"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/3014 E., 2022/467 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/764 E., 2019/608 K.
Taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki boşanma davasının devam ettiğini, boşanma kararı verilmesi halinde mal rejimi dava tarihi itibariyle sona ereceğinden ilgili kanun hükümlerine göre malların tasfiye edilmesi gerektiğini, bu malların şirket hariç neler olduğunun bilinmediği için Mahkemece menkul ve gayrimenkul malların araştırılarak edinilmiş mallara katılma rejimine göre paylaştırılmasını talep etmiş, davacı kadın vekili 15.01.2019 tarihli dilekçesinde, davalının bireysel emeklilik sistemi (BES) hesabı olup olmadığının bankalara sorulmasını, davalının ortağı olan şirketin alacağına karşılık taşınmaz verilip verilmediğinin belediyeden ve tapu müdürlüğünden sorulmasını talep etmiştir.
2. Davacı kadın vekili cevaba cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından malların tam olarak bilinmediğini, davalının ortağı olduğu şirketin belediye ile iş yapıp yapmadığı hususunun araştırılması gerektiğini, davalının tüm gelir ve edinilmiş mallarının bilirkişi eli ile tespiti davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; davacının talebini açıklaması gerektiğini, müvekkilinin şirket hissesinin karşılıksız kazandırma yoluyla edinildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesince 28.12.2018 tarihli tensip tutanağının (4) nolu ara kararında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.03.2015 tarihli ve 2013/15-1620 Esas, 2015/1096 Karar sayılı ilamında da işaret olunduğu üzere, bir dava dilekçesinde nelerin yer alacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 119 uncu maddesinde gösterildiği, 6100 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesinin birinci fıkrası (ğ) bendine göre, dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini istiyorsa onu açık bir şekilde yazması gerektiği, talep sonucunun çok açık bir şekilde yazılması gerektiği gözetilerek davacı vekiline 6100 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesinin birinci fıkrası (ğ) bendi uyarınca talep sonucunu hangi malvarlıklarına ilişkin (hangi taşınmaz, hangi araç, hangi taşınır malvarlıkları vs.) ve talep ettikleri her bir malvarlığı için ayrı ayrı ne kadar mal rejiminden kaynaklı alacak talep edildiğini, başka bir ifadeyle dava konusunu hangi malvarlıklarının oluşturduğunu hangi malvarlıklarının edinilmesi nedeniyle mal rejiminden kaynaklı alacak talep edildiğini somut tereddüde yer vermeyecek şekilde ayırıcı özellikleriyle (tapu bilgileri, plaka bilgileri vs.) açıklaması ve somutlaştırması için tensip tutanağının tebliğinden itibaren bir hafta kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde talep sonucunun açıklanmaması halinde 6100 sayılı Kanun'u 119 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına, ihtarın tensip tutanağının tebliği ile yapılmış sayılmasına karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı vekilinin mal rejiminin tasfiyesi talebine yönelik dava dilekçesinde talep sonucunun açık olmaması üzerine talep sonucunu açıklayarak belirsiz ve çelişkili hususlarda beyanda bulunmak üzere 02.01.2019 tarihli tensip (4) nolu ara kararı ile kesin süre verilerek davacı vekiline ihtaratlı tensip tutanağının tebliğ edildiği, davacı vekilinin yasal süresi içerisinde sunduğu 15.01.2019 tarihli dilekçesi ile mal rejiminin tasfiyesi talebi yönünden davacı tarafın hangi malvarlıklarına ilişkin olarak ne miktar ve ne tür bir alacak talebinde bulunduğunu açıklamadığı, davanın tam olarak hangi malvarlıklarına ve mal rejiminden kaynaklanan ne tür ve ne miktar alacak isteğine ilişkin bulunduğu kalem kalem belirlenip miktarları somutlaştırılmadan ve dava konusunun ne olduğu tam olarak tespit edilmeden işin esasının incelenemeyeceği, bu halde açık bir talep sonucu bulunduğundan bahsedilemeyeceği, bu yönüyle mal rejiminin tasfiyesi talepli davada dava konusu ve talep sonucunun dava dilekçesinde ve Mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulan 15.01.2019 tarihli dilekçende "açık bir şekilde" açıklamayarak dava dilekçesindeki eksikliği tamamlamadığı, bu bağlamda 6100 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mal rejiminin tasfiyesi talepli davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği, karşı davanın yargılamanın sürüncemede kalmaması ve daha iyi yürütülebilmesi için asıl davadan tefrikine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl davanın açılmamış sayılmasına; karşı davanın tefrikine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece BES hesabı yönünden inceleme yapılmasına rağmen, taşınmaz yönünden inceleme yapılmadığını, müvekkilinin davalı adına olan mal varlığını bilmediğini, davalının ortağı olduğu şirketin belediyeyle iş yapıp yapmadığını araştırılması gerektiğini, müvekkilinin elindeki birikimleri ve altınlarının bir bölümünü nakde çevirerek şirket hissesinin alınmasına katkıda bulunduğunu, açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, ileri sürülen istinaf nedenleri, kamu düzenine ilişkin hususlara, dosyadaki belgelere, taraflarca ileri sürülen ve kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle İlk Derece Mahkemesince delillerin takdirinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece BES hesabı yönünden inceleme yapılmasına rağmen, taşınmaz yönünden inceleme yapılmadığını, müvekkilinin davalı adına olan mal varlığını bilmediğini, davalının ortağı olduğu şirketin belediyeyle iş yapıp yapmadığını araştırılması gerektiğini, müvekkilinin elindeki birikimleri ve altınlarının bir bölümünü nakde çevirerek şirket hissesinin alınmasına katkıda bulunduğunu, talep sonucunun açık olduğunu, açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılmamış sayılması kararının usulüne uygun olup olmadığı, talep sonucunun açık olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava, mal rejiminin tasfiyesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 36 ncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6 ıncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ve 27 nci maddeleri, 31 inci maddesi, 33 üncü maddesi, 106 ve 107 nci maddeleri, 109 uncu maddesi, 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi, 119 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci maddesi, 51 inci maddesi, 56 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. 6100 sayılı Kanun'un 106 ncı maddesinde tespit davası '' (1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir./ (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır./ (3) maddî vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.'' şeklinde düzenlenmiştir.
3. 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinde de belirsiz alacak davası ''(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir./ (2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır./(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)'' şeklinde düzenlenmiştir.
4. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
5. Madde gerekçesinde "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı yada bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
6. Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrasında, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de "karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneği bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)" belirlenebilme hali açıklanmıştır.
7. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
8. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.
9. Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemez. Belirsiz alacak davası, bu davaya ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak belirlenmesi gerekir. Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde (Örn: 6098 sayılı Kanun'un md. 50, 51, 56), hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu kabul edilmelidir.
10. 6100 sayılı Kanun ile birlikte, belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmak suretiyle belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı da sınırlandırılmıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı Kanun ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü belirsiz alacak davası, zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir.
11.Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında, somut uyuşmazlık incelendiğinde, Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, davacı kadın vekilinin dava dilekçesinde davalı adına şirket dışındaki mal varlıklarını bilmediklerini, Mahkemece menkul ve gayrimenkullerin araştırılarak mal rejiminin tasfiye edilmesini talep ettiği, davacı vekilinin tensip tutanağının (4) nolu ara kararında verilen süreye istinaden sunduğu 15.01.2019 tarihli dilekçesinde davalının BES hesabının olup olmadığının araştırılması için bankalara sorulmasını ve davalının ortağı olduğu şirketin alacağına karşılık taşınmaz verilip verilmediğinin belediyeden ve tapudan sorulmasını talep ettiği, son olarak da davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde müvekkili tarafından davalı adına olan malların tam olarak bilinmediği, davalının tüm gelir ve edinilmiş mallarının bilirkişi eli ile tespit edilmesini talep ettiği; Mahkemece BES hesapları yönünden bankalara yazı yazıldığı, ancak şirket ve tapu kayıtları yönünden bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının malvarlığının tespiti ile birlikte alacağın tahsilini talep ettiği bu tür davalarda talep edilen tüm malvarlığının kesin süre içinde davacı tarafça belirtilmesinin istemesinin, gerek hak arama özgürlüğünü kısıtlayacağı gerekse yukarıda açıklanan tespit davası ve belirsiz alacak davasının özüne aykırı olacağının gözetilmemesi usul ve yasaya aykırıdır. Ayrıca, Mahkemece, dava konusu yapılan ve davacı tarafın verdiği bilgiler ile tespiti mümkün olan malvarlıkları için ilgili kurum ve kuruluşlara yazı yazılmaksızın yargılamanın başında yazılı şekilde süre verilmesi, hakkaniyete de uygun değildir. Mahkemeler, taraflar arasındaki ihitilafı çözme ile görevli olup bundan kaçınılmaması gerekmektedir.
12. Diğer yandan, dava konusu tüm malvarlıkları tespit edildikten sonra hangi mal için ne kadar miktar talepte bulunulduğunun bildirilmesi için davacı tarafa süre verilmesi yerine henüz dava konusu tüm malvarlıkları belirlenmeden yazılı şekilde bu yönden süre verilmesi de yerinde olmamıştır.
13. O halde, Mahkemece, davacının açıkça bildirdiği malvarlıkları ile dava, açıklama ve cevaba cevap dilekçelerinde verdiği bilgilere göre tespiti mümkün olan malvarlıkları için ilgili tapu, ticaret sicil, banka ve belediye gibi kurumlara yazı yazılarak, gelen yazı cevaplarına göre davacıdan talebini açıklattırarak, mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi itibariyle davalıya ait tasfiyeye tabi tutulacak mal bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, gerekirse konusunda uzman bilirkişi/bilirkişilerden de rapor aldırılması, iddia ve savunma doğrultusunda toplanacak taraf delilleri çerçevesinde sonucuna göre uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.