadan çalıştığı, kafeteryada çalıştığı, davalı-davacının işi ile ilgili olarak kostüm dikişi, tarihi eser temizliği ve onarımı ile uğraştığı, davalı-davacı tarafından organize edilen şenlik ve organizasyonlarda da bilfiil çalışmasının bulunduğu, davacı-davalının evlilik tarihinden taşınmazların edinildiği tarihe kadarki kazançlarının net ve kesin olarak belirlenemediği, davalı-davacı kocanın iaşe yükümlülüğünün de bulunduğu, bu nedenle kazancından tasarruf edebileceği miktar saptanarak katkı oranının tespit edilmesi gerektiği, bu yapılırken tarafların sosyo-ekonomik durumlarının da göz önünde bulundurulması gerektiği, yine davalı-davacının gelirlerinin de net olarak tespit edilemediği, bu sebeple davacı-davalının katkı oranının takdiren belirlenmesinin zorunlu olduğu, her ne kadar davacı-davalı davalı-davacının mal varlığını edinmesinde ailesinden gelen malların satılmasından gelen para ile katkıda bulunduğunu da belirtmiş ise de, bu hususun da kanıtlanamadığı, taşınmazların değerinin toplam değerinin 9.673.671,44 TL olduğu, evlilik süresi, tarafların evlilik içerisindeki sosyo-ekonomik durumları, tarafların ortak çocukları olan tanıkların beyanı ile doğrulanan katkıları gözetilerek davacı-davalının katkı oranının %30 oranında kabul edilmesinin hakkaniyete uygun olacağı, ancak dava dilekçesinde taşınmazlarla ilgili olarak ve fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 130.000,00 TL talep edildiği, talep miktarı gözetilerek karar verildiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, 1191 ada 1 parsel 39 nolu bağımsız bölümü tapu kaydının iptali, olmadığı takdirde taşınmaz üzerinde davacı-davalı lehine intifa hakkı tesisi yönündeki talebin reddine, araçlar yönünden katkı payı alacağı talebinin feragat nedeniyle reddine, kira gelirleri yönünden katkı payı-katılma alacağı talebinin reddine, 2208 ada 63 parsel sayılı müze olarak kullanılan taşınmazdaki antikalar, takılar ve kıymetli eşyalar yönünden talebin reddine, tasfiye konusu taşınmazlar yönünden taleple bağlı kalınarak 130.000,00 TL katkı payı alacağının dava tarihi olan 06.09.2012 tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, davacı-davalının fazlaya ilişkin talep haklarının saklı tutulmasına karar verilmiştir.

2.Karşı dava yönünden de; davalı-davacının bizzat cevap ve karşı dava dilekçesinde belirtildiği üzere davacı-davalı adına kayıtlı 1815 parsel 8 nolu bağımsız bölümün davalı-davacı tarafından davacı-davalıya hediye olarak alındığı, bağışlama iradesi ile davacı-davalıya alınan işbu taşınmazın mal tasfiyesine tabi tutulmasının talep edilemeyeceği; aile konutu niteliğinin kalktığının tespiti ve aile konutu şerhinin kaldırılması talebi yönünden de taraflar arasındaki boşanma hükmünün 01.03.2013 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın işbu tarih itibariyle aile konutu vasfını yitirdiği, tapu üzerindeki aile konutu şerhinin kaldırılmasına ilişkin olarak harcı ödenmek suretiyle açılmış bir dava da bulunmadığından bu talep hakkında karar verilemeyeceği gerekçesiyle; karşı davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; asıl davada tasfiye konusu taşınmazların mal ayrılığı döneminde edinildiğini ve müvekkilinin kişisel malı olduğunu, davacı-davalının talep ettiği katılma alacağının sadece edinilmiş mallar açısından söz konusu olabileceğini, kişisel mallar üzerinde bu alacağa ilişkin hak talep edemeyeceğini, mal ayrılığı rejimi açısından geçerli olabilecek alacak kaleminin katkı payı alacağı olduğunu, bunun da mutlaka parasal ya da para ile ölçülebilen bir katkı olması gerektiğini, bilirkişinin de davacı-davalının maddi katkısını tespit edemediğini, davacı-davalının müvekkiline iş kuruluş sermayesi verdiğine ilişkin iddialarının da Mahkemece ispatlanamadığı kabul edilmesine rağmen davacı-davalı lehine %30 gibi fahiş bir katkı oranı belirlenmesinin çelişkili olduğunu, davacı-davalının talebinin katılma alacağı olduğunu, katkı payı alacağı yönünde bir talebi olmadığını, davacı-davalının ömrü boyunca bir gün dahi çalışmadığını, müvekkilinin tüm yaşamı boyunca çalıştığını, müvekkilinin yapmış olduğu işin büyüklüğü nazara alındığından davacı-davalının katkı iddialarının gerçeklikten uzak olduğunu, müvekkilinin işleri için özel terzilerle çalıştığını, müvekkilinin hiç çalışmayan davacı-davalının mağdur olmaması için sigorta yaptığını, boşanma davasında davacı-davalı lehine hükmedilen nafaka, maddi-manevi tazminat miktarlarına bakıldığında müvekkilinin ekonomik ve sosyal durumu hakkında fikir vereceğini, müvekkilinin yapmış olduğu işinin kendi becerisine, kişiliğine ve sosyal becerilerine bağlı bir iş olduğunu, davacı-davalının katkıda bulunma ihtimali olmadığını, davacının çelişkili beyanlarının hiçbirisini ispat edemediğini, gerekçeli kararda hesap bilirkişi raporlarının hükme esas alındığı belirtilse de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, raporda davacı-davalının katkısının tespit edilemediğinin belirtildiğini, beyanına itibar edilen ortak çocukların senelerdir müvekkiliyle sonu gelmeyen bir husumet içinde olduklarını, aralarında çok sayıda dava olduğunu, ayrıca katkı iddiasının bulunduğu dönemde çocukların ayırt etme gücüne sahip olmadıklarını; karşı davada tasfiye konusu taşınmazın davacı-davalıya bağışlama iradesiyle teslim etmediğini, hiç çalışmayan davacı-davalının katkısı kabul edilmesine rağmen yıllardır çalışan müvekkilinin karşı davada tasfiye konusu taşınmazda hiçbir katkısı olmadığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, asıl davada tasfiye konusu tüm taşınmazların mal ayrılığı döneminde edinildiği, teknik bilirkişiler tarafından belirlenen ve Mahkemece kabul edilen değerlerde bir isabetsizlik bulunmadığı, dinlenen tanık beyanlarına göre davacının ispatlanan katkılarının niteliğine, bu tür davalarda gözetilmesi gereken hak ve nesafet ile hakkaniyet ilkeleri gözetildiğine, Mahkemece hesaplamaya esas alınan katkı payı oranında bir isabetsizlik bulunmadığı; karşı dava yönünden de davalı-davacının cevap ve karşı dava dilekçesinde taşınmazın davacı-davalıya hediye olarak verildiğinin kabul edildiği, Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle; başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı-davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl davada tasfiye konusu taşınmazların mal ayrılığı döneminde edinildiğini ve müvekkilinin kişisel malı olduğunu, davacı-davalının talep ettiği katılma alacağının sadece edinilmiş mallar açısından söz konusu olabileceğini, kişisel mallar üzerinde bu alacağa ilişkin hak talep edemeyeceğini, mal ayrılığı rejimi açısından geçerli olabilecek alacak kaleminin katkı payı alacağı olduğunu, bunun da mutlaka parasal ya da para ile ölçülebilen bir katkı olması gerektiğini, bilirkişinin de davacı-davalının maddi katkısını tespit edemediğini, davacı-davalının müvekkiline iş kuruluş sermayesi verdiğine ilişkin iddialarının da Mahkemece ispatlanamadığı kabul edilmesine rağmen davacı-davalı lehine %30 gibi fahiş bir katkı oranı belirlenmesinin çelişkili olduğunu, davacı-davalının talebinin katılma alacağı olduğunu, katkı payı alacağı yönünde bir talebi olmadığını, davacı-davalının ömrü boyunca bir gün dahi çalışmadığını, müvekkilinin tüm yaşamı boyunca çalıştığını, müvekkilinin yapmış olduğu işin büyüklüğü nazara alındığından davacı-davalının katkı iddialarının gerçeklikten uzak olduğunu, müvekkilinin işleri için özel terzilerle çalıştığını, müvekkilinin hiç çalışmayan davacı-davalının mağdur olmaması için sigorta yaptığını, boşanma davasında davacı-davalı lehine hükmedilen nafaka, maddi-manevi tazminat miktarlarına bakıldığında müvekkilinin ekonomik ve sosyal durumu hakkında fikir vereceğini, müvekkilinin yapmış olduğu işinin kendi becerisine, kişiliğine ve sosyal becerilerine bağlı bir iş olduğunu, davacı-davalının katkıda bulunma ihtimali olmadığını, davacının çelişkili beyanlarının hiçbirisini ispat edemediğini, gerekçeli kararda hesap bilirkişi raporlarının hükme esas alındığı belirtilse de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, raporda davacı-davalının katkısının tespit edilemediğinin belirtildiğini, beyanına itibar edilen ortak çocukların senelerdir müvekkiliyle sonu gelmeyen bir husumet içinde olduklarını, aralarında çok sayıda dava olduğunu, ayrıca katkı iddiasının bulunduğu dönemde çocukların ayırt etme gücüne sahip olmadıklarını; karşı davada tasfiye konusu taşınmazın davacı-davalıya bağışlama iradesiyle teslim etmediğini, hiç çalışmayan davacı-davalının katkısı kabul edilmesine rağmen yıllardır çalışan müvekkilinin karşı davada tasfiye konusu taşınmazda hiçbir katkısı olmadığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hukuki nitelendirme, katkı payı oranı ve ispatı noktasında toplanmaktadır. Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde intifa hakkı tesisi ile katkı payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddeleri, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 241 inci maddesi; 4722 Sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 10 uncu maddesi; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 152 nci maddesi, 153 üncü maddesi, 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 52 nci maddeleri, 285 inci ve devamı maddeleri, 646 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-davacı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.