"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/301 E., 2022/986 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/215 E., 2021/771 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarını, bu karar ile tarafların birlikte ikamet ettiği ve davalı adına kayıtlı olan 13420 parsel sayılı taşınmazın mülkiyeti ve kullanımının davalının uhdesinde kalmasına ve müvekkilinin bu konuda herhangi bir hak talep etmeyeceği konusunda anlaştıklarının tespit edildiğini; anlaşmalı boşanmanın eşlerin serbest iradeleriyle aralarındaki evlilik ilişkisine son verebilmeleri olduğunu, ancak yapılan anlaşmada müvekkilinin serbest iradesinden bahsedebilmenin mümkün olmadığını, müvekkilinin şiddete maruz kaldığı ve çocukları ile tehdit edildiği için anlaşmalı olarak boşanmak zorunda kaldığını, kendisine dayatılan şartları kabul ettiğini, anlaşmalı boşanma davası esnasında çocuklarının velayetini alabilmek için evin mülkiyetinden vazgeçmeye boyun eğdiğini, eşinden sürekli şiddet gördüğü için evin mülkiyetini çocuklarını kendisine göstermemekte tehdit eden eşinde bıraktığını, müvekkilinin boşanma aşamalarında darp edildiğine, çocuklarından olma tehdidi nedeniyle anlaşmalı boşanma protokolü imzalamak zorunda kaldığına dair tanıkları mevcut olduğunu, tarafların birliktelikleri süresince müvekkilinin maaşını çektiği banka kartı dahi davalının elinde olduğunu, müvekkilinin tüm birikimlerinin davalı tarafından kullanıldığını, taraflar evlendikten sonra taşınmazı satın aldıklarını, ödemelerinin müvekkilinin kazancı ile gerçekleştirildiğini, davalının müvekkiline yönelik şiddet uygulaması ve çocuklarını almakla tehdit etmesi gibi nedenlerle vazgeçmek zorunda kaldığını, akdedilen sözleşme müvekkilinin korku altında imzaladığı bir sözleşme olup iradesi sakatlanmış halde imzalanmış olduğundan geçerli bir sözleşme olmadığını, bu nedenlerle anlaşmalı boşanma protokolünde taşınmazın erkek eşe bırakıldığı ve müvekkilin bu taşınmazdan herhangi bir talepte bulunmayacağı yönünde yapmış olduğu beyanı ve imzası geçerli olmadığını, yapılan tespitin müvekkilinin iradesi sakatlanmış olduğundan geçersiz olduğunu belirterek; tarafların evlilik birliği içerisinde edindikleri malların edinilmiş mallara katılma rejimine göre ve mallardaki değer artış oranları da dikkate alınarak paylaştırılmasını, davalı taraf adına kayıtlı taşınmazın taraflar arasında 1/2 hisse ile paylaştırılmasını, tapu tescil taleplerinin kabul edilmemesi halinde fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalma kaydı ile taraflar arasında geçerli olan edinilmiş mallara katılma rejimine göre malların tasfiyesi ve katılma alacağı olarak şimdilik 100.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; boşanma ilamı incelendiğinde, "Tarafların boşanmanın kişisel sonuçları ve mali sonuçları ile müşterek çocukların durumuna ilişkin düzenledikleri 15/07/2018 tarihli ekli protokol ile duruşmada tespiti yapılan anlaşma şartlarının tasdikine, ...Tarafların birlikte ikamet ettiği ve davacı ... adına kayıtlı olan taşınmazın mülkiyeti ve kullanımının davacı uhdesinde kalması, davalının bu konuda her hangi bir hak talep etmeyeceği (Tapu Kaydı ve Adres Bilgisi: Ümraniye Tapu Müdürlüğü ... Parsel 13420 Pafta 15 Cilt No:148 Sayfa 14607 de kayıtlı ....Mahallesi ... Caddesi ... Sitesi B Blok No:14 te İç Kapı No:2 ... /İstanbul) konusunda tarafların anlaştığının tespitine..." denilmek suretiyle tarafların hür iradesiyle anlaşmalı boşanma davası ikame edildiği, dilekçeler aşaması ve aralarında imzalamış oldukları anlaşma altındaki imzaları inkar etmedikleri, anlaşmanın davaya bakan Mahkemece uygun bulunup onaylanarak yukarıda davaya konu taşınmaz ile ilgili bölümün de açıkça belirtildiği gözetildiğinde; anlaşmalı boşanma ve protokolün mahkeme içi ikrar olması nedeni ile huzurdaki davada kesin delil niteliği taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen huzurdaki davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğinin kabulü zaruretiyle karşı yanın açmış olduğu davanın reddi gerektiğini; hak düşürücü süreyi düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 39 uncu maddesinde “yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır” hükmünü içerdiğini, tarafların boşanma kararının kesinleştiği tarih olan 13.12.2018 tarihinden dava tarihine kadar iki yıl üç ay geçtiği göz önüne alındığında davacı yanın bu iddiasının da hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini; davacı yan her ne kadar dava dilekçesinde müvekkilinin ikrahı (korkutma) nedeni ile dava konusu taşınmazı elde ettiğini ileri sürmüş ise de: tamamen gerçek dışı olduğunu, böyle bir durum söz konusu dahi olamayacağını, anlaşma metni onaylanırken duruşmada davacıya sorulduğunu ve hür iradesiyle onayladığını Mahkemede ikrar ettiğini ve bu durumda karara geçtiğini, artık mahkeme içi ikrar nedeniyle kesin delil niteliği kazandığını, davacının huzurdaki davayı çekilen ihtarname sonrasında müvekkili tarafından açılan davayı sürüncemede bırakmak için açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, anlaşmalı boşanma protokolünün İstanbul Anadolu 10. Aile Mahkemesinin yapılan duruşmasında hazır olan taraflarca boşanmanın kişisel ve mali sonuçlarına ilişkin görüş birliğine vardıkları neticesi ile onaylanması konusunda imzalı beyanlarının bulunduğu, tasfiyeye konu taşınmaz yönünden anlaşmalı boşanma ilamında tapu bilgileri ayrıntısı ile yazıldığı, anlaşmalı boşanma ilamında taraflar iradelerini imzaları ile açıkladığı; boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde yanılma veya aldatma sebebiyle yada korkutulma iddiasıyla sözleşmenin yapıldığına dair herhangi bir davada açılmadığı gibi anlaşmalı boşanma davasının yargılamasının yenilenmesi talepli bir davada bulunmadığı, anlaşmalı boşanma davasının kesinleşmiş olduğu gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla müvekkilinin iradesinin tanık beyanları ve diğer delilleriyle sakat olduğunun tespiti ile edinilmiş mallara katılma rejimine göre malların tasfiyesine karar verilmesi taleplerinin reddine dair kararın istinaf kanun yolu ile incelenerek bozulmasına karar verilmesini talep ettiklerini, ayrı ayrı davalar açılarak bu durumun tespiti sonrasında bu davanın açılması yönünde karar verilmiş ise de, usul ekonomisi gereği Aile Mahkemelerinin görev alanına giren bir davada ikrah nedeniyle müvekkilin iradesinin sakatlanmış olduğu tespit edilerek edinilmiş mallara katılma rejimi çerçevesinde mallar paylaştırılabileceğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının dava dilekçesinde tüm ödemelerine katıldığı taşınmazdan, davalının kendisine şiddet uygulaması ve çocuklarını almakla tehdit etmesi gibi nedenlerle vazgeçmek zorunda kaldığını, akdedilen sözleşmenin korku altında imzaladığı bir sözleşme olup iradesi sakatlanmış halde imzalanmış olduğundan geçerli bir sözleşme olmadığını, bu nedenlerle anlaşmalı boşanma protokolünde taşınmazın erkek eşe bırakıldığı ve bu taşınmazdan herhangi bir talepte bulunmayacağı yönünde yapmış olduğu beyanının ve imzasının geçerli olmadığını, yapılan tespitin iradesi sakatlanmış olduğundan geçersiz olduğunu bildirerek mal rejiminin tasfiyesi talebinde bulunduğunu bildirdiği, söz konusu sözleşmenin mal rejiminin tasfiyesini kapsamadığı yolunda bir beyanı olmadığına göre bundan sonra davacının bu protokol hükümlerine aykırı olarak, boşanma davasındaki beyan ve dilekçelerini yok sayarak görülmekte olan bu davayı açıp, protokol hükümlerine aykırı talepte bulunmasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesinde düzenlenen “Dürüst Davranma” kuralına da aykırılık teşkil ettiği, diğer bir söyleyişle hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği gerekçesiyle oy çokluğuyla başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararındaki karşı oy yazısında; somut olayda, boşanma dosyasına sunulan protokolün gerek başlığı, gerekse içeriği itibariyle, eşlerin mal rejiminden kaynaklanan alacak haklarından feragat edildiği şeklinde yorumlanmasının mümkün olmadığını; yine boşanma davasında duruşma zaptına aktarılan tarafların beyanlarında da, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan haklarından feragat edildiğinin, bu hususta anlaştıklarının da bildirilmediği; kesinleşen boşanma hükmünde de, mal rejimine ilişkin haklara dair bir tespit ve belirleme yapılmadığı; protokolde bahsi geçen ibarenin tapu iptali ve kullanım haklarına ilişkin olduğu, protokol içeriğindeki belirlemeler ve boşanma dosyasındaki taraf beyanlarının, izah edildiği üzere mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak haklarından feragat edildiği anlamına geldiğinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile kararın mal rejiminin tasfiyesi hususunda esasa ilişkin delillerin toplanması ve değerlendirilmesi için kaldırılması ve dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilin iradesinin tanık beyanları ve diğer delillerle sakat olduğunun tespiti ile edinilmiş mallara katılma rejimine göre malların tasfiyesine karar verilmesi talebinin reddine dair kararın hatalı olduğunu; ayrı ayrı davalar açılarak bu durumun tespiti sonrasında bu davanın açılması yönünde karar verilmiş ise de usul ekonomisi gereği Aile Mahkemelerinin görev alanına giren bir davada ikrah nedeniyle müvekkilinin iradesinin sakatlanmış olduğunun tespit edilerek edinilmiş mallara katılma rejimi çerçevesinde malların paylaştırılabileceğini; ayrıca davaların açılması için tarafımıza kesin süre verilmeli ve yargılamanın yenilenmesi ile ilgili olarak açılacak dava bekletici mesele yapılması gerektiğini, İstanbul Anadolu 10. Aile Mahkemesinin 2018/637 Esas sayılı boşanma dava davasının yargılamasının yenilenmesi için İstanbul Anadolu 4. Aile Mahkemesinin 2021/910 Esas sayılı dava dosyası ile davacı açıldığını; karşı oy yazısında belirtilen hususlar nedeniyle de kararın bozulması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kesin hüküm, dürüstlük kuralı, hakkın kötüye kullanılması, anlaşmalı boşanma davasının malların tasfiyesini kapsayıp kapsamadığı, iradenin sakatlanıp sakatlanmadığı ve hak düşürücü süre noktasında toplanmaktadır. Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 33 üncü maddesi, 114 ünü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (i) betleri, 115 inci maddesinin birinci fıkrası, 142 nci maddesinin birinci fıkrası, 188 inci maddesi, 190 ıncı maddesi, 303 üncü maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi; 6098 sayılı Kanun'un 30 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,10.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.