Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1310 E. 2024/6903 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin tasfiyesinde, tasfiye konusu taşınmazın değerinin hangi tarihteki rayiç değeri üzerinden hesaplanması gerektiği hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde tasfiye konusu taşınmazın değerinin, mal rejiminin sona erdiği tarihteki değil, tasfiye anındaki rayiç değeri üzerinden hesaplanması gerektiği gözetilerek yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/5 E., 2022/974 K.

KARAR : Kısmen kabul kısmen ret

Taraflar arasındaki paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin tasfiyesi ile iptal ve tescil, mümkün olmaması halinde alacak davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı erkek vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.10.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir..

Belli edilen günde temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... ile karşı taraf davalı ... vekili Avukat ... geldi. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen 07.10.2024 tarihinde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı erkek vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin evlenmeden önce 122 parsel sayılı taşınmazını davalıya güvenerek bedel almaksızın devrettiğini, devirden sonra da davalının müvekkiline taşınmazın satışı için vekâletname verdiğini, müvekkilinin harici olarak taşınmazı üçüncü kişiye sattığını, bu arada tarafların noterde mal rejimi sözleşmesi imzaladıklarını, 122 parsel sayılı taşınmazın satışından elde edilen para ile davalı adına satın alınan 2637 ada 7 parsel 9 nolu bağımsız bölümün satış bedeli, davalının kredi kartı ve üçüncü kişilere olan borcu ie davalı adına satın alınan 06 ... plakalı aracın taksitlerinin ödendiğini, taşınmazın müvekkilinin borçlarından dolayı haciz gelir düşüncesi ile davalı adına tescil edildiğini, davalının mal kaçırma amacıyla aracı sattığını, müvekkilinin davalı tarafından dolandırıldığını belirterek, taşınmaz ve araç kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, mümkün olmaması halinde emsal değerin müvekkiline ödenmesini ve bu şekilde tasfiyenin yapılmasını, bunun mümkün olmaması halinde taşınmaz ve araç kaydının yarısının iptali ile müvekkili adına tescilini, bunun da mümkün olmaması halinde emsal değerin yarısının müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı erkek vekili 22.10.2022 tarihli ıslah dilekçesinde; tasfiye konusu taşınmazın 27.11.2012 tarihinde dava dışı üçüncü bir kişiye devredilmesi nedeniyle ayni hakka dayalı alacağın para alacağına dönüştüğünden paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin tasfiyesinden kaynaklı 750.000,00 TL alacağın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı 122 parsel sayılı taşınmazı evlenmeden önce davacıdan bedelini ödeyerek satın aldığını, taşınmazın satışı ile davacının borçlarının ödendiğini, davalının borçlarının ödenmesi için müvekkiline ait Gölbaşı ve Nurdağı'ndaki taşınmazların da satıldığını, müvekkilinin evlenmeden önce birikiminin olduğunu, tasfiyeye konu taşınmaz ve aracın edinilmesine davacının katkısının olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 29.04.2009 tarih ve 2008/715 Esas, 2009/566 Karar sayılı kararı ile; Ankara 33. Noterliğinin 17.08.2006 tarih ve 23417 yevmiye sayılı paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinin 1 inci maddesinde, tapu sicil veya trafik müdürlüklerinde adlarına kayıtlı taşınmaz veya aracın adına kayıtlı olan eşe ait olacağı, sözleşmenin imzalanma tarihinden sonra bile mal edinildiğinde edinilen malın adına kayıtlı bulunan eşe ait olacağının, 3 üncü maddesinde de 06 ... plakalı aracın ...'e ait olduğu bu araç üzerinde ...'in bir hak iddia etmeyeceğinin düzenlendiği ve taraflarca imza altına alındığı; her iki maddeden anlaşıldığı üzere taraflar evlenmeden önce kendilerine ait olan taşınmaz ve aracın o kişide kalacağını, sözleşmeden sonra mal edinildiğinde adına kayıtlı bulunan eşe ait olacağını, aracın davalı ...' ait olduğu ve bu araç üzerinde davacının hiçbir hak iddia etmeyeceğini açıkça kabul ettikleri; sözleşmenin açık hükümlerine rağmen davacının dava açmakta haksız olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 17.11.2009 tarih ve 2009/4073 Esas, 2009/5645 Karar sayılı kararı ile; sözleşme içeriğine göre tasfiye konusu araca yönelik davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği; tasfiye konusu 2637 ada 7 parsel 9 nolu bağımsız bölümün mal rejimi sözleşmesinden sonra 26.10.2006 tarihinde satın alınarak davalı kadın adına tescil edildiği, başka anlatımla, sözleşmeyle belirlenen mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği, taraflar arasındaki boşanma davasının henüz kesinleşmediği, boşanma kararının kesinleşmesi beklenilerek ondan sonra oluşacak duruma göre iddia ve savunma doğrultusunda toplanacak delillere göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek, davacı erkek vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle, araca yönelik hükmün onanmasına, taşınmaza yönelik hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemenin 27.12.2011 tarih ve 2010/934 Esas, 2011/1775 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre tarafların adlarına kayıtlı taşınmaz ve araçlar kimi adına kayıtlı ise ona ait olacağı sözleşmenin imzalanma tarihinden sonra bile mal edinildiğinde edinilen malın adına kayıtlı bulunan eşe ait olacağının belirlendiğini, sözleşme ile belirlenen mal rejiminin geçerli olduğu dönemde taşınmazın davalı kadın adına tescil edildiği, sözleşmeye göre davacının bu taşınmaz üzerinde hak talep etmeyeceğini gerekçesiyle, davanın reddine yönelik verilen karara karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 05.06.2012 tarih ve 2012/3563 Esas, 2012/5322 Karar sayılı kararı ile; 17.08.2006 tarihli düzenleme şeklindeki paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinin 1 inci maddesinde “… sözleşmenin imzalanma tarihinden sonra dahi olsa eşlerden her kim tescil edilmesi yasal zorunluluk olan mal edinildiğinde edinilen mal adına kayıtlı bulunan eşe ait olacaktır... ”, 7 nci maddesinde “... Bu mal rejiminin kurulmasından sonra birimizin edindiği ve ailemizin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülediği mallar ile ailemizin ekonomik geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler mal rejiminin sona ermesi durumunda aramızda eşit olarak paylaştırılacaktır. ...”, 8 inci maddesinde ise “... Her birimizin kendisine ait olan manevî tazminat alacakları, miras yolu ile edindiği mallar ile karşılıksız kazandırmada bulunanın açık iradesinden aksi anlaşılmadıkça sağlar arası veya ölüme bağlı tasarruflarla edinilen mallar paylaşma dışı kalacaktır. ...” yazılı olduğu, Mahkemece, açık olmamakla birlikte davanın sözleşmenin 1 inci maddesine dayanılarak reddedildiğinin anlaşıldığı, her ne kadar bu maddede, “tapuda kayıtlı taşınmazın adına kayıtlı olana ait olacağı” yazılı ise de, bu hüküm genel nitelikte olup taşınmazın tapuya kaydedilmesi halinde malik sütununda yazılı kişiye ait olduğunun kabul edilmesinin yasa gereği olduğu, bunun dışında aynı sözleşmenin 7 ve 8 inci maddelerinde paylaşmalı mal ayrılığı rejimine özgü daha özel düzenlemeler bulunduğu, aile konutu şerhi konmuş bulunan ve aile konutu olarak kullanıldığı konusunda tereddüt bulunmayan taşınmazla ilgili bu maddelerin uygulanma imkanı bulunup bulunmadığının Mahkemece değerlendirilmediği; Mahkemece, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi sözleşmesinin 7 ve 8 inci maddeleri ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 253 ve 254 üncü maddelerini birlikte değerlendirerek bu husustaki görüşünü ortaya koyarak, ondan sonra oluşacak duruma göre hüküm kurulması gerektiği; kabule göre de özellikle bozma sonrası yapılan iki yargılama oturumunda da davayı kendisinin takip ettiğini belirten davalının vekil tayin edeceğine ilişkin beyanda bulunulmaması, vekâletname sunulmaması ve davalı tarafın yokluğunda karar verilmesi karşısında davalıyı yargılama oturumlarında temsil etmeyen vekil lehine vekâlet ücreti takdir edilmesinin de doğru olmadığı, diğer yandan ancak taraf lehine vekâlet ücreti takdiri mümkün olup taraf sıfatı olmayan vekil yararına dahi vekâlet ücretinin de doğru olmadığı belirtilerek davacı erkek vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında düzenlenen 17.08.2006 tarihli düzenleme şeklindeki paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesiyle sabit olduğu üzere taraflar arasında paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu, 4721 sayılı Kanun'un 247 nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere boşanma sebebiyle mal rejiminin sona ermesi halinde mal rejiminin dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona ereceğinin düzenlendiği, 4721 sayılı Kanun'un 250 nci maddesinde ise eşlerden biri tarafından paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kurulmasından sonra edinilmiş olup ailenin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülenmiş malların mal rejiminin sona ermesi halinde eşler arasında eşit olarak paylaşılacağının düzenlendiği, 4721 sayılı Kanun'un 253 üncü maddesinde bu paylaşımın ayın olarak yapılmasının esas olduğunun belirtildiği, ancak tafsiye konusu yapılan taşınmazın 27.11.2012 tarihinde devredilmiş olduğu görülmekle paylaşımın ayın olarak yapılmasının ve 4721 sayılı Kanun'un 254 üncü maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, 4721 sayılı Kanun'un 253 üncü maddesinde malların tasfiye anındaki sürüm değerlerine göre hesaplama yapılması gerektiğinin belirtildiği, bu durumda taraflar arasındaki mal rejimi boşanma dava tarihinde sona erdiğinden ve tasfiye konusu taşınmaz aile konutu şerhli taşınmaz olup boşanma dava tarihi itibariyle taraflar ayrı yaşamaya hak kazandıklarından aile konutu niteliği ortadan kalkmakla birlikte tafsiye konusu taşınmazın taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdiği ve tasfiye anı olan boşanma dava tarihindeki değerinin esas alınması gerektiği, böylelikle taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereğince paylaşmalı mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan 4721 sayılı Kanun'un 247 ve 253 üncü maddelerinde belirtilen tasfiye anı olan mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihindeki değerinin yarısı oranında davacının denkleştirme bedeli talep edebileceği, tasfiye konusu taşınmazın mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi olan 16.02.2007 tarihindeki değerinin 180.000,00 TL olduğunun belirlendiği ve bu değerin yarısı oranında 90.000,00 TL davacının denkleştirme bedeli hakkı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 90.000,00 TL alacağın tasfiyenin sona erdiği 16.02.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; bozma gereği olan paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinin 8 inci maddesinin tartışılmadığını, tasfiye konusu taşınmazın müvekkilinin kişisel malı ile alındığı iddialarını değerlendirilmediğini, tasfiye tarihinin hatalı belirlendiğini, taşınmazın güncel değerinin esas alınarak alacağın belirlenmesi gerektiğini, tasfiye tarihinin boşanma dava tarihi olarak kabul edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, taşınmazın tedbir kararının kaldırılması nedeniyle satıldığını, tedbir kararının kaldırılmasının da hukuk aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, delillerin değerlendirilmesi, paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde tasfiye tarihi, ihtiyati tedbir noktasında toplanmaktadır. Dava, paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin tasfiyesi ile alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26 ıncı maddesi, 31 inci maddesi, 33 üncü maddesi, 176 ve devamı maddeleri, 190 ıncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 203 üncü maddesi, 244 ila 254 üncü maddeleri; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, Mahkemece bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olduğuna, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığına göre davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde paylaştırmanın ayın olarak yapılması asıl olup bunun mümkün olmaması halinde bedel eklemek suretiyle paylar denkleştirilerek eşlerden birinin diğerine ödeyeceği bedel, malların tasfiye anındaki sürüm (rayiç) değerlerine göre hesaplanır (4721 sayılı Kanun md. 247/2, 248/2, 249/1 ve 253/1). Yargıtay uygulamalarına göre, edinilmiş mallara katılma rejiminde olduğu gibi tasfiye tarihi, karar tarihidir.

3. Davacı erkek vekilinin taşınmazın değerine yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; somut olayda; Mahkemece, tasfiye tarihi ve tasfiye konusu taşınmazın tasfiyeye esas alınacak değeri belirlenirken yukarıda izah edilen ilkeye aykırı şekilde, mal rejiminin sona erme anının tasfiye tarihi olduğu kabul edilerek taşınmazın boşanma dava tarihindeki belirlenen güncel değerine itibar edilerek alacağın belirlenmesi doğru olmamıştır. O halde, Mahkemece, taşınmazın tasfiye (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihindeki) tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değerleri belirlendikten sonra davacının alacağının hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı erkek vekilinin tasfiye tarihi ve taşınmazın değerine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

2. Davacı erkek vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,

Duruşma için takdir olunan 28.000,00 TL'lik vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.