Logo

2. Hukuk Dairesi2024/461 E. 2024/903 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Okuma yazma bilmeyen eşin, aile konutu niteliğindeki taşınmaz üzerine konulan ipotek için verdiği muvafakatin geçerli olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının okuma yazma bilmediği iddiasına rağmen imzasını attığı ve imzasını da inkâr etmediği, 6100 sayılı HMK’nın 206 ve 208. maddeleri ile 6098 sayılı TBK’nın 15. maddesi gözetilerek, aile konutu niteliğindeki taşınmaza konulan ipotek işlemine rızası olduğu kabul edilerek davanın reddine dair karar onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2023/313 E., 2023/426 K.

DAVA TARİHİ : 27.06.2019

KARAR : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen ipoteğin kaldırılması davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşi ...'ın sağlığında Şirinevler Mahallesi 665....No:14 Altınordu Ordu adresinde bulunan ve tapuda Ordu İli Altınordu İlçesi Şahincili Mahallesi 1575 Ada 20 parselde kayıtlı 6 numaralı bağısız bölümün maliki olduğunu müvekkilinin eşi vefat edene kadar son dokuz yıl bu taşınmazda ikamet ettiğini, müvekkilinin başka meskeni olmadığını, vefat eden eşin müvekkilinden habersiz evlilik birliği içerisinde edindikleri bu taşınmazı yalnız kendi adına tescil ettirmesi ve vefatından önce de oğlunun kullandığı kredi için ipotek vermesi nedeniyle müvekkilinin tek konutundan mahrum kalacağını, müvekkili ile görüşmelerinde müvekkilinin bazı evraklara imza atmışsa da esasen okuma yazma bilmediğinden ve hayatında hiç okula gitmediğinden neye imza attığını bilmediğini bu nedenle de ipoteğin tesisi için atılan imzaların geçersiz olduğunun açık olduğunu, söz konusu konutun Ordu İcra Müdürlüğünün 2019/1639 Esas sayılı dosyasında 20.06.2019 tarihinde yapılan ihale ile satışa çıktığını neticesinde alacaklı bankanın alacağına mahsuben müvekkilinin tek ikametini aldığını, iş bu satışın neticesinde tescilin bankaya geçmesi halinde müvekkilin gereksinim duyduğu barınma ihtiyacını karşılayamaz hale gelmesine yol açacağını, davalı banka tarafından da eksper raporu alındığını ve bu rapor alındığında taşınmazın aile konutu olduğunun anlaşılmamasının söz konusu olmadığını, tapuda aile konutu şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen kişinin iyi niyetinin bulunduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin Hukuk Genel Kurulunca da açıkça ifade edildiği üzere geçerli olduğunu kabul etmenin imkansız olduğunu arz edilen nedenlerle taşınmaz tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasına ve taşınmaz üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı Banka vekili cevap dilekçesinde özetle; Ordu Tapu Müdürlüğünün 30.01.2012 tarih ve 1093 yevmiye numaralı Resmi Senedi gereğince davacının eşi ... adına kayıtlı davaya konu taşınmazın davacının oğlu ve bu davada diğer davalı olan ...'ın müvekkili banka nezdinde açılmış ve açılacak bilcümle hesap ve sair tüm işlemlerden doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatı olarak müvekkili banka lehine 260.000,00 TL bedelli ve 1. derecede ipotek ettirildiğini, Ordu İcra Müdürlüğünün 2019/1639 Esas sayılı dosyasında asılları bulunan ve ekte sundukları ipotek belgesi ve resmi senet gereğince müvekkili bankanın ipotek alacaklısı olduğunu, bahsi geçen ipotek tesisi işlemi esnasında ekte sunulan 30.01.2012 tarihli Gayrimenkul Malikinin Eşinden Alıncak Muvafakatname adlı belgeden de açıkça anlaşılacağı üzere müvekkili banka tarafından malik ...'ın eşi olan davacıdan muvafakatname alındığını bu bakımdan davacı yanın beyanlarına itibar etmenin mümkün olmadığını, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2013/18489 Esas ve 2014/3970 Karar sayılı ilamında davacının ipotek işlemine muvafakat vermesi nedeniyle davacının reddi gerektiğinin hükme bağlandığını, müteveffa ...'ın 04.09.2016 tarihinde vefat ettiğini Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 24.03.2015 tarih ve 2014/9016 Esas ve 2015/5407 Karar sayılı ilamında evliliğin ölüm ile sona ermesi nedeniyle dava konusu taşınmazın aile konutu olma niteliğini kaybettiğini, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, davacı ve müteveffa eşinin uzun bir süredir Karakoca Mahallesi Mehmet Efendi Sok. No:21 Ulubey Ordu adresinde ikamet ettiğinin sunulan mernis bilgilerinden anlaşıldığını dava konusu taşınmazda davalı ... ve eşinin yaşadığını, arz edilen nedenlerle haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı ...'a dava dilekçesi ve duruşma günü usulüne uygun tebliğ edilmiş ancak davalı ...'ın davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince; davacı vekilinin dava dilekçesi ile davalının eşi ...’ın Ordu İli Altınordu İlçesi Şahincili Mahallesi 1575 ada 20 parselde kayıtlı 6 nolu bağımsız bölümün maliki olduğu, davalının ölüm tarihine kadar davacı ile bu taşınmazda yaşadıklarını ve aile konutu olarak kullandıkları, davalı Hüseyin’in davalı bankadan kullandığı krediye karşılık olarak taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, davacının da okuma yazma bilmemesine rağmen imzasının alındığı, davalı bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlattığı, yapılan ihale neticesinde taşınmazın davalı bankaya satıldığı, kurulan ipoteğin taşınmazın aile konutu vasfında olması ve davacının muvafakatinin alınmaması sebebi ile geçersiz olduğu beyanıyla ipoteğin kaldırılmasını ve taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasını talep ve dava ettiği, davalı banka vekilinin öncelikli olarak davanın reddini savunduğu ve ihalenin kesinleşmesi ile davanın konusuz kaldığını beyan ettiği, nüfus kayıtlarından anlaşıldığı üzere davacının eşi ...'ın 04.09.2016 tarihinde vefat ettiği, yargılamaya konu icra takibinin ise 2019 yılında başlatıldığı, davacı eşinin vefatı ile aile konutuna dair iddiada bulunma hakkını kaybettiği, tüm bu sebeplerle davacının dava açma açmakta hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 16.3.2021 tarih, 2020/1183 Esas, 2021/862 Karar sayılı kararıyla; dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 13.10.2021 tarihli, 2021/4578 Esas ve 2021/7239Karar sayılı kararıyla aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlı olduğu, bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işleminin geçersiz olduğu, evlilik sadece boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194 üncü maddesinin aile konutuna sağladığı korumanın sona erdiği, aile konutu ile ilgili malik olmayan eş yararına getirilen koruma malik eş sağ iken başlayıp, malik eşin ölümünden sonra da devam ettiği, geçerli bir işlemin olmadığının kabul edildiği hallerde, malik olan eşin ölümünün bu işleme hukukilik kazandırmasının düşünülemeyeceği, malik olmayan eşin bu davayı açmaktaki hukuki yararının malik eşin ölümünden sonra da devam etmekte olduğu, bu anlamda malik eşin dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra ölmesinin herhangi bir öneminin bulunmadığı, önemli olanın tasarruf işlemi sırasında evlilik birliğinin varlığı ve malik olmayan eşin tasarruf işlemine açık rızasının bulunup bulunmadığının olduğu, açıklanan sebeplerle Mahkemece tarafların gösterdiği deliller bir bütün halinde değerlendirilip sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesinin ipoteğin kaldırılmasına yönelik esastan ret kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkeme hükmünün ipoteğin kaldırılması davası yönünden bozulmasına, bozma sebebine göre ipoteğin kaldırılması davasına yönelik sair temyiz itirazların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davacının aile konutu şerhi davasının reddine yönelik temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1.İlk Derece Mahkemesi 18.10.2022 tarihli ve 2021/459 Esas, 2022/412 Karar sayılı kararla; Yargıtay bozma ilamına uyularak işin esasına girildiğini, tarafların toplanmasını talep ettikleri delillerin toplandığı, davalı banka tarafından dosyaya sunulan muvafakat belgesinde davacının 30.01.2012 tarihli imzasının bulunduğu, yargılama sırasında beyanına başvurulan davacı tanıkları, davacının eşi Hayrettin’in 6 yıl önce vefat ettiğini, vefat edene kadar davacı ile yargılamaya konu dairede oturduklarını, davacının burada oturmaya devam ettiğini, davacı ve eşinin başka evlerinin olmadığını, ilgili taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını, davacının taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği tarihte buna razı gelmediğini, davacının ilkokul terk olduğunu, okuma yazma bilmediğini, evine gelen faturaları okumayamadığını, komşularından bu hususta yardım istediğini beyan ettiği, somut olayda yargılamaya konu taşınmazın aile konutu vasfında olduğu, davacı kadının okur-yazar olmadığı, ipoteğin kurulduğu tarihte davalı banka tarafından davacı kadının imzası alınmış ise de davacının yapılan işlemin içeriğine dair bilgi sahibi olmadığı, verilen imza ve muvafakatin bu hali ile geçerli olmadığı gerekçesiyle açılan davanın kabulü ile Ordu İli, Altınordu İlçesi, Şahincili Mahallesi, 1575 ada 20 parsel 6 nolu bağımsız bölüm üzerine davalı banka tarafından konulan ipoteğin kaldırılmasına, aile konutu şerhi konulmasına yönelik talebin daha önce hukuki yarar yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş olması ve bu husustaki kararın Yargıtay onaması ile kesinleşmiş olması sebebi ile yeniden hüküm tesis edilmesine yer olmadığına, Ordu İcra Müdürlüğünün 2019/1639 Esas sayılı icra takibinin tedbiren durdurulmasına yönelik kararın esas hakkındaki karar kesinleşene kadar aynen devamına karar verilmiş, karara karşı süresi içinde davalı banka vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 02.05.2023 tarihli, 2023/2726 Esas ve 2023/2058Karar sayılı kararıyla; "1.6100 sayılı Kanun'un "Yazı veya imza inkârı" başlıklı 208 inci maddesinin birinci fıkrasında; "Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır." hükmü bulunmaktadır. Yine aynı Kanun'un 206 ncı maddesinin kenar başlığı "İmza atamayanların durumu" şeklinde düzenlenmiş olup aynı maddenin birinci fıkrasında okuma yazma bilmediği için imza atamayanlar, ikinci fıkrasında ise okuma ve yazma bildiği halde imza atamayanların durumu düzenlenmiştir. İmza atabilenler için herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

2.Somut davada, davacı malik olmayan eş, ölen malik eş tarafından dava konusu taşınmaza ipotek konulması esnasında banka tarafından kendisinden imza alındığını ancak belgenin içeriğinden bilgi sahibi olmadığını, okuma yazma bilmediğini ve bu nedenle muvafakatnamedeki imzasının geçerli olmadığını iddia etmiş ise de kendi iddiasına göre okuma yazma bilmediği halde davalının delil olarak sunduğu muvafakatnameyi imzalamış olduğundan, belgenin sahteliği de ileri sürülmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 206 ncı maddenin birinci maddesine dayanılamaz. Ayrıca 6098 sayılı Kanun'un 15 inci maddesinde imzanın borç altına girenin el yazısı ile atılmasının zorunlu olduğu belirtilmiş olup, davacı el yazısı ile imzasını atmış ve imzasını da inkâr etmemiştir. Hal böyle olunca, 6100 sayılı Kanun'un 206 ncı maddesi ve 208 inci maddesinin birinci fıkrası ile 6098 sayılı Kanun'un 15 inci maddesi gözetildiğinde davacı imzasını da inkâr etmemiş olduğundan davacı eşin aile konutu niteliğindeki taşınmaza konulan ipotek işlemine rızası bulunduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekir" gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafın ipoteğin fekkine ilişkin davasının reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, bozma ilamına uygun karar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 194 üncü maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 15 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu, anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

15.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.