Logo

2. Hukuk Dairesi2023/2299 E. 2023/6057 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, istinaf mahkemesinin, davalının yasal sürede cevap dilekçesi vermemiş olmasına rağmen, davalı tanıklarının dinlenerek hüküm kurmasının doğru olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, davacının yasal süre içerisinde cevap vermeyen davalının tanıklarını dinlememesi gerektiği yönünde bir itirazı olmamasına rağmen, re'sen bu hususa değinerek davalı tanıklarına dayanarak hüküm kurmasının 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesine aykırı olması ve kamu düzenini ihlal eder nitelikte de olmaması gözetilerek bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1385 E., 2022/2667 K.

...

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 5. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/32 E., 2020/650 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlere karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; evliliğin ilk yıllarında Kemerde bulunan ortak konutta ikamet ettiklerini, taşınmazın evlilik birliği içinde satın alındığını, ve üzerinde aile konutu şehrinin bulunduğunu, kadının emekli olduğunu ayrıca ek iş olarak turizm sektöründe çalıştığını, evliliğin ilk yıllarında tarafların uyumlu bir evliliklerinin olduğunu, ancak 2010-2014 yılları arasında süreçte kadının çocuk sahibi olmak istemesi erkeğin ise çocuk istememesi nedeniyle erkeğin müvekkille birliktelikten kaçındığını, ayrı yatakta yatması ve aşırı kıskançlık yaptığını, müvekkilin komşulara gitmesine dahi izin vermediğini, müvekkile karşı saygısız davranışlar sergilediğini, 2014 yılında erkeğin müvekkile çocuk sahibi olmak istemediğini ve artık birlikte yaşamak istemediğini söylediğini, ayrıca rahmetli annesinin kendisi öldükten sonra evlenmesi ve kendi köyüne bir ev yapmasını vasiyet ettiğini, evlenerek annesinin vasiyetini yerine getirdiğini, şimdide köyde ev yapacağını bu bahane ile Kastamonu'ya gittiği ve evi terk ettiğini, kadının Kastamonu'ya gelmesini istemediğini, kadının ise erkeğin istenmemesine rağmen gittiği ancak her seferinde erkeğin kadına soğuk davrandığı, defalarca hayal kırıklığına uğrayan ve erkek tarafından istenmeyen kadının Antalya'ya dönmek durumunda kaldığı, kadının ayrılık tarihinden beri genel olarak ailesinin yanında kaldığını 2014 yılından beri ayrı yaşadıklarını, erkeğin kusurlu olduğunu bu nedenle tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, müvekkil için aylık 1.000,00TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 20.000,00TL maddî 20.000,00TL manevî tazminata, ayrıca müvekkile düğünde takılan 4 adet altın bilezik ve ziynet eşyasının iadesine, mümkün olmaması durumunda bedelinin müvekkile iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde iddia ettiği hususların doğru olmadığını, tarafların son zamanlarda gayet normal bir evliliğinin olduğunu, müvekkilin çocuk sahibi olmak istemediğine ilişkin iddianın doğru olmadığını müvekkilin köyde annesinin vasiyeti üzerine ev yapmak için ortak konutu terk ettiği iddiasının doğru olmadığını, köyde ev yapma ve yerleşme fikrinin her iki tarafında ortak isteği olduğunu, nitekim müvekkilin önden gelerek hızlıca bir prefabrik konut inşaa ettiğini, sonra da kadının köye geldiğini, yaklaşık olarak iki ay kadar burada birlikte yaşadıklarını, sonrasında kadının müvekkili terk ettiğini, buna rağmen kadının yanına gelir umuduyla müvekkilin her ay düzenli olarak para gönderdiğini, kadının ara ara köye gelip kaldığını, en son geldiğinde karı-koca ilişkisi içinde kaldıklarını, terk eden kadının evlilik birliğinin sonlanmasında kusurlu olduğunu bu nedenlerle tarafların boşanmalarına, davacının nafaka ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin eşi ile gereği gibi ilgilenmediği, çocuk istemediği, yatağını ayırdığı ve uzun süre ortak konutun dışındaki bir evde ikamet ettiği, kadının ise, eşinin yanında uzun süre kalmadığı, sürekli annesinin evine gittiği, tarafların evlilik birliğinin görevlerini yerine getirmemesi sebebi ile eşit kusurlu olduğu kanaatine varıldığından tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, kadın için aylık 400,00 TL tedbir nafakasına, aylık 600,00 TL yoksulluk nafakasına, tarafların evlilik birliğinin sonlanmasında eşit kusurlu olduğu kanaatine varıldığından maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, kadının ziynet alacağı davasının tefrik edilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesinde belirtilen iddiaların tanık beyanları ile ispatlanmasına rağmen erkeğe kusur olarak yüklenmemesinin ve hatalı kusur belirlemesi nedeniyle tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu, hükmedilen yoksulluk nafakasının da yetersiz olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi, yoksulluk nafaka miktarı ve reddedilen tazminat talepleri yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; kadının ortak konut olarak tasarlanan evi terk ettiğini, tanık beyanları ile kadının tam kusurlu olduğunun ispatlandığını, konutu terk ettikten sonra tarafların eski konutuna dönmediğini, ailesinin yanına döndüğünü, bu husus davalı müvekkilin davacıya PTT kanalı ile gönderdiği ödemelerden anlaşılabileceğini, kadın tanıklarının beyanları incelendiğinde görgüye dayalı bir bilgilerinin olmadığı,ortak yaşamak için yaptırılan konutu terk edip anne evine yerleşen, eski konuttaki tüm eşyaları da alıp götüren kadının asli kusurlu olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi, kadın için hükmedilen nafaka ve tazminatlar, reddedilen tazminat talepleri ile vekâlet ücreti ve yargılama giderleri yönlerinden istinaf başvurusunda bulnmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı erkeğe boşanma dava dilekçesinin 19.02.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı erkeğin vekili vasıtasıyla UYAP sistemi üzerinden süresinden sonra 06.03.2019 tarihinde cevap dilekçesi sunduğu, bu durumda, davalı erkeğin cevap dilekçesinde belirttiği vakıalara ve bu vakıaların ispatına yönelik delillere usulünce dayandığının kabul edilemeyeceği, bu nedenle Mahkemece, davalının süresi dışında sunduğu cevap dilekçesinde bildirdiği tanıklar ve delillere dayanılarak davacı kadına kusur izafe edilmeyeceği, öte yandan, toplanan delilerden; davalı erkeğin evlilik birliğini sürdürmek istemediği ve kadınla birlikte yaşamaktan kaçındığı anlaşılmış olup Mahkemece erkeğe yüklenen sair kusurlu eylemlere ilişkin tanık sözlerinin bir kısmının 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan duyuma dayalı beyanlar olması, bir kısmının da, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahları içermesi nedeniyle erkeğe kusur olarak izafe edilemeyeceği, gerçekleşen bu durum karşısında; evlilik birliğini sürdürmek istemeyip, kadınla birlikte yaşamaktan kaçınan erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tamamen kusurlu olduğu, hatalı kusur tespitine bağlı olarak kadının maddî tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin manevî tazminatı gerektirmediği, boşanmaya neden olan olaylardaki kusur durumu da gözetilerek kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin doğru olduğu ancak miktarının az olduğu gerekçesiyle kadının istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, yoksulluk nafakasının miktarı ve reddedilen maddî tazminat talebi yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle gerekçeli kararın kusur ve manevî tazminat gerekçesinin düzeltilmesine, mevcut ve beklenen menfaatleri boşanma yüzünden haleldar olan kadın lehine, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya sebebiyet veren olaylardaki kusur durumları ile fiillerin ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kararın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 20.000,00 TL maddî tazminata, aylık 800,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine, erkeğin tüm, kadının sair istinaf taleplerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesini tekrarla; reddedilen manevî tazminat talebi ve yoksulluk nafakasının miktarı yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı erkek vekili süresinde katılma yoluyla temyiz dilekçesinde; cevap dilekçesinin süresinde verilmediğine ilişkin davacı yanca hiçbir itiraz dosya münderecatında bulunmadığı, dolayısıyla istinaf mahkemesinin davacının bu hususta herhangi bir itirazı olmamasına rağmen re'sen dilekçelerin süresinde olmadığını incelemesinin hukuka aykırı olduğunu, tanık beyanları ile davacının asıl kusurlu olduğunun ispatlanmasına rağmen tüm kusuru müvekkile yüklemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf başvuru dilekçesini tekrarla kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönlerinden kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesince istinaf sebepleri ile sınırlı inceleme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise kadın tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına hükmedilen nafakalar ve tazminatlar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 355 inci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3.Değerlendirme

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “incelemenin kapsamı” başlıklı 355 inci maddesinde “inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” hükmü mevcuttur. Bu hükme göre, Bölge Adliye Mahkemesi, tarafın gösterdiği istinaf sebeplerine hasren inceleme yapar. Bu kuralın tek istisnası, kamu düzenidir. Somut davada, davacı kadın istinaf dilekçesinde dava dilekçesinde belirtilen iddiaların tanık beyanları ile ispatlanmasına rağmen erkeğe kusur olarak yüklenmemesinin ve hatalı kusur belirlemesi nedeniyle tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu, hükmedilen yoksulluk nafakasının da yetersiz olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi, yoksulluk nafaka miktarı ve reddedilen tazminat talepleri yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuş, erkeğin yasal süre içerisinde cevap dilekçesi vermediğine ilişkin olarak hiçbir beyan ve itirazda bulunmamış, davalı tanıklarının aslında dinlenmemesi gerektiğini itirazen bildirmemiştir. Mahkemenin, yasal sürede cevap vermeyen davalı erkeğin tanıklarını dinleyerek hüküm vermesi, kamu düzenini ihlal eder nitelikte de değildir. Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesinin istinafta öne sürülmemesine rağmen re'sen bu hususa değinerek yazılı olduğu şekilde karar vermesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı kadın vekilinin tüm, davalı erkek vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan harcın istek halinde yatıranlara geri verilmesine,

Dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine

07.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

...