Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1427 E. 2024/2859 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, daha önce açtığı ve kısmen kabul edilen protokolden kaynaklı alacak davasından sonra, aynı taşınmazın değer artışını ileri sürerek açtığı munzam zarar davasının kesin hüküm nedeniyle reddinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, daha önce açtığı alacak davasında taşınmazın değerinin düşük tespit edilmesi nedeniyle uğradığı zararın, aslında yine protokolden kaynaklı bir alacak talebi olduğu ve bu nedenle ilk davanın kesin hükmünün bu davada da uygulanması gerektiği gözetilerek, yerel mahkeme kararları onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/236 E., 2022/2056 K.

KARAR : Başvurunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bodrum 1. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/180 E., 2020/723 K.

Taraflar arasındaki protokolden kaynaklı alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 2005 yılında boşandıklarını, protokolde davalı kadın üzerinde olan taşınmazın eşit hisse ile tarafların ortak mülkü olduğunu kabul ettiklerini, protokolde taşınmazın satış bedeli tarafların ortak mutabakatı ile belirleneceğinin, satış bedelinden 22.000 Amerikan Dolarının davalının annesine verileceğinin, kalanının taraflar arasında eşit olarak paylaştırılacağının belirlendiğini, ancak davalının 2010 yılında davacının haberi olmadan taşınmazı sattığını, davacının bu nedenle davalıya karşı 2010 yılında alacak davası açtığını, davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, dava neticesinde davacı lehine alacağa ilişkin verilen kararın tüm faizleri ile işbu dava tarihi itibari ile yaklaşık 100.000,00 TL civarında bir bedele tekabül ettiğini, oysa taşınmazın işbu dava tarihi itibari ile değerinin yaklaşık 1 ila 1,5 milyon arasında olduğunu, davacının bu dava süresince büyük bir zarara uğradığını, davalının kötü niyetle ve davacıya zarar verme kastı ile hareket ettiğini belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla davacının uğramış olduğu munzam zarardan şimdilik 50.000,00 TL`nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacının aynı maddî vakıaları ileri sürerek, aynı delillere, aynı hukuki sebebe dayanarak daha önce dava açtığını, derdestlik nedeni ile dinlenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkemenin 2017/156 Esas 2017/1089 Karar sayılı dosyasında dava konusu taşınmaz hakkında davacı vekilinin satış tarihi itibariyle evin değerinin 200.000 TL olduğunu, davalının muvazaalı satış yaparak evi 50.000 TL ye sattığını beyan ettiği ve protokolden kaynaklı alacağın tahsili davası açtığı, dosyada keşif yapılmak suretiyle belirlenen taşınmazın satış tarihi itibariyle değerinin emsal değerin çok altında olduğu gerekçesiyle davacı tarafın itirazları doğrultusunda yeniden değerleme yapıldığı, davanın ıslahla birlikte kısmen kabulü ile; 58.423,30 TL alacağın 40.000 TL sinin dava tarihi 07.07.2010 tarihinden itibaren; bakiye 18.423,30 tl nin ise ıslah tarihi 19.12.2012 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar verildiği, kararın 01.03.2019 tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin iş bu dava dilekçesinde ise iş bu dava tarihi itibariyle evin değerinin 1 milyon ila 1,5 milyon TL arasında olduğunu, müvekkilinin aşkın zararı istediğini beyan ettiği, her ne kadar davacı tarafça munzam zarar istendiği beyan edilmiş ise de davanın hukuki nitelendirilmesinin hakime ait olduğu, dava dilekçesi incelendiğinde davacı tarafın Mahkemenin 2017/156 Esas sayılı dosyaya konu olan taşınmaz hakkında iş bu dava tarihinde evin değerinin yükseldiğinden bahisle aslında protokolden kaynaklı alacak davası açtığı kanaatine varıldığı, sonuç itibariyle iş bu dava protokolden kaynaklı alacak davası olup davacı vekilinin alacak talebinde bulunduğu taşınmaz hakkında Mahkemece yukarıda açıklandığı üzere karar verildiği ve kararın kesinleştiği, 2017/156 Esas 2017/1089 Karar sayılı 01.03.2019 kesinleşme tarihli söz konusu kararın, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği, kesin hüküm bulunmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının i bendi uyarınca dava şartı olduğu, dava şartlarının mahkemece yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili, dava dilekçesini tekrar ederek dava edilen hususun munzam zararın giderilmesi olduğunu, taleplerinin boşanma protokolünde kararlaştırılan alacağın taraflarına ödenmesinden ziyade, davalının kötü niyetli olarak taşınmazı tapuda 3. bir kişiye devretmesi suretiyle protokole aykırı davranması neticesinde müvekkilinin uğramış olduğu dava süresince alacağa işlemiş olan yasal faizi kat be kat aşar mahiyetteki munzam zararının giderilmesi olduğunu, söz konusu durum ile ilgili olarak kesin hüküm bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafça her ne kadar taleplerinin munzam zarar olduğu ileri sürülmüş ise de neticeten boşanma protokolündeki gayrımenkulun satış tarihi ile eldeki dava tarihi arasındaki değerinin artması sebebiyle daha önce lehine Aile Mahkemesi'nce ıslah da dikkate alınarak belirlenen miktarın bu değer artışını karşılamadığının iddia edildiği, önceki davada belirlenen miktarın ödenmemesi sebebiyle uğradığı zarara ilişkin bir talebin bulunmadığı, iddia edilen zararın ileri sürülüş biçimine göre mahkemece davanın porotokolden kaynaklı zararın giderilmesi niteliğinde kabul edilerek yeterli ve dosya içeriğine uygun gerekçe ile belirtilen şekilde "davanın kesin hüküm dava şartı yokluğundan usulden reddine" ilişkin hüküm tesis edilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, aksinin kabulü halinde; belirtilen vakıa ile her bir dava açıldığında gayrımenkul bedelleri değişkenlik gösterdiğinden o dava süreci ile ilgili sonrasında bir başka davaya sebebiyet verilebileceği, eldeki davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içerisinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında hata yapılmadığı, yeterli, denetime açık, hükme elverişli, dosya içeriğine uygun gerekçe ile belirtilen şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, dava dilekçesini tekrar ederek dava edilen hususun munzam zararın giderilmesi olduğunu, taleplerinin boşanma protokolünde kararlaştırılan alacağın taraflarına ödenmesinden ziyade, davalının kötü niyetli olarak taşınmazı tapuda 3. bir kişiye devretmesi suretiyle protokole aykırı davranması neticesinde müvekkilinin uğramış olduğu dava süresince alacağa işlemiş olan yasal faizi kat be kat aşar mahiyetteki munzam zararının giderilmesi olduğunu, söz konusu durum ile ilgili olarak kesin hüküm bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

. Uyuşmazlık, daha önce davacı tarafından açılan ve kabul edilen davanın bu davada kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun`un 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının i bendi, 115 inci maddesi 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.