"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1850 E., 2022/1784 K.
DAVA TARİHİ : 19.04.2018
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 4. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/324 E., 2022/321 K.
Taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; tarafların 1994 yılında evlendiğini, davalı erkeğin ağır kusurlu olması sebebiyle boşandıklarını, tasfiye konusu malların evlilik birliği içerisinde satın alındığını ve edinilmiş mal olduğunu, tasfiye konusu Konya İli Karatay İlçesi ... Mahallesi 22663 ada 1 parselde bulunan 9 numaralı bağımsız bölümün tarafların aile konutu olduğunu, davalı erkek tarafından aile konutu olan bu taşınmazın mal kaçırmak amacıyla dava dışı üçüncü bir kişiye devredildiğini, tasfiye konusu 42 BIR 06 plaka sayılı aracın da aile konutu olan taşınmaz gibi davalı erkek tarafından mal kaçırmak amacıyla üçüncü bir kişiye devredildiğini, davalı erkek adına kayıtlı dört adet kurtarıcının bulunduğunu, geçimini de bunlardan temin ettiğini, ancak bu araçların davalı erkek adına kayıtlı olmadığını, .... plaka sayılı aracın davalı erkeğin kardeşi adına kayıtlı olduğunu, diğer üç tanesinin ise plakalarının ... P 0907 ve ... olduğunu, bunların da dava dışı kişi adına kayıtlı olduğunu, yine davalı erkek tarafından kendisine ait olan dükkanının da satıldığını, ancak mal kaçırmak amacıyla kendi adına tescil ettirmediğini, yine Konya İli Selçuklu İlçesi Sızma ...Çakmak Mahallesi 210 ada 274 parsel sayılı taşınmazın da evlilik birliği içerisinde alındığını, erkek adına tescil edildiğini, evlilik birliğinin başından itibaren mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğini, cevap dilekçesinde belirtilen hususların gerçeği yansıtmadığını iddia ederek davanın kabulü ile tarafların evlilik birliği içerisinde edindikleri mallara ilişkin davacı kadının katılma alacağı hakkı bulunduğundan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte erkekten alınarak kadına verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirtilen hususların gerçeği yansıtmadığını, davacı kadının çalışmadığını, herhangi bir geliri olmadığını ve dava konusu taşınmazların alımında bir katkısının olmadığını, dava konusu taşınmazların bir kısmının borçları olması sebebiyle sattığını, 22663 ada 1 parselde bulunan taşınmazın dava dışı İbrahim isimli kişiye satış iradesi ile devrettiğini, satış bedelini ödediğini, 42 BIR 06 plaka sayılı aracın da satışının galericiye çok önceden yapıldığını ve galerici tarafından dava dışı Ali isimli kişiye satıldığını, dava dilekçesinde kendisine ait olduğu iddia edilen 4 adet kurtarıcının hiçbir şekilde kendisine ait olmadığını, yine dava dilekçesinde belirtilen dükkanın da satıldığını, parasının tarafınca taşınmazı alan kişiden alındığını, Selçuklu İlçesi Sızma Mahallesinde bulunan taşınmazın ise kendisi ile hiçbir şekilde alakası olmadığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; tarafların 21.04.1994 tarihinde evlendikleri, 12.03.2018 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin Konya 3. Aile Mahkemesinin 2018/424 Esas, 2019/1140 Karar sayılı kararının 15.09.2020 tarihinde kesinleşmesi ile boşandıkları, taraflar arasındaki mal rejiminin, boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona erdiği, taraflar arasında sözleşmeyle başka mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğinden, evlilik tarihinden 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten sonra mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğu, tasfiyeye konu mal varlığının, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği, Konya İli, Karatay İlçesi, Fetih Mahallesi, 22663 ada, 1 parselde kayıtlı 9 numaralı bağımsız bölümün evlilik birliği içerisinde 12.06.2014 tarihinde edinildiği, boşanma dava tarihinden yaklaşık 10 gün önce satıldığı ve davalı erkeğin bu taşınmazı davacı kadının katılma alacağını azaltmak kastı ile devrettiği, bu sebeple taşınmazın tasfiyeye konu edildiği, davalı erkeğin cevap dilekçesinde, bu taşınmazı dava dışı üçüncü kişi olan İbrahim'e sattığı, İbrahim'in bu taşınmazı almak için kredi çektiğini belirterek üçüncü kişi tarafından çekilen bu krediye ilişkin banka kredi sözleşmesini cevap dilekçesi ekinde dosyaya sunduğu, davalı erkek vekili 09.12.2021 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ise söz konusu taşınmazın alımında davalı erkek tarafından kredi kullanıldığı, bu hususun tapu kaydından anlaşılabileceğini belirterek hesaplamada bu hususun dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüşse de davalı erkeğin delilleri arasında tapu kayıtlarının bulunduğu görülmekte ise de çekilen kredinin evlilik birliği içerisinde ödenerek borcun kapatılmış olabileceği, savunma ile bağlı kalınarak davalı erkek tarafından dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında ileri sürülmeyen bu hususun kendiliğinden araştırılamayacağı, davalı erkek vekili tarafından 09.12.2021 tarihinde sunulan banka kredi sözleşmesi ve ipotek belgesi süresinden sonra sunulduğu için değerlendirilmediği ve taşınmazın karar tarihindeki değerinin yarısı davacı kadın yararına katılma alacağı olduğu, Konya İli, Karatay İlçesi, Fevzi Çakmak Mahallesi, 24032 ada, 1 parselde kayıtlı dublex dükkan niteliğindeki taşınmazın evlilik birliği içerisinde 10.08.2017 tarihinde edinildiği, boşanma dava tarihinden yaklaşık 20 gün önce satıldığı ve davalı erkeğin bu taşınmazı davacı kadının katılma alacağını azaltmak kastı ile devrettiği, bu sebeple taşınmazın tasfiyeye konu edildiği ve taşınmazın karar tarihindeki değerinin yarısının davacı kadın yararına katılma alacağı olduğu, Konya İli, Selçuklu İlçesi, Sızma ... Köyü, 210 ada, 274 parselde kayıtlı tarla niteliğindeki taşınmazın evlilik birliği içerisinde 11.09.2017 tarihinde edinildiği, bu sebeple tasfiyeye konu edildiği, davalı erkek cevap dilekçesinde yalnızca tapu kayıtlarına göre bu taşınmazın sahibi olarak göründüğü, gerçekte taşınmazın kendisine ait olmadığını iddia etse de bu hususun ispat edilemediği ve taşınmazın karar tarihindeki değerinin yarısının davacı kadın yararına katılma alacağı olarak belirlendiği, 42 BIR 06 plakalı aracın evlilik birliği içerisinde 18.08.2017 tarihinde edinildiği, bu sebeple tasfiyeye konu edildiği, davalı erkek vekili 09.12.2021 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, aracın kredi ile alındığını ileri sürmüş ise de savunma ile bağlı kalınarak davalı erkek tarafından dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında ileri sürülmeyen bu hususun kendiliğinden araştırılamayacağı, aracın karar tarihindeki değerinin yarısının davacı kadın yararına katılma alacağı olarak hesaplandığı, dava dilekçesinde plakaları bildirilen diğer araçların ise davalı erkek adına kayıtlı olmadığı, dolayısıyla davalı erkeğe ait olduğu ispatlanamadığından tasfiyeye konu edilmeyeceği gerekçesiyle davanın kabulü ile Konya İli, Karatay İlçesi, Fetih Mahallesi, 22663 ada, 1 parselde kayıtlı 9 numaralı bağımsız bölüm yönünden 187.500,00 TL katılma alacağı, Konya İli, ....İlçesi, .... Çakmak Mahallesi, 24032 ada, 1 parselde kayıtlı dublex dükkan niteliğinde taşınmaz yönünden 125.000,00 TL katılma alacağı, Konya İli, Selçuklu İlçesi, Sızma Fevzi Çakmak Köyü, 210 ada, 274 parselde kayıtlı tarla niteliğinde taşınmaz yönünden 1.800,00 TL katılma alacağı, 42 BIR 06 plakalı araç yönünden 73.500,00 TL katılma alacağı olmak üzere toplam 387.800,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, dava konusu 9 numaralı bağımsız bölümün ve aracın davalı erkek tarafından kredi çekilmek suretiyle alındığı, değerlendirmenin bu husus dikkate alınarak yapılması gerektiği, bu iddianın savunmanın genişletilmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira taşınmazın tapu kaydında ipotekli olduğunun anlaşıldığı, bilirkişiler tarafından dava konusu malların değerlerinin hatalı tespit edildiği, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar olmadığı ve geçerli bir ıslahın da olmadığı, ıslahın süresinde yapılmadığı, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek; hükmün tamamı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların 21.04/.994 tarihinde evlendikleri, 12.03.2018 tarihinde açılan dava ile boşanmalarına karar verilerek işbu kararın 15.09.2020 tarihinde kesinleştiği, dava konusu 22663 ada 1 parselde bulunan 9 numaralı bağımsız bölümün 12.06.20014 tarihinde davalı erkek adına edinildiği, 01.03.2018 tarihinde boşanma davasından kısa süre önce üçüncü kişiye devredildiği, 24032 ada 1 parselde bulunan taşınmazın 10.08.2017 tarihinde edinildiği, 21.02.2018 tarihinde boşanma davasından kısa süre önce devredildiği, 210 ada 274 numaralı parselde bulunan taşınmazın 11.09.2017 tarihinde edinildiği, halen davalı erkek adına kayıtlı olduğu...plakalı aracın 18.08.2017 tarihinde edinildiği, 20.03.2018 tarihinde boşanma davası açıldıktan sonra üçüncü kişiye devredildiği, tüm taşınmazlar ve aracın edinme tarihleri itibariyle edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olduğu, her ne kadar davalı erkek vekili 09.12.2021 tarihli dilekçe ile 42 BIR 06 plakalı aracın kredi ile alındığını, borçlar için üçüncü kişiye devredildiğini iddia etmiş ise de süresinde verdiği cevap dilekçesinde aracın kredi ile alındığı yönünde bir savunma ileri sürmediği gibi araç satıldıktan sonra bedeli ile borç ödemesi yapıldığına dair somut bir belgenin de dosyaya ibraz edilmediği, dolayısıyla boşanma dava tarihinde henüz davalı erkek adına kayıtlı olan aracın tasfiye hesabında dikkate alınmasında isabetsizlik olmadığı, 210 ada 274 parselde kayıtlı taşınmazın 1/50 hisse ile davalı erkek adına kayıtlı olduğu, edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olması nedeni ile tasfiyeye dahil olduğu, 24032 ada 1 parselde kayıtlı taşınmazın 21.02.2018 tarihinde boşanma davasından kısa süre önce üçüncü kişiye devredildiği, devirden gelen para ile borç ödemesi yapıldığına dair somut bir belgenin dosyaya ibraz edilmediği, dolayısıyla bu taşınmazında mal kaçırma kastı ile devredildiğinin kabulü ile tasfiyeye dahil edilmesinde isabetsizlik olmadığı, 22663 ada 1 parselde bulunan 9 numaralı bağımsız bölümün 01.03.2018 tarihinde üçüncü kişiye devredildiği, her ne kadar davalı 09.12.2021 tarihli dilekçede taşınmazın Garanti Bankası'ndan kredi ile alındığı, evin devir bedeli ile de kredi borcunun kapatıldığı iddia ederek buna ilişkin kayıtlar dosyaya ibraz edilmişse de, cevap dilekçesinde bu yönde bir iddiaya dayanılmadığı gibi 09.12.2021 tarihli dilekçe ekinde sunduğu kredi ödemesine dair Garanti Bankası hesap özetinin de 03.11.2020 tarihli ön inceleme duruşmasında verilen kesin süre içinde mahkemeye sunulmadığı, davalı erkek vekilinin savunmanın genişletilmesi niteliğindeki 09.12.2021 tarihli dilekçedeki beyanlarına itibar edilemeyeceği, kaldı ki taraflar arasında görülen boşanma davasında "...davalının üzerine kayıtlı gayrimenkulünün olmadığı, davalının, davacıdan mal kaçırmış olduğu..." yönünde erkeğe kusur verildiği, işbu kararın istinaf ve temyiz incelemesinden de geçmek sureti ile kesinleştiği, hal böyle olunca davalı erkek tarafından boşanma davasından kısa süre önce yapılan devirlerinin mal kaçırma kastı ile yapıldığının kesinleşen boşanma ilamı ile de sabit hale gelmesi sebebi ile tasfiye hesabında dikkate alınarak davaya konu mal varlığı değerlerinin karar tarihine en yakın 2022 yılı ilk yarısı itibariyle belirlenen değerleri üzerinden katılma alacağına hükmedilmesinde isabetsizlik olmadığı, her ne kadar davalı erkek vekili ıslahın süresinde yapılmadığı yönünde istinaf itirazında bulunmuşsa da ıslah nedeni ile kesin süre verilebilmesi için tarafın ıslah ettiğini bildirmesinin gerektiği, ıslah ettiğini bildiren tarafa ıslah dilekçesini vermesi için kesin süre verilebileceği, ancak taraf ıslah yapmak için süre istemiş ise henüz ıslah yapmadığından kesin süre verilemeyeceği, dolayısıyla davacı tarafından yapılan ıslahın süresinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği davalı erkek vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının da yerinde olmadığı belirtilerek; davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararının hatalı olduğu belirtilerek; istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle hükmün tamamı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tarafların arasındaki mal rejiminden kaynaklanan katılma alacağı istemine yöneliktir. Uyuşmazlık, dava konusu malların güncel değerinin usulüne uygun belirlenip belirlenmediği, davalı erkeğin iddialarının savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi kapsamında kalıp kalmadığı, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunup bulunmadığı, ıslahın geçerli olup olmadığı, katılma alacağı hakkının ispatlanıp ispatlanmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 31 inci maddesi, 33 üncü maddesi, 107 inci maddesi, 139 uncu maddesi, 141 nci maddesi, 176 ncı ve devam maddeleri, 190 ıncı maddesi, 297 inci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 226 ncı maddesi, 227 nci maddesi, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası.
2.2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır." hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
3.07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de; “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
3."Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve (tahkikat sonucunda) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ...Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s.890-892).
4.Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
5.Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
6.Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
7.Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
8.Somut olayda; İlk Derece Mahkekesince Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda dava konusu edilen dört adet kurtarıcı ile ilgili hüküm oluşturulmadan, gerekçe kısmında dava dilekçesinde plakaları bildirilen diğer araçların (kurtarıcıların) ise davalı erkek adına kayıtlı olmadığı, dolayısıyla davalı erkeğe ait olduğu ispatlanamadığından tasfiyeye konu edilmeyeceğine karar verildiği, ilgili taleplere dair hüküm kurulmadığı ve gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı görülmüştür.
9.Bu durumda, İlk Derece Mahkemesince,
yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren, önceki hüküm sonucuna uygun; dört adet kurtarıcı yönünden incelenecek ayrı, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun biçimde, gerekli unsurları içeren bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının dört adet kurtarıcı yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının dava konusu dört adet kurtarıcı yönünden BOZULMASINA,
3.Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine karardan bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.01.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.