Logo

2. Hukuk Dairesi2024/788 E. 2024/8541 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, velayet, nafaka ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Erkeğin kadına karşı fiziksel şiddet eyleminin süreklilik arz etmesi ve affedildiğine dair yeterli delil bulunmaması, kadının ise güven sarsıcı davranış ve küfürde bulunması karşısında kusur oranının hatalı belirlendiği, bu sebeple tazminat taleplerinin de hatalı değerlendirildiği gözetilerek yerel mahkeme kararının kusur belirlemesi, erkek lehine hükmedilen manevi tazminat ve kadının reddedilen maddi-manevi tazminat talepleri yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/645 E., 2023/1577 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/517 E., 2021/8 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın ve karşı davanın kabulüne ve boşanmanın ferilerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı -davalı erkek vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; kadının kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 161 inci maddesi uyarınca, Mahkemede kanaat hasıl olmaması halinde ise 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadının davasının reddine ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, çocukların her biri yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, erkek yararına 150.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; erkeğin iddialarını kabul etmediklerini erkeğin kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini iddia ederek erkeğin davasının reddini istemiş, karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, çocukların her biri yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına 150.000,00 TL maddî, 300.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile özetle; dinlenen tanıkların beyanlarından her ne kadar dava tarafça zina nedeniyle boşanma davası açılmış olunsa da davacı tarafça zina eyleminin ispat edilemediği bu nedenle davacının 4721 Sayılı Kanun'un 161 inci maddesi gereğince açmış olduğu davanın reddine karar verilmiş ve erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kadının ise telefon kayıtlarından güven sarsıcı eylemde bulunduğu anlaşılmakla taraflar arasındaki mevcut evlilik birliğinin erkeğin ağır kusurlu kadının hafif kusurlu tutum ve davranışları sebebiyle temelinden sarsıldığının kabulü ile 4721 Sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların davalarının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerektiği, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, boşanmaya sebep olan olaylarda erkek ağır kusurlu olduğundan manevî tazminat talebinin reddine karar verildiği, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesinin üstün yararlarına olacağı ve çocuklar yararına iştirak nafakasına hükmedildiği gerekçesi ile; asıl dava yönünden davacı-karşı davalının 4721 Sayılı Kanun'un 161 inci maddesi gereğince açmış olduğu davanın reddine, asıl davanın ve karşı davanın 4721 Sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kabulüne ve tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, çocuklar ile anne arasında her ayın 1. Ve 3. Haftaları cuma günü saat 18.00 ile pazar 18.00 arası, dini bayramların 2. günü saat 12.00 ile 3. günü saat 18.00 arası, anneler günü saat 12.00 ile 18.00 arası, okulların yarıyıl tatillerinde ilk hafta cumartesi saat 12.00 ile 2. Hafta cumartesi saat 18.00 arası, her yıl 1 Temmuz ile 15 Temmuz arası ve 20 Ağustos ile 5 Eylül arası görüştürülmesine, şahsi ilişkinin bu şekilde tesisine, ortak çocukların her biri yararına aylık 200,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına 7.000,00 TL maddî, 8.000,00 TL manevî tazminata, davacı-karşı davalının manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesi'nin 25.03.2021 tarihli ek kararında özetle; davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından sistem üzerinden E -imzalı olarak 10.03.2021 tarihinde sunulan istinaf başvuru dilekçesi üzerine karşı dava yönünden istinaf karar harcını yatırılması yönünden adına 10.03.2021 tarihinde bildirim davetiyesi düzenlendiği ve elektronik tebligat yolu ile 16.03.2021 tarihinde tebliğ olunduğu, davalı -karşı davacı tarafından 7 (Yedi) günlük kesin süre içerisinde harcın yatırılmadığı ve eksiklik tamamlanmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 344 üncü ve 346 ıncı maddeleri gereğince davalı -karşı davacı tarafın karşı dava yönünden istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkeğin zina sebebine dayalı açtığı davasının reddi, kusur tespiti, kadının davasının kabulü, tedbir nafakasının başlama tarihi, tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, erkeğin reddedilen tazminat talepleri ve kadın lehine hükmedilen tazminat talepleri, çocuklar ile anne arasında kurulan kişisel ilişkinin kaldırılması, yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur tespiti, velâyet ve kadın lehine hükmedilen tazminatların miktarı yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

3. Davalı-davacı kadın vekili 25.03.2021 tarihli ek karara yönelik istinaf dilekçesinde özetle, Mahkeme tarafından gönderilen muhtıra içeriği usule aykırı olduğundan değerlendirmeye alınmaması gerektiği, taraflarınca yapılan 10.03.2021 tarihli istinafın; esasen karşı davaları yönünden yapılmış olduğu, yatırılan istinaf harcı da bu maksatla yatırıldığı, dolayısıyla Mahkemece verilen ek kararın usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk derece mahkemesince 05.01.2021 tarihli ek karar ile kadının muhtıra süresi içerisinde harç yatırmaması nedeniyle karşı dava yönünden istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına dair ek karar verilmiş ise de davalı karşı davacı kadının esas istinaf dilekçesi dikkate alındığında, asıl dava yönünden istinaf kanun yoluna başvurmadığı, karşı dava yönünden istinaf talebi olduğu, istinaf dilekçesini verirken de tek dava yönünden harç yatırdığı dikkate alındığında ilk derece mahkemesince muhtıra gönderilmesi ve karşı dava yönünden istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesi doğru görülmediği, bu haliyle davalı karşı davacı kadının ek karara yönelik istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesinin 05.01.2021 tarihli ek kararının kaldırılmasına, davalı karşı davacı kadının esas istinaf dilekçesinin incelenmesine karar verildiği, dosya kapsamında usulüne uygun dayanan vakıa ve deliller birlikte değerlendirildiğinde ilk derece mahkemesince erkeğe fiziksel şiddet nedeniyle kusur verilmiş ise de bu olay sonrası tarafların evliliğe devam ettikleri, af en azından hoşgörü ile karşılandığı dikkate alındığında kusur verilmesi doğru görülmediği, tanık E. Ö.'nün yeminli beyanı kapsanımda tarafların her ikisinin de tartışmalarda karşılıklı küfür ettikleri anlaşılmakla bu eylemin taraflara kusur olarak verilmemesi doğru görülmediği, Mahkeme tarafından kadına verilen kusurlu eylemin sabit olduğu, bu haliyle kadının güven sarsıcı davranış ve küfür nedeniyle ağır kusurlu, erkeğin küfür nedeniyle hafif kusurlu olduğu kanaati oluştuğu, davalı karşı davacı kadının kusura yönelik istinaf talebinin reddine, davacı karşı davalı erkeğin vakıaya ve kusura yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne, erkeğin hafif kusurlu, kadının ağır kusurlu sayılmalarına karar verildiği, çocuklar için tebdir nafakasına hükmedilmesi usul yasa ve dosya kapsamına uygun olduğu gibi, miktarı da tarafların ekonomik ve sosyal durumu ve hakkaniyete uygun olduğu, ancak çocukların dava başından beri baba yanında kaldıkları sabit olduğu halde tedbir nafakasının 02.03.2020 tarihli ara karar tarihinden başlatılması doğru olmadığı, tedbir nafakalarının dava tarihi olan 19.07.2019 tarihinden karar kesinleşinceye kadar devamına karar verildiği ancak çocukların yaşı, ihtiyaçları, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları ve hakkaniyet gereğince nafaka miktarlarının az olduğu, ortak çocuklar ... için aylık 500,00 TL, ... için aylık 500,00 TL, ... için aylık 500,00 TL olmak üzere aylık toplam 1.500,00 TL iştirak nafakasına, İlk derece mahkemesince çocuklar ile anne arasında kişisel ilişki kurulurken "her yıl 1 Temmuz ile 15 Temmuz arası ve 20 Ağustos ile 5 Eylül arası" kurulan kişisel ilişkide başlangıç ve bitiş saati yazılmaması nedeniyle infazda tereddüte neden olacak şekilde düzenleme yapılması doğru görülmediği, bu nedenle kişisel ilişki hususunda yeniden hüküm kurulmasına, Daire tarafından kanaat getirilen kusur durumu karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır kusurlu olup kadının kusurlu eylemlerinin erkeğin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu dikkate alındığında 4721 Sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrasının yasal koşulları erkek lehine gerçekleştiği bu nedenle davacı karşı davalı erkek lehine 25.000,00 TL manevî tazminata, Daire tarafından kanaat getirilen kusur durumu karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda kadın ağır kusurlu olmakla lehine 4721 Sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin yasal koşulları oluşmayacağından davalı karşı davacı kadının maddî ve manevî tazminat talebinin reddine, tarafların diğer istinaf taleplerinin reddine karar verilmiştir

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur tespiti, velâyet, nafaka ve erkek lehine hükmedilen tazminat ve kadının reddedilen tazminat talepleri yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak kusurun kimden kaynaklandığı, erkek lehine tazminata hükmedilmesinin ve kadının tazminat taleplerinin reddinin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, çocukların velâyeti hakkında verilen kararın çocukların üstün yararına uygun olup olmadığı ve çocuklar için hükmedilen nafakaların isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanunu’nun 190 ıncı 194 üncü, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un, 4 üncü, 6 ıncı, 166 ıncı, 169 uncu, 174 üncü, 182 inci ve 336 ıncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı-davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesi kararında; İlk Derece Mahkemesince erkeğe fiziksel şiddet nedeniyle kusur verilmiş ise de bu olay sonrası tarafların evliliğe devam ettikleri, bu nedenle bu vakıanın kadın tarafından affedildiği, en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü ile bu vakıanın erkeğin kusurlarından çıkartılmasına karar verilmiş ise de tanık beyanları ve toplanan delillerden erkeğin kadına karşı olan fiziksel şiddet eyleminin süreklilik arz ettiği ve bu nedenle bu eylemin af kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına; davacı-davalı erkeğin, kadına karşı sürekli fiziksel şiddet uygulamak ve küfür etmek, davalı-davacı kadının ise güven sarsıcı davranışta bulunmak ve küfür etmek suretiyle sebep oldukları, tarafların kabul edilen ve gerçekleşen bu kusur durumu ve özellikle erkeğin fiziksel şiddet eyleminin sürekli olduğu dikkate alındığında boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-davacı kadının az, davacı-davalı erkeğin ise ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-davacı kadının ağır, davacı-davalı erkeğin az kusurulu olduğunun kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

3.Boşanmada maddî ve manevî tazminata ilişkin 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadın eşin ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 inci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak kadın eş yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

4.Yukarıda (2). paragrafta açıklandığı üzere, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-davacı kadının az, davacı-davalı erkeğin ise ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu manevî tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerekir. Bölge Adliye Mahkemesince kadının erkeğe nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre erkek yararına manevî tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Yukarıda (2), (3) ve (4) numaralı paragraflarda belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, kusur belirlemesi, erkek lehine hükmedilen manevî tazminat, kadının reddedilen maddî ve manevî tazminat talepleri yönlerinden kadın yararına BOZULMASINA,

2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı-davacı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.