Logo

2. Hukuk Dairesi2022/9916 E. 2024/2446 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Anlaşmalı boşanma protokolünde yer alan taşınmaz devri hükmünün yerine getirilmemesi sebebiyle tazminat davasında, ödenmesi gereken tazminat miktarının belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafından yapılan temyiz itirazlarının, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı değerlendirilerek, davalı tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarının doğru hesaplandığına karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2019/1983 E., 2022/711 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Adalar Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

SAYISI : 2016/163 E., 2019/176 K.

Taraflar arasındaki boşanma protokol hükümlerinin yerine getirilmemesinden kaynaklı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak, davanın kısmen kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 12.03.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde tebligata rağmen taraflar adına gelen olmadı. Taraflardan kimsenin gelmemiş olduğu belirlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile eski eşi ...'in, kendi aralarında düzenledikleri 19.03.2015 havale tarihli protokol hükümleri gereğince boşandıklarını, boşanma protokolünde adı geçen taşınmazların boşanma tarihinde, mülkiyetinin davalının uhdesinde olduğunu, yapılan anlaşmalı boşanma protokolü gereğince; "Halen ... adına kayıtlı bulunan ... ve 112 nolu parsellerde kayıtlı bulunan taşınmazların 1/2 hissesinin en geç, boşanma ilamının kesinleşmesini takip eden bir ay içerisinde, davacı ... adına tapuda tescili yapılacaktır." şeklinde İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesince verilen 19.03.2015 tarihli boşanma ilamında hükme bağlanmış olduğunu, davacı ...'in, kendi üzerine düşen tüm borçlarını dürüstlük ile ifa etmiş olduğunu, halen daha da nafaka borcunu ödemeye devam ettiğini, fakat davalının ilam hükmüne aykırı davranarak, boşanma protokolünün kendi üzerine yüklediği tcscili yapmaktan kaçınmış olduğunu, ayrıca, yine ilam hükmünü yok sayarak; müvekkilinin rızası hilafına hareket ederek, ... ve 109 nolu parsellerde bulunan 2 taşınmazı 3. kişiye satmış olduğunu, taşınmazların satışı sonrasında, müvekkilinin davalı ile defalarca iletişim kurmaya çalıştığını, evin reel satış bedelinin yarısını kendisinden talep ettiğini, davalı tarafın müvekkilinin taleplerini olumsuz yanıtlamış olduğunu, tapuda bildirilen değerin, evin gerçek satış değerini yansıtmadığını, taşınmazların reel satış değerinin ispatı noktasında, yapılacak araştırma ve bilirkişi incelemeleri ile ortaya çıkacağını belirterek, fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı vekili 24.12.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 360.000,00 TL'nin en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın açmış olduğu bu davanın, usul ve yasaya aykırı olduğunu ve reddi gerektiğini, boşanma ilamı gereği tapuda taşınmazların tescili edilmesi sorumluluğunun davacıda olmasına rağmen, bu tescilden müvekkilinin kaçındığı iddiası ve bu nedenle de ihtiyati tebir talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, satışı yapılan iki taşınmazın satış sürecini davacının kendisinin yönetmiş olduğunu ve davacı tarafın müvekkilini satış bedeli konusunda hileli davranışlarla yanıltmış olduğunu, davacı tarafın, yargılamaya konu ... ve 109. parsellerde bulunan taşınmazların satılması için alıcı ... ile anlaşmış olduğunu, ancak bahse konu taşınmazların müvekkili üzerinde kayıtlı olması sebebiyle tüm yasal işlemlerin müvekkili üzerinden gerçekleşmiş olduğunu, davacı tarafın, müvekkilini alıcı ... ile karşı karşıya getirerek 25.09.2015 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi düzenlenmesini sağlamış olduğunu, bahse konu sözleşme ile, bu iki adet taşınmazı ...'a satılması ve satış değeri olarak ...’nın müvekkiline 685.000,00 TL ödemede bulunmasını kararlaştırılmış olduğunu, bahse konu satış vaadi sözleşmesinin davacı tarafından hazırlanmış olduğunu, zira, müvekkilinin davacı tarafın hazırladığı bu sözleşmeyi beğenmediğinden, davacı tarafa 17.05.2016 tarihli whatsapp mesajında “yaptığın bu aptal anlaşmayı toparlamaya çalışıyorum” dediğini ve davacı tarafın müvekkilinin bu tepkisine itiraz etmemiş olduğunu, dava dışı ...'ın, sözleşmeye rağmen aylarca ödeme yapmadığını, müvekkilin her aradığında çeşitli bahaneler üreterek ödemeleri geciktirdiğini, müvekkilinin yaşanan mağduriyet sonrasında ... hakkında dava açmak istediğinde; davacı tarafın 03.06.2016 tarihinde “... böyle bir dava çok uzun sürer adamı arayıp anlaşmaya çağır lütfen” şeklinde mesaj attığını ve müvekkilinin dava açmasını engellediğini, müvekkilin, 05.08.2016 tarihinde davacı tarafa attığı mesajda “muhtemelen cemaatçi olan adamlar aralarında tapuyu değiştirdiler ve şimdi 5 milyon tapu araştırmaya alındı. yangından mal kaçırır gibi bedelinin çok altına sattığın arsa umarım böyle çıkar… bu evi ben satmayı istemedim. isteyen sensin ve adamlar 1 milyara sattılar. zaten oradan benim kaybım nereden baksan 150 bin tl.” yazarak, iki taşınmazın satılmasını istemediğini davacı tarafın müvekkilini zorlaması sonucu sattığını davacıya beyan ettiğini, yine müvekkilinin 10.08.2016 tarihinde “zaten 1000 TL’ye satılan bir evden bana en az 150 bin zarar ettirdin.” şeklinde mesaj gönderdiğini, mesaj içeriklerinden de anlaşılacağı üzere; müvekkilin taşınmazları 685.000,00 TL’ye sattığını düşünerek hareket etmişse de; davacı tarafın, müvekkilinin bilgisizliğinden ve tecrübesizliğinden faydalanarak taşınmazı daha yüksek bir bedele satmış olduğunu ve bu gerçeği müvekkilinden gizleyerek müvekkilini zarara uğratmış olduğunu, davacı tarafın, müvekkilinin satışın sorunlu olduğunu anlaması üzerine 10.08.2016 tarihinde “... 300.000,00 yatır bu konuyu unutalım.” şeklinde mesaj gönderdiğini ve daha öncesinde alacak miktarı olarak belirttiği 02.11.2015 tarihli davacının mesajında da belirttiği üzere daha önce 15.000,00 TL aldığından 327.500,00 TL’den indirim yaparak 300.000,00 TL’ye razı olmuş ve satış işleminin kapatılmasını istemiş olduğunu, davacı tarafın gerçekleşen satış işleminden haksız kazanç sağladığını ve haliyle işbu davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, arz ve izah edilen nedenler dikkate alındığında, yargılamaya konu satılan iki taşınmaz üzerinde davacının satış bedeli konusunda müvekkilini hileli davranışlarla yanıltarak haksız kazanç sağlaması ve kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalının İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2015/143 Esas, 2015/226 Karar sayılı ilamı ile karara bağlanan 126 ada 17 ve 18 parselin 1/2 hissesini devretmesi gerektiği kararına aykırı olarak taşınmazı dava dışı üçüncü kişiye devrettiği, davacının tazminat isteme hakkı bulunduğu, davacının ıslah ettiği bedelle bağlı kalmak şartıyla davanın kabulüne karar verildiği gerekçesi ile davanın kabulü ile 360.000,00 TL alacağın 10.000,00 TL'sine satış tarihi olan 26.07.2016 tarihinden itibaren, bakiyesine dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükmün tamamı yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesinin 2015/143 Esas, 2015/226 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları, ilgili ilamda taraflar arasında düzenlenen protokolün onaylanmasına karar verildiği, söz konusu protokolün 9. bendinde halen kadın adına kayıtlı bulunan ... parsellerde kayıtlı taşınmazların 1/2 hissesinin en geç boşanma ilamının kesinleşmesini takip eden 1 ay içerisinde erkek adına tapuda tescilinin yapılacağına ilişkin düzenlemenin yer aldığı, kararın 06.04.2015 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 18.10.2016 tarihinde açıldığı, davacı erkeğin taşınmazın satış vaadinden haberdar olduğu, satış sürecini takip ettiğini cevaba cevap dilekçesi ile bildirdiği, bu nedenle davanın kısmi dava niteliğinde olduğu, kadın tarafından ibraz edilen aksi erkek tarafından ileri sürülmeyen mesajlarda erkeğin 10.08.2016 tarihinde "300.000,00 TL yatır bu konuyu unutalım, arsalardaki payımdan vazgeçmiyorum" dediği kadının da "arsalardaki payından vazgeçme zaten ama yatırmam gereken miktar bu" şeklinde cevap verdiği, erkeğe ait ... Bankasındaki hesapların incelenmesinde ... numaralı hesaba 10.08.2016 tarihinden sonra kadın tarafından 13.03.2017 tarihinde 2.000,00 TL gönderildiği, ... numaralı hesaba ise 10.08.2016 tarihinden dava tarihine kadar kadın tarafından gönderilen para bulunmadığı, kadının delil olarak dayandığı 300.000,00 TL gönderirim şeklindeki mesajı ve erkeğe ait banka hesapları bir arada değerlendirildiğinde kadının taşınmaz bedellerini erkeğin banka hesabına peyderpey ödediğine ilişkin savunmasının doğru olmadığı, taşınmazların ...'a satış vaadine ilişkin sözleşmede bedel 685.000,00 TL olarak belirlendiği, erkeğin ıslah dilekçesi ile "Dava dışı yaptığımız araştırmalara göre davalı, dava konusu taşınmazın satışından, vade farkı dahil 750.000.TL almıştır. Bunun 1/2'si 375.000.00,-TL dir, 15.000TL ödenmiştir. Bakiye alacak 360.000.00,-TL dir. Dava fazlaya ilişkin haklarımız saklı olmak kaydıyla 10.000.00,-TL olarak açılmıştır." açıklaması ile talebini 360.000,00 TL olarak ıslah ettiği, erkeğin, davacı kadının vade farkı ile birlikte satış bedelinden 750.000,00 TL aldığını ileri sürdüğüne, satış vaadi sözleşmesinde taşınmaz bedeli 685.000,00 TL belirlendiğine ve davacının alacak talebinde faiz isteminde bulunduğuna, kadının vade farkı ile birlikte 750.000,00 TL aldığı kanıtlanmadığına göre taşınmazların 685.000,00 TL'ye satıldığının kabulü ile yarı bedeli olan 342.500,00 TL'den erkeğin 15.000,00 TL aldığını bildirmesi dikkate alınarak 342.500,00 TL'den 15.000,00 TL'nin düşülerek 327.500,00 TL'nin 10.000,00 TL'sinin 29.07.2016 tarihinden, 317.500,00 TL'sinin ise ıslah tarihi olan 24.12.2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığı gerekçesi ile davalı vekilin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, Davanın kısmen kabulü ile; 327.500,00 TL'nin 10.000,00 TL'sinin 29.07.2016 tarihinden, 317.500,00 TL'sinin ise ıslah tarihi olan 24.12.2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle, hükmün tamamı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında anlaşmalı boşanma protokol hükümlerinin yerine getirilmesinden kaynaklanan tazminat bulunup bulunmadığı ve miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin üçüncü fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

...