"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1513 E., 2023/1685 K.
KARAR : Bozmaya uyularak hüküm tesisi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya karşı direnme kararı verilmiş, bu kararın davacı erkek vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2023 tarihli ve 2022/2-765 Esas., 2023/974 Karar sayılı ilâmı ile, davacı erkek vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilerek dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama sonucunda; kadının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne verilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı kadın tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edildiği, bu sebeple de temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı belirlenmiştir.
Adli yardım, temyiz yoluna başvuru sırasında talep edilmekle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 336 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, adli yardım talebini inceleme görevi Yargıtaya aittir.
Adli yardım, 6100 sayılı Kanun’un 334 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelere göre gerçek kişiler ile kamuya yararlı dernek ve vakıfların yararlanabileceği adli yardımın şartları, ödeme gücünden yoksun olma ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Adli yardım talebinde bulunan gerçek kişi veya tüzel kişinin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri de mahkemeye ibraz etmesi gerekir. Adli yardım talebinde bulunanın ödeme gücünden yoksun olup olmadığı, bu belgeler incelenerek belirlenecektir.
Bu açıklamalar ışığında adli yardım talebinde bulunan tarafın, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşıldığından, adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü
I. DAVA
Davacı erkek vekili tarihli dava dilekçesinde; davalının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunu, bu nedenle eşlerin Avusturya ülkesine taşındığını, ne var ki davalının tüm olumsuz davranışlarını burada da devam ettiğini, Avusturya'da oturdukları evin yakınındaki bir dönercide çalışan erkeği eve almaya çalışırken yakalandığını, ailesine eşi hakkında "erkek olmadığını, oturum izni alabilmek amacıyla evliliğe devam ettiğini" söylediğini, bunu duyan davacının yaşadıklarına daha fazla dayanamadığını ileri sürerek tarafların evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmalarına ve velâyetin babaya tevdiine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilinin üzerine düşen tüm sorumluluklarını yerine getirdiği hâlde davacının bunun tam aksine davrandığını, eşi ile yakınlık kurmadığını, sohbet etmediğini, sürekli olarak terslediğini, ilgilenmediğini, ekonomik şiddet uyguladığını, çalışmadığını, evin ihtiyaçlarının aileler tarafından giderildiğini, müvekkilinin cep telefonu dahi kullanmasına izin verilmediğini, tek başına dışarı çıkmasının yasaklandığını, erkeğin eşini gezmeye, yemeğe, sinemaya götürmediğini, eşine fiziksel şiddet uyguladığını, son olarak tatil için Türkiye’ye geldiklerinde davacının müvekkilini ailesinin yanına bıraktığını ve erkeğin ortak çocuğu yanına alarak Avusturya’ya döndüğünü, müvekkilinin de çocuğundan ayrı kalmaya dayanamayarak kendi şartları ile yurtdışına gittiğini, eşi ve ailesi tarafından eve alınmadığını ve bu nedenle müvekkilinin kadın sığınma evinde yaşamak zorunda kaldığını belirterek öncelikle haksız davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte ise velâyetin anneye tevdiine, çocuk yararına 1.500,00 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 1.500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.04.2019 tarihli ve 2017/132 Esas, 2019/104 Karar sayılı kararı ile; tarafların yaşadıkları problemlerden sonra 2014 yılında Avusturya ülkesinde yaşamaya başladıkları, evlilik birliğinin devam etmiş olması nedeniyle bu tarihten önce gerçekleştiği iddia edilen olaylarla ilgili eşlere kusur yüklenmesinin mümkün olmadığı, dinlenen tanıklar ... ve ...’in beyanlarına göre kadının yurt dışında dönerci olduğu söylenen kişi ile güven sarsıcı hareketler içerisinde bulunduğu, bunun dışında telefonda yüklü olan program vasıtası ile davacının ses kaydına ilişkin sunulan delilin hukuka aykırı yolla elde edilmiş olması nedeniyle kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı, boşanmaya sebep olan olaylarda güven sarsıcı davranışlarda bulunan kadının tam kusurlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, davalının tazminat ve nafaka taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.09.2021 tarihli ve 2019/1767 Esas, 2021/1325 Karar sayılı kararı ile; davacı erkeğin hâlen Avusturya'da yaşadığı, dosyada mevcut Avusturya Cumhuriyeti Josefstadt Mahalli Mahkemesi'nin 27 P 109/17t-29 sayılı velâyet davasında verilen 16.04.2018 tarihli kararla "ortak çocuğun velâyetinin ortak olarak anne ve babasına bırakıldığı, anne ve baba arasında sağlanan anlaşma uyarınca çocuğun bakım ve ihtiyaçlarının babası tarafından karşılanmasına" karar verildiği, davacı tarafça sunulan ve davalı kadına ait olduğu iddia edilen "allevvsahin" isimli sosyal medya hesabına ilişkin gönderilerde tarih bulunmadığı gibi gönderi tarihlerinin de tespit edilemediği, eşlerin Avusturya ülkesinde yaşadıkları döneme ilişkin davacının anne ve babasının "komşuların beyanı üzerine davalı kadını takibe aldıklarını, eve yakın bulunan yaklaşık 55 yaşındaki dönercinin sırtına davalı kadının elini samimi bir şekilde koyduğunu davacının babasının gördüğünü, kadının dönerciye girdiğini, akabinde oradan çıktığını, apartmana girdiğini, onun ardından dönercinin de apartmana girmesi üzerine kendilerinin de arkalarından girdiğini, davacının babasının dönerciyi apartmanda yakaladığını, sen burada ne arıyorsun, polisi arıyorum demesi üzerine dönercinin kaçarak uzaklaştığını, bunun üzerine davacı ile konuşarak davalıyı Türkiye'de baba evine bıraktıklarını" beyan ettikleri, davacının kardeşi olan tanık ...'in ise "davalı kadına bu durumu söylemediklerini ve davalı ile beraber yaşamaya devam ettiklerini" beyan ettiği, dinlenen tanık beyanlarının güven sarsıcı davranış iddiasını ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 24.01.2022 tarihli, 2021/9694 E., 2022/467 K. Sayılı kararı ile "...Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı kadının güven sarsıcı davranışlar sergilediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı erkek dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile erkeğin davasının reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
2. Kararın davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 13.06.2022 tarihli kararı ile; direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2023 tarihli ve 2022/2-765 E., 2023/974 K. sayılı kararıyla; "... davacı tanıkları ... ve ...'in, davalı hakkında ileri sürülen güven sarsıcı davranış vakıası hakkındaki beyanlarının dava dilekçesindeki anlatım ile bire bir uyumlu olduğu, vakıanın yurt dışında gerçekleştiği gözetildiğinde davacı ve ailesinin davalı kadın ile "Türkiye'de yaşayan ailesine teslim edilene kadar geçen süre içerisinde" yurt dışında birlikte yaşamaya devam etmelerinin Türk toplum yapısının örf ve adetlerine uygun olduğu, tarafların evliliğindeki geçmiş yaşam öyküsü dikkate alındığında yaşanan bu yeni olay hakkında davalıdan açıklama yapması istenmemesinin anlaşılabilir olduğu, yakın akrabalık ilişkisi dikkate alındığında evlilik nedeniyle yurt dışına götürülen kadının yaşanan olaylardan sonra sağ salim baba evine teslim edilmesi gerektiği görüşüyle hareket eden kayınvalide ile kayınbabanın görgüye dayalı beyanlarının birliğin temelinden sarsıldığını kabule elverişli, hayatın olağan akışına uygun ve samimi bulunduğu, aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olanın tanıkların gerçeği söylediklerinin kabulü olduğu, akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağı, dosyada davacı tanıklarının olmamışı olmuş gibi ifade ettiğini kabule dair bir delil de bulunmadığı gözetildiğinde, kadının güven sarsıcı nitelikteki kusurlu davranışı sabit olup boşanmaya karar verilmelidir. " gerekçesiyle Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı kararın oy birliği ile bozulmasına karar verilmiştir.
C. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Doğrultusunda Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesince yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı kadının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların 4721 sayılı Kanunun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, velâyetin babaya tevdiine, kadın yararına aylık 400.00 TL tedbir nafakasına, kadının ağır kusurlu olması sebebiyle yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın kabulü ve fer'îleri yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, bozmaya uygun karar verilip verilmediği, davacı erkeğin boşanma davasının kabulü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanunun 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 330 uncu ve 336 ncı maddeleri. 6100 sayılı Kanunun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı kadın vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,06.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.