"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/372 E., 2023/1162 K.
KARAR : Kararın kaldırılarak kısmen esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/353 E., 2020/710 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile kararın kaldırılarak kısmen yeniden esas hakkına hüküm kurulmasına, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı kadın vekili tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edildiği, bu sebeple de temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı belirlenmiştir.
Adli yardım, temyiz yoluna başvuru sırasında talep edilmekle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 336 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, adli yardım talebini inceleme görevi Yargıtaya aittir.
Adli yardım, 6100 sayılı Kanun’un 334 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelere göre gerçek kişiler ile kamuya yararlı dernek ve vakıfların yararlanabileceği adli yardımın şartları, ödeme gücünden yoksun olma ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Adli yardım talebinde bulunan gerçek kişi veya tüzel kişinin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri de mahkemeye ibraz etmesi gerekir. Adli yardım talebinde bulunanın ödeme gücünden yoksun olup olmadığı, bu belgeler incelenerek belirlenecektir.
Bu açıklamalar ışığında adli yardım talebinde bulunan tarafın, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşıldığından, adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkekte şiddet eğilimi ile psikolojik ve ailesinden kaynaklanan sorunların başgösterdiğini, davalının darp ve tehditleri ile davalının ailesinden gördüğü fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığını, ırkçılık boyutunda hakarete maruz bırakıldığını, erkeğin bahis oyunları oynadığını, yasadışı kumar oyunları oynadığını bunu da davalının cebinden çıkan kağıtlardan öğrendiğini, ekonomik şiddet uyguladığını, 2017 sonlarında daha az eve geldiğini, dışarda daha fazla zaman geçirdiğini, başka kadınlarla mesajlaştığını, kadının bunu sorması üzerine davalının küfür ettiğini, ailesi birlikte şiddet uyguladığını, ailesi ile birlikte hakaret ettiklerini, bu olaylar üzerine kadının evden ayrılarak İstanbul'a ailesinin yanına taşındığını, ortak çocuğun 6 yaşında olup anne sevgisine ve bakımına muhtaç olduğunu, kadının çalışmadığını, çocuğun eğitim giderleri, kira ödemesi, fatura giderlerinin kadın tarafından karşılandığını ileri sürerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 1.000,00 TL, kadın yararına ise aylık 3.000,00 TL tedbir nafakası ödenmesine, karar kesinleştikten sonra nafakaların aynı miktar üzerinden iştirak ve yoksulluk nafakası olarak devamı ile bu miktarlara her yıl TEFE-TÜFE oranında artış uygulanmasına, kadın yararına 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının babasının erkeğe hakaret ettiğini, erkeğin kök ailesini evinde istemediği, kimseyle sosyal ilişkisinin kalmadığını, kadının ve ailesinin erkeği tehdit ettiğini, evde yemek yapmadığını, davacının ev içinde sürekli huzursuzluk çıkardığını, erkek ile birlikte çalışan tüm kadınları onun sevgilisi olarak görerek iftira attığını, asılsız iddialar öne sürdüğünü, erkeğin 2017 yılında ekonomik durumunun bozulduğunu ekonomik durum kötüye gidince kadının evi terkettiğini, ortak çocuk ile yeterince ilgilenmediğini, çalıştığı için çocuğu ailesinin yanına bırakıp işe gittiğini ve çocukla yeteri kadar ilgilenilmediğini, ödevlerinin doğru yaptırılmadığını, çocuğun böyle bir ortamda büyümesinin ileride tamir edilemez sorunlara yol açacağını ileri sürerek ortak çocuğun velâyetinin babasına verilmesine, kadının fer'î taleplerinin de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin eşine şiddet uyguladığı, karşı cinsten biri ile olağan dışı telefon görüşmesi yaparak güven sarsıcı davranışlar sergilediği, kadın ortak konuttan rızası ile ayrılmışsa da kadını arayıp sormadığı, kadının ise eşinin ailesi ile evliliğin gerektirdiği iletişimden kaçındığı böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda erkeğin ağır kadının az kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin sosyal inceleme raporundaki tespitler ve çocuğun beyanları doğrultusunda babaya verilmesine, anne ile aralarında "her ayın ilk ve son cumartesi günü saat 10:00 dan pazar akşamı saat 17:00 e kadar ve her yıl dini bayramların 2. Günü saat 09.00 dan 3. Günü saat 17:00 e kadar, tarafların başka şehirde oturmaları halinde her yılın 15 Temmuz saat 09:00 dan 15 Ağustos 17:00'e kadar çocuğun davacı anne yanında bırakılması suretiyle" kişisel ilişki tesisine, kadın yararına aylık 600,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ödenmesine, nafakaya her yıl TEFE/TÜFE oranında artış uygulanmasına, kadın yararına yasal şartları oluştuğu gerekçesiyle 30.000,00 TL maddî , 25.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı kadın vekili istinaf başvuru dilekçesiyle; İlk Derece Mahkemesi kararının eksik inceleme, kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakaları ile maddî ve manevî tazminatların miktarı, velayet ve kişisel ilişki yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı erkek vekili istinaf başvuru dilekçesiyle; İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, davanın kısmen kabulü yerine kabulüne hükmedilmiş olması, kadın yararına hükmedilen nafaka ve tazminatlar ile yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyanın yapılan incelemesinden davalı erkeğin bahis oyunları oynadığı, başka kadınlarla görüşüp yazışarak güven sarsıcı davranışta bulunduğu, kadını aşağıladığı, kadının ise, ortak çocuğa karşı ilgisiz davrandığı, erkeğin ailesi ile görüşmediği, ailesinin evliliğe müdahalesine ses çıkarmadığı kusurlarının kanıtlandığı, İlk Derece Mahkemesince erkeğin kadına şiddet uyguladığı yönünde kusur yüklenmiş ise de, Aksaray 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.12.2010 tarih ve 2010/502-1511 E-K sayılı ilamına da konu olan bu eylemin 08.05.2010 tarihinde meydana geldiği, tarafların bunun üzerine uzun yıllar evlilik birliğini devam ettirdiği, kadının erkeğe ait bu kusurlu davranışını affettiği, en azından hoşgörü ile karşılamış olduğu, erkeğe bu yönde kusur yüklenmesinin doğru olmadığı, böylece boşanmaya neden olan olaylarda bahis oyunları oynayan, başka kadınlarla görüşüp yazışarak güven sarsıcı davranışta bulunan, davacıyı aşağılayan davalı erkeğin ağır; ortak çocuğa karşı ilgisiz davranan, davalının ailesi ile görüşmeyen, ailesinin evliliğe müdahalesine ses çıkarmayan davacı kadının az kusurlu olduğu, İlk Derece Mahkemesinin kusur tespiti gerçekleşen kusurlu davranışlar yönünden farklılık arz etmekle birlikte kusur oranları yönünden maddi gerçeğe uygun olduğu gerekçesiyle tarafların kusur tespitine yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne, taraflara yüklenen kusur oranları değişmediğinden gerçekleşen kusurlu davranışlar yönünden gerekçenin düzeltilmesine, ortak çocuk ile anne arasında her ayın ilk ve son haftası ardışık olacak şekilde kişisel ilişki tesisinin yerinde olmadığı ve sürenin kısa olduğu, tedbir nafakasının başlangıç tarihinin belirtilmemesinin infazda tereddüte yol açabileceği, kadının çalıştığı ve düzenli gelir elde ettiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının da denk olduğu hususu gözden kaçırılarak kadının yoksulluk nafakası talebinin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurun ağırlığına göre kadın yararına hükmedilen nafaka miktarlarının az olduğu gerekçesiyle kadının kusur belirlemesi, tedbir nafakası ve tazminatların miktarı ile kişisel ilişki yönünden istinaf itirazları ile erkeğin kusur belirlemesi, tedbir nafakası ve yoksulluk nafakasına yönelik istinaf itirazlarının kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönlere ilişkin hüküm fıkralarının ortadan kaldırılmasına yeniden kısmen esas hakkında hüküm kurulması suretiyle kadın yararına dava tarihinden kararın kesinleşmesine kadar aylık 600,00 TL tedbir nafakası ile 50.000,00 TL maddî, 40.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, ortak çocuk ile annesi arasında "her ayın 2. ve 4. haftası Cumartesi günü saat 09.00'dan Pazar akşamı saat 18.00 'ye kadar, Ramazan ve Kurban bayramlarının 2. günü saat 09.00'dan 3. günü saat 18.00'e kadar, her yıl Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen ve Ocak ayında uygulanan sömestr tatilinin ilk haftası Pazartesi günü saat 09.00'dan takip eden Pazar günü saat 18.00'e kadar, her yıl 01 Temmuz günü saat 09.00'dan 31 Temmuz günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki KURULMASINA" karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin sürekli şiddet uyguladığını, erkeğin ailesi ile iletişimi kesmediğini, erkeğin ailesinin kadına kürt olduğu için hakaret ettiğini, kadının ortak çocuğa 7,5 yaşına kadar baktığını, 2018 yılında erkeğin çocuğu annesine teslim etmediğini, annenin çocuğu istemediği izlenimi yarattığını, 2018 Mayıs tarihindeki ara karar ile ortak çocuğun geçici velâyeti anneye verilmişken, Eylül ayında ikinci bir ara karar ile geçici velâyetin babaya verildiğini, dosyanın bu anlamda incelenmediğini, ortak çocuğun anne tarafından görülmesinin erkek ve erkeğin ailesi tarafından engellendiğini, çocuk hakkında ayrıntılı olarak heyet tarafından bilirkişi raporu düzenlenmediğini, kadının İstanbula döndükten sonra çalışmaya devam edemediğini, 2023 yılının Şubat ayından beri işsiz olduğunu, daha önce girdiği işlerde de uzun süre çalışamadığını, tazminat miktarlarının düşük olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince yargılama giderleri ve vekâlet ücreti hususlarında karar verilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi, velayet düzenlemesi, tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminatların miktarı, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini, adli yardım istemi ile birlikte talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası ile maddî ve manevî tazminatların miktarı, yoksulluk nafakasının reddi, velâyet düzenlemesi, yargılama giderleri ve vekalet ücreti konusunda verilen kararın hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 323 ve 324 üncü maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı kadın vekilinin aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Velâyet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar veren makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi gerekir; yani, çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır.
Velâyet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle, yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Velâyet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir.
Somut olayda; fiili ayrılık döneminde halihazırda anne yanında olan çocuğun geçici velâyetinin 04.05.2018 tarihinde davacı anneye verilmesine ilişkin ara karar tesis edildiği, 2018 yılı yaz aylarında davalı babanın ortak çocuğu kişisel ilişki kurma maksadıyla teslim aldığı, bu tarihten sonra ortak çocuğun anne yanına dönmediği, 19.09.2018 tarihli mahkeme ara kararı ile de ortak çocuğun geçici velâyetinin çocuğun okul durumu gerekçe gösterilerek babaya verildiği, bu tarihten sonra çocuğun babasının yanında yaşadığı ve İlk Derece Mahkemesinin nihai kararı ile de daimi velayetin davalı babaya bırakıldığı anlaşılmıştır. Dosya içeriğine kazandırılan sosyal inceleme raporu incelendiğinde davacı anne ile görüşme yapılmadığı, davacı annenin aşamalarda ortak çocuğun kendisine teslim edilmediğine ilişkin iddialarının olduğu, öte yandan tek uzman tarafından alınan sosyal inceleme raporunun velâyet yönünden hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmıştır. O halde, velâyet düzenlemesi yapılırken çocuğun üstün yararının belirlenmesi amacıyla psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve ortak çocukla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip; tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların sağlıklı gelişimi için velâyeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının araştırılması, gerektiğinde Mahkemece idrak çağındaki çocuğun görüşü alınıp, diğer deliller de gözönüne alınmak suretiyle ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının menfaatine olacağı tespit edilerek velâyet konusunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının velayet düzenlemesi yönünden BOZULMASINA,
2.Davacı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.