"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2916 E., 2023/10 K.
DAVA TARİHİ : 06.09.2018
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Afyonkarahisar 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/768 E., 2022/498 K.
Taraflar arasındaki ipoteğin fekki ve aile konutu şerhi konulması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince aile konutu şerhi davası yönünden karar verilmesine yer olmadığına, ipoteğin fekki davasının ise reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vasi vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle ipoteğin fekki davası yönünden de karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vasi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ...'nın Afyonkarahisar 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/2 Esas 2018/487 Karar sayılı dosyası ile kısıtlanarak müvekkilinin ...'ya vasi olarak tayin edildiğini, davacı ... ile eşinin aile konutu olarak kullandıkları ve davacının eşi adına kayıtlı bulunan Afyonkarahisar İli Merkez Deper Mahallesi 3413 Parselde bulunan zemin kat 1 nolu mesken taşınmazın üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, ipotek tesisi konusunda davacıdan muvafakat alınıp alınmadığının bilinmediğini, zira böyle bir onay verildiyse dahi ...'nın kısıtlanması nedeni ile bu onayın geçerli olmayacağını belirterek davalı banka lehine konulan ipoteğin kaldırılmasını ve taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasını talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı İbrahim Şahinkaya isimli şahıs ile müvekkil banka arasında genel kredili ve teminat sözleşmesi yapıldığını, 13.03.2013 tarihli ve 500.000,00 TL limitli kredi sözleşmesini davacının eşi ...'nın müteselsil kefil olarak imzaladığını ve takbiste kendi adına kayıtlı olan taşınmazını teminat gösterdiğini, davacının eşi Nuriye'nin söz konusu kredi sözleşmesi kapsamında müteselsil kefil olmasına TBK 584 maddesi gereğince peşinin muvafakat ettiğini ve bu hususta 13.03.2013 tarihli muvafakatnameyi imzalayarak bankaya verdiğini, taşınmazın üzerinde ipotek işlemleri sırasında aile konutu şerhi olmadığını, ipoteğin tesis edildiği tarihte davacı adına herhangi bir vesayet kaydı bulunmadığı gibi o tarihte davacının akıl zayıfı olduğunu gösterir bir delil de sunulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı ... davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.İlk Derece Mahkemesinin ilk verdiği kararı ile; "Davacı ... vasisi ... vekili tarafından davalı Yapı Kredi Bankası A.Ş. aleyhine mahkememize açılan aile konutu şerhi konulması dava dosyasında mahkememizin 14.11.2019 tarihli celsesine davacının gelmediği, davacı vekilinin mazeret dilekçesi verdiği, mükerrer celselere davacı vekilinin mazeret dilekçesi vererek katılmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin mazeretinin reddine karar verildiği, ipotek bedeli olan ve davaya konu edilen taşınmaz için 420.000,00 TL üzerinden hesaplanacak nispi harcı süresi içerisinde yatırmaması nedeni ile dosyanın işlemden kaldırıldığı, 13.02.2020 tarihinde UYAP sisteminden yenileme dilekçesi gönderdiği, ancak yenileme harcı yatırmadığı anlaşılmakla; dosyanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş" davacı vekili yasal süresi içerisinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; adli yardım talebinin usule ve yasaya aykırı biçimde reddedildiğini, ret kararına yapılan itirazın da aynı şekilde usul ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini, ipotek bedeli üzerinden yatırılması gereken nispi harcın yatırılmaması nedeni ile dosyanın işlemden kaldırılmasına dair verilen kararın taraflarına tebliğ edilmediğini, zira dava konusu taşınmaz için aile konutu şerhi konulmasının da talep edildiğini, bu durumda tarafların duruşmaya gelmese bile hakimin davayı takipsiz bırakmaması gerektiğini, çünkü bu talebin kamu düzeni ile ilgili olduğunu, gerekçeli karar ile kısa karar arasında da uyumsuzluk olduğunu belirterek kararın kaldırılması gerektiğinden bahisle İlk Derece Mahkemesi kararını istinaf ettiği, Bölge Adliye Mahkemesince "adli yardım talebinin reddine dair karara yönelik vaki itirazın reddi kararından sonra davacıya harç eksikliği hususunda muhtıra çıkarılması gerekirken bu hususa riayet edilmediği gerekçesiyle davacının istinafının kabulü ile kararın kaldırılmasına ve dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
2.İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
a.Aile Konutu Şerhi talebi açısından: davacı ... ve davalı ...'nin evliliği, Ali'nin yargılama devam ederken 02.04.2022 tarihinde ölümü ile sona erdiği, evlilik ölüm ile sona erdiğine göre dava konusu taşınmaz aile konutu olma niteliğini kaybettiği, diğer bir ifadeyle evliliğin sonlanmasıyla aile konutu ile kira sözleşmesini feshetme, devretme ve üzerindeki hakları sınırlandırmaya ilişkin kısıtlamanın kendiliğinden ortadan kalkacağı, bu nedenle dava konusu taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasına yönelik talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
b.İpoteğin Fekki talebi açısından: Yapı Kredi Bankasına bankasının dosyayı gönderdiği, 13.03.2013 tarihli sözleşmenin incelenmesinde sözleşmenin taraflarının dava dışı ve davacının oğlu olan İbrahim Şahinkaya ve ilgili banka olduğu, sözleşmede İbrahim'in annesi olan davalı ...'nin kefil olarak yer aldığı, 13.03.2013 tarihli sözleşmede ayrıca davacı ...'nin eşi olan Nuriye'ye işlemler için muvafakat ettiği, ipoteğin tapu siciline bu şartlarda tesis edildiği, müteveffa davacı tarafından kredi sözleşmesinin akdedilmesi ve akabinde eşi Nuriye üzerine kayıtlı olan konut üzerine ipotek tesis edilmesine muvafakat gösterdiğinin 13.03.2013 tarihli muvafakatname ile anlaşıldığı, her ne kadar davacı ... vasisi, Ali'nin kısıtlandığını beyan etse de muvafakat ve sözleşme tarihinde müteveffa Ali'nin kısıtlı olmadığının Mahkemece sabit bulunduğu, kredinin geri ödenmemesi üzerine ipotek konan konut için icra satış işlemleri yapılması nedeniyle dava konusu iddialarla bu davanın açıldığı, Balıkesir 3. İcra Müdürlüğü'ne ait dosyanın incelenmesinde dava konusu taşınmazın kıymetine yönelik işlemler yapılıp gerekli tebligatlar yapıldıktan sonra (bazı tebligatlar vefat eden davacının eşi ve oğlu İbrahime yapılmış olup bu işlemlerden gelinen aşama itibariyle Ali'nin haberdar olmaması mahkeme kanaatine göre hayatın olağan akışına aykırıdır, hatta 6 örnek icra emri bizzat Ali tarafından eşi adına 20.09.2017 tarihinde tebliğ alınmıştır) taşınmaz için satış tarihi tayin edilmesinden sonra 07.09.2018 tarihinde bu davanın açıldığı, tüm icra takibi süreçlerinde sessiz kalarak dava konusu iddialarla dava açmayan davacı tarafın satış gününden kısa bir süre sonrasında bu davayı açmasının, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirildiği, her ne kadar benzer bir davada Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na ait 2017/1609 numaralı kararla davanın kabul edildiği görülse de açıklanan süreçte davacı vefat eden Ali'nin 13.03.2013 tarihli muvafakat beyanı, icra sürecinden haberdar olsa da herhangi bir dava/ itiraz süreci başlatmaması, muvafakat beyanı tarihinde tam ehliyetli olması göz önüne alındığında bahsi geçen Hukuk Genel Kurulunun verdiği karar, açıklanan süreç nedeniyle işbu dava açısından emsal teşkil etmeyeceği, ayrıca davalı olarak dosyada yer alan Yapı Kredi A.Ş'nin dosyada taraf sıfatı olmadığı gerekçesiyle ipoteğin fekki talebi yönünden davanın reddine, davalı Yapı Kredi Bankası A.Ş yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan (mirasçılarından) alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalı Yapı Kredi Bankası A.Ş. tarafından yapılan toplam 45,50 TL yargılama giderinin davacıdan (mirasçılarından) alınarak bu davalıya verilmesine, davacı tarafça yatırılan 7.173,00 TL tamamlama harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, davalı Yapı Kredi Bankası AŞ'nin kendisini vekille temsil ettirdiği görülmekle yürürlükteki AAÜT uyarınca 5.100, 00 TL vekâlet ücretinin davacıdan (mirasçılarından) alınarak bu davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vasisi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Vasi vekili istinaf dilekçesinde; davanın devamında hukuki yararlarının bulunduğunu, ipotek işlemi sırasında davacı müteveffa ...'nın kısıtlanması nedeni ile bu onayın geçerli olamayacağını, ipotek tesisi kurulma sırasındaki temel ilişki sakat olduğundan mirasçılar için de sakat olmaya devam ettiğini, davalı bankanın taşınmazın aile konutu olduğunu bilebilecek durumda olduğunu, her ne kadar Mahkeme davanın satış gününden kısa süre sonra davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğini bildirse de dava satıştan önce açılmıştır ki zaten icra takibi ile dava açılış tarihi de aynı yılda gerçekleştiğini, vasi durumu öğrenir öğrenmez iş bu dava açtığını, davacınım uzun süre sessiz kalması gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirterek ipoteğin fekki davası yönünden istinaf buşvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır (TMK m. 194). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla evlilik birliği süresince ileri sürebilir. Evlilik, davacı eşin ölümü, boşanma yahut iptal kararıyla sona ermiş ise, Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinin "Aile konutuna" sağladığı koruma da sona erer. Davacı eş 02.04.2022 tarihinde ölmüştür. Aile konutuyla ilgili tasarruf işlemine rızası gereken eş öldüğüne göre dava konusuz kalmıştır. Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinin rızası gereken eşe sağladığı hak, şahsa bağlı olup, bu eşin ölümü halinde mirasçılarına intikali mümkün değildir. Böyle bir durumda, aile konutuyla ilgili işleme rızası gereken eşin ölümüyle davanın esası konusuz kalır ve işlem yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır. (Yargıtay 2.HD'nin 04.04.2019 tarih 2018/4546 esas 2019/4070 karar sayılı ilamı) Somut olayda; davacı ...'nin 02/04/2022 tarihinde vefat ettiği hususu gözetilerek davanın esası hakkında “Karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmesi gerekirken davanın reddine ilişkin hüküm kurulması isabetsiz bulunarak" davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 2. bendinin kaldırılarak, bu bent yerine yeniden hüküm tesisine, buna göre; hüküm fıkrasının 2. Bendi yerine geçmek üzere: davacının konusuz kalan ipoteğin fekki talebi hususunda karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vasi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vasi vekili; istinaf başvuru dilekçesini tekrarla ipoteğin fekki ve davanın devamında hukuki yararlar bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, rızası gereken eşin ölümü nedeniyle konusuz kalan ipoteğin kaldırılması davasında 4721 sayılı Kanun'un 194. maddesinin rızası gereken eşe sağladığı hakkın eşin ölümü halinde mirasçılarına intikalinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı, 194 üncü, 331 inci maddesinin birinci fıkrası, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 6 ncı ve 194 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vasi vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.