"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'ilerine, kadının ziynet alacağı davasının da kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı-davalı kadın vekili tarafından kusur belirlemesi, nafakaların miktarları, kişisel ilişki, erkeğin kabul edilen birleşen boşanma davası yönlerinden, davalı-davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi, kadının kabul edilen boşanma ve ziynet alacağı davaları, velâyet, kişisel ilişki, reddedilen manevî tazminat talebi yönlerinden istinaf edilmesi üzerine, istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı kadın vekili tarafından kusur belirlemesi, nafakaların ve lehine hükmedilen tazminatların miktarları, kişisel ilişki, erkeğin kabul edilen birleşen boşanma davası yönlerinden, davalı-davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi, kadının kabul edilen boşanma ve ziynet alacağı davaları, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, velâyet, kişisel ilişki, reddedilen manevî tazminat talebi yönlerinden; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
Dosya içeriğine göre temyize konu kadının kabul edilen ziynet alacağı davasının değeri 19.400,00 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca kesinlik sınırı olarak belirlenen 107.090,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı-davacı erkek vekilinin ziynet alacağı davası yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı-davacı erkek vekilinin reddedilen yön dışındaki temyiz itirazları yönünden, davacı-davalı kadın vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin annesinin evliliğe olumsuz müdahaleleri olduğunu, erkeğin arkadaşı için habersizce kredi çekip ödenmeyen borcu için kadına ait ziynetleri habersizce alıp bozdurduğunu, her şeyi annesine anlatması, annesinin kadına karşı hakaretlerine sessiz kaldığını, müşterek konutu terk eden davacının çocuğu için tekrar denemek için müşterek konuta geri döndüğünü, müşterek konuta geldiğinde erkeğin iğneleyici sözleri ve saldırgan tavırlarıyla karşılaşınca gerginlikten uzak kalmak için tekrar annsinin evine döndüğünü, birkaç gün sonra geri geldiğinde evin anahtarı değiştirilmiş olduğundan müşterek konuta giremediğini ve erkeğin de eve ancak kendisi varken girebileceğini söylediğini, tarafların tekrar bir araya gelmediklerini, fiili ayrılık döneminde ortak çocuğu görmek için gelen erkeğin gerginlik çıkartmaya devam ederek annesini savunup bağırıp çağırdığını, 15.05.2018 tarihinde davalı erkeğin yine ortak çocuğu görmek için kayınvalidesinin evine geldiğini, konuşmak istediğini belirtmesine rağmen yapıcı hiçbir konuşma yapmadığı gibi çıkan tartışmada kadının boğazını sıkarak öldürmekle tehdit ettiğini, annesine hakaret ettiğini, kadına hakaret ettiğini, bu sebeple erkek aleyhine uzaklaştırma kararı alındığını, aynı süreçte erkeğin kadın aleyhine özel hayatın gizliliğini ihlalden suç duyurusunda bulunduğunu, bu süreçten sonra erkeğin olumsuz tavırlarının giderek arttığını, kadını müşterek konuttaki eşyalarını alması için çağırdığını ve kadın geldiğinde yine huzursuzluk çıkarttığını, kadına hakaretler ettiğini, hatta müşterek konuta polis çağırdığını, polislerin gitmesinden sonra da erkek ve kız kardeşinin hakaret ve baskılarının devam ettiğini, kadının kız kardeşinin de erkeğin kız kardeşi tarafından tehdit edildiğini, erkeğin tüm yaşananlara sessiz kaldığını ve olayın yeniden polise intikal ettiğini, gelinen durum itibariyle evliliğin kadın açısından çekilmez boyuta geldiğini belirterek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesini, ortak çocuk lehine aylık 800,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 800,00 TL miktar tedbir ve yoksulluk nafakası ile yasal faiziyle birlikte 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata, ayrıca erkeğin kadından habersiz şekilde bozdurduğu iki adet Cumhuriyet altını, 24 ayar çeyrek altın, 100 gramlık 7 adet bilezik ve 3.000,00 TL nin aynen iadesi ve mümkün değilse değeri arttırılmak kaydıyla ziynetler için şimdilik 7.000,00 TL ve düğünde takılan 3.000,00 TL toplamı 10.000,00 TL'nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle erkekten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı erkek vekili cevap ve birleşen dava dilekçesinde özetle; aleyhe iddiaları kabul etmediğini, kadının evliliğe uyum sağlayamadığını, sıklıkla kendi ailesine gittiğini, kayınvalidesine hakaretler ettiğini, erkeğin telefonunu gizlice dinlediğini ve bu dinlemelerini 5 aydır devam ettirdiğini açıkça itiraf ettiğini ve arkasından evi terk ettiğini, 8 gün sonra tekrar müşterek konuta geldiğini, erkeğin ailesinin müşterek çocuğu görmek istediğini öğrendiğinde ise kavga çıkarıp boşanmak istiyorum diyerek yeniden konutu terk ettiğini, kadın müşterek konuta dönmeyeceğini söylediği için anahtarın değiştirildiğini, evlilik boyunca kadının eşine ve eşinin ailesine hakaretler ettiğini, erkeği çocuğu göstermemekle tehdit ettiğini, evlilik birliği sürerken birlik görevlerini ihmal ettiğini ve fiili ayrılık döneminde de sosyal medyadan hakaretlere devam ettiğini, davaya konu ziynetlerden bileziklerin kadının rızasıyle kredi ödemek için kullanıldığını, diğer altınların da evlilik birliği sürerken yapılan borçlar ve tatiller için yine rızayla kullanıldığını, belirterek asıl davanın ve kadının ziynet alacağı davasının reddine, birleşen davanın 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, erkek lehine 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının dinlenen tanıklarının beyanları ile kadının söz hakkı olmadığı, erkeğin kadından habersiz kredi çektiği, altınları kasaya koyacağım diyerek arkadaşına verdiği, erkeğin kadının boğazı sıkılarak darp ettiği, bunu öğrenen annesinin kızının evine giderken damadı ile karşılaştığında erkeğin kadının annesine koş koş orospu kızına koş dediği, kadının boğazının kıpkırmızı halde olduğu, kadının da eşinin kollarını tırnaklayarak kurtulduğu, erkeğin annesinin de kadına söz hakkı vermeyip aralarında kavga çıktığında erkeğin bu duruma müdahale etmediği, tarafların ayrılma sürecinde erkeğin yumruğunu sıkıp eşinin üzerine yürüdüğü, eşyaları paylaşırlarken erkeğin annesinin bu orospuya bir şey vermeyeceksin dediği, çocuğu görmeye geldiğinde çirkef, pislik, sen para için evlenmişsin dediği, kadının ise ortak çocuğu eşinin ailesine karşı kinle büyüteceğini söylediği, eşyaların alınması sırasında ne mal olduğunuzu gördüm dediği, eşinin telefonlarını dinlediğini itiraf ettiği, erkeğe karşı defalarca o.. çocuğu dediği, erkeğin ailesine hakaret ettiği, ayrıca bilgisayar ortamında oyun oynandığı sırada hakaret içeren mesajlar yazdığı, erkeğin annesi ile ilgili yuvamı yıktı, ..., sinsi şeklinde beyanları olduğu, tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, babayla ortak çocuk arasında her yılın Ağustos ve Temmuz ayı hariç diğer ayların, 1.ve 3.hafta sonu cumartesi günü sabah saat 09.00'dan pazar günü akşamı saat 17.00'e kadar, dini bayramlar olan Ramazan ve Kurban Bayramının 2.günü sabah saat 09.00'dan akşam saat 17:00'e kadar, okulların sömestir tatilinin ilk haftası pazartesi günü sabah saat 09.00'dan aynı haftanın pazar günü akşamı saat 17:00'ye kadar, her yılın 1 Temmuz günü sabah saat 09.00'dan 30 Temmuz günü akşamı saat 17.00'ye kadar görüşmelerini sağlayacak şekilde kişisel ilişki düzenlenmesine, ortak çocuk için aylık 350,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın için aylık 400,00TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, ek karar ile de tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş; kadının ziynet alacağı davası yönünden ise, kadın takılarının eşi tarafından bankaya konulduğu söylenerek kendisinden alındığı, kadının bu hususu ve kendisinden habersiz kredi çekildiğini ve bir arkadaşına verildiğini daha sonra öğrendiğinin tanık anlatımları ile ortaya konulduğu, takıların mevcudiyetinin ve bunların kendi iradesi dışında alındığını ispat külfeti altında bulunan kadının takılarının varlığını tanık beyanları ve dosyaya ibraz edilen ve kuyumcu bilirkişi incelemesine esas alınan fotoğraf ve cd içerikleri ile ispatladığı, erkeğin takılarının kadının kendi isteği ile ve bir daha geri verilmeyecek şekilde kendilerine teslim edildiğini iddia ve ispat etmelerinin söz konusu olmadığı, tarafların ayrılmaları ve eşyaların paylaşılması aşaması gündeme geldiğinde takıların bulunduğuna ilişkin her iki taraf tanıklarının da bir anlatımları söz konusu olmayıp bu şartlar altında takıların daha önce bozdurulduğu kabul edilerek, bu şartlar altında kadına aidiyeti kabul edilen ve bilirkişi raporunda beş adetinin 15 gram ve iki adetinin 8,5 gram olduğu belirlenen toplam 7 bilezik değerlendirmeye alınmış, bilirkişi raporunda geline takılan çeyrek altınların 8 adet, erkeğe takılan çeyrek altınların 19 adet olduğu belirlenmiş olmakla sadece geline takılan çeyrek altınların ona aidiyeti kabul edilmekle bu miktar takı üzerinden değerlendirme yapılarak takı talebinin kısmen kabulü ile; 5 adet 15 gr 22 ayar bileziğin, 2 Adet 8,5 gr 22 ayar bileziğin, 8 adet çeyrek altının aynen iadesi ile olmadığı takdirde bedeli olan toplam 19.400,00 TL'nin 7.000,00 TL'sinin dava tarihinden, geriye kalan 12.440,00 TL'sinin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte erkekten alınarak kadına verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, ortak çocuğun yaşı dikkate alınmaksızın yatılı kişisel görüş, tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası miktarlarının azlığı, birleşen davanın kabulü yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; ziynet talebi hakkında verilen kabul kararı, kusur belirlemesi, kadının davasının kabulü, velâyetin babaya bırakılması olmazsa kişisel ilişki süresinin uzatılması ve manevî tazminat taleplerinin kabulü gerektiği gerekçesiyle kusur belirlemesi, kadının kabul edilen boşanma ve ziynet alacağı davası, velâyet, kişisel ilişki süresi ve reddedilen manevî tazminat talebi yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkemenin kadına verdiği kusurun sabit olduğu ancak erkeğin kollarını çizmek eyleminin, erkek tarafından açıkça dayanılmadığından kadın aleyhine kusur tespitinden çıkarılması gerektiği, yine kadının iddiaları arasında yer alan müşterek konutun kilidini değiştirmek eylemi de ispatlandığından erkek aleyhine kusur belirlemesine eklenmesi gerektiği, Mahkemenin taraflara verdiği diğer kusurlarda ise isabetsizlik bulunmadığı, tarafların ispatlanmış kusurlarının karşılaştırılmasında; erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu, karşılıklı davaların kabulünde yanlışlık bulunmadığı, tarafların ortak çocuğu ...'nin velâyetinin yaşı ve sosyal inceleme raporu dikkate alınarak anneye bırakılmasında yanlışlık bulunmadığı, ortak çocuğun karar tarihi itibari ile bir yaşından küçük olduğunu, ancak istinaf inceleme tarihi itibari ile ortak çocuk 5 yaşın içerisinde olduğundan ve verilen kişisel ilişki çocuğun geldiği yaş itibari ile baba-çocuk ilişkisinin gelişmesini desteklemek açısından yeterli düzeyde olduğu, çocuğun üstün yararına da uygun bulunduğu, ortak çocuğun yaşı ve ihtiyaç durumu dikkate alındığında iştirak nafakası miktarının yetersiz olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında yoksuluk nafakası miktarının yetersiz olduğu, erkeğin ağır kusurlu olduğu, kusurlu davranışların kadının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğu, Mahkemece ziynet alacağı davasına ilişkin takdirde ve kanunun uygulanmasında hata edilmediği, erkek tarafından ziynetlerin kadın tarafından iade edilmemek kaydı ile verildiği ispatlanmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, yoksulluk ve iştirak nafakasının miktarı ile kadının tazminat talepleri yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesine, kadın lehine aylık 700,00 TL yoksulluk nafakası ile 25.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminata, ortak çocuk için 550,00 TL iştirak nafakasına karar verilmiş, tarafların sair istinaf taleplerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; erkeğin tam kusurlu olduğunu, kadının kusursuz olduğunu, hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarı oldukça düşük olduğunu, erkeğin bozuk giden evliliğine karşı pozisyon aldığını, müvekkil aleyhinde müvekkille yapmış olduğu konuşmaları kullanmak maksatlı telefonuna program yüklediğini, müvekkili darp etmesi hadisesinden sonra aleyhindeki şikâyet üzerine elini çabuk tutarak müvekkil hakkında programı müvekkilin kurduğu iddiası ile suç duyurusunda bulunduğunu, söz konusu iddialar dikkatlice incelendiği zaman kendi içinde birçok çelişki bulundurduğunu, bu husustaki iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, olağan hayat akışına aykırı olduğunu, müvekkil hakkında henüz bir cezalandırma kararı da verilmediğini, kaldı ki aksi durumda dahi, eşinin telefonuna dinleme programı kuran kadının kusurlu sayılamayacağına dair Yargıtay kararları mevcut olduğunu, bu hususta müvekkile kusur izafesini kabul etmediklerini, ortak çocuğun yaşı, anne sevgisine olan ihtiyacı dikkate alınarak uzun süreli yatılı ilişki kurulmasının doğru olmadığını, ortak çocuk ile davalı baba arasında tedbiren tesis edilen kişisel ilişki süresinin dahi uzun olup kişisel ilişki kararından sonra erkeğin çocuk ile olan görüşmeleri çocuk üzerinde son derece olumsuz etkilere neden olduğunu, haricen çocuk ile görüşme sağlayan uzman psikolog tarafından düzenlenen rapora göre babası ile henüz aralarında bir bağ ve güven duygusu oluşmadığından, ortak çocuk babasının ağlatarak kendisini zorla alıp götürmesi neticesinde tedirgin uyuma, evden çıkmaya direnç, huzursuzluk, nedensiz ağlama, anne dışındaki aile bireylerini reddetme gibi psikolojik sorunlar yaşamaya başladığını, müvekkil, çocuğunun yaşadığı sorunların şiddeti karşısında bir psikoloğa başvurmak zorunda kaldığını, her ne kadar psikolog tarafından babanın da dahil olacağı bir görüşme önerilmiş ise de erkeğin bu teklife de olumlu yanaşmadığını, nafaka miktarlarının yetersiz olduğunu beyanla; kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen davası, kişisel ilişki süresi, nafakaların ve tazminatların miktarları yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı-davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; kadının tam ve ağır kusurlu olduğunun dosya kapsamıyla sabit olduğunu, kadın hakkında açılan ceza davasının kesinleştiğini, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince müvekkil aleyhine maddî ve manevî tazminata hükmedilmiş ise de hükmedilen tazminatların usul ve yasaya aykırı olduğunu, kadının ziynetlerine ilişkin davasının reddine karar verilmesi gerekirken istinaf başvuru esastan reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, nitekim kadının kendisi rızası ve bilgisi dahilinde ziynet eşyalarının kullanıldığını, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesinde isabetsiz olduğu gibi müvekkil aleyhine iştirak ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, annenin görüşlerde zorluk çıkarması ve rıza göstermemesi yüzünden müvekkil çocuğu icra kanalıyla görmek zorunda kaldığını, hem maddî hem manevî olarak yıpratıldığını, Mahkemece ortak çocuğun velâyeti müvekkile verilmediği gibi ortak çocuğun babasıyla manevî bağlarının kopmaması açıcından kişisel ilişki süresinin de uzatılmamış olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, kadın lehine nafakaya hükmedilmesinin doğru olmadığı gibi, nafaka miktarlarının yüksek olduğunu belirterek kusur belirlemesi, kadının kabul edilen boşanma davası, velâyet, kişisel ilişki süresi, nafakalar ve ziynet alacağı davası yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların davalarının kabulünü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, ortak çocukların velâyet hakkı, kişisel ilişki, nafakalar ve tazminatlar noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraflarca temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı-davacı erkek vekilinin ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2.Davacı-davalı kadın vekilinin tüm, davalı-davacı erkek vekilinin ise diğer hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.07.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.