"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2022/709 E., 2023/554 K.
DAVANIN KONUSU : Yargılamanın yenilenmesi
DAVA TARİHİ : 09.09.2015
KARAR : Ret
Taraflar arasındaki yargılamanın yenilenmesi davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili 31.07.2015 tarihli yargılamanın yenilenmesi talepli dilekçesinde; tarafların boşanmasına ilişkin kararın 13.03.2015 tarihinde kesinleştiğini, davalının evlilik birliği resmen devam ederken sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, eşlerin 05.08.2012 tarihinden itibaren bir araya gelmedikleri hâlde davalının 20.07.2013 tarihinde Osmaniye Devlet Hastanesi’nde kürtaj yaptırdığını, dolayısıyla henüz boşanma kararı dahi verilmemişken davalının eşini aldattığını ileri sürerek tarafların boşanmasına ilişkin Bursa 7. Aile Mahkemesinin 19.09.2013 tarihli ve 2017/270 Esas, 2013/706 Karar sayılı karar hakkında yargılamanın iadesi ile tarafların boşanmalarına, davalı yararına hükmedilen nafaka ve tazminatların kaldırılmasına, müvekkili yararına 20.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili 02.12.2015 tarihli yargılamanın yenilenmesi talebine karşı sunduğu beyan dilekçesinde; Mahkemenin davalı yararına hükmettiği tazminat ve nafakaların boşanmaya sebebiyet veren kusurlu davranışlara göre belirlendiği, davacının dava ve cevaba cevap dilekçesinde yer almayan bir iddianın bu aşamada ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle talebin reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Bursa 7. Aile Mahkemesinin 12.01.2016 tarihli ve 2015/813 Esas, 2016/24 Karar sayılı kararı ile; tarafların boşanma davasına ilişkin yapılan yargılama değerlendirildiğinde, boşanma kararının temyiz edilmeyerek 16.12.2013 tarihinde, nafaka ve tazminatların ise karar düzeltme talebinin reddiyle 09.02.2015 tarihinde kesinleştiği, davacının süresi içerisinde ileri sürdüğü yargılamanın iadesi nedeninin yasada sayılan nedenlerden olduğu, Osmaniye Devlet Hastanesinin 05.10.2015 tarihli yazısından, davalının 20.07.2013 tarihinde vajinal kanama nedeniyle doğum servisine yatışının yapıldığı ve yapılan tetkikler sonucunda gebeliğin kürtaj yoluyla sonlandırıldığı, 21.07.2013 tarihinde taburcu edildiği, hâl böyle olunca davalının boşanma davası devam ettiği sırada başka biri ile birlikte olduğu ve bu kişiden hamile kaldığı ancak daha sonra kürtaj yoluyla gebeliğine son verildiğinin anlaşıldığı, böylece evliliğin bu hâle gelmesine erkeğin kadını evden atması ve yüksek sesle konuşması karşısında kadının da birlik görevlerini ihmal ederek ve ayrı kalınan dönemde de olsa başka birisi ile ilişkiye girerek sadakat yükümlülüğünün ihlâl ettiği, hâl böyle olunca kadının eşine göre ağır kusurlu olduğu ve ağır kusurlu eş yararına nafaka ve tazminatlara hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davacı tarafın yargılamanın iadesi talebinin kabulü ile, 16.09.2013 tarihli ve 2012/270 Esas, 2013/706 Karar sayılı karar ile kadın yararına hükmedilen nafaka ve tazminatların kaldırılmasına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 08.11.2017 tarihli ve 2016/7175 Esas, 2017/12424 Karar sayılı kararı ile;
“…Davacı sunmuş olduğu dava dilekçesiyle; 16.09.2013 tarihli ve 2012/270 E., 2013/706 K. sayılı karar ile tarafların boşanmalarına, davalı kadın lehine aylık 250,00 TL yoksulluk nafakası ile 10.000TL manevî ve 5.000TL maddî tazminata hükmedildiğini, kararın temyiz aşamasından sonra 13.03.2015 tarihinde kesinleştiğini ancak daha sonraki süreçte davacı erkeğin harici duyumlar alması üzerine, evlilik birliği resmen devam ederken ve taraflar henüz boşanmamış iken davalı kadının ağır bir kusur işleyerek davanın esasını bozacak nitelikte ağır kusurlu ve hatalı eylemde bulunduğunu, tarafların, 05.08.2012 tarihinden itibaren ayrı yaşadıkları ve davacı erkek ile bir araya gelmedikleri halde davalı kadının 20.07.2013 tarihinde Osmaniye Devlet Hastanesinde kürtaj yaptırdığını, boşanma davasının davacı erkek tarafından 09.08.2012 tarihinde açıldığını, davalı kadının tahkikat devam ederken ve boşanma kararı dahi verilmemişken evlilik birliğinin gereklerinden olan sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak davacı erkeği aldattığını ve dolayısıyla davalı kadının ağır kusurlu olduğunu, nafaka ve tazminata hak kazanmaması gerektiğini, sundukları evrakların yargılama sürecinde ele geçirilemediğini, davalı kadının boşanma davası devam ederken başka birisiyle birlikte yaşadığı, ondan hamile kaldığı ve kürtaj yaptığının ispatlandığını, davalı kadının bu durumu mahkemeden gizlediğini, mahkemece ilgili hastaneden kayıtların istenmesi durumunda davalı kadının kusurlu olduğunun anlaşılacağını, dolayısıyla tarafların boşanmalarına karar verilerek davalı kadın lehine hükmedilen nafaka ve tazminatların açıklanan nedenlerle davalı kadının ağır kusurundan dolayı iptaline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek mahkemece verilen karar hakkında yeni deliller ışığında yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir. 6100 Sayılı HMK'nın 374 ve devamı maddelerinde yargılamanın yenilenmesi sebepleri tahdidi olarak sayılmış olup kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir istisnai ve olağanüstü bir yoldur. Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde yargılamanın yenilenmesine dair yasal mevzuat bir arada değerlendirildiğinde yargılamanın yenilenmesi şartları oluşmamış olup davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı bulunmuş ve bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
1.Bursa 7. Aile Mahkemesinin 08.03.2019 tarihli ve 2019/72 Esas, 2019/182 Karar sayılı kararı ile önceki karar gerekçesi yanında; daha önce verilen kararın kesinleştiği, süresinde yargılamanın iadesi talebinde bulunulduğu ve yargılamanın iadesi nedeni olarak ileri sürülen hususun yasada sayılan nedenlerden olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararına karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairece 17.09.2022 tarih, 2019/4457 Esas, 2019/8767 Karar sayılı kararıyla, bozma kararının usul ve kanuna uygun bulunduğu ve mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesine karar verilmiştir.
C. Hukuk Genel Kurulunun Bozma Kararı
Hukuk Genel Kurulu 14.06.2022 tarihli ve 2019/2-634 E., 2022/901 K. sayılı kararıyla;
"... Mahkemece verilen ilk kararda “Mahkememizin 2012/270 Esas ve 2013/706 Karar nolu boşanma ilamının hüküm kısmının 2. paragrafı ile davalı kadın için verilen aylık 250,00 TL yoksulluk nafakası ile aynı ilamın hüküm kısmının 3. paragrafı ile davalı kadın lehine verilen 5.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminatın kaldırılmasına” karar verilmiş, Özel Daire bozma kararı sonrasında usule uygun karar oluşturulmamış, direnmeye ilişkin kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04/12/2018 tarihli, 2018/1563-14006 E.K sayılı ilamı ile verilen kararın usul ve yasaya uygun olmadığı önceki kararımızın maddî manevî tazminat ve nafaka davaları yönünden yargılama yenilenmesi yönündeki şartlar oluştuğu anlaşıldığından önceki kararımızda direnilmesine” denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve gerekçeli karar kurulmamıştır. Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır. O hâlde mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz usule uygun karar oluşturulmasıdır. Hâl böyle olunca direnme kararının usulden bozulması gerekmiştir" gerekçesi ile usulden bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.06.2022 tarih ve 2019/2-634 Esas, 2022/901 Karar sayılı ilamı ile verilen usulden bozma kararına uyulmasına karar verilerek; dosya incelendiğinde, usulden bozma öncesinde verilen Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 08.11.2017 tarihli ve 2016/7175 Esas sayılı, 2017/12424 Karar sayılı kararın usul ve kanuna uygun olduğu, önceki hakim tarafından direnme kararı verilse de Mahkemece yargılamanın iadesi şartlarının oluşmadığı kanaatine varıldığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.06.2022 tarihli, 2019/2-634 Esas, 2022/901 Karar sayılı kararının ise esasa yönelik olmadığı, usulden bozma kararı olduğu, 6100 sayılı Kanun'un 374 ve devamı maddelerinde yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin tahdidi olarak sayıldığı, kesinleşmiş olan hükümlere karşı başvurulan istisnai ve olağanüstü bir kanun yolu olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen hususların yargılamanın yenilenmesi sebepleri arasında yer almadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; verilen direnme kararı ile ilgili Hukuk Genel Kurulu tarafından esas yönünden bir inceleme ve bozma olmamasına karşın Mahkemenin esas yönünden yeni karar vererek davayı reddetmesinin kanuna ve usule aykırı olduğunu ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Mahkemece verilen direnme kararının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve gerekçeli karar kurulmadığı gerekçesiyle usulden bozulmasından sonra, Mahkemece direnme kararından dönülerek Özel Daire kararına uymak suretiyle karar vermesinin hukuken mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası. 6100 sayılı Kanun'un 294 üncü ve 297 inci maddeleri. 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.
3.Değerlendirme
1.Direnme kararları bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Direnme kararı ile Mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararın direnme doğrultusunda yazılmasından ibarettir. Bu bakımdan direnme kararından dönme (rücu) mümkün değildir. Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardandır. Nitekim bu kurala yasa koyucu 6100 sayılı Kanun’un 294 üncü ve 297 nci maddeleriyle hayatiyet kazandırmıştır. 6100 sayılı Kanun'un 294 üncü ve 297 nci (1086 sayılı Kanun’un 381 inci ve 388 inci maddeleri) maddeleri emredici hükümlerden olup kamu düzeni amacı ile getirilmiştir. Bu madde hükümlerine göre kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni bir hüküm kurulamaz. Aksinin kabulü mahkemelere olan güveni sarsacağı için hiçbir suretle mümkün görülemez.
2.Bilindiği üzere, 6100 sayılı Kanun'da (mülga 1086 sayılı Kanun) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
3.Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 2 nci maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
4.Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnme kararı vermesi ile direnme kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
5.Burada hemen belirtmek gerekir ki, usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır.
6.Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda, mahkemece direnme kararı verilmekle davacı yönünden usulü kazanılmış hakkın doğduğunda kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Bu karardan dönülerek Özel Dairenin bozma kararına uyulması yasal olmadığı gibi, 1086 sayılı Kanun'un 439 uncu maddesinin son fıkrası gereğince mahkemeleri bağlayıcı nitelikte bulunan Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma ilamına aykırı karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
7.Açıklanan nedenlerle, direnme kararı verildikten sonra söz konusu kararın esas yönünden bozulmasına ilişkin Hukuk Genel Kurulunca verilmiş bir karar bulunmadığı sürece başkaca bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.06.2022 tarihli ve 2019/2-634 Esas, 2022/901 Karar sayılı kararında direnme kararının esas yönünden doğru veya yanlış olduğu yönünde bir inceleme yapılmaksızın usul yönünden bozma kararı verildiği hususu göz önüne alındığında, Mahkeme tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.06.2022 tarih ve 2019/2-634 Esas, 2022/901 Karar sayılı bozma kararında açıklandığı şekilde usulüne uygun bir direnme kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile önceki direnme kararının davacı lehine usulî kazanılmış hak oluşturduğu gözetilmeksizin direnme kararı esastan bozulmuş gibi yorumlanarak Özel Dairenin bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR;
Açıklanan nedenlerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
12.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.