Logo

2. Hukuk Dairesi2024/170 E. 2024/8330 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların kusur oranları, velayet, kişisel ilişki, nafaka ve tazminat taleplerinin hukuka uygunluğu uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi’nin, tarafların kusur oranlarına, velayet, kişisel ilişki, nafaka ve tazminatlara ilişkin kararının usul ve hukuka uygun olduğu gözetilerek temyiz isteminin reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1484 E., 2023/1609 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm

kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Küçükçekmece 7. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/1 E., 2021/215 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlere karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde; davalının eğitim durumu, önceki birden fazla nişanlılıklarını, sosyal kültürel durumu gibi bazı konuları gizleyerek ve yalan söyleyerek kendisi ile evlendiğini, bu konulardaki gerçekleri evlendikten sonra öğrendiğini, her şeyi sineye çektiğini ve evliliğine, eşine, çocuğuna sevgide ve sadakatte devam ettiğini belirtmiştir. Eşinin ev hanımı olduğunu, davalının evde yemek, temizlik, çocuk bakımı gibi sorumluluklarının hiçbirisini sağlıklı olarak yerine getirmediğini, davalının çocuğunu sağlıklı beslemediğini, çocuğun bakımını ihmal ettiğini, çocuk için tehlike arz eden çamaşır suyu, deterjan gibi tıbbi ilaç, kesici aletlerin çocuğun ulaşabileceği yerlerde bıraktığını bu konuda eşini uyarmaya çalıştığını ancak eşinin tepki gösterdiğini, evliliğini korumak amacıyla iki yıl boyunca sabrettiğini, çaba gösterdiğini ancak zaman geçtikçe eşinin normalleşmesi yerine maddî tatminsizliği, onur kırıcı sözlerinin arttığını, sürekli "sen koca mısın, adam mısın, keşke ölsen, inşallah senin kız kardeşin deli, gaddar birisine düşer, inşallah mutlu olamaz" gibi sözler söylediğini, davacının anne, baba ve engelli kardeşi ile alakalı onur kırıcı, mesnetsiz iftira ve hakaret içeren sözlere devam ettiğini, ailesinin Gaziantep' de yaşadığını ve evliliği boyunca sadece 3 defa ziyaret ettiklerini, buna rağmen ailesine karşı nefret dolu olduğunu, davalının her kızdığından "kürt, zaten kürtsün sen, kürtten ne beklenir ki" vb hakaret ve yakıştırmalarına devam ettiğini, evliliğine devam etmek için gayret gösterdiğini, eşine hediyeler aldığını, evin, eşinin ve çocuğunun pazar, market alışverişlerini hiç ihmal etmediğini, her hafta sonu gezmeye götürdüğünü, davalının sevmediği şeyleri yapmadığını, kendi ailesini uzakta tuttuğunu, davalının yanında bile kendi ailesi ile konuşmadığını, davalıya "yuvamıza evliliğimize zarar veriyorsun, çocuğumuz var etkileniyor, Allah bizi telafisi imkansız durumlardan korusun" dediğinde davalının dalga geçerek "sen kimsin ki beni boşayacaksın, sende o cesaret nerede, diyelim ki hadi boşadın, nafakamı, tazminatımı alın, yer gezerim" diyerek cevap verdiğini, "çocuğu da sana göstermem dediğini beyan etmiştir. Davalı ile iletişim kurmak için sevgi ve sakinlikle konuşmaya başladığında bile eşinin önce hakaret ederek, onur kırıcı bir şekilde aşağılayarak tepki gösterdiğini, davalının sözlü ve fiziki şiddet gösterdiğini, komşular ve insanlar içerisinde itibarını zedelemek ile tehdit ettiğini, davalı bağırdığında eşine "lütfen sessiz ol, komşular rahatsız olur, ayrıca rezil oluruz" dediğimde davalının "bak sen şimdi ben ne yapıyorum" diyerek bazen camdan, bazen de balkona çıkarak veya apartman merdivenine çıkarak "kocam bana şiddet uyguluyor, yetişin, kurtarın " diye bağırdığını, bu şekilde baskı yaptığını belirtmiştir. Evde birlikte geçirdikleri son gece uyurken davalının telefonunu alıp gece yarısı bazı kişiler ile görüşme yaptığını, 183 hattın aradığını, telefonundan bir yerlere ilk defa gördüğü resimler gönderdiğini gördüğünü belirtmiştir. 31 aralık pazartesi günü abisinin eşinden davalının Antalya' ya gittiklerini öğrendiğini, işten çıkıp eve gittiğinde neredeyse tüm eşyaların götürüldüğünü kalan eşyaların ise zarar verilerek kullanılmaz hale getirildiğini, tüm kıyafetlerinin kullanılmayacak halde atıldığını evlendikten sonra aldığı televizyonun bir metal sopa ile parçalandığını her tarafın çöp ile bırakıldığın gördüğünü, karakola gidip bunları tutanak altına aldırdığını belirtmiştir. Davalının psikolojik yardıma ihtiyacı olduğunu, eşine birlikte uzmana gitmeleri hususunda teklifte bulunduğunda davalının hakaret ettiğini ve fiziksel tepkiler verdiğini, öfke patlamasına maruz kaldığını, davalının ruhsal durumunun iyi olmadığını ve çocuğa bakacak derecede sağlıklı olmadığını belirterek çocuğun velâyetinin dava sonuna kadar tedbiren dava sonunda mutlak olarak tarafına verilmesine, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı-davalı erkek cevaba cevap dilekçesinde; davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, müvekkili lehine 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı-davacı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu, tarafların sosyal medyada tanışıp arkadaşlık kurduklarını ve akabinde buluşup görüştüklerini, bu arkadaşlıkları esnasında müvekkilinin davacıya başından daha önce iki nişanlılık geçtiğini, bunun karşı tarafın hataları yüzünden yürümediğini ve ayrıldıklarını açık açık dürüstçe söylediğini, müvekkilinin babasının da tanışma sırasında bu durumu davacının babasına söylediğini, hem davacı ve hem de davacının ailesinin bu durumu taraflar evlenmeden önce bildiklerini belirtmiştir. Müvekkilinin evlendikten kısa bir süre sonra hamile kaldığını, davacının ailesinin iki üç aylığına yatılı geldiklerinde bile davacının, annesinin, babasının ve 2 kız kardeşinin yemeklerini yaptığını, çamaşırlarını yıkadığını, evin temizliklerini yaptığını, davacının müvekkilinin sıkıntılı hamilelik geçirmesine rağmen eşine yardım etmediğini, müvekkilinin davacının ailesine saygıda kusur etmediğini belirtmiştir. Davacının 22 aralık gecesi eve polis çağırdığını, bir gün önce şirkette çalışan ve evlerinin iki sokak alt tarafından oturan arkadaşını eşiyle birlikte müvekkilinin haberi olmadan davacının eve çağırdığı halde davacının eve çok geç geldiğini, müvekkilinin misafirler ile tek başına ilgilenmek zorunda kaldığını ve çocuğuyla yeterince ilgilenemediğini ve bunun sonucu çocuğun altını bile değiştiremediği için pişik olduğunu, davacının misafirleri yatılı kalmaları için teklifte bulunduğunu, misafirlerinde evlerinin yakın olmasına rağmen yatılı kaldıklarını, ertesi akşam müvekkilinin davacıya sakin bir şekilde bunu sorması üzerine davacının tartışma çıkardığını ve şiddet uygulamaya kalktığını, aynı zamanda müvekkilinin annesini arayarak hakaretler ettiğini, müvekkilinin annesiyle konuşmasına izin vermediğini, polis çağırması gereken müvekkili olmasına rağmen davacının bilinçli bir şekilde polis çağırdığını, hatta aynı gece müvekkiline psikolojik baskı yaparak cinsel istismarda bulunduğunu ve zorla birlikte olduklarını belirtmiştir. Davacının birçok kez fiziki şiddetine maruz kalan müvekkilinin, küçük bebeği ile gidecek, sığınacak bir yer aradığını ve her seferinde Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını ALO 183 arayarak başvurması üzerine de bunu öğrenen davacı tarafından dövüldüğünü ve telefonunun parçalandığını, 23.12.2018 günü pazar sabahı yer sofrasında birlikte kahvaltı yaparken davacının hiçbir sebep yokken, ses çıkardığı ve gürültü yaptığı gerekçesiyle kızarak bağırarak oyun oynayan 2,5 yaşındaki kızlarına vurduğunu, daha sonra da çocuğa niçin vuruyorsun diyen müvekkiline çok ağır bir şekilde müessir fiil uyguladığını, küfür, hakaret ve her türlü kaba kuvvet kullandığını, kafasını iki-üç kere yere çarptığını ve çocuğunu kucağını alıp korumak için kapanması üzerine üstündeki kıyafetleri yırttığını, davacının vururken davalının ağzını kapatarak "bağırmayacaksın, pencereyi açmayacaksın" diyerek işkence dahi uyguladığını, davacının davalıya yönelik bu eylemleri ile ileri sürdüğü bütün hakaret söz ve söylemlere komşuları tarafından da duyulduğunu, olaydan birkaç gün sonra davalının Antalya' da yaşayan ailesine haber verdiğini, babasının apar topar İstanbul' a geldiğini kızını alarak polise gittiklerini, emniyet müdürlüğü "biz sizi hastaneye gönderilim ama şikayetini ve uzaklaştırma talebini yılbaşından sonra Antalya ya gittiğinizde yapın" diyerek darp raporu verilmesi için hastaneye gönderildiğini ve 27.12.2018 tarihinde darp raporu aldığını sonrasında aynı gün evlenirken getirdiği eşyaları ile kızının ve kendisinin kişisel eşyalarını da yanına alarak Antalya' ya yola çıkmak suretiyle baba evine sığındığını beyan etmiştir. Davacının, davalının kişisel zaruri giderlerini dahi karşılamadığını, davalıyı rencide edici şekilde ayda bazen 20 TL bazen de 50 TL harçlık bıraktığını, davacının kendisine kıyafetler ve kişisel harcamalar yaparken davalı eşe şimdiye kadar hiçbir şey almadığını beyan etmiştir. Davacının eve geldiğinde kapıyı açan davalı eşine hiçbir zaman güzel söz söylemediğini, aksine hep aşağılayıcı hakaretler ettiğini hatta fiziksel şiddet dahi uyguladığını, müvekkilinin son yaşanan olaylardan sonra psikiyatri polikliniğine dahi başvurmak zorunda kaldığını, davacının müvekkilinin babaannesi vefat ettiğinde onu cenazeye göndermediği gibi kendisinin de katılmadığını, müvekkilinin kız kardeşinin nişan törenine de davacının gelmeyerek müvekkilini yalnız bıraktığını beyan etmiştir. 31 aralık pazartesi günü müvekkilinin kendi getirmiş olduğu ev ve kişisel eşyalarını aldığını, davacıya ait eşyaları ise tam ve sağlam olarak bıraktığını, davalı müvekkili tarafından durumun video kaydı yapılmak suretiyle belgelendiğini, davacının eve gelip sırf kendini haklı çıkarmak ve bu durumdan bir delil elde edebilmek adına polis çağırmadan önce kendi eşyalarına zarar verecek şiddet yanlısı karaktere de sahip olduğunu belirterek davacının tam ve ağır kusurlu evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk lehine aylık 800,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

2.Birleşen Antalya 3. Aile Mahkemesinin 2019/41 Esas-2019/713 Karar sayılı dosyasında davalı-davacı kadın vekili dava dilekçesinde; cevap dilekçesini tekrarla tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk için aylık 800,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili için aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların evlendikleri ilk yıllardan ayrıldıkları tarihe kadar aralarında şiddetli bir tartışma ortamı olduğu, erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığının dosyaya sunulan fotoğraflar, adli rapor ve Küçükçekmece 3. Asliye Ceza Mahkemesi ilamı ve kadının darp edildikten sonra tanıklar tarafından yüzü ve vücudunun çeşitli yerleri darp edilmiş vaziyette gördüklerine dair beyanları ile sabit olduğu, evin ihtiyaçlarını karşılama noktasında davacı erkeğin mali durumu da dikkate alındığında ihmalinin olmadığı ancak kadına yeterli ölçüde maddî imkan ve özgürlük tanınmadığının kadının evlenmeden önce sahip olduğu ailesi tarafından alınmış kıyafetleri evlendikten sonra da sürekli olarak kullanıp erkek tarafından evlilik sürecinde kadına pek fazla bir kıyafet vs alınmadığına yönelik görgüye dayalı tanık beyanı ile sabit olduğu, erkeğin kadını babaannesinin cenazesine ve kardeşinin nişan merasimine göndermediği, kadının ise yaşanan darp olayının akabinde ailesi ile birlikte evdeki eşyaları topladıktan sonra evden ayrılırken eşyaların evin orta yerinde dağıtılmış vaziyette bırakıldığı bu iddianın fotoğraf ve görgüye dayalı tanık beyanı ile sabit olduğu, diğer iddiaların af kapsamında kaldığı gibi, bir kısmının da ispatlanamadığı, kadının çocuğun bakımını ve gözetimini ihmal ettiği iddiasına gelindiğinde çocuğun yerde uyuyakalmış ve alnında hafif bir morluk varken çekilen fotoğrafların dosyaya ibraz edildiği ancak hayatın olağan akışında çocuğun oyun oynarken veya başkaca herhangi bir zaman diliminde uyuyakalması veya düşüp bir yerine zarar vermesi gibi durumların yaşanması pek muhtemel şeyler olup bu durumun annenin velâyet sorumluluğunu üstlenemediği olarak algılanamayacağı; erkek vekilinin 06.01.2021 tarihli dilekçesinde kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı tutum ve davranışta bulunduğuna dair iddiada bulunulmuş olup ekinde birtakım deliller ibraz edilse de sonradan gerçekleşen vakıanın davalı kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, açılmış yeni bir dava bulunmadığından sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışın kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, erkeğin ağır, kadının ise hafif kusurlu olduğu, ortak çocuğunun yaşı itibariyle anne bakım ve şefkatine ihtiyaç duyduğu, taraflar ile ev ortamı gözlemlenerek düzenlenen sosyal inceleme raporlarıyla yapılan tespitler ışığında babanın yalnız yaşadığı, velâyeti alması halinde mevcut şartlarda çocuğun bakımında yardımcı olabilecek kişilerin olmadığı, yaşam koşullarının belirsizlik içerdiği, yaşanılan ev ortamının ortak yaşama uygun olmadığı fiili ayrılık sürecinde annenin çocuk ile ilgili sorumluluklarını yerine getirdiği, küçüğün anne yanında kurulmuş bir düzeninin bulunduğu, çocuğun yaşı gereği de alışmış olduğu düzenden kopmasının örselenmesine sebebiyet vereceği, annenin velâyet hak ve yetkilerini kullanma noktasında herhangi bir ihmal ya da istismar bulgusunun olmadığı, tüm bu hususlar göz önünde bulundurularak küçüğün velâyet hak ve görevlerinin

anneye verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk ile babası arasında, her ayın 1. ve 3. cumartesi günü saat 10.30 ile Pazar günü saat 17.00 arasında, dini bayramların 2. günleri saat 10.30'dan ertesi gün saat 15.30'a kadar, sömestr tatillerinin 2. günleri saat 10.30 ile 8. günleri saat 17.00 arasında ve her yıl Ağustos ayının 1. günü saat 10.30 ile 20. günü saat 17.00 arasında kişisel ilişki kurulmasına, kadına için hükmedilen tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle kaldırılmasına ve yoksulluk nafakası talebinin reddine, ortak çocuk lehine dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere hükmedilen aylık 300,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle 450,00 TL’ye çıkarılarak kararın kesinleşmesinden sonra iştirak nafakası olarak devamına, kadın lehine 10.000,00 TL maddî ve 10.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; delillerin sunulması için verilen süre içinde 70 sayfadan oluşan fotoğraflar, yazışmalar, ses ve video kayıtlarını sunduklarını, mahkemece bu delillerin okunmadığını ve dikkate alınmadığını, müvekkili lehine olan tanık beyanlarının değerlendirilmediğini, müvekkilinin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verildiğini ancak dosyada müvekkilinin böyle bir talebi olmadığını, mahkemenin taleple bağlılık kuralını ihlal ettiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesinin çocuğun sağlık ve gelişimi için dezavantaj olduğunu, velâyetin babaya verilmesini talep ettiklerini, kadın lehine verilen tedbir nafakasının kaldırılması gerektiğini, dosyaya gelen müzekkere cevabından kadının son bir yıldır aylık 2.000,00 TL maaş aldığının anlaşıldığını, ağır kusurlu olanın kadın olduğunu, maddî ve manevî tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, velâyet hakkı müvekkiline bırakılmadığı takdirde her yıl küçüğün doğum günü olan 2 Eylül'den önceki gün (1 Eylül günü) akşam saat 17.00'den 2 Eylül akşam saat 19.00'a kadar birlikte vakit geçirilmesi için küçükle baba arasında kişisel ilişki tesis edilmesine, her yıl Haziran ayının üçüncü haftasının Pazar günü babalar günü olması sebebiyle babalar gününden bir gün önce saat 17.00'dan babalar günü akşamı 19.00'a kadar müvekkil ile çocuğun birlikte vakit geçirmesi için küçükle baba arasında kişisel ilişki tesis edilmesine, eğitim öğretim yılının ortasındaki 15 günlük yarıyıl (sömestr) tatilinde tatilin başladığı ilk günden saat 08.00'den 9. gün akşam saat 21.00'e kadar müvekkil ile çocuğun birlikte vakit geçirmesi, sömestr tatillerinin yıllık adetlerinin çoğalması ve sürelerinin değişmesi halinde her sömestr tatili süresinin 8 günlük kısmında tamamen küçükle baba arasında kişisel ilişki tesis edilmesine, eğitim öğretim döneminin tatile girdiği üç aylık yaz mevsiminin bir ayında 1 Temmuz- 30 Temmuz arasında baba ile çocuğun birlikte vakit geçirmesi için küçükle baba arasında kişisel ilişki tesis edilmesine, dini bayramlarda, tek yıllarda Ramazan Bayramında Arefe günü saat 17.00'dan bayramın üçüncü günü 19.00'a kadar birlikte vakit geçirilmesi için küçükle baba arasında kişisel ilişki tesis edilmesine, çift yıllarda Kurban Bayramında Arefe günü saat 17.00'dan bayramın dördüncü günü 19.00'a kadar müvekkil ile çocuğun birlikte vakit geçirmesi için küçükle baba arasında kişisel ilişki tesis edilmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek, birleşen davanın kabulüne, kadın lehine hükmedilen nafaka ve tazminatların ve velâyet kararının kaldırılmasına, kadının taleplerinin

reddine, kadının tedbir nafakasının kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesini ileri sürerek kusur tespiti, birleşen davanın kabulü, velâyet, kişisel ilişki, tedbir nafakası, maddî ve manevî tazminat yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece hükmedilen iştirak nafakası miktarının yetersiz olduğunu, müvekkilinin geçici olarak yarım gün çalıştığını, mahkemece müvekkilinin tam gün ve sürekli çalıştığı düşünülerek, yoksulluk nafakasının reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, maddî ve manevî tazminat miktarlarının çok az olduğunu belirterek, yoksulluk ve iştirak nafakası ile maddî ve manevî tazminat yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince yapılan kusur tespitinin maddî gerçeğe uygun ve yerinde olduğu, birleşen davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğu, kadın ve ortak çocuk lehine tedbir nafakasına karar verilmesinin ve miktarının hakkaniyete uygun olduğu, kadının çalışmaya başlaması nedeniyle, karar tarihi itibariyle tedbir nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi de doğru olduğu, tarafların ortak çocuğu 2016 doğumlu ...'in annesinin yanında kalması nedeniyle alıştığı ortam ve uzman raporları değerlendirildiğinde çocuğun üstün yararı gereği velâyetinin anneye verilmesi usul ve kanuna uygun ise de ortak çocuk ile baba arasında kurulan kişisel ilişki süresinin yetersiz olduğu, kadının 2020/5. aydan sonra düzenli çalışmasının ve sabit gelirinin bulunduğu boşanma ile yoksulluğa düşmeyeceği, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin doğru olduğu, tarafların kusur dereceleri, ekonomik ve sosyal durumları, çocuğun ihtiyaçları, kadının boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, kişilik haklarının ihlal edilmesi karşısında ortak çocuk lehine iştirak nafakasına, kadın lehine maddî ve manevî tazminata karar verilmesinde bir yanlışlık bulunmadığı, ancak miktarları hakkaniyet gereğince az olduğu gerekçesiyle kadının iştirak nafakası ile maddî ve manevî tazminat miktarlarına yönelik istinaf başvurusunun, erkeğin kişisel ilişki süresine yönleik istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının bunlara ilişkin kısmının kaldırılmasına, tarafların ortak çocuğu lehine boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren geçerli ve tahsilde tekerrüre neden olmamak kaydıyla aylık 800,00 TL iştirak nafakasına, kadın lehine 40.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminata, baba ile ortak çocuk arasında her ayın 1. ve 3. haftası Cumartesi günü saat 10.00'dan Pazar günü saat 18.00'ye kadar, Ramazan ve Kurban bayramlarının 2. günü saat 10.00'dan 3. günü saat 18.00'ye kadar, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen ve her yıl Ocak ayında uygulanan okul yarı yıl tatilinin ilk haftası Pazartesi günü saat 10.00'dan Pazar günü saat 18.00'ye kadar, Nisan ayı ara tatilinde 1. günü saat 10.00 'dan son günü saat 18.00'e kadar ve her yıl 01 Temmuz saat 10.00'dan 31 Temmuz saat 18.00'ye kadar kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı- davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesini tekrarla kusur tespiti, birleşen davanın kabulü, velâyet, kişisel ilişki, tedbir nafakası, maddî ve manevî tazminat yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadının davasının kabulünün gerekip gerekmediği, velâyet, kişisel ilişki, nafakalar ve tazminatlar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci, 182 nci, 323 üncü, 330 uncu ve 336 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.