"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2021/580 E., 2022/269 K.
DAVA TARİHİ : 24.04.2019
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen boşanma davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, esastan ret kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının ... kadının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; karşılıklı boşanma davalarının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı- davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin müvekkiline şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, hor gördüğünü, fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, ilgisiz olduğunu, bağımsız konut temin etmediğini, erkeğin ailesinin kadını aşağıladığını, erkeğin ayrı yattığınını, 5 yıldır ayrı yaşadıklarını, sağlık sorunları nedeniyle kadının çocuklarını göremediğini, erkeğin sadakatsiz olduğunu ve bu kadından çocuğunun olduğunu belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına ve kadın yararına 50.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminat ile, 1.000,00 TL tedbir, yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; kadının dava dilekçesinde asılsız iddialarda bulunulduğunu, kadının ailesinin kadını göndermeyeceklerini söylediklerini, tehdit ettiklerini, hor gördüklerini,erkeğin davacının evi terkettikten sonra iki çocuğu ile birlikte üç sene boyunca tek yaşadıklarını, sonra imam nikahlı evlendiğini, kadının eşinden habersiz olarak altın ve parayı kendi ailesine verdiğini belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, 20.000,00 TL maddî tazminat, 100.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 15.01.2020 tarihli ve 2019/166 Esas, 2020/20 Karar sayılı kararıyla; taraf beyanları ile tanık beyanlarından; davacı- davalı kadının doğum sırasında geçirdiği rahatsızlık nedeniyle yatağa bağlı hale geldiği, bu durum sonrasında kadının kök ailesinin yanına götürüldüğü ve burada yaşamaya devam ettiği, tarafların yaklaşık 3-4 yıldır ayrı yaşadıkları , kadının kendi tasarrufu dışında kök ailesinin yanına götürüldüğü, yatağa bağlı durumda olması nedeniyle kök ailesinin eşi ile görüşmesine müsaade etmediği, uzman raporundan kadının çocuklarına bakamayacak durumda olduğu, kadının, erkeğin başka bir kadınla imam nikahlı olarak yaşadığı iddiası ise erkeğin ikrarı ve tanık beyanları ile kanıtlanmakla beraber bu birlikteliğin tarafların fiili ayrılıklarından sonra gerçekleştiği, erkeğin tüm çağrılarına rağmen kadının ortak konuta dönmemesi ve ortak çocuklara bakamayacak halde olmasından ötürü imam nikahlı olarak başka biriyle evlenmek zorunda kaldığı savunması makul ve yerinde olduğu zira tanık beyanları ile de ortaya konulduğu üzere erkeğin evlilik birliğini ayakta tutmaya çalıştığı ancak başaramadığı, tarafların evlilik birliğini temelinden sarsan nedenin davacının doğum esnasında yaşadığı rahatsızlık sonrası yatağa bağlı hale gelmesi olduğu kadının bu halde iken evlilik birliğini sürdürmesi beklenemeyeceği, bununla birlikte erkeğin yine de eşine bakmak istemesi ile kadının kabul etmemesi de göz önünde bulundurulduğunda tarafların eşit düzeyde kusurlu oldukları gerekçesi ile her iki davanın kabulüne tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, ortak çocuklarla anne arasında yatılı olacak şekilde kişisel ilişki kurulmasına, kadın yararına aylık 200,00 TL tedbir, 350,00 TL yoksulluk nafakası ödenmesine, tarafların maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı kadın vekili; kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminat talebinin reddi, erkeğin davasının kabulü, nafaka ve kişisel ilişki yönünden; erkek vekili ise; yoksulluk nafakası, maddî ve manevî tazminat talebinin reddi, kadının davasının kabulü ve kusur belirlemesi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.04.2021 tarihli ve 2020/1099 Esas, 2021/561 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplanıp değerlendirildiği, usulü işlemlerin kanununa uygun olarak yerine getirildiği, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, boşanma kararında, kusura ilişkin yapılan değerlendirmede herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 20.10.2021 tarihli 2021/5420 Esas, 2021/7458 Karar sayılı kararı ile davada, ... kadının ruhsal rahatsızlığı ileri sürüldüğü ve bu iddia dosya içeriğindeki birkısım delillerle doğrulandığı, bu durumda kadının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kadının doğum sırasında geçirdiği rahatsızlık nedeniyle yatağa bağlı hale geldiği, bu durum sonrasında davacının kök ailesinin yanına götürüldüğü ve burada yaşamaya devam ettiği, tarafların yaklaşık 3-4 yıldır ayrı yaşadıkları Yargıtay bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada davacının fiil ehliyetinin bulunmadığı gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun'un 405 inci maddesi gereği Sulh Hukuk Mahkemesince vesayet altına alındığı, kardeşi ...'ın vasi olarak atandığı, vasinin 07.04.2022 tarihli celsede boşanma taleplerinin devam ettiği yönünde beyanda bulunduğu, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerden kadının kendi tasarrufu dışında kök ailesinin yanına götürüldüğü, yatağa bağlı durumda olması nedeniyle kök ailesinin eşi ile görüşmesine müsaade etmediği, uzman raporundan kadının çocuklarına bakamayacak durumda olduğu, kadının erkeğin kendisine karşı fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığı iddiasını kanıtlanamadığı, yalnızca kadının kardeşinin erkeğin kadınla ilgilenmediğine yönelik beyanları bulunduğu, erkeğin başka bir kadınla imam nikahlı olarak yaşadığı iddiası ise erkeğin ikrarı ve tanık beyanları ile kanıtlanmış olduğu, erkeğin tüm çağrılarına rağmen kadının ortak konuta dönmemesi ve ortak çocuklara bakamayacak halde olmasından ötürü imam nikahlı olarak başka biriyle evlenmek zorunda kaldığı savunması makul ve yerinde bulunduğu, zira tanık beyanları ile de ortaya konulduğu üzere erkeğin evlilik birliğini ayakta tutmaya çalıştığı ancak başaramadığı anlaşıldığı, tarafların evlilik birliğini temelinden sarsan nedenin kadının doğum esnasında yaşadığı rahatsızlık sonrası yatağa bağlı hale gelmesi olduğu, kadının bu halde iken evlilik birliğini sürdürmesi beklenemeyeceği, bununla birlikte erkeğin yine de eşine bakmak istemesi ile kadının kabul etmemesi de göz önünde bulundurulduğunda tarafların eşit düzeyde kusurlu bulundukları gerekçesi ile her iki davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, çocukların velâyetinin babaya verilmesine, anne ile yatılı olacak şekilde kişisel ilişki tesisine, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre kadın yararına 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası verilmesine, tarafların maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı kadın vekili; kusur belirlemesi, karşı davanın kabulü, tazminat taleplerinin reddi, kişisel ilişkinin süresi ve kadın yararına hükmedilen nafaka miktarının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatların reddi, nafakaların miktarı, kişisel ilişkinin süresi yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı erkek vekili; kadının evlilik birliğinin sonlanmasında ve hali hazırda görülmekte olan boşanma davasının açılmasında sebebiyet verdiği, bu sebeplerden dolayı asıl davanın red edilmesi gerektiği, kusur belirlemesinin hatalı olduğu, kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş olmasının ve müvekkilinin tazminat taleplerinin reddinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası, tazminatların reddi yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca karşılıklı açılan 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma ve fer'ileri istemine ilişkin davalarda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, boşanma davalarının kabulü kararının yerinde olup olmadığı, tarafların tazminat taleplerinin reddinin yerinde olup olmadığı, kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilme şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği ve miktarlarının uygun olup olmadığı, kişisel ilişki düzenlemesinin çocukların üstün yararına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 323 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararında ve kararın gerekçesinde, hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ilamı uyarınca araştırma ve işlem yapılmış olduğu anlaşılmakla; davalı-karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragraflar kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Karşılıklı olarak açılan 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayanan boşanma davalarında bozma sonrası verilen karar ile İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulüne karar verilerek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Davacı- karşı davalı kadının 4721 sayılı Kanun'un 405 inci maddesi gereği kısıtlanarak Sulh Hukuk Mahkemesince vesayet altına alındığı anlaşılmaktadır. Davalı- karşı davacı erkeğin boşanma davası 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayalı olup, akıl hastalığına (4721 sayılı Kanun'un 165 inci maddesi) dayalı bir dava bulunmamaktadır. O halde davacı-karşı davalı kadının davranışları iradi olmadığından kendisine kusur yüklenemeyecek olup, eşine bağımsız konut temin etmeyen, eşinin hastalığına ilgisiz davranan, sadakatsiz davranışlarda bulunan erkek tam kusurludur. Buna göre erkeğin davasının reddi gerekirken, kadının da kusurlu olduğundan bahisle erkeğin davasının kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
3.4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-karşı davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının davalı-karşı davacı erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilmeyen maddî ve manevî tazminat yönlerinden davacı-karşı davalı kadın yararına BOZULMASINA,
2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı-karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile kararın bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden Ayten'e iadesine,
Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden Ersin'e yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
22.02.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.