"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1584 E., 2023/1521 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: Mersin 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/744 E., 2021/79 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlere karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davlı erkek vekili dava dilekçesi ile; kadının erkeği aldattığını ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) öncelikle 161 inci maddesi olmadığı takdirde 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, karar verilmesini, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesini ve ortak çocuk için aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakası ile müvekkili lehine 200.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap - karşı dava dilekçesi ile; davacının evlendikten sonra 2012 yılına kadar çoğunlukla Mersin dışında otellerde konakladığını, müvekkilinin çok istemesine rağmen kadını yanında götürmediğini, 2016 yılında davacının işten çıkartıldığını, bunun üzerine fazlasıyla alkol alarak müvekkiline eziyet etmeye başladığını, "Ben bunalımdayım, seninle yaşayamıyorum, iş bulup gideceğim, evlilik hayatı bana göre değil, bekarlığa alıştım, sana ve görüntüne dayanamıyorum, güdük" gibi sözler söylediğini, 2016 Aralık ayında Lukoil firmasında çalışmaya başlayarak İstanbul'a yerleştiğini, 2017 yılında Türkiye Petrolleri A.Ş. satış direktörlüğüne atandığına, müvekkilinin bizi de götür demesine rağmen "Önümü göremiyorum, sene sonunda ev alıp sizi götüreceğim" dediğini; ancak bir türlü müvekkilini ve çocuğunu yanına almadığını, davacının İstanbul'daki bekar hayatı alkollü sınırsız dolaşımı ve gece hayatından vazgeçmediğini, müvekkilini umursamadığını, müvekkilinin CV si incelendiğinde iyi yetiştirilmiş, iyi eğitim almış birisi olduğunu, dilekçedeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, bir senaryo olduğunu, davacının alkole düşkün, asabi, öfke kontrolü olmayan egosu yüksek, marka düşkünü, küfürbaz biri olduğunu, müvekkilinin çalışmasına izin vermediğini, müvekkilini sürekli zor kullanıp ezdiğini, müvekkilinin telefonunu ve hattını kendisinin aldığını, şifrelerini kendisinin oluşturduğunu ve her şeyi kontrol ettiğini, müvekkiline yönelik fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddete varan eylemlerde bulunduğunu, bu şekilde müvekkilini tek başına yaşamaya zorladığını, kadına yönelik "Şişko, kısa boylu, güdük, düdük, hizmetçi gibisin, İstanbul'da güzel karılarla yaşa gel buraya seni gör hayat mı bu, pişirdiğin yenmez, küçük beyinli, oteller daha iyi, senin yanında nefes alamıyorum, atsam atamam, satsam satamam" şeklinde aşağılayıcı beyanlarda bulunduğunu, erkeğin üst düzey bir geliri olup yaklaşık 20.000,00 TL civarı ve fazlası gelire sahip olduğunu, değişik kadınlarla en pahalı restoranlar ve barlarda alkol kullandığını, en lüks kıyafetleri giydiğini, pazar günlerini İstanbul'da sevgilisi ile geçirdiğini, müvekkiline nakit hiç para vermediğini, evde kurabiye pasta yaparak satıp gelir sağladığını, ekonomik şiddet uyguladığını, müvekkilinin Adana'da evlilik terapistine gittiğini, bir gün telefonuna baktığında kendisini aldattığını yazışmalardan öğrendiğini, Kıbrıs'ta eskort kadın aradığını gördüğünü, "bugüne kadar seni on kez aldattım" dediğini, müvekkilinin boşanmak istediğini söylediğinde baskı ve dayatma ile boşanma protokolü imzalatmaya çalıştığını, müvekkilinin bunu kabul etmediğini, davacının bir senaryo yarattığını, bahsedilen kişinin müvekkilinin spor hocası olduğunu, arkadaşlıkları bulunduğunu, davacının da bunu bildiğini, müvekkilinin hiçbir şeyi gizlemediğini, zaten tüm şifrelerin davacının kontrolü altında olduğunu, hayatının açık olduğunu, 17.09.2018 tarihinde müvekkilinin çocuğunu okula götürdüğünü, öğlen spor dersi için hazırlanırken arkadaşının arayarak sana uğrayayım birlikte spora geçelim dediğini, müvekkili hazırlanırken kapı çaldığını, davacının bir olay varmışçasına küfür etmeye ve bağırmaya başladığını, "Seni öldüreceğim, zina var zina, zina var zina diye bağıracağım, Mersinde duymadık insan bırakmayacağım, herkese orospuydu diyeceğim, oğlumun velâyetini istemiyorum, maddî manevî tazminat talebim yoktur diye imza vereceksin yoksa seni yaşatmam" dediğini, bu esnada müvekkili banyoya gittiğinde nefes borusunu sıkıp kafasını duvara vurarak müvekkilini darp ettiğini, ambulansa aranarak ilk müdahelenin yapıldığı, müvekkilini notere gitmeye zorladığını, fakat müvekkilinin arabadan inmeyip hastaneye giderek rapor aldığını, sürekli müvekkilinin ailesini telefonla tehdit ettiğini, müvekkilinin ortak konuta döndüğünde kilidini değiştirmiş olduğunu gördüğünü, tutanak tutulduğunu, evi açtırdığında ise evdeki kasaların boşaltılmış ve ziynet eşyaları ile paraya el konulduğunu gördüğünü, müvekkili lehine koruma kararı verildiğini, davacının madden ve manen müvekkilini incittiğini, sadakatsiz davranan tarafın davacı olduğunu, maddi menfaatleri öne alarak 8 ay plan yapıp bir senaryo ile boşanma davası açtığını belirterek davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, müvekkili lehine 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminata, ayrıca 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilerek 10.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, ayrıca düğünde takılan altınların, evdeki kasada bulunan karşı tarafın aldığı ziynetlerin aynen iadesine, şimdilik 1.000,00 TL altın bedelinin faizi ile birlikte davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin asıl davası yönünden; toplanan delillere ve özellikle İl Emniyet Müdürlüğünden getirtilen otel kayıt bilgilerine göre kadının dava dışı H.K. isimli şahısla zina eylemini gerçekleştirmiş olduğu, süre gelen zina eyleminde yasal hak düşürücü 6 aylık sürenin zinanın sona ermesinden itibaren başlayacağı, son eylem tarihi olan 17.09.2018 tarihine nazaran da 02.10.2018 tarihinde açılan davanın yasal hak düşüm süresi içerisinde ikame edildiği, özel boşanma sebebi gerçekleşmiş ve ispatlanmış olduğu için artık ikinci sebebe gidilemeyeceği ve genel boşanma sebebinin şartlarının mevcut olup olmadığına bakılmayacağı, kadının karşı boşanma davasının incelenmesinde; erkeğin olay günü kadını basit tıbbi müdahale gerektirecek şekilde yaraladığı ve ölümle tehdit ettiği, kadının da dava açmakta haklı olduğu, kusur dağılımında kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk için 16.01.2019 tarihli ara kararı ile yükseltilerek takdir edilen aylık 1.500,00 TL tedbir nafakasının hüküm tarihi olan 05.03.2021 tarihi itibariyle aylık 3.500,00 TL artırılarak aylık 5.000,00 TL tedbir nafakası olarak hüküm kesinleşinceye kadar devamına, hüküm kesinleştikten sonra bu miktar nafakanın iştirak nafakası olarak devamı, erkek için 30.000,00 TL manevî tazminata, 16.01.2019 tarihli ara kararı ile kadın yararına yükseltilerek takdir olunan aylık 2.500,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar aynen devamına, kadının yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine, kadının ziynet eşyalarına ilişkin davasına gelince; davalı-karşı davacı kadın her ne kadar ziynet eşyalarının evde bulunan kasada olduğunu, 18.09.2018 tarihinde evin anahtarının kilidinin davacı erkekçe değiştirildiğini, bu hususun kolluk tutanağı ile sabit olduğunu belirtmiş ise de; hayatın olağan akışı gereği tarafların evdeki kasanın dışında bir bankada kasa kiraladıkları, bu durumun evde değerli eşya saklanmasına karşılık çok daha güvenli bir yöntem olduğu, aslolanın bu tür kıymetli emtianın kiralık kasada muhafaza edileceği, kaldı ki kadının gerek iddia konusu yaptığı ziynetlerin tamamının varlığını gerekse bunların ortak hanede bulunan kasada olduğunu ve davalı erkekte kaldığını usulünce ispat edemediği, banka kayıtlarına göre kiralık kasaya son olarak giriş yapan kişinin davalı kadın olduğu, olağan olanın bu eşyaların davacı kadının zilyetliği altında bulunması gerektiği dolayısıyla ziynet eşyalarının erkeğin uhdesinde bulunduğu ve iade edilmediği hususunun yöntemince ispatlanamadığı, her ne kadar dinlenen tanık ... altınların evde kasada kaldığını ve damadı tarafından götürüldüğünü beyan etmiş ise de; tanık beyanının tüm delillerle birlikte değerlendirildiğinde soyut ve ispata elverişsiz olduğu bu sebeple ispat bakımından dikkate alınamayacağı gerekçesiyle kadının sübut bulmayan ziynet eşyalarına ilişkin davasının reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, tarafına yüklenen vakaların gerçekleşmediği gibi ispatlanamadığını, kadının tedbir nafakasına ihtiyacı olmadığını ileri sürerek, kusur belirlemesi, karşı davanın kabulü, kadın yararına bağlanan tedbir nafakasının miktarı, ortak çocuk için bağlanan tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, erkek yararına hükmedilen manevî tazminat miktarı yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından; kusur belirlemesi, asıl davanın kabulü, erkek yararına manevî tazminat takdiri, kadının maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası taleplerinin reddi, ziynet alacağı davasının reddi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre; İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esası ile ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içerisine toplandığı, kanunun olayda uygulanmasında hata edilmediği, bu nedenle inceleme konusu kararda asıl ve karşı davanın kabulü kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun yine kusur belirlemesinin doğru olduğu, tarafların boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın satın alma gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut veya beklenen menfaatlerin kapsamı ile günün ekonomik şartlarına göre erkek yararına manevî tazminat takdirinin doğru, miktarının uygun ve yerinde olduğu, yasal şartları oluşmadığından kadının maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası talebinin reddi kararının doğru olduğu, ortak çocuğun yaşı, eğitim durumu, ülkenin geçim şartları, paranın satın alma gücü dikkate alındığından ortak çocuk yararına bağlanan tedbir ve iştirak nafakası miktarı ile kadın yararına bağlanan tedbir nafakası miktarının uygun ve yerinde olduğu, kadının ziynet alacağı davası ile ilgili olarak İlk Derece Mahkemesinin davanın reddi kararının ve gerekçesinin usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi, karşı davanın kabulü, kadın yararına bağlanan tedbir nafakasının miktarı, ortak çocuk için bağlanan tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, erkek yararına hükmedilen manevî tazminat miktarı yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi, asıl davanın kabulü, erkek yararına manevî tazminat takdiri, kadının maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası taleplerinin reddi, ziynet alacağı davasının reddi yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların boşanma davalarının kabulünün yerinde olup olmadığı, nafakalar ve tazminatlar ile kadının ziynet alacağı davasının ispat edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 6 ncı maddesi, 161 inci maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci, 220 inci, 222 nci ve 226 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.