Logo

2. Hukuk Dairesi2023/9311 E. 2024/6163 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, maddi tazminat, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası talepleri ile kusur belirlemesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İlk Derece Mahkemesinin kısa kararı ile gerekçeli kararının hüküm fıkrasında maddi tazminat yönünden çelişki bulunması ve bu çelişkinin giderilmesi gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının maddi tazminat yönünden ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının maddi tazminat yönünden bozulmasına, davalı erkeğin diğer temyiz itirazlarının reddine ve bozma kapsamı dışında kalan diğer hususlarda Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1393 E., 2023/453 K.

KARAR : Başvurunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ: Malatya 2. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/361 E., 2022/106 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, altı aydır eve uğramadığını, evin geçimini sağlamadığını belirterek tarafların evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmalarına, aylık 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 300.000,00 TL manevî tazminata, ziynet eşyalarının aynen iadesine mümkün olmadığı takdirde şimdilik 5.000,00 TL bedelinin yasal faiziyle müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tedavilere rağmen çocuk sahibi olmadığını, müvekkilinin çocuk sahibi olması için başkasıyla birliktelik yaşamasına rıza gösterdiğini, kadının sosyal medyadan erkeklerle mesajlaşıp takipleştiğini belirterek davanın reddini savunmuş aksi halde 200.000.00 TL manevî tazminata karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı erkeğin evin geçimini temin etmediği, sadakatsiz davrandığı, davacıdan kaynaklı çocuk sahibi olamadığını iddia etmiş ise de davacının tedaviden kaçındığının ispatlanmadığı, bu suretle erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, koşulları oluştuğundan kadın yararına aylık 1250.00 TL yoksulluk nafakasına, 50.000.00 TL manevî tazminata, ziynetlerin aynen iadesine, mümkün değilse dava tarihinden itibaren faizi ile 45.137.73 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur tespiti, kadın lehine hükmedilen manevî tazminat, nafakalar ve ziynet alacağı yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile karar usul ve kanuna uygun olduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 27.10.2023 tarihli ek kararı ile, davalının ziynet alacağına yönelik temyiz talebinin kararın kesin olması sebebiyle reddine karar verilmiş, ek kararın davalıya tebliği üzerine davalı kanun yoluna başvurmamıştır.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı erkek (asıl) temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu, depremde evinin ve çalıştığı yerin yıkıldığın, konteynerde kaldığını, kendi manevî tazminat talebi hakkında bir gerekçe olmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini ileri sürerek, kusur tespiti, kadın lehine hükmedilen manevî tazminat ve nafakalar yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kusur belirlemesi, manevî tazminat ve kadın lehine hükmedilen nafakalar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 174 üncü maddesi, 175 inci maddesi, 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi; 2709 sayılı TC Anayasası 141 inci madde, 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı erkeğin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir .

2. Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

3. “Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve ( tahkikat sonucunda ) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ... Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s.890-892)

4.Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

5. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve kanun hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

6.Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

8. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

9. Somut olayda, İlk Derece Mahkemesinin 15.02.2022 tarihli kısa kararında davacı kadın yararına 50.000,00 TL maddî ve 50.0000,00 TL manevî tazminata hükmedildiği belirtilmesine karşın gerekçeli kararın hüküm fıkrasında maddi tazminat hakkında olumlu ya da olumsuz bir hükme yer verilmeyerek "TMK 174/2 maddesi gereğince 50.000,00 TL manevî tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, " şeklinde hüküm kurulduğu, bu suretle maddi tazminat yönünden kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki yaratıldıldığı anlaşılmıştır. O halde İlk Derece Mahkemesince maddi tazminat yönünden kısa karar ile gerekçeli karar hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilerek bir karar vermek üzere bu yönden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının maddi tazminat yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının maddi tazminat yönünden BOZULMASINA,

3.Davalı erkeğin diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

19.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.