Logo

2. Hukuk Dairesi2022/9538 E. 2023/529 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, velayet, nafaka ve tazminat taleplerinin hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Erkeğin, boşanmaya sebebiyet veren olaylardan sonra evlilik birliğinin uzunca bir süre devam etmesi nedeniyle kadının, erkeğin sadakatsizlik kusurunu affettiği veya en azından hoşgörüyle karşıladığı, bu sebeple de tarafların eşit kusurlu kabul edilmeleri gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin erkeği daha ağır kusurlu bulup, kadına tazminata hükmeden direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davaların kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılmasına, bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; davalı karşı davacı kadının müvekkilini aşağıladığını, hakaret ettiğini, sevgi saygı göstermediğini, kendi babası ve abisine müvekkline rızası dışında para gönderdiğini, müvekkilinin ailesine sevgi saygı göstermediğini, husumet beslediğini, ailesi eve geldiğinde odadan çıkmadığını, müvekkilinin ailesine olumsuz davranışlarda bulunduğunu iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 60.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı karşı davalı erkek vekili cevaba ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; davalı karşı davacı kadının dilekçesindeki beyanlarının gerçeğe aykırı ve dayanaktan yoksun olduğunu, tarafların ... ilinde yaşadığı süre zarfında meydana geldiği iddia edilen müvekkilinin yönelik aldatma iddiasının ... bu davada öne sürülemeyeceğini, bu olaydan sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirdiğini, bu konunun kapandığını, müvekkilinin birlik görevlerini eksiksiz olarak yerine getiriğini belirterek, kendi davasının kabulüne karşı davanın ise reddine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı karşı davalı erkeğin iddialarının tamamen asılsız olduğunu, davacı karşı davalı erkeğin müvekkilini aldattığını, bu nedenle taraflar arasında sorunlar çıkmaya başladığını, aldatma eylemine rağmen evlilik birliğini kurtarabilmek için müvekkilinin davacı karşı davalı ailesinin de araya girmesi ile evliliğe devam ettiğini, davacı karşı davalı erkeğin müvekkiline karşı ilgisiz olduğunu, ailevi sorunları ailesine anlattığını, müvekkilinden habersiz borsa ve şans oyunları oynadığını, yüklü miktarda para kaybettiğini, loğusalık döneminde müvekkilini başka bir kadınla aldattığını öğrendiğini, bunun üzerine müvekkilinin kendi ailesinin evine gittiğini ancak davacı karşı davalı erkeğin ailesinin de araya girmesi ile ortak haneye geri döndüğünü, davacı karşı davalı erkeğin düzeleceğine dair söz verdiğini, ancak ... İlçesine tayin olduktan sonra ilgisiz tavırlarının tekrar başladığını, davacı karşı davalı erkeğin ailesinin sürekli olarak evliliğe müdahale ettiğini, rencide edici sözler söylediğini, davacı karşı davalı erkeğin müvekkilinin kaynağını bilmediği borçları ödediğini, müvekkiline karşı sözel şiddette bulunduğunu iddia ederek, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk içim aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakalarına TEFE oranında artış uygulanmasına, müvekkili yararına yasal faizi ile birlikte 45.000,00 TL maddî ve 55.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davalı karşı davacı kadın vekili karşı davaya cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin davacı karşı davalı erkek tarafından aldatıldığını, müvekkilinin aldatılma sonrası evlilik birliğini sürdürmek istemesinin, evlilik birliğini korumak ve çocuğun geleceğine olan bağlılığından kaynaklandığını, evlilik birliğinin sonlanmasında davacı karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunu beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı karşı davalı erkeğin evlilik birliği içerisinde bir başka kadın ile ilişki yaşadığı sabit olmakla birlikte, bu eylemin tarafların ... ilçesine taşınmadan önceki dönemde yaşandığı, sonrasında birlikte ... ilçesine taşındıkları ve evlilik birliğinin devam ettiği, bu şekilde davalı karşı davacı kadın tarafından affedilen en azından hoşgörü ile karşılanan sadakatsizlik eyleminin davacı karşı davalı erkeğe kusur olarak yüklenilemeyeceği, buna karşın, davacı karşı davalı erkeğin, davalı karşı davacı kadına "seni sevmiyorum, seni istemiyorum" demek sureti ile duygusal şiddet uyguladığı, davalı karşı davacı kadının ise, davacı karşı davalı erkeğin ziyaret amacıyla ...'a gelen ailesinin müşterek konuta gelmesine müsaade etmediği, davacı karşı davalı erkeğe hakaret ettiği, bu eylemi nedeniyle yargılanıp ceza aldığı belirtilerek evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduğu, davacı karşı davalı erkeğin müşterek çocuklarının velâyetinin tarafına verilmesi yönünde talebi bulunmadığı, dosya arasında alınan sosyal inceleme raporu nazara alındığında müşterek çocuğun velâyetinin davalı -karşı davacı anneye verilmesinin menfaatine uygun olacağı, 4721 sayılı Kanun'un 182 nci maddesinde müşterek çocukların bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında anne ve babanın katılmak zorunda olduğunun düzenlendiği, velâyet kendisine verilmeyen tarafın, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocukların giderlerine katılmakla yükümlü olduğu, bu kapsamda babanın, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu ve tarafların sosyal ekonomik durumları nazara alınarak müşterek çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına hükmedildiği, 4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesinde, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebileceğinin düzenlendiği, tarafların sosyal ekonomik durumları dikkate alındığında ise davalı karşı davacı kadının davacı karşı davalı erkekten daha yoksul duruma düşeceğinin kabulünün hakkaniyet gereği mümkün olmadığı kadın yararına yoksulluk nafakası koşullarının gerçekleşmediği gerekçesi ile tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddedildiği belirtilerek davaların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca kabulüne, tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, nafakaya yıllık ÜFE oranında artış uygulanmasına, davalı karşı davacı kadının tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, tarafların tazminat taleplerinin ise eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı karşı davacı kadının davasının ispatlanmadığını, müvekkilinin birlik görevlerini eksiksiz yerine getirdiğini, davalı karşı davacı kadının birliğin temelinden sarsılmasında tamamen kusurlu olduğunu, davalı karşı davacı kadının tanıklarının beyanlarının soyut olduğunu, müvekkilinin tanıklarının beyanlarının somut ve davalı karşı davacı kadının kusurlarını ispatlar nitelikte olduğunu, davalı karşı davacı kadının ortak çocuğu müvekkiline göstermediğini belirtilerek, kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat talebi yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı karşı davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğunu, buna ilişkin dosyaya sunulan delillerin mahkemece dikkate alınmadığını, davacı karşı davalı erkeğin aldatma eyleminden sonra evliliği devam ettirmesinin af iradesi taşımadığı, evlilik birliğini korumak ve çocuğun geleceğine olan bağlılığından kaynaklandığını, dosyaya sunulan deliller ve tanık beyanları kapsamında iddia ettikleri hususların ispat edildiği, müvekkilinin kusuru bulunmadığı belirtilerek, kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası ile tazminat talepleri, tedbir ve iştirak nafakasının miktarı yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı karşı davalı erkeğin sadakatsizlik eylemine ilişkin davalı karşı davacı kadının af niteliğinde bir davranışının bulunmadığı, meydana gelen olaydan sonra bir süre daha birlikte yaşamanın af olarak kabul edilemeyeceği, davalı karşı davacı kadının, davacı karşı davalı erkeğin ailesini ortak haneye almak istememesinin sebebinin de erkeğin aldatma eyleminin ailesi tarafından kapatılmaya çalışılmasından kaynaklandığı, bu nedenle davacı karşı davalı erkeğe sadakatsizlik kusurunun yüklenmesi gerektiği, bunun yanında, dosya arasına alınan banka hesap bilgilerine göre evlilik birliği içerisinde davacı karşı davalı erkeğin eşinden habersiz şans oyunları oynayarak yüklü miktarda para kaybettiği, bu hususunda davacı karşı davalı erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği, ancak davacı karşı davalı erkeğe yüklenen eşine seni sevmiyorum şeklinde sözler söyleme kusurunun ispatlanmadığı, davalı karşı davacı kadına yüklenen eşine hakaret etme ve eşinin ailesini eve almayarak onlara saygısızlık ettiği kusurlarının sabit olduğu belirtilerek gerekçenin bu şekilde değiştirilmesine, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı karşı davalı erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü ile bu yöne ilişkin davacı karşı davalı kadının istinaf başvurusunun kabulü ile davalı karşı davacı kadın yararına 40.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata, davalı karşı davacı kadının sair, davacı karşı davalı erkeğin ise tüm istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosya kapsamı ve toplanan deliller ile asıl davanın sübuta erdiğini, karşı davanın ise ispatlanmadığını, davalı karşı davacı kadının iddialarının mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin aldatma eylemi ispat edilemediği gibi bu olaydan sonra evlilik birliğinin devam ettiğini, müvekkili aleyhine tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, miktarlarının da fahiş olduğunu, müvekkili yararın manevî tazminata hükmedilmesi gerektiğini, davalı karşı davacı kadının kusurlarının sabit olduğunu belirterek, davalı karşı davacı kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar ile reddedilen manevî tazminat talebi yönünden bölge adliye mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

2.Davalı karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkili yararına yoksulluk nafakası koşulları oluştuğunu, ortak çocuk için hüküm altına alınan tedbir ve iştirak nafakasının düşük olduğunu, müvekkili yararına hüküm altına alınan maddî ve manevî tazminatın miktar itibari ile kesin nitelikte olduğunu, temyizi kabil olmadığını, bunun yanında müvekkili yararına hüküm altına alınan tazminatlar nedeni ile vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu yönde hüküm tesis edilmediğini, maddî ve manevî tazminata hangi tarihten itibaren faiz yürütüleceğinin de kararda gösterilmemesinin mevzuata aykırı olduğunu belirterek, reddedilen yoksulluk nafakası talebi, ortak çocuk yararına hüküm altına alınan tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, müvekkili yararına hüküm altına alınan maddî ve manevî tazminat yönünden faize ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi yönünden bölge adliye mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalı karşı davacı kadının boşanma davasının kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı, kusur belirlemesinin yerinde olup olmadığı davalı karşı davacı kadın yararına yoksulluk nafakası ve tazminat koşullarının, erkek yararına ise manevî tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı karşı davacı kadın yararına hüküm altına alınan maddî ve manevî tazminatın miktarı, tazminatlar yönünden faiz ve vekâlet ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceği ve velâyeti anneye verilen ortak çocuk için hükmedilen tedbir ve iştirak nafakasının miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 182 nci maddesi, 327 nci, 328 inci ve 330 uncu maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu, 370 inci ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Somut uyuşmazlıkta her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince erkeğin sadakatsizlik eylemine ilişkin davalı karşı davacı kadının af niteliğinde bir davranışının bulunmadığı, meydana gelen olaydan sonra bir süre daha birlikte yaşamanın af olarak kabul edilemeyeceği, davalı karşı davacı kadının, davacı karşı davalı erkeğin ailesini ortak haneye almak istememesinin sebebinin de erkeğin aldatma eyleminin ailesi tarafından kapatılmaya çalışılmasından kaynaklandığı, bu nedenle davacı karşı davalı erkeğe sadakatsizlik kusurunun yüklenmesi gerektiği belirtilmiş ise de, dosya kapsamı tarafların iddia ve savunmaları ve tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde; erkeğin sadakatsizlik eyleminin tarafların ... ilinde yaşadığı dönemde meydana geldiği, davalı karşı davacı kadının bu eylemi öğrendikten sonra evlilik birliğini devam ettirdiği, hatta eşinin tayini kapsamında ...'a tarafların birlikte gittiği ve burada da birlikte yaşamaya devam ettikleri, bu kapsamda sadakatsizlik eyleminden sonra evliliğin uzunca bir süre daha devam ettiği, tarafların evlilik ilişkisini sürdürdüğü nazara alındığında davalı karşı davacı kadının eşinin sadakatsizlik eylemini affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığı, bu eylemin artık davacı karşı davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları gözetilmeden, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek davacı karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

3. 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu olup, davalı karşı davacı kadın yararına maddî ve manevî tazminat koşulları oluşmamıştır. O halde davalı karşı davacı kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

4. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk Eylül Ada yararına hükmedilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı görülmüş ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminat ile velâyeti anneye verilen ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakasının miktarı yönlerinden taraflar yararına BOZULMASINA,

2.Taraf vekillerinin sair temyiz tirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine,

09.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.