Logo

2. Hukuk Dairesi2023/9247 E. 2024/8967 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında kadının istinaf aşamasında verdiği beyanın feragat sayılıp sayılmayacağı, kusur durumu ve fer'i sonuçların belirlenmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Kadının boşanmak istemediğine dair beyanının, kesinleşmiş boşanma hükmü nedeniyle bir hüküm ve sonuç doğurmayacağı, bu beyanın boşanmanın fer'ilerine ilişkin açık bir feragat beyanı olarak da nitelendirilemeyeceği ve bu nedenle tarafların kusur belirlemesi ve fer'îlerine yönelik istinaf taleplerinin esasının incelenerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gözetilerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1217 E., 2023/2494 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gazipaşa Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

SAYISI : 2018/10 E., 2021/636 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlere karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde; tarafların iş ve aile ortamlarının iyi olduğunu ancak erkeğin tüm bu çabalarına rağmen evlilik birliğinde sürekli sorunlar ortaya çıktığını, kadının iki yıl kadar süren evlilik birliği içerisinde üç kez ortak evi bırakarak anne ve babasının yanına gittiğini, kadının ortak evi son bırakıp gidişinde erkekten habersiz olarak havaalanındaki işinden de ayrılmak suretiyle anne babasının yanına gittiğini, oysa böyle önemli bir kararı almadan eşine danışması ve ona göre bir karar alması gerektiğini, böyle önemli bir kararı eşine danışmadan tek başına almasının kabul edilemez olup bu durumun boşanma sebebi olduğunu, ayrıca kadının eşine sürekli olarak bağırdığını ve şiddet uyguladığını, evdeki eşyaları kırıp döktüğünü, aile terapistine gittiklerini ancak kadının aile terapistinin uyarılarını ve önerilerini kabul etmediğini ve kendisini düzeltmeye çalışmadığını, toplum içerisinde, yemek yemek için gittikleri restorantta dahi erkeğe hakaret ettiğini, bağırıp çağırdığını, erkeğin ailesi ile de geçinemediğini ve sürekli sorun çıkardığını, erkeğin anne ve babasının evden gitmelerini isteyerek onlarla bir daha görüşmek istemediğini söylediğini, anne ve babası ile ağabeyi ve yengesinin tarafların ortak evlerine bir daha gelemediklerini, ortak çocuğu erkeğin yakınlarının hiç göremediğini, kadının erkeğe iki kez şiddet uyguladığını ve bu durumun iki kez ceza davasına konu olduğunu, her ne kadar ceza dosyalarında her iki tarafın da müşteki sanık olarak kabul edilmiş ve Alanya Asliye Ceza Mahkemesi tarafından her iki tarafa da HAGB uygulanmış ise de bu tartışmaları ve şikayete konu şiddeti başlatanın kadın olduğunu, erkeğin kadına şiddet uygulamadığını, yalnızca kendisini şiddetten koruduğunu, ayrıca kadının ortak çocuğu davacı babasına göstermediğini, taraflar arasında yaşanan tüm bu olaylar neticesinde birlikte yaşamın çekilmez hale geldiğini, tüm bu nedenlerle evlilik birliğinin yürütülmesinin mümkün olmadığını beyan ederek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, erkek lehine 40.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dilekçesinde; erkeğin iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, taraflar arasında var olan geçimsizliğin erkeğin tavır ve davranışlarından kaynaklandığını, kadının erkeğin fiziksel şiddetine maruz kaldığını, evliliğin daha önceden bitirilmek istenilse de aile ve çevre baskısı ile bugüne kadar geldiğini, evlilik birliğinin tamamına yakınında kaıdna kötü davrandığını, hakaret ettiğini ve olayları şiddet boyutuna kadar taşıdığını, kadını ailesi ile görüştürmediğini, bayramlarda bile ailesinin yanına gitmesine izin vermediğini, aylar sonra izin verdiğini ancak komşuya gitmeme, dışarıya çıkmama ve hatta markete bile göndermemeye devam ettiğini, yarı zamanlı olarak çalışmasına izin verdiğini, zamanla anlayışlı olmaya başlayan erkeğin bebeğin doğumu için erkeğin anne ve babasının ortak eve gelmesi ile taraflar arasında kavgaların yeniden başladığını, doğumun 5. ya da 6. gününde erkeğin annesinin kadını evden kovduğunu, kadına bakmak için gelen kadının annesine ve kadına yemek vermediklerini, yemek yapmak üzere mutfağa giren kadının annesini de evden kovduğunu, bunlara rağmen yine de yuvası bozulmasın diye yaşananlara sesini çıkarmadığını, aileler gittikten sonra erkeğin salonda yatmadığı ve annesinin istediğini yerine getirmediği için günlerce eve ekmek ve yemeklik malzeme almadığını, kadının bebeğini karşı komşuya bırakarak ekmek almaya gittiğini, erkeğin bu olaylardan sonra kocalık ve babalık görevlerini yerine getirmediğini, ortak çocuk sabahlara kadar ağlasa bile çocuğa gelip bakmadığını, yaklaşık 10 ay boyunca aynı ev içinde yaşamalarına rağmen kadın hiç evde yokmuş gibi davrandığını ve yatak odasında dahi yatmadığını, ayrıca 10 ay boyunca boşamakla ve ortak çocuğu kaçırıp bir daha göstermemekle tehdit ettiğini, en son 01.10.2017 tarihinde kadının evde temizlik yaptığı esnada eşinden çocuğa bakmasını istediğini, erkeğin de umursamayarak ve çocuğu başıboş bırakarak televizyon izlemeye devam etmesi sonucu ortak çocuğun alnını çekmeceye çarpması üzerine taraflar arasında tartışma yaşandığını, erkeğin tartışmayı hakaret ve şiddet boyutuna taşıyarak ortak çocuğun kadının kucağında bulunduğu esnada kadını darp etmeye başladığını ve ayrıca çocuğu kaçırıp bir daha göstermeyeceği yönünden tehditler savurduğunu, kadının bir fırsatını bularak polisi aradığını ve eşinden şikayetçi olduğunu, darp raporu alarak erkek hakkında şikayette bulunduğunu, yapılan soruşturma neticesinde Gazipaşa Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/577 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açıldığını, son darp olayından sonra kadının evi terk ederek anne ve babasının yanına döndüğünü, bu süreçte erkeğin bir kez bile ortak çocuğu görmeye gelmediğini, her ne kadar erkek ortak çocuğun velâyetini talep etmekte ise de hiçbir zaman ortak çocuğun bakımı ile ilgilenmediğini ve onu ilgisiz bıraktığını, bu süreçten sonra da bakım ve ilgi göstermeyeceğinin aşikar olduğunu, ayrıca çocuğun yaşının küçük olması ve anne bakımına muhtaç olması göz önünde bulundurularak velâyetin anneye verilmesi gerektiğini ileri sürerek erkeğin boşanma davasının reddine, karşı boşanma davalarının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak için aylık 3.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 4.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 130.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının fiziksel şiddet uyguladığı, erkeğin ailesi ile ilgili sorunlar çıkarttığı, erkeğin annesini evden kovduğu, kardeşi ve onun eşi ile görüşmek istemediği, nitekim Alanya 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 08.12.2015 tarihli, 2015/379 Esas ve 2015/697 Karar sayılı ve Gazipaşa Asliye Ceza Mahkemesi'nin 06.06.2018 tarihli, 2017/577 Esas ve 2018/483 Karar sayılı kesinleşmiş mahkeme kararı ile de tarafların birbirine karşı şiddet uyguladıklarının sabit olduğu; Mahkememiz asıl dava dosyasında açılan karşı davada; kadının 21.02.2018 tarihinde karşı boşanma davası açtığı, yine asıl dava dosyası ile birleşen Dörtyol 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)'nin 2018/36 Esas ve 2018/476 Karar sayılı dosyası ile de 08.01.2018 tarihinde boşanma davası açıldığı, her iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olduğu, aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmamasının dava şartı olduğu; Mahkememiz asıl dava dosyası ile birleşen Dörtyol 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)'nin 2018/36 Esas ve 2018/476 Karar sayılı dosyasında; erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığı ve kadının annesini ve kadını evden kovduğu hususlarındaki iddialarını ispatladığı, nitekim tarafların birbirine karşı fiziksel şiddet uyguladıklarının ceza dosyası ile sabit olduğu; kadının erkeğe şiddet uygulaması, erkeğin ailesi ile ilgili sorunlar çıkartması, erkeğin annesini evden kovması, erkeğin kardeşi ve onun eşi ile görüşmek istememesi; erkeğin de kadına fiziksel şiddet uygulaması ve kadının annesi ve kadını evden kovması nedenleriyle tarafların evlilik birliğinin kendilerine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmekte eşit kusurlu oldukları, henüz reşit olmayan ortak çocuğun anne ilgi ve şefkatine en fazla ihtiyaç duyduğu dönemde olması, bulunduğu ortam ve koşullarda mutlu ve huzurlu olması, ihtiyaçlarının anne yanında iyi şekilde karşılanması karşısında velâyetin anneye verilmesinin çocuğun üstün yararına olacağı gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk için aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, tarafların tazminat taleplerinin reddine; Mahkememiz asıl dava dosyasında açılan karşı dava ile Mahkememiz asıl dava dosyası ile birleşen Dörtyol 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) 2018/36 Esas ve 2018/476 Karar sayılı dava dosyasının taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olduğu, aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmamasının dava şartı olduğu, Mahkememiz asıl dava dosyası ile birleşen Dörtyol 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) 2018/36 Esas ve 2018/476 Karar sayılı dava dosyasının daha önceki bir tarihte açıldığı dikkate alınarak, karşı dava yönünden, davanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-(ı). ve 115/2. maddeleri gereğinde, aynı davanın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olması nedeniyle, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasında açıkça kusurlu olan tarafın kadın olduğunu, tedbir ve iştirak nafakalarını fazladan ödediğini ileri sürerek kadının birleşen davasındaki vekâlet ücreti, fazladan ödenen nafakanın mahsubuna, kusur tespitine, erkeğin reddedilen tazminat taleplerine yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; erkeğin ağır kusurlu olduğunu, tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu, kadının maaşı, yıllarca yarı zamanlı çalışması sebebiyle asgari ücretin dahi altında olduğundan kadının yoksulluğa düştüğü, iştirak nafakasının miktarının yetersiz olduğunu, ayrıca üfe tüfe oranında artış talebinin reddi usul ve yasaya aykırı olduğunu, kadının henüz açıldığını bilmediği bir dava nedeniyle derdestlik itirazından dolayı vekâlet ücreti ödemeye mahkum edilmesinin de hakkaniyete aykırı olduğu ileri sürülerek kusur belirlemesi, iştirak nafakasının miktarı, reddedilen yoksulluk nafakası ile tazminatlar ile vekâlet ücreti yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının istinaf aşamasında sunduğu 16.09.2022 havale tarihli dilekçesinin davadan feragat niteliğinde olduğu, taraflar kararı münhasıran nafaka ve tazminatlara yönelik olarak istinaf ettiğinden, İlk Derece Mahkemesinin kararı nafaka ve tazminatlar dışında kalan bölümler yönünden feragat tarihinden önce kesinleştiği, bu sebeple, istinaf edilmeksizin kesinleşen hususlar yönünden yeniden hüküm tesisinin mümkün olmadığı, tarafların boşanmalarına ilişkin verilen kararın taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleştiği, kadının 16.09.2022 havale tarihli feragat dilekçesi nazara alınmak suretiyle, kararın kesinleşmeyen nafaka ve tazminatlara ilişkin bölümleri yönünden kaldırılması, vaki feragat nedeniyle kadının tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği, kadının 16.09.2022 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat etmekle eşinin önceki kusurlu davranışlarını affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı, Mahkemece kadına yüklenen kusurlu eylemlerin gerçekleştiği, gerçekleşen bu durum karşısında; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan olaylarda kadının tamamen kusurlu olduğu, erkeğin ise kusurunun bulunmadığı, o halde; mevcut duruma göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve mevcut kusur durumuna bağlı olarak erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine ilişkin kararın yanlış hale geldiği gerekçesiyle erkeğin istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesi ile boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının tamamen kusurlu olduğunun tespitine, kadının tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat taleplerinin feragat nedeniyle reddine, erkek lehine 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; kadının davasından feragat etmediğini, hayatını çocuğuna adayan bir annenin, çocuğunun sağlığı için eşiyle barışma kararı aldığını, çünkü erkeğin çocuğuna karşı o yokmuş gibi davranmaya başladığını, uzman psikologun çocuğun babayla iletişiminin daha fazla olması gerektiğini söylemesi üzerine kadının eşiyle boşanmak istemediğini belirttiğini, kadının Hatay depreminden etkilenen on binlerce insandan birisi olduğunu, temyize konu karar eksik inceleme ile alındığını, tarafların mali durum incelemesininin yapılmadığını, hatalı değerlendirme ile müvekkilin barışma talebinin feragat olarak kabul edildiğini, hiçbir kesinleşme yok iken, dosyalar istinafta görülmekte iken, kadının bu yönden kararın sözde kesinleştiğini nereden bilebileceğini, iştirak nafakasına yönelik hiçbir hüküm kurmayarak, yüksek enflasyonda çoktan erimiş olan dört yıl önceki nafakanın öylece bırakıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, nafaka ve erkek için hükmedilen tazminatlar ile kadının sunduğu 16.09.2022 tarihli beyanın niteliği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

Taraflarca karşılıklı açılan boşanma davalarının yapılan yargılaması sonucunda, İlk Derece Mahkemesince tarafların eşit kusurlu olduklarından bahisle her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve ferilerine karar verilmiş, ilk derece mahkemesinin bu kararı, davacı-karşı davalı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi ile reddedilen tazminat talebi yönünden, davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından kusur belirlemesi, nafakalrın miktarları ile reddedilen tazminat talepleri yönlerinden istinaf edilmiştir. Taraflar karşılıklı boşanma davalarının kabulü yönünden kararı istinaf etmediklerinden boşanma hükümleri bu aşamada kesinleşmiştir. Davalı-karşı davacı kadın dosya istinaf aşamasında iken, 16.09.2022 tarihli beyan dilekçesi ile "...boşanmak istemediğini, ortak çocuklarının boşanmalarını istemediğini, ..evliliğe bir şans daha vermek istediğini, evliliğin devamı yönünden bir karar verilmesi" talebini, Bölge Adliye Mahkemesine bildirmiş, Bölge Adliye Mahkemesince davalı-karşı davacı kadının bu beyanının feragat niteliğinde olduğu, tarafların boşanmalarına ilişkin verilen kararın taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleştiği, kadının 16.09.2022 havale tarihli feragat dilekçesi nazara alınmak suretiyle, kararın kesinleşmeyen nafaka ve tazminatlara ilişkin bölümleri yönünden kaldırılması, vaki feragat nedeniyle kadının tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, kadının tam kusurlu olduğunun kabulü ile erkek lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmiştir.

Feragat, 6100 sayılı Kanunun 307 nci maddesinde, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış; 310 uncu maddesinde ise, hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebileceği açıklanmıştır. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi, davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Usul hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar davadan feragat edilebilir ve bir usul hukuku kavramı olarak feragatin açık, kesin ve koşulsuz olması, yasa gereğidir. 6100 sayılı Kanunun 309 uncu maddesi; “Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır” şeklinde düzenlenmiştir.

Davalı-karşı davacı kadın her ne kadar boşanma davasından vazgeçtiğini dilekçe ile bildirmişse de; İlk Derece Mahkemesince verilen boşanma hükümleri istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir. Davalı-karşı davacı kadının boşanmak istemediğine dair bu beyanı evliliğin devamını sağlamaya yönelik olup boşanmanın fer'îlerine yönelik açık bir feragat beyanı bulunmamaktadır. Feragat beyanının, kesin ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açık olması gerekir. Davalı-davacı kadının boşanmak istemediğini belirtmesi boşanma hükmünün kesinleşmiş olması sebebiyle herhangi bir hüküm ve sonuç doğurmaz. Bu beyan boşanmanın fer'îlerine ilişkin olmaması sebebiyle boşanma ve fer'îleri yönünden de hüküm ve sonuç doğurmaz. Lafzi değil amaçsal yorum yapmak gerektiğinden kadının dilekçesi boşanmanın fer'îlerinden feragat olarak yorumlanamaz.

O halde, tarafların kusur belirlemesi ve fer'îlerine yönelik istinaf taleplerinin esasına girilerek gösterilen deliller değerlendirilip gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Yukarıdaki paragraflarda belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.