"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/591 E., 2023/755 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının iştirak nafakasının miktarı yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; ortak çocuk için iştirak nafakasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde; kadının müvekkilini aşağıladığını, hakaret ettiğini, sevgi saygı göstermediğini, kendi babası ve abisine müvekkline rızası dışında para gönderdiğini, müvekkilinin ailesine sevgi saygı göstermediğini, husumet beslediğini, ailesi eve geldiğinde odadan çıkmadığını, müvekkilinin ailesine olumsuz davranışlarda bulunduğunu iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 60.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı-karşı davalı erkek vekili cevaba ve karşı davaya cevap dilekçesinde; kadının dilekçesindeki beyanlarının gerçeğe aykırı ve dayanaktan yoksun olduğunu, tarafların ...ilinde yaşadığı süre zarfında meydana geldiği iddia edilen müvekkilinin yönelik aldatma iddiasının iş bu davada öne sürülemeyeceğini, bu olaydan sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirdiğini, bu konunun kapandığını, müvekkilinin birlik görevlerini eksiksiz olarak yerine getiriğini belirterek, kendi davasının kabulüne karşı davanın ise reddine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı- karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; erkeğin iddialarının tamamen asılsız olduğunu, erkeğin müvekkilini aldattığını, bu nedenle taraflar arasında sorunlar çıkmaya başladığını, aldatma eylemine rağmen evlilik birliğini kurtarabilmek için müvekkilinin erkek ailesinin de araya girmesi ile evliliğe devam ettiğini, erkeğin müvekkiline karşı ilgisiz olduğunu, ailevi sorunları ailesine anlattığını, müvekkilinden habersiz borsa ve şans oyunları oynadığını, yüklü miktarda para kaybettiğini, loğusalık döneminde müvekkilini başka bir kadınla aldattığını öğrendiğini, bunun üzerine müvekkilinin kendi ailesinin evine gittiğini ancak erkeğin ailesinin de araya girmesi ile ortak haneye geri döndüğünü, erkeğin düzeleceğine dair söz verdiğini, ancak Tatvan İlçesine tayin olduktan sonra ilgisiz tavırlarının tekrar başladığını, erkeğin ailesinin sürekli olarak evliliğe müdahale ettiğini, rencide edici sözler söylediğini, erkeğin müvekkilinin kaynağını bilmediği borçları ödediğini, müvekkiline karşı sözel şiddette bulunduğunu iddia ederek, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk için aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakalarına TEFE oranında artış uygulanmasına, müvekkili yararına yasal faizi ile birlikte 45.000,00 TL maddî ve 55.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili karşı davaya cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesinde; müvekkilinin erkek tarafından aldatıldığını, müvekkilinin aldatılma sonrası evlilik birliğini sürdürmek istemesinin, evlilik birliğini korumak ve çocuğun geleceğine olan bağlılığından kaynaklandığını, evlilik birliğinin sonlanmasında erkeğin ağır kusurlu olduğunu beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin evlilik birliği içerisinde bir başka kadın ile ilişki yaşadığı sabit olmakla birlikte, bu eylemin tarafların Tatvan ilçesine taşınmadan önceki dönemde yaşandığı, sonrasında birlikte Tatvan ilçesine taşındıkları ve evlilik birliğinin devam ettiği, bu şekilde kadın tarafından affedilen en azından hoşgörü ile karşılanan sadakatsizlik eyleminin erkeğe kusur olarak yüklenilemeyeceği, buna karşın, erkeğin, kadına "seni sevmiyorum, seni istemiyorum" demek sureti ile duygusal şiddet uyguladığı, kadının ise, erkeğin ziyaret amacıyla Tatvan'a gelen ailesinin ortak konuta gelmesine müsaade etmediği, erkeğe hakaret ettiği, bu eylemi nedeniyle yargılanıp ceza aldığı belirtilerek evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduğu, erkeğin ortak çocuklarının velâyetinin tarafına verilmesi yönünde talebi bulunmadığı, dosya arasında alınan sosyal inceleme raporu nazara alındığında ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesinin menfaatine uygun olacağı, 4721 sayılı Kanun'un 182 nci maddesinde ortak çocukların bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında anne ve babanın katılmak zorunda olduğunun düzenlendiği, velâyet kendisine verilmeyen tarafın, ekonomik imkanları ölçüsünde ortak çocukların giderlerine katılmakla yükümlü olduğu, bu kapsamda babanın, ortak çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu ve tarafların sosyal ekonomik durumları nazara alınarak ortak çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına hükmedildiği, 4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesinde, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebileceğinin düzenlendiği, tarafların sosyal ekonomik durumları dikkate alındığında ise kadının erkekten daha yoksul duruma düşeceğinin kabulünün hakkaniyet gereği mümkün olmadığı kadın yararına yoksulluk nafakası koşullarının gerçekleşmediği gerekçesi ile tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddedildiği belirtilerek davaların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca kabulüne, tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, nafakaya yıllık ÜFE oranında artış uygulanmasına, kadının tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, tarafların tazminat taleplerinin ise eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin sadakatsizlik eylemine ilişkin kadının af niteliğinde bir davranışının bulunmadığı, meydana gelen olaydan sonra bir süre daha birlikte yaşamanın af olarak kabul edilemeyeceği, kadının, erkeğin ailesini ortak haneye almak istememesinin sebebinin de erkeğin aldatma eyleminin ailesi tarafından kapatılmaya çalışılmasından kaynaklandığı, bu nedenle erkeğe sadakatsizlik kusurunun yüklenmesi gerektiği, bunun yanında, dosya arasına alınan banka hesap bilgilerine göre evlilik birliği içerisinde erkeğin eşinden habersiz şans oyunları oynayarak yüklü miktarda para kaybettiği, bu hususunda erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği, ancak erkeğe yüklenen eşine seni sevmiyorum şeklinde sözler söyleme kusurunun ispatlanmadığı, kadına yüklenen eşine hakaret etme ve eşinin ailesini eve almayarak onlara saygısızlık ettiği kusurlarının sabit olduğu belirtilerek gerekçenin bu şekilde değiştirilmesine, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü ile bu yöne ilişkin kadının istinaf başvurusunun kabulü ile kadın yararına 40.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata, kadının sair, erkeğin ise tüm istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 09.02.2023 tarihli ve 2022/9538 Esas, 2023/529 Karar sayılı kararı ile; erkeğin sadakatsizlik eyleminin tarafların ...ilinde yaşadığı dönemde meydana geldiği, kadının bu eylemi öğrendikten sonra evlilik birliğini devam ettirdiği, hatta eşinin tayini kapsamında Tatvan'a tarafların birlikte gittiği ve burada da birlikte yaşamaya devam ettikleri, bu kapsamda sadakatsizlik eyleminden sonra evliliğin uzunca bir süre daha devam ettiği, tarafların evlilik ilişkisini sürdürdüğü nazara alındığında kadının eşinin sadakatsizlik eylemini affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığı, bu eylemin artık erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları gözetilmeden, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek erkeğin kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu olup, kadın yararına maddî ve manevî tazminat koşullarının oluşmadığı, kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediği, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk Eylül Ada yararına hükmedilen iştirak nafakasının az olduğu gerekçesiyle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminat ile velâyeti anneye verilen ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakasının miktarı yönlerinden taraflar yararına bozulmasına, taraf vekillerinin sair temyiz tirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin onanmasına karar vrilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan incelemede; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının incelenmesinde; erkeğin 16.01.2020 tarihi itibarı ile uzman çavuş olduğu, 9.000,00 TL gelirinin olduğu, 1.100,00 TL kira ödediği, üzerine kayıtlı taşınmaz olmadığı, kadının okul öncesi öğretmeni olduğu 16.01.2020 tarihi itibarı ile 4.000,00 TL geliri olduğu, 1.000,00 TL kira ödediği üzerine kayıtlı taşınmaz olmadığı, velâyeti anneye verilen ortak çocuğun yaşı ve ihtiyaçları gözetildiğinde giderlerinin bulunduğu, kadının dava dilekçesinde aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakası talep ettiği, Yargıtay bozma ilamı dikkate alınarak velâyeti anneye verilen ortak çocuğun yaşı ve ihtiyaçları gözetildiğinde, giderlerinin bulunduğu, ortak çocuğun ihtiyaçları, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, hakkaniyet ilkesi, dosyadaki yazılar, toplanan deliller ile nafakanın niteliğine göre ortak çocuk için aylık 500,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar, hükmedilen tedbir nafakasının kararın kesinleşmesi ile aylık 1.250,00 TL iştirak nafakası olarak devamına, hükmedilen iştirak nafakasına her yıl Ocak ayının 15'i itibarı ile ÜFE oranında artış yapılmasına, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-karşı davacı kadın vekili temyizinde; erkeğin kusurlu olduğunu, aradan geçen uzun yıllara ve yerel mahkeme aşamasında ve istinaf aşamasında talep edilmiş olmasına rağmen ortak çocuk yönünden verilen nafaka miktarının hiç arttırılmamış olması ve yıllık artış oranının davanın kesinleşmesi şartına bağlanmış olmasının doğru olmadığını ileri sürerek; kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri ile iştirak nafakası yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ortak çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının miktarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4 üncü, 182 nci, 327 nci, 328 inci, 330 uncu maddesi. 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı-karşı davacı kadın vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.