"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1180 E., 2024/1074 K.
KARAR : Bozmaya uyularak hüküm tesisi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; kesinleşen kısımlar hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadın yararına yasal faizi ile birlikte 300.000,00 TL maddî tazminat, 300.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesi ile; davalının müvekkiline yönelik sürekli onur kırıcı söz ve davranışlarda bulunduğunu, müvekkilini sürekli aşağıladığını, müvekkilini toplum içinde küçük düşürdüğünü, davalının birlik görevlerini yerine getirmediğini, eve sürekli geç geldiğini, bazı gecelere eve gelmediğini, davalının gece hayatı, alkol, kumar tutkusunun yüzünden müvekkiline ve ortak çocuğa karşı kayıtsız kaldığını, hastalandıkları zamanlarda ilgilenmediğini, davalının başka kadınlarla gayri meşru ilişki içerisinde bulunduğunu, davalının 12.04.2011 tarihinde iki çocuk annesi olan dayısının gelinini kaçırdığını ve dayısının gelini ile gayrimeşru birlikteliklerini sürdürdüğünü, davalının bu durumu Aydın Aile mahkemesinin 2011/528 Esas 2021/782 Karar sayılı dosyası ve Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyası ile bu durumu ikrar ettiğini, davalının ticaret ile uğraştığını ve zengin olduğunu beyanla tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini, müvekkili için daha önce hükmedilen tedbir nafakasının aylık 1.000,00 TL'ye yükseltilmesini ve boşanmadan sonra yoksulluk nafakası olarak devamına, ortak çocuk için daha önce hükmedilen tedbir nafakasının 600,00 TL'ye yükseltilmesini ve daha sonra iştirak nafakası olarak devamına karar verilmesini, bu nafaka miktarlarının ÜFE oranında arttırılmasını, müvekkili lehine 300.000,00 TL maddî ve 300.000,00 TL manevî tazminata, erkek geri iade etmek üzere aldığı fakat iade etmediği müvekkiline ait 18 gramlık 1 adet bilezik, 22 gramlık 11 adet bilezik, 30 gramlık 3 adet bilezik, 2 metre zincir, ayrıca 1 metre zincir, 1 adet 500'lük (beşi bir yerde), bir adet altın, 1 adet set takımı, 2 adet 18 gramlık künyenin aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde değeri olan 86.400,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş ise de bedel talebinden feragat etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı-davacı erkek vekili cevap dilekçesi ile özetle; ileri sürülen vakıaların 2011 yılı ve öncesi döneme ait olduğunu, 7 yıldan daha eskiye dayanılan olaylardan ötürü davacının davasında ve taleplerinde samimi olmadığını, davacının dava dilekçesinde müvekkilinin dayısının gelinini kaçırdığını ve çocuklarının olduğunu beyan ettiğini, bu olayın doğru olduğu kabul edilse dahi davacının bu kadar uzun süre boyuna müvekkiline yönelik boşanma davasının açmadığını, davacının bu durumdan rahatsız olmadığını ve hatta bu duruma zımni olarak rıza verdiğini gösterdiğini, davacı tarafın rızasının bulunduğu bir durumdan müvekkilinin kusurlu olacağından söz edebilmenin mümkün olmadığını, davacının daha önce bu iddialarla Aydın 2. Aile mahkemesinde dava açtığını ancak davasının reddedildiğini, tarafların ayrı yaşamasının sebebinin müvekkilinin başka bir kadınla birlikteliğinin olmadığını, davacının 03.04.2011 tarihinde intihara teşebbüs ettiğini, taraflar bu olaydan sonra ayrı yaşamaya başladıklarını, öncesinde de tarafların her tartışmalarında davacının evi terk ederek ailesinin evine gitmeyi alışkanlık haline getirdiğini, davacının evlilik süresi içerisinde sürekli olarak psikolojik sorunlar yaşadığını, sürekli olarak kavgacı tavırlarda bulunduğunu, en sonunda da intihara teşebbüs etmesi nedeniyle müvekkilinin davacıdan hem ruhen hem de bedenen soğuyup uzaklaşmasına neden olduğunu, davacı tarafın müvekkilinin zina yaptığına yönelik iddiasının ise tarafların ayrı yaşamasından sonraki döneme ilişkin olduğunu, müvekkilinin babası ile birlikte yaptıkları işi ayırdıklarını, müvekkilini sigortalı ve asgari ücretli olarak çalıştığını, üzerine kayıtlı hiçbir menkul ya da gayri menkulü bulunmadığını, müvekkilinin ekonomik durumu iyi olmadığını, müvekkilini birkaç kez nafaka ödeyemediğinden dolayı cezaevine girdiğini beyanla davacının açtığı davaların ayrı ayrı reddine karar verilmesini, ortak çocuğun velâyetinin ortak velâyet olarak verilmesini ya da velâyetinin tümüyle müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı-davacı erkek vekili birleşen davasındaki dava dilekçesi ile; tarafların en son davalının 2011 yılı Nisan ayında intihara teşebbüs etmesinin ardından taraflar arasındaki evlilik birliğinin fiilen sona erdiğini, tarafların sekiz senedir ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin aradan geçen süre zarfında tekrar evlilik birliğini kurulamayacağını kanaat getirdiğini evlilik birliğinin temelin sarsılması nedenine dayalı olarak Aydın 2. Aile mahkemesinin 2013/8 Esas sayılı dosyası ile 03.01.2013 tarihinde boşanma davasını açtığını, boşanma davasının red ile sonuçlandığını, temyiz incelemesinde de red edilen davanın 10.02.2016 tarihinde kesinleştiğini, kesinleştiği tarihten bugüne dek tarafların hiçbir dönemde birlikte yaşamadıklarını beyanla ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebi ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası gereği boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.09.2021 tarihli ve 2018/617 Esas, 2021/633 karar sayılı kararıyla;
1.Tarafların boşanma davalarının değerlendirilmesinde; dinlenen taraf tanık beyanlarında erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak başka bir kadını kaçırıp onunla birlikte yaşadığı, bu kadından çocukları olduğu halen bu kadınla birlikte yaşamaya devam ettiğinin anlaşıldığı, dinlenen taraf tanık beyanlarından görgüye dayalı beyanları nazara alınarak kadına yüklenecek herhangi bir kusurun tespit edilemediği, erkeğin tam kusurlu olduğu, taraflar arasında görülen redle sonuçlanan ve 10.02.2016 tarihinde kesinleşen karar tarihinden iş bu boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 3 yıllık fiili ayrılık süresinin geçmesine rağmen dinlenen tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere tarafların evlilik birliğini devam ettirmek amacıyla tekrar bir araya gelmedikleri, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, erkeğin davasının yasal şartlarının gerçekleştiği, ortak çocuğun taraflar ayrıldığından bu yana anne ile birlikte yaşadığı göz önüne alınarak çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimi açısından annesi ile birlikte kalmasının menfaatine olduğu, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, babayla kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk için Aydın Aile Mahkemesinin 2011/528 Esas ve 2011/782 Karar sayılı ilamı ile belirlenen aylık 300,00 TL tedbir nafakasının 700,00 TL arttırılarak 1.000,00 TL’ye yükseltilmesine, belirlenen nafakanın karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştikten sonra iştirak nafakası olarak devamına, kadın için Aydın Aile Mahkemesinin 2011/528 Esas 2011/782 Karar sayılı ilamı bile belirlenen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının 1.000,00 TL arttırılarak 1.500,00 TL’ye yükseltilmesine, belirlenen nafakanın karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası olarak devamına, kadın için 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
2.Kadının ziynet altın alacağının talebinin değerlendirmesinde; kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkesin iddiasını isbatla yükümlü olduğu, kadının ziynet eşyasının erkek tarafından elinden aldığını ileri sürdüğü, erkeğin ise ziynetlerin kadının uhdesinde olduğunu iddia ettiği, hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi olduğu, dinlenen erkek tanıklarının beyanlarında düğünde takılan ziynetlerle ilgili görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığı, dinlenen kadın tanıklarından ... A. ve ... D.'nin beyanlarından erkeğin düğünde takılan ziynetleri kadından aldığını bizzat erkekten duyduklarını, bu haliyle kadının altınların elinden alındığı hususunu ispat ettiği, tanık beyanları ve kuyumcu bilirkişi tarafından dosyaya sunulan ve kabul edilen açık ayrıntılı ve 12.03.2021 tarihli raporu doğrultusunda bilirkişinin düğün fotoğraflarını inceleyerek tespit ettiği ve geline takılan ziynetler nazara alınarak kadının ziynet altın alacağı talebinin kısmen kabulü ile 5 adet tanesi 22 ayar tanesi 22 gramdan oluşan bilezik (toplam:110 gram), 3 adet tanesi 22 ayar tanesi 10 gramdan oluşan bilezik(toplam:30gram), 1 adet 18 ayar zincir (60 gram), 1 adet 14 ayar beşi bir yerde zinciri ( 20 gram), 1 adet beşi bir yerde, 1 adet 14 ayar set takımı(40 gram), 2 adet 14 ayar bayan künyesi (toplam:20 gram) dan oluşan ziynetin erkekten alınarak kadına iadesine, belirtilen altınların iadesi yapılmadığı takdirde bedelinin ödenmesi talebinin ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; erkeğin reddedilen dava ile kesinleşen diğer kusurlarının hükme esas alınmadığını, ziynetler yönündan alınan bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, raporda belirlenen 11 adet bileziğin 5 adedine hükmedildiği, 6 adet bilezik yönünden olumlu olumsuz hüküm kurulmadığı, erkeğin davası hakkında hüküm kurularak erkek lehine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçeleri ile kusur, erkeğin davası ve bu yönden kadın aleyhine hükmedilen yargılama giderleri ile vekâlet ücreti, tazminatların miktarları, kabul edilmeyen 6 adet bilezik talebinin reddi ile gerekçesiz oluşu yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilin tam kusurlu olduğunun ispat edilemediği, tanıkların birbiri ile örtüşmeyen nitelikte beyanlarda bulunduğu, müvekkil hakkında yapılan sosyal-ekonomik durum araştırması neticesinde müvekkilin uzun süredir yevmiyeli olarak geçimini zor şartlar altında sağlamaya çalıştığının ve bir süredir de sigortalı olarak asgari ücret seviyesinde maaş aldığının görüldüğü, müvekkilin geçimini zor şartlar altında sağladığının kanıtlarından birinin de geçmiş yıllarda nafaka borcunu ödeme imkanına sahip olmadığı için ödeyemeyince cezaevine girmek zorunda kaldığı, Mahkemece fahiş miktarda nafaka ve tazminata hükmedilmesinin ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil ettiği, ödeme kabiliyetinin olmaması sebebiyle yaşadığı bu hususun tanıklar nezdinde de ispat edildiği, kadının ziynet eşyalarını müvekkilin iade etmek üzere ... B.'den aldığını ve geri vermediğini iddia etmiş ise de; bu iddiası ile ilgili hiçbir vakıadan bahsetmediği gibi ne tanıklar ile ne de başka deliller ile böyle bir vakıanın yaşandığını ispat edemediği, bu iddianın adeta havada kaldığı, müvekkil tarafından ise tüm aşamalarda bu iddianın reddedildiği, bahse konu ziynet eşyalarının tamamının düğünden itibaren karşı tarafın uhdesinde bulunduğu, ziynet eşyalarının kadının elinden alındığının ispat edilemediği bir durumda ziynet eşyalarının iadesi yönünde hüküm kurulmasının usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve ziynet eşyaları yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.02.2023 tarihli ve 2022/277 Esas, 2023/318 karar sayılı kararıyla;
1.Tarafların boşanma davalarının değerlendirilmesinde; erkeğin 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddenin dördüncü maddesine dayalı açtığı davasında maddenin aradığı koşullarının açılan birleşen davada oluştuğu, bu madde uyarınca boşanmaya karar verilmesi için kadın tarafından daha önce açılıp derdest olan bir davanın bulunmasının öneminin olmadığı, kadın tarafından açılan dava nedeni ile yargılama sırasında erkeğin birleşen davası konusuz kalmadığından, Mahkemece, birleşen davanın kabulü ile bu davada kendisini vekil ile temsil ettiren erkek lehine vekâlet ücreti takdir edilmesi ve yargılama giderlerinin kadın üzerinde bırakılmasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, eldeki davada kusur durumları belirlenirken, daha önce taraflar arasında görülüp kesinleşen kusurlu davranışların da dikkate alınması gerektiği, bu nedenle "erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini aldattığı, şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, gece hayatının bulunduğu, alkol alışkanlığının bulunduğu ve ilk boşanma davasını açtığı" kusurlarının da erkeğe yüklenmesi gerektiği, kadın iştirak ve yoksulluk nafakasının gelecek yıllarda ÜFE oranında artırılmasını talep ettiği, mahkemece bu konuda olumlu-olumsuz bir karar verilmediği ancak kadının nafakalara ilişkin istinaf itirazı bulunmadığı, kadın ve çocuk yararına tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı ancak hakimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, kadının dava dilekçesinde; tedbir nafakası dosyasında müvekkili lehine takdir edilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının aylık 1.000,00 TL'ye, ortak çocuk lehine hükmedilen aylık 300,00 TL tedbir nafakasının aylık 600,00 TL'ye çıkarılmasını, kararın kesinleşmesi halinde bu miktarlar üzerinden iştirak nafakasına ve yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ettiği, usulüne uygun yapılmış bir ıslah talebi de bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince talep aşılarak karar verildiği, kadın boşanmaya yol açan olaylarda kusurlu kabul edilmediğinden ve boşanmakla kadının mevcut veya beklenen menfaati ihlal edilecek olup, erkeğin belirlenen kusurlu davranışları kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinin doğru olduğu, ancak, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğu ve kadın tazminatlara faiz talebinde bulunduğu, ancak kadının faiz talebi hakkında olumlu olumsuz karar verilmediği gerekçesiyle kadının istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, tazminatların miktarları ve faiz talebi hakkında karar verilmemesi yönlerinden, erkeğin istinaf başvurusunun nafakalar yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesine, kadın için yasal faiziyle birlikte 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata, Aydın Aile Mahkemesinin 2011/528 Esas 2011/782 Karar sayılı ilamı bile belirlenen aylık 500,00TL tedbir nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 500,00 TL arttırılarak (tahsilde tekerrür olmamak üzere) 1.000,00 TL’ye yükseltilmesine, belirlenen nafakanın boşanma hükmü kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası olarak devamına, ortak çocuk için Aydın Aile Mahkemesinin 2011/528 Esas 2011/782 Karar sayılı ilamı bile belirlenen aylık 300,00 TL tedbir nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 300,00 TL arttırılarak (tahsilde tekerrür olmamak üzere) 600,00 TL’ye yükseltilmesine, belirlenen nafakanın boşanma hükmü kesinleştikten sonra iştirak nafakası olarak devamına karar verilmiş, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
2.Kadının ziynet alacağı talebinin değerlendirmesinde; İlk Derece Mahkemesince ispat edilemediği gerekçesi ile 6 bilezik yönünden davanın reddine karar verildiği, kadının dava dilekçesinde, düğünde kendisine takılan yukarıda cins ve nevileri belirtilen ziynet eşyalarının erkek tarafından geri iade edilmek üzere alındığını, ancak geri verilmediğini belirterek, ziynet eşyalarının aynen iadesini istediği, erkeğin ise, ziynet eşyalarının harca esas değer olarak belirtilen miktara ilişkin olarak ziynetlerin her birinin kaç ayar olduğu ve değerleri ayrı ayrı belirtilmediğinden talep sonucuna ne şekilde ulaşıldığının anlaşılamadığını belirterek, davanın usulden reddini istediği, esasa ilişkin olarak ise kadının ne zaman, neden ve hangi mekanda ziynet eşyalarını müvekkiline verdiğini belirtmediği, iddiasının soyut olduğu, ziynet eşyalarının tamamının düğünden itibaren kadının uhdesinde bulunduğunu belirttiği, dava dilekçesinde iddia edilen altınların kadına düğünde takılmadığı yönünde bir savunmada bulunmadığı, ancak bilirkişi raporunun alınmasından ve raporda yazılı açıklamalardan sonra kadının düğündeki fotoğraflarında tespit edilmeyen doğumdan sonra bebek ile birlikte çekilen fotoğrafında bulunan 6 adet bileziğin doğumdan sonra takılmış olabileceğini ileri sürüldüğü, erkeğin bilirkişi raporundan sonraki itirazı savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu, dava dilekçesinde talep edilen ziynet eşyalarının ayrı ayrı dava değeri belirtilmemiş ise de; cins ve ayarlarının gösterildiği, bu durumda, kadın dava dilekçesinde iddia edilen dosyaya ibraz edilen fotoğraflarda yer alan (18 gramlık 1 adet bilezik dışında) ziynet eşyalarının varlığını ispat ettiği, kadının varlığını ispat ettiği ziynet eşyalarının erkek tarafından iade edilmek üzere alındığına yönelik iddiası kapsamında iki tanık dinlettiği, tanık olarak beyanı alınan babası İsmail A., çevredeki konuşmalardan bu ziynet eşyalarının damadı tarafından kumarda yendiğini duyduğunu, bizzat tarafların ayrılmasından sonra ziynet eşyalarına ne olduğu konusunda damadı ile görüştüğünü, onun kendisine bozdurarak birazını bankaya yatırdığını, ziynetleri yapıp kendisine vereceğini söylediğini, ancak ziynetleri geri vermediğini ifade etmiş, tanık olarak dinlenen kız kardeşi ... da ziynet eşyalarının akıbetini erkeğe sorduklarında borç ödediğini söylediğini, sonradan çevreden duyduklarına göre kumarda yediğini öğrendiklerini, kız kardeşi baba evine geldiğinde üzerinde hiçbir takı bulunmadığını beyan ettiği, her ne kadar tanık İsmail ile erkek arasında hakaret nedeni ile bir dava görüldüğü, bu nedenler aralarında husumet olabileceği kabul edilecek bile olsa anılan tanığın beyanı diğer tanık ...'nın beyanı ile de doğrulandığı, buna karşılık erkeğin tanığı olarak dinlenen annesi Fatma B., önce, oğlunun herhalde para bulduğunda kumar oynadığını, babasının onu yola getirmek istediğini, bu nedenle aralarının bozulduğunu, düğünde takılan ziynetlere ne olduğunu bilmediğini, kız evinin yemiş olabileceğine ilişkin beyanda bulunduğu, mahkemece tekrar sorulması üzerine bu kez kadının yanındayken takıları taktığını, sonrasında kendisine, babasına ait kasada bulunduğunu söyleyerek beyanları arasında çelişkiye düştüğü, mahkemece çelişkinin giderilemediği, bu tanığın beyanları erkeğin diğer tanık beyanlarıyla doğrulanmadığı gibi erkeğin tanıklarının ziynet eşyaları konusunda da bilgisi bulunmadığı, bu durumda Mahkemece tanık beyanlarına itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmesinde bir yanlışlık bulunmadığı, diğer taraftan erkek tarafından talep konusu ziynetlerin bir bölümünün kendisine ait olduğu yönünde bir savunma ya da örf adet olduğunun ileri sürülmediğinden Mahkemece ya da bilirkişi tarafından bu konuda bir değerlendirme yapılmasına gerek olmadığı, böylece, erkeğin ziynet eşyalarına ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmediği, mahkemece hükme esas alınan 12.03.2021 tarihli kök bilirkişi raporunda, kadının iddiasına konu tanesi 22 gram olmak üzere 11 adet bileziğin 5 tanesinin stüdyoda çekilen fotoğraflarda mevcut olduğu, ancak 11 adedinin tamamının düğün sonrası kadının bebeği ile evde çekildiği fotoğrafta yer aldığı, 1 adet 18 gramlık bileziği ise takılı olmadığı için göremediği, diğer ziynet eşyalarının fotoğraflarda mevcut olduğu belirtilmiş, anılan rapora 6 adet bilezik yönünden itiraz edilerek kadının hamilelik öncesi başka bir fotoğrafı da sunularak 11 adet bileziğin tamamının doğumdan önce kadında bulunduğunun ileri sürülmesi üzerine yeniden düzenlenen 18.06.2021 tarihli ek raporda 11 adet bileziğin tamamının kadının hamilelik fotoğrafında mevcut olduğunun belirtildiği, İlk Derece Mahkemesince, herhangi bir gerekçe belirtilmeden bilirkişinin kök raporu hükme esas alınarak kadının talep konusu 11 adet bilezikten 6 tanesinin aynen iadesi talebinin reddine karar verilmiş ise de; yukarıda da açıklandığı üzere dava dilekçesinde talep edilen bu bileziklerin miktarına erkek tarafından süresi içerisinde karşı çıkılmadığı, kadının tanık beyanları ve fotoğraflarla 11 adet bileziğin tamamının doğumdan önce kadına takıldığı hususunun ispat edildiği, Mahkemece kök kuyumcu bilirkişi raporunda yer alan tanesi 22 gram 11 adet 22 ayar bileziğin 6 adedinin de kabulüne karar verilecek yerde reddedilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle kadının 6 adet bilezik yönünden istinaf başvurusunun kabulüne, infazda tereddüt oluşturmaması açısından hükmün ziynet eşyalarına yönelik 6 nolu bendi ile ziynet eşyalarına bağlı harç, yargılama gideri ve vekâlet ücretleri yönünden hükmün "asıl dava yönünden" başlıklı bölümünde yer alan 4,5,6,7,8 nolu paragraflarının kaldırılmasına, kadının ziynet altın alacağı talebinin kısmen kabulü ile 11 adet tanesi 22 ayar, 22 gramdan oluşan bilezik (toplam:242 gram), 3 adet tanesi 22 ayar, 10 gramdan oluşan bilezik (toplam:30gram), 1 adet 18 ayar zincir (60 gram), 1 adet 14 ayar beşi bir yerde zinciri ( 20 gram), 1 adet beşi biryerde, 1 adet 14 ayar set takımı (40 gram), 2 adet 14 ayar bayan künyesi (toplam:20 gram)'den oluşan ziynet eşyalarının erkekten alınarak kadına aynen iadesine karar verilmiş, erkeğin ziynetlere yönelik istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizin 19.03.2024 tarih ve 2023/3846 Esas, 2024/1911 Karar sayılı kararıyla; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırının ağırlığı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı dikkate alındığında, davacı-davalı kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminatların miktarlarının az olduğu, 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi nazara alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerektiği belirtilerek temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı-davalı kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatların miktarları yönünden bozulmasına, davalı-davacı erkek vekilinin tüm, davacı-davalı kadın vekilin ise sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin onanmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak, 300.000,00 TL maddî tazminatın ve 300.000,00 TL manevî tazminatın, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte erkekten alınarak kadına verilmesine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı-davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının hatalı olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin kusurunun bulunmadığı, kadının ise tam kusurlu olduğu, kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek; kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, uyulmasına karar verilen bozma ilamının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, kesinleşen yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenip incelenemeyeceği, kadın yararına hükmedilen tazminatların miktarlarının dosya kapsamına, bozmanın amacına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi,174 üncü maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı-davacı erkek vekilince yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.