"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1413 E., 2023/1475 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sivas 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/144 E., 2023/349 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin sürekli olarak küçük düşürücü ve aşağılayıcı sözlerde bulunduğunu, kadını beğenmediğini, kahvehaneye gitmeyi alışkanlık haline getirdiğini, eş ve
çocuklara zaman ayırmayıp kahvede sabaha kadar oyun oynadığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, faturaları ödemediğini ve eve birkaç kez haciz getirdiğini, hakaret, küfür ettiğini, ölümle tehditte bulunduğunu, kadını kız kardeşi ile aldattığını, başka bir kadın ile ilişkisinin olduğunu ve birlikte yaşadığını iddia ederek öncelikle zina sebebi ile aksi halde evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, kadın için 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminata, aylık 6.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, ... için aylık 1.500,00 TL tedbir-iştirak nafakasına ortak çocuk ... için 1.000,00 TL tedbir-iştirak nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek cevap dilekçesinde özetle; kadın ile 2016 yılından beri fiilen ayrı yaşadıklarını, kadının çok asabi olduğunu, konuşmalarında onur kırıcı olduğunu, erkeğin düşüncelerini yok saydığını, kadının çalıştığını ve maaşının bulunduğunu, boşanmayı kabul ettiğini belirterek, boşanmalarına, ortak çocuk ...'nın velâyetinin tarafına verilmesini, kadının tazminat taleplerinin reddi ile lehine 300.000,00 TL maddî ve 300.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dilekçesinden de görüleceği üzere erkeğin kadını ilk önce davacını kız kardeşiyle aldattığının ve daha sonradan 2016 yılından itibaren fiili ayrılık olup bu dönemde de davalının başka bir kadınla ayrı bir evde birlikte yaşadığının belirtilmesi, dinlenen davacı tanıklarının bu durumu kısmen doğrulması karşısında kadının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 161 inci maddesinde düzenlenen süre içerisinde davasını açmadığı, zina olgusu olduğu ileri sürülen 2016 yılından yaklaşık 4 yıl sonra yani 2020 yılı içerisinde huzurdaki davayı açtığı, böylelikle kadının erkeği affetmiş sayılacağı, terditli olarak açılan davada 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi uyarınca yapılan incelemede, tanık H. D.'in beyanı, özellikle erkeğin bayram tatillerinde farklı bir kadın ile Sivas'a gelip gittiğine, bu kadın ile evli olduğuna dair beyanı, ayrıca tarafların ortak çocuğuyla konuşurken erkeğin, kadının kız kardeşiyle de görüştüğünü öğrendiğine yönelik beyanı dikkate alındığında erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, erkeğin kadın aleyhinde ileri sürdüğü kusur izafesi yapan iddialarının hiç birisini kanıtlayamadığı gerekçesi ile zina nedeni ile açılan boşanma davasının reddine, terditli olarak açılan evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile açılan boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuk ...'nın velâyetinin anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, çocuk için dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasına, kadın için dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 6.000,00 TL yoksulluk nafakasına, hükmedilen yoksulluk ve iştirak nafakası miktarlarının kısa karar tarihi olan 14.04.2023 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde karar kesinleşinceye kadar tedbir nafakası olarak davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, erkek tam ve asli kusurlu olduğundan maddî ve manevî taleplerinin reddine, kadın için 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminatın dava tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, faiz talebi bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararını kusur tespitinin hatalı olduğunu, ispat edilen ve tarafına yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını, davacının da yurt dışında aynı gelir düzeyine sahip olduğunu, nafaka talebinin reddinin gerektiğini, nafakanın başlayacağı tarihlerin 6,7 ve 8 nolu bentlerde birbiri ile çelişkili olduğunu, ... için Almanya’da 200 Euro aylık nafaka ödediğim nazara alınmadığını, verilen kararın haksız ve yersiz olduğunu, maddî ve manevî tazminat miktarı yüksek olduğu gibi dava tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ön incelemeden önce açılan davayı kabul ettiğimizden ½ vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, ayrıca zinadan açılan davanın reddi nedeniyle lehlerine yargılama gideri ve vekâlet ücreti hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, kusur belirlemesi, kabul edilen nafakalar ve miktarları, kabul edilen tazminatlar ve miktarları, nafaka ve tazminatların başlangıçları, reddedilen tazminatlar, vekâlet ücreti ve yargılama gideri yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı tanıklarının beyanlarının çoğunun davacıdan duyuma dayalı genel ve soyut anlatımlardan ibaret olduğu, tarafların Almanya’daki yaşamlarını bilmedikleri, tarafların yıllardır neden ayrı yaşadıklarına ilişkin somut bir bilgilerinin olmadığı gibi görgüye de dayalı olmadığı, davacı tanıkları S.'in beyanının tamamen davacıdan duyuma dayalı, S. ve Ş.’in beyanlarının ise hiçbir olayı teyit etmeyen beyanlardan ibaret olduğu, davacı tanığı H.'in beyanının çoğunun yine davacıdan duyuma dayalı olduğu, davalı erkeğin sadakatsizliğine ilişkin genel tarih ve zaman bildirmeden soyut ve inandırıcılıktan uzak anlatımlar olduğu, tek başına bu tanığın beyanı ile erkeğe sadakatsizlik vakıasının yüklenerek boşanmaya karar verilmesinin mümkün bulunmadığı, bu durumda davacı dayandığı vakıaların hiçbirini ispat edemediği halde vermiş olduğu boşanma hükmünün istinaf edilmemesi nedeniyle kesinleşmiş olduğu, davacı kadının sunduğu deliller ve dinlettiği tanıklar ile erkeğin kusurlu bir davranışını ispat edemediği, erkeğe yüklenen ve ispat edilmiş bir kusur bulunmadığı, tarafların boşanmalarına karar verilerek kesinleşmiş olmasına göre maddî ve manevî tazminatın yasal koşullarının davacı kadın lehine gerçekleşmediği, kadının daha az kusurlu olduğunu ispat edemediği gerekçesi ile davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle, davalı erkek vekilinin kusur tespiti ve aleyhine hükmedilen maddî ve manevî tazminatlara yönelik istinaf talebinin kabulü ile ilamının gerekçe kısmında ki kusurlu vakıa ve kusur derecesine yönelik kısmın kaldırılmasına, kusurlu vakıaların yukarıda açıklandığı şekilde taraflara yüklenecek kusurlu davranışın bulunmadığının tespitine, davacı kadın kusurunun daha az olduğunu ispat edemediğinden istenen maddî ve manevî tazminat talebinin reddine, erkeğin sair istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı kadın katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek, kusur belirlemesi ve reddedilen tazminatlar yönünden temyize geldi.
2.Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek, kusur belirlemesi, kabul edilen nafakalar ve miktarları, nafakaların başlangıç tarihleri, erkeğin tazminat taleplerinin reddi, vekâlet ücreti ve yargılama gideri yönünden temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında geçimsizlikte kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına tazminatlara ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, hükmedilen tazminat miktarları ile nafaka miktarının hakkaniyete ve dosya kapsamına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 323 üncü, 326 ncı, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun'un) 4 üncü, 6 ncı, 161 inci, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 182 nci, 330 uncu maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre tarafların aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dava; zina olmadığı taktirde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu kabul edilmiş, karara karşı davalı erkek vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesi tarafından dosya kapsamından erkeğin kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı halde verilen boşanma hükmünün istinaf edilmemesi nedeniyle kesinleşmiş olduğu, kadının daha az kusurlu olduğunu ispat edemediği belirtilerek davalı erkek vekilinin kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen maddî ve manevî tazminatlara yönelik istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kabul edilen yönlerden kaldırılmasına ve bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm tesisine, evlilik birliğinin sona ermesinde taraflara yüklenecek bir kusurun bulunmadığı, bu durumda davacı kadın kusurunun daha az olduğunu ispat edemediğinden maddî ve manevî tazminat talebinin reddine, erkeğin sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince yukarıda belirtildiği şekilde temyiz edilmiştir. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin kusurlu bir davranışının ispatlanmadığı gerekçesiyle kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmişse de, yapılan yargılama, toplanan deliller ve özellikle tanık H.'nin anlatımlarına göre, davacı kadın, davalı erkeğin fiili ayrılık süresi içinde bir başka kadın ile birliktelik yaşayarak sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini kanıtlamıştır. Hak düşürücü süre içinde açılmayan zinaya dayalı davanın reddi kararı sonucu itibariyle doğrudur. Ne var ki davalı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışı evlilik birliğinin temelini sarsar nitelikte olup bu hali ile boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkek tam kusurlu, davacı kadın ise kusursuzdur. Hal böyle iken gerekirken yanılgılı kusur değerlendirmesi sonucu erkeğin kusursuz olduğunun kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
3. 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı, 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 inci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen hakkaniyet kuralları da dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4. Somut olayda İlk Derece Mahkemesince, kadının boşanma ile birlikte yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince bu yöne ilişkin olarak erkek tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de dosyanın yapılan incelemesinde, erkek tarafından aşamalarda kadının Almanya'da çalıştığının iddia edildiği hususları göz önüne alındığında erkeğin iddiaları doğrultusunda kadının halen çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise düzenli gelir elde edip etmediği ve gelirinin kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı hususlarının araştırılarak ulaşılacak sonuca göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma sonucunda yazılı şekilde üstelik boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden itibaren hükmedilecek yerde dava tarihinden itibaren yoksulluk nafakasına hükmedilmiş olması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
5. İlk Derece Mahkemesince, ortak çocuk için aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olacak ve önceki ödemelere tekerrür oluşturmayacak şekilde davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiş, karar davalı erkek vekilince istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi'nce erkeğin nafakaların başlangıç tarihlerine ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekirken bu yön gözetilmeden iştirak nafakasına dava tarihinden itibaren hükmedilmesi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı kadın yararına kusur belirlemesi, reddedilen tazminatlar, davalı erkek yararına yoksulluk nafakasının kabulü, iştirak nafakasının başlangıç tarihi yönünden BOZULMASINA,
2.Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.