"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1719 E., 2023/1797 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sakarya 3. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/30 E., 2022/474 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davaların kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Kararın davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde; tarafların 11.08.2016 tarihinde evlendiklerini, bu evliliklerinden ortak bir çocuklarının bulunduğunu, davalının ilişkinin ilk başlarında davacıdan telefonunu sakınmadığını ancak son dönemlerde davalının telefonunu lavaboya giderken dahi yanında götürdüğünü ve şifreler koyduğunu, bu hususun davacının dikkatini çektiğini ve davalının telefonunda davalının çalıştığı ... Lojistik firmasında çalışan ... S. ile samimi fotoğraflarının bulunduğunu gördüğünü, ancak yeni doğum yapması sebebiyle oğlunun menfaatini düşünerek evliliğini sürdürmeye gayret ettiğini, devam eden süreçte davalının telefonuna yazılı ve görüntülü görüşme için birçok uygulamayı kaydettiğini tespit ettiğini, telefonunda sürekli görüştüğü kişiye takma isimler koyduğunu ve bu kişilerle konuşurken "aşkım, sevgilim" şeklinde konuşmalar yaptığını, bu durumu davalının ailesine anlattığında ise; bu durumu kabul etmesini istediklerini, davalının sürekli işte olmadığı zamanlar elinden telefonunu düşürmediğini ve takım halinde oynanan Pubg oyununu oynadığını, bu oyunun sessiz bir ortamda oynanmasından kaynaklı bu oyunu oynadığı zamanlar başka bir odada oynayıp odadan çıkmadığını, bu sırada ortak çocuğuyla da hiç ilgilenmediğini, davalının davacı ve ortak çocuğa ilgisiz davrandığına ve bu duruma tarafların ortak hanesine gelen misafirlerin de şahit olduğunu, davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak davacının psikolojisini olumsuz etkilediğini belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 161 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmesini, bunun mahkeme tarafından uygun görülmemesi halinde 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmesini, ortak çocuğun henüz üç yaşında olması sebebiyle çocuğun ana bakım ve şefkatine muhtaç olduğunu, bu yaş grubundaki ortak çocuğun velâyetinin dava süresince tedbiren, dava sonunda aslen davacı annesine bırakılmasına karar verilmesini, dava tarihinden itibaren davacı lehine aylık 1.000,00 tedbir nafakasına, dava sonunda bu miktar nafakanın yoksulluk nafakası olarak devamına, ortak çocuk lehine dava süresince aylık 1.000,00 TL tedbir nafakasına, dava sonunda bu miktar nafakanın iştirak nafakası olarak devamına karar verilmesini, davacı lehine 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davanın yetkili mahkemede açılmadığını bu nedenle ilk olarak yetki itirazında bulunduklarını, davacı-karşı davalının dava dilekçesinde belirttiği iddiaları kabul etmediklerini, davacı-karşı davalının zina iddiasının tamamen kendisinin kusurunu örtmeye yönelik iftiradan ibaret olduğunu, kadın tarafından iddia edilen telefon uygulamalarının davacının evi terk ettiği tarihten sonra popüler olduğunu, ortak çocuğa ilgisiz davranması hususunda ise davacı karşı davalı tarafın ortak çocuğun doğumundan sonra aynı odada bile yatmayı kabul etmediğini, davacı-karşı davalı kadının davalı müvekkili işteyken habersiz şehir dışına ailesinin yanına gittiğini, her gittiğinde ise aylarca annesinin evinde kaldığını, müvekkilinin asgari ücretli çalışan birisi olduğunu ve her an pandemi nedeniyle işten çıkarılma riskinin söz konusu olduğunu, davacı-karşı davalının ve ailesinin kendisine sürekli hakaretler yağdırdığını ve tehditler savurduğunu, zaten kadının normal konuşmasının da küfürlü olduğunu, davacı-karşı davalı kadının müvekkiline karşı akrabalarının yanında dahi; "aptal , öküz, gerizekalı, mal, şerefsiz" gibi kelimeler sarf ettiğini, davacı-karşı davalının davalı müvekkiline sürekli " adam değilsin, şerefsiz" şeklinde konuştuğunu, hatta ortak çocuklarının babasına hitap şeklinde bile "baba deme, iso de" şeklinde yönlendirme yaptığını, ortak çocuğa baba denmesinin yasaklandığını, babasına gördüğünde "iso şerefsiz" şeklinde konuşmalar yaptığını, davalı müvekkilinin ailesinin bu duruma sabrettiğini ve gelinlerinin olumlu değişmesi için olağanüstü çaba sarf ettiklerini, davacı-karşı davalının evi terk ettiği zaman davacı-karşı davalı eşin babasının müvekkilini arayarak küfür ederek tehditlerde bulunduğunu, davacı-karşı davalının sürekli olarak telefonunda saatlerce başkalarıyla konuştuğunu ve telefonuna şifreler koyduğunu, ayrıca evinde olan konuları saatlerce başkalarına ve kendi ailesine anlattığını, davalı-karşı davacı müvekkilinin bu konuda davacı-karşı davalı eşi uyardığını ancak kendisinin bu durumu dinlemediğini, davacı-karşı davalı eşin borçlanarak aldığı veya biriktirdiği tüm paraları ve evdeki eşyaları alarak evden gittiğini, buna ilişkin video kaydı ve fotoğrafların da bulunduğunu, davacı-karşı davalının evliliğin başından beri yılın 4-5 ayını defalarca aklının estiği vakitte Kocaeli - Çayırova 'dan annesine Sakarya'ya gittiğini, her gittiğinde ise 1-1,5 ay kaldığını, davalı-karşı davacı müvekkilinin evlilikleri boyunca eşiyle yalnız 1 bayram (Kurban bayramı) beraber geçirdiğini, onun dışında bir bayram dahi geçiremediklerini, davacı-karşı davalının evliliği boyunca ilişkiye girmek istemediğini, yaklaşık 5 yıllık evlilikleri boyunca müvekkili ile aynı odada bile 10-15 kere kaldıklarını, çocuk doğduğundan beri ise müvekkilinin davacı-karşı davalı eşin izin vermediğinden kaynaklı tamamen ayrı yatmak zorunda kaldıklarını, davacı-karşı davalının ailesinin evlilik ve düğün için hiçbir masraf yapmadığını, davacı-karşı davalının ortak konuta sadece kişisel elbiseleri ile geldiğini, düğün ve ortak konutun tüm eşyalarını müvekkilinin ve ailesinin karşıladığını, davalı-karşı davacı müvekkili işteyken Ocak ayı 2021 tarihinde eve nakliye çağırarak davacı-karşı davalının ve ailesinin evi hızlıca boşalttıklarını, davacı-karşı davalı kadının 27.06.2020 tarihinde ortak konutu çocuğu da alarak terkettiğini, nakliye ile evin taşınması sırasında davalı-karşı davacı müvekkilinin komşu ve akrabalarının haber vermesiyle haberi olduğunu ve taşınma devam ederken yetiştiğini, fotoğraf ve video kaydı aldığını, davacı karşı davalının uygunsuz ve sadakatsiz yaşam tarzına sahip olduğunu, güven sarsıcı davranışlar sergilediğini, davacı-karşı davalı eşin evi terk ettiğinden beri müvekkilinin ortak çocuğunu göremediğini, davacı-karşı davalının evi terk ettikten sonra davacı-karşı davalının annesinin "tek şartla barışacaklarını, kredi çekip Sakarya'dan ev alıp evi kendi evlerinin yanına taşımalarını istediğini ve tapusunu da davacı-karşı davalının babasının üzerine yapmasını istediğini, kızının bu şartla kendisine döneceğini" söylediğini, davacı-karşı davalının ruh halinin ve psikolojik yapısının değişken olduğunu, davacı-karşı davalının evi hiçbir zaman temizlemediğini, evden artık komşulara kokular gelmeye başladığını, ilk kiracı oldukları evi böcek sardığını ve ilk evlerinden bu sebeple çıkarıldıklarını, bulaşık makinesi ve fırını çöpe atmak zorunda kalacak kadar pislendiğini ve çöpe atmak durumunda kaldıklarını, 2. ev sahiplerinin de bu sebepten dolayı şikayet ettiğini, davalı-karşı davacı müvekkilinin ablasının gündüzleri eve gelerek temizlik yaptığını, bulaşıkları dahi müvekkilinin ablasının yıkadığını, müvekkilinin ablasının davacı-karşı davalının elbiselerini yıkadığını, evin temizliğini yaptığını hatta bazı zamanlar evin temizliğini dahi yaptığını, davacı-karşı davalının yıllar geçmesine rağmen evliliği kabul etmediğini, devamlı ait olduğu yeri anne babasının yanı gördüğünü, yukarıda açıklanan nedenlere istinaden artık bu saatten sonra bu birlikteliğin devamının mümkün olmadığını belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmesini, yetki itirazının kabulüne karar verilmesini, ortak çocuğun velâyetinin davalı karşı davacı babaya verilmesine, davalı-karşı davacı müvekkili için aylık 500,00 TL tedbir yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini, ortak çocuk için aylık 1.000 TL tedbir iştirak nafakasına hükmedilmesini, kendisi için 250.000,00 TL maddî tazminata ve 250.000,00 manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini ve davacı-karşı davalının asıl davasının tüm talepleri ile reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, her ne kadar davacı-karşı davalı tarafından zina nedenine dayalı boşanma talebinde de bulunulmuş ise de; davalı-karşı davacının zina eylemine veya karine teşkil edebilecek delil bulunmaması nedeniyle genel boşanma nedeninin incelenmesine geçildiğini, kısa karar açıklanırken bu hususun sehven unutulmuş olması nedeniyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirmemek için gerekçeli kararda bu hususun açıklaması ile yetinildiğini, davalı-karşı davacının sürekli telefonla ilgilendiğini ve mesajların tespit edildiğini, başka kadınlarla görüştüğü tanık beyanlarından anlaşıldığından bu vaka zina eylemine karine teşkil etmese de, güven sarsıcı davranış olarak kabul edilerek bu vakıa yönünden davalı-karşı davacı kusurlu bulunduğu, davalı-karşı davacının bu suretle eşi ve çocuğunu da ihmal ettiği anlaşılmakla tanıklarca davalı karşı davacı hakkında diğer kusurlu eylemlere ilişkin anlatımlar bulunsa da, davacı-karşı davalı tarafından bu eylemlere dilekçeler aşamasında vakıa olarak dayanılmadığından bu anlatımların kusur değerlendirmesinde dikkate alınmadığını, davacı-karşı davalının ise, evin bakımı ve temizliğiyle ilgilenmediği, erkeğe hakaret ettiği, ailesinin tehditlerine engel olmadığı anlaşıldığından kusurlu olduğu gerekçesi ile her iki davanın kabulüne karar verilerek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmesine, ortak çocuğun velâyetinin davacı-karşı davalı anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk yararına dava tarihi olan 14.01.2021 tarihinden itibaren hüküm kesinleşinceye kadar aylık 800,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar aynen devamına, karar kesinleştikten sonra bu miktar nafakanın iştirak nafakası olarak davamına, iştirak nafakasının her yıl Tuik tarafından belirlenen Üfe oranında arttırılmasına, davacı-karşı davalı kadının tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddine, davacı-karşı davalı kadın yararına 25.000,00 TL maddî tazminatın hükmün kesinleşmesinden itibaren davalı-karşı davacıdan alınarak kadına verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, kadın yararına 20.000,00 TL manevî tazminatın hükmün kesinleşmesinden itibaren erkekten alınarak kadına verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, erkeğin velâyet talebinin reddine, erkek tarafından ortak çocuk için talep edilen tedbir iştirak nafakası talebinin reddine, erkeğin tedbir yoksulluk nafakası talebi ile maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin evlilik birliği içerisindeki tüm sorumluluklarını eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacı-karşı davalının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacı-karşı davalının zina iddiasının tamamen kendisinin kusurlarını örtmeye yönelik iftiradan ibaret olduğunu, davacı-karşı davalının uygunsuz ve sadakatsiz yaşam tarzına sahip olduğunu, davacı-karşı davalı kadının güven sarsıcı davranışlar sergilediğini, mahkemece tazminatlar yönünden ve velâyet yönünden verilen kararların hatalı olduğunu, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesi gerektiğini beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; mahkemece, davalı-karşı davacı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren kusurlu davranışlarının doğru tespit edildiği, kadın hakkında ileri sürülen diğer kusur iddialarının ispatlanamadığı, boşanmaya neden olan olaylarda (kadın hakkında kesinleşen kusur durumuna göre) erkeğin ağır kusurlu olduğu, kadın tarafından açılan boşanma davasının kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ortak çocuğun yaşı ve ihtiyaçları, alıştığı ortam, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, sosyal inceleme raporu dikkate alındığında, velâyetin anneye verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, evlilikte geçen süre, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ve ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat, paranın satın alma ve erkeğin ödeme gücü, hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında, kadın lehine maddî ve manevî tazminata, çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi takdir edilen nafaka, maddî ve manevî tazminat miktarlarının da fazla olmadığı gerekçesi ile; davalı-karşı davacı erkek vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesini tekrarla müvekkilinin evlilik birliği içerisindeki tüm sorumluluklarını eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacı-karşı davalının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacı karşı davalının zina iddiasının tamamen kendisinin kusurlarını örtmeye yönelik iftiradan ibaret olduğunu, davacı karşı davalının uygunsuz ve sadakatsiz yaşam tarzına sahip olduğunu, davacı-karşı davalı kadının güven sarsıcı davranışlar sergilediğini, mahkemece tazminatlar yönünden ve velâyet yönünden verilen kararların hatalı olduğunu, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesi gerektiğini beyan ile yerel mahkeme kararının bozulması talebi ile temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun hangi eşten kaynaklandığı; erkeğin velâyet, nafaka ve tazminat taleplerinin reddi ile kadının velâyet, tazminat taleplerinin kabulünün ve miktarlarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, çocuk lehine hükmedilen tedbir iştirak nafakasının hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci fıkrası, 182 nci maddesi, 190 ıncı maddesi, 330 uncu maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-karşı davacı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.