"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/17 E., 2022/663 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 7. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2017/413 E., 2019/878 K.
Taraflar arasındaki katkı payı alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; tarafların 1971 yılında evlendiklerini, 2010 yılında boşandıklarını, 2011 yılında tekrar evlendiklerini, müvekkilinin 1972 yılından bu yana Almanya'da çalıştığını, davalının ise 2000 senesinde emekli olduğunu, evlilik birliğinin devamı sırasında 3281 ada 5 parsel ile 17 parsel sayılı taşınmazların davalı adına satın alındığı, ancak bedelinin büyük bir bölümünü müvekkilinin ödediğini, müvekkilinin gelirinin davalıdan çok daha fazla olduğunu, 3281 ada 5 parsel sayılı taşınmazın üzerine yapılan iki katlı ev ve iş yeri inşa edildiğini, inşaatın tüm masraflarının müvekkili tarafından karşılandığını ileri sürerek; müvekkilinin taşınmaza ve üzerindeki iki katlı binaya müvekkilinin yaptığı katkının karşılığı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiş; davacı kadın vekili 20.06.2019 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda talep miktarını artırarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 164,942,90 TL alacağın dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; tarafların iki kez evlenip boşandıklarını, davacının Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/517 Esas sayılı dosyası ile katkı payı davası açtığını, Mahkemece feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, davacının bu feragatinin o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına geldiğini, kesin hüküm doğurduğunu, tarafların 2011 yılında tekrar evlendiklerini, taraflar arasındaki mal rejiminden kaynaklanan davalarda esas alınacak tarihin 2011 yılında kurulan yeni evliliğe göre belirlenmesi gerektiğini; müvekkilinin 1967 yılında yurt dışına gittiğini, davacının da davalı ile evlendikten sonra işçi ailesi olarak yurt dışına gittiğini ancak yasal süre zorunluluğundan dolayı çalışmadığını, yine tarafların müşterek çocukları doğduktan sonra da davacının çalışamadığını, çok sınırlı olarak çalıştığını, çalıştığı dönemde kazandığı parayı kendi hesabında değerlendirdiğini, taşınmazın müvekkilinin gelirleri ve kazanımları ile elde edildiğini, müvekkilinin anne babasının vefatı nedeniyle ödenen sigorta parası ve miras kalan bir taşınmazın kamulaştırma bedelini biriktirdiğini ileri sürerek; davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tasfiyeye konu taşınmazın 1977 yılında alındığı, tapuda da 26.01.1995 tarihinde tesis kadastrosu ile 2 katlı ev ve işyerine dönüştüğü, dava konusu taşınmazın alımı ve üzerine bina yapılma tarihinin 01.01.2002 tarihinde önce olduğu, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olacağı; veraset ilamının 26.03.2001 yılında kayda alınmış olmakla birlikte tasfiye konusu taşınmazın alımından sonra olduğundan olayla bağlantısının kurulamayacağı; davacının Almanya'daki çalışma süresi evlilik tarihinden tarlanın alındığı 1977 yılına kadar 65 aylık sürede 48 ay olduğu, bu tarihten ev olarak inşa süresinin bitimi olan 26.01.1995 tarihine kadar olan 217 aylık sürede de çalışılan sürenin 192 ay olduğu; davalının ise evlenmeden önce aldığı tırını sattığı iddiası olmakla birlikte kaç yılında kaç liraya sattığı belli olmadığından değerlendirmeye alınamayacağı; davacının 13.06.1970 yılında kazada anne ve babasını kaybetmesi ile sigortadan para alındığı iddiası ile ilgili olarak ne kadar para aldığı belli olmadığı gibi tarlanın satın alma ve inşaatın yapımından çok önce olması nedeniyle bu konuda hesaplamaya dahil edilemeyeceği; yine davacı ve kardeşlerine ailesinden miras kalan malı alınan veraset ilamında ne mal kaldığı, kaç lira olduğu konusu da belli olmadığından bunun da hesaplamaya dahil edilemeyeceği; davalının 2010 yılında emekli olduğu, 2000-2003 yılları arası için 34.847,76 TL toptan ödeme aldığı görülmekle birlikte dava konusu evin yapımından sonra olduğunda değerlendirmeye alınamayacağı; davacının ailesinden kalan yerlerin kamulaştırması ile ilgili kardeşi tarafından 30.06.1987 yılında geri kalan para 600 mark aldım diye yazısı olmakla birlikte, resmi olarak ne kadar para verildiği, davacıya ne kadar düştüğü ve de bu paranın evin yapımında kullanılıp kullanılmadığı ile ilgili belgeler bulunmadığından bu konunun da hesaplamaya katılamayacağı; davalının 2010 yılında emekli olması nedeniyle evlendiği tarihten itibaren tarlanın alımı gerekse bina yapımı yıllarında çalışmasının tam olarak kabul edilmesi gerektiği; taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin toplam 318.542,00 TL olarak tespit edildiği; katkı payı hesaplamalarında, eşlerin her ikisinin de çalışıyor ve gelir elde ediyor olması halinde (davacının belirli süre) uygulamada ve yerleşik Yargıtay kararlarında, erkeğin aile reisi olarak evin iaşe ve bakımı yükümlülüğü nedeniyle elde ettiği gelirin bir kısmını evin iaşe ve bakımına harcayacağı, bir kısmını da kişisel harcamalarına ayırdıktan sonra ancak geri kalan kısmı (1/3) tasarruf edebileceği, kadının ise gelirinin bir kısmını kişisel harcamalarına kullandıktan sonra geri kalan kısmın tamamını (2/3) tasarruf edebileceğinin kabul edildiği, dolayısıyla davacının 1977 yılına kadar olan 65 aylık sürede 48 ay, davalının tam çalıştığı, yine bu tarihten ev olarak inşa süresinin bitimi olan 26.01.1995 tarihine kadar olan 217 aylık sürede davacının 192 ay, davalının ise tam çalıştığı kabul edilerek yapılan hesaplama sonucunda davacının davaya konu taşınmaz üzerinde tespit edilen toplam 164.942,90 TL katkı payı alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle 164.942,90 TL alacağın 20.000,00 TL'sinin dava tarihinden itibaren, 144.942,90 TL'sinin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; davacının tasfiye konusu taşınmazın 1971-2010 yılları arasında devam eden evlilikte dava konusu olduğunu, davacının önceki evlilik nedeniyle alınan dava konusu taşınmaz hakkında açmış bulunduğu davadan feragat ettiğinden feragatin sonuçlarına göre artık bu taşınmaz hakkında aynı davayı açamayacağını, tarafların 2011 yılında yeniden evlendiklerini; bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini, ancak davacının geliri hususunda her hangi bir somut veri ve değerler bulunmadığı halde tarafların çalıştığı aylara göre afaki bir hesap yapıldığını ve katkı payı belirlendiğini, davacının hiçbir zaman müvekkilinin ne kadar para kazandığını ispatlayamadığını ve bu konuda her hangi bir delil de ileri süremediğini; dava konusu taşınmazın 1977 yılında alındığını ve taşınmaz üzerindeki binaların daha sonraki tarihlerde yapıldığını, 26.01.1995 tarihinde tescil edildiğini, taşınmazın arsasının velilik birliğinin başında alındığını, müvekkilinin 1967 yılından beri çalıştığını, davacının ise evlendikten sonra Almanya'ya geldiğini, tarafların 1975-1976 ve 1981 yıllarında üç çocuğunun doğduğunu, bu süreler dikkate alındığında davacının taşınmazın arsasının alınmasına katkısının olamayacağını, davacının katkısını ispatlayamadığını, raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile,tarafların ilk evliliklerini 1971 yılında yapıp 2010 yılında boşandıkları, 10.10.2011 tarihinde yeniden evlenip 19.12.2013 tarihinde tekrar boşandıkları, tasfiye konusu taşınmazın 26.01.1995 tarihinde tesis kadastrosu ile davalı adına kaydedildiği, taşınmazın üzerindeki iki katlı ev ve iş yerini yine evlilik birliği içerisinde yaptıkları, taşınmazın değer tespiti hususunda keşif yapıldığı, uzman hesap bilirkişisinden rapor alındığı, raporların dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli oldukları ve söz konusu raporlar doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakla; dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile re'sen bakılacak kamu düzenini ilgilendiren hususlar dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; davacının tasfiye konusu taşınmazın 1971-2010 yılları arasında devam eden evlilikte dava konusu olduğunu, davacının önceki evlilik nedeniyle alınan dava konusu taşınmaz hakkında açmış bulunduğu davadan feragat ettiğinden feragatin sonuçlarına göre artık bu taşınmaz hakkında aynı davayı açamayacağını, tarafların 2011 yılında yeniden evlendiklerini; bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini, ancak davacının geliri hususunda her hangi bir somut veri ve değerler bulunmadığı halde tarafların çalıştığı aylara göre afaki bir hesap yapıldığını ve katkı payı belirlendiğini, davacının hiçbir zaman müvekkilinin ne kadar para kazandığını ispatlayamadığını ve bu konuda her hangi bir delil de ileri süremediğini; dava konusu taşınmazın 1977 yılında alındığını ve taşınmaz üzerindeki binaların daha sonraki tarihlerde yapıldığını, 26.01.1995 tarihinde tescil edildiğini, taşınmazın arsasının velilik birliğinin başında alındığını, müvekkilinin 1967 yılından beri çalıştığını, davacının ise evlendikten sonra Almanya'ya geldiğini, tarafların 1975-1976 ve 1981 yıllarında üç çocuğunun doğduğunu, bu süreler dikkate alındığında davacının taşınmazın arsasının alınmasına katkısının olamayacağını, davacının katkısını ispatlayamadığını, raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, usulüne uygun istinaf sınırlaması yapılıp yapılmadığı, kesin hüküm bulunup bulunmadığı, davacının taşınmazın edinilmesine katkısının olup olmadığı ve katkı oranının doğru belirlenip belirlenmediği noktasında toplanmaktadır. Dava, katkı payı alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ıncı maddesi, 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi, 115 inci maddesi, 190 ıncı maddesi, 355 inci maddesi, 359 uncu maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi; 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un (4722 sayılı Kanun) 10 uncu maddesi; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (743 sayılı Kanun) 152 nci maddesi, 153 üncü maddesi, 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 646 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Somut olayda, davalı erkek vekili tarafından kesin hüküm bulunduğuna yönelik de istinaf edildiği halde, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf sınırlaması yapılmadığı ve davalı vekilinin kesin hüküm bulunduğuna yönelik istinaf talebi hakkında inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesi uyarınca re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ayrıca 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hükmün sonuç kısmında her bir talep hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı ve taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin kesin hüküm bulunduğuna yönelik istinaf talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken sınırlama yapılmadan davalı vekilinin kesin hüküm bulunduğuna yönelik istinaf talebinin incelenmemesi doğru olmayıp bu husus bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,03.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.