"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 56. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/30 E., 2023/42 K.
KARAR : Kararın kaldırılarak kısmen yeniden esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çerkezköy 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/149 E., 2021/179 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulüyle kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediğini, ev işlerinde hiçbir zaman yardımcı olmadığını, sorumluluk almadığını, ortak çocuk doğduktan sonra manevi anlamda hiçbir şekilde kendisine eşine olmadığını, evliliğine annesinin karışmasına müsaade ettiğini, evine her gün geç saatlerde geldiğini, sık sık alkol alarak sarhoş olduğunu, en ufak hususlarda tartışma çıkardığını, fiziksel şiddet uyguladığını, bazı zamanlar ise evdeki eşyaları kırıp döktüğünü, hakaret ettiğini, kadının davadan yaklaşık beş ay kadar önce görmekte olduğu fiziksel şiddete dayanamayarak evi terk ettiğini ve ailesinin yanına gittiğini, erkeğin özür dilemesi sonucu evine geri döndüğü, ancak erkeğin düzensiz hayatına ve fiziksel şiddet göstermeye devam ettiğini, en son olarak 26.11.2018 tarihinde erkek tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığını ileri sürerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk için dava tarihinden itibaren aylık 1.000,00 TL tedbir ve devamında iştirak nafakasına hükmedilmesine, nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına, kadın yararına dava tarihinden itibaren aylık 750,00 TL tedbir ve devamında yoksulluk nafakasına hükmedilmesine, nafakaya her yıl ÜFE oranında artış uygulanmasına, kadın yararına 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminatın erkekten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; kadının ortak çocukla fazla ilgilenmediğini, yükümlülüklerini ağır biçimde savsakladığını, kadının gün geçtikçe daha da agresifleştiğini ve aşağılayıcı küçültücü tavırlarıyla hırpaladığını, saygısız, ilgisiz ve kıskanç hareketler sergilendiğini, çeşitli defalar hem ailesi yanında hem de arkadaş ortamında rencide edici sözler söylediğini, hakaret ettiğini, onurunu kırdığını ileri sürerek 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuk Kuzey'in velâyetinin babaya verilmesine, kadın yararına 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığının tanık beyanları ve darp raporuyla sabit olduğu, kadının diğer iddialarına ilişkin olayların ise af kapsamında kalması nedeniyle erkeğe kusur olarak yüklenmesinin mümkün olamayacağı, kadın ise eşine her ne kadar hakaret etmişse de mesaj içeriklerinden erkeğin bir araya gelmek niyetinde olduğunun anlaşıldığı, bu kusurun kadına yüklenemeyeceği, böylece boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüyle 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, alınan sosyal inceleme raporu ve çocuğun yaşı dikkate alındığında ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk yararına aylık 350,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, nafakalara ÜFE oranında artış uygulanmasına, ortak çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, kadın yararına yasal faizi ile birlikte 25.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminatın erkekten tahsiline, karşı davanın reddine, kadının asıl davada ziynet ve eşya alacağı taleplerinin tefrikine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı kadın vekili istinaf dilekçesiyle; kararın kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatların miktarı yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesiyle; kararın kusur belirlemesi, kendi davasının reddi, kadının davasının kabulü, velâyet, aleyhine hükmedilen tedbir-yoksulluk-iştirak nafakası ve tazminatlar yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince kadının 26.11.2018 tarihli şiddet olayından önceki olayları affetmiş, en azından hoşgörü ile karşılamış oldu, bu tarihten önceki kusurların erkeğe yüklenemeyeceği, bu tarihte taraflar arasında çıkan tartışmada erkeğin kadına şiddet uyguladığı, bununla birlikte erkek tanığı ...'in anlatımından kadının erkeğe "salak, boşanmak istiyorum" şeklinde rencide edici sözler söylediğinin sabit olduğu, her ne kadar İlk Derece Mahkemesince erkeğin mesajlarının kadını affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığı kabul edilmişse de, bu mesajların barışma girişimi olduğu, erkeğin kadını affettiği ya da hoşgörü ile karşıladığı sonucunu doğurmayacağı, bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında 26.11.2018 tarihinde kadına şiddet uygulayan erkeğin ağır, erkeğe rencide edici sözler söyleyen kadının ise az kusurlu kabul edilmesi gerektiği, yaşanan olaylar karşısında kadın tarafından rencide edici sözlere maruz kalan erkeğin de dava açmakta haklı olduğu, karşı davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, ortak çocuk ve kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası ile ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının az olduğu, yine kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatlar ile yoksulluk nafakası miktarlarının tarafların kusur durumları ile sosyal ve ekonomik durumlarına nazaran az olduğu gerekçesiyle kadının nafaka ve tazminatların miktarı ile erkeğin kendi davasının reddi ile kusur tespitine yönelik yapmış oldukları istinaf başvurularının kabulüyle yeniden hüküm kurulması zorunlu hale geldiğinden İlk Derece Mahkemesi kararının tümden kaldırılmasına, yeniden kısmen esas hakkında hüküm kurulması suretiyle asıl ve karşı davanın kabulüyle 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk yararına aylık 350,00 TL tedbir, 750,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir, 750,00 TL yoksulluk nafakası ödenmesine, nafakalara ÜFE oranında artış uygulanmasına, kadın yararına yasal koşulları oluştuğu gerekçesiyle 30.000,00 TL maddî, 25.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine, tarafların sair istinaf başvurularının ise reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkek tanığının ifadesinin yanlı olduğunu, tanığın kadından duyduğunu iddia ettiği sözlerin tarihinin belli olmadığını, kadının dava dilekçesinde iddia ettiği kusurların af kapsamında kalmadığını, son olay gecesinde kadın aleyhine beyanda bulunan tanığın olay yerinde olmadığını dolayısıyla beyanlarında geçen vakıanın önceki tarihli olduğunu, tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası miktarları ile maddi ve manevi tazminat miktarlarının az olduğunu, tazminatlara kararın kesinleşmesinden itibaren yasal faiz uygulanması kararı ile nafakalara kararın kesinleşmesinden itibaren artış oranı uygulanmasının hatalı olduğunu, dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini ileri sürerek karşı davanın kabulü, kusur belirlemesi, hükmedilen nafaka ve tazminatların miktarı ile nafakalara uygulanan artışın başlangıç tarihi ve tazminatlara uygulanan faizin başlangıç tarihi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davacı-karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların ispatlandığını, erkeğin kusurunun bulunmadığını, kadın yararına maddî ve manevî tazminat ödenmesine ilişkin koşulların oluşmadığını ve miktarların fahiş olduğunu, kadının çalıştığını, yoksulluk nafakasına hak kazanmadığını ileri sürerek kararın kusur belirlemesi, velâyet, aleyhine hükmedilen nafaka ve tazminatlar ile kendi tazminat taleplerinin reddi yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davasında kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı, kusur belirlemesine göre erkeğin davasının kabulüne karar verilmesi ile kadının tazminat taleplerinin kabulü ve erkeğin tazminat taleplerinin reddinin hatalı olup olmadığı, nafaka ve tazminat miktarları, ile artış oranı ve faizin başlangıç tarihinin isabetli olup olmadığı, velâyetin ortak çocuğun üstün yararına olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci, 182 nci, 323 üncü, 324 üncü ve 330 uncu maddeleri. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle erkeğin kadına uyguladığı fiziksel şiddetin sürekli olduğunun anlaşılmış bulunmasına göre davalı-karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri nazara alınarak, daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Yukarıda (2) nci paragrafta belirtildiği üzere, Bölge Adliye Mahkemesi kararının maddî ve manevi tazminat miktarları yönünden kadın yararına BOZULMASINA,
2. Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere erkek vekilinin tüm, kadın vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıdaki temyiz giderinin Hakan'a yükletilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıran Sinem'e iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.