"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1834 E., 2022/1877 K.
DAVA TARİHİ : 27.05.2016- 02.03.2017
KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorlu 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/261 E., 2021/434 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer'ilerine karar verilmiştir. Kararın davalı davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer'ilerine, karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kadının istinaf başvurusunun esastan reddine, erkeğin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin evden çıkarken müvekkilinin üzerine kapıyı kilitlediğini, müvekkiline 2012 yılında kanser teşhisinin konulduğunu, erkeğin müvekkiline hastalığı konusunda hiç destek olmadığını aksine kötü davrandığını, müvekkilinin kanser hastası olduğu dönem erkeğin müvekkili ile zorla ilişkiye girdiğini ve müvekkilinin özel hayatını kahvede anlattığını, müvekkilinin 2013 yılında bacağının kırıldığı erkeğin müvekkilini hastaneye götürmediğini, erkeğin müvekkiline cinsel şiddet uyguladığını, fiziksel şiddet uyguladığını, evden kovduğunu iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı davacı erkek cevap dilekçesinde özetle; davacının evlenmeden önce kendisini cep telefonundan aradığını ve evlenmek için Türkiye'den birini aradığını söylediğini, davacının Türkiyeden sınır dışı edildiğini Türkiye'ye girişinin yasak olduğunu, davacının teyzesi olan ... hanımın kendisiyle konuşarak davacı ile ancak Bulgaristanda evlenebileceklerini söylediğini, davacının teyzesiyle birlikte Bulgaristan'a giderek orada davacı ile resmi nikah yaptıklarını ve 4.000,00 TL masraf yaptığını, davacının konsolosluktan belgeleri alıp Türkiye'ye geleceğini söylemesine rağmen 3 ay gelmediğini, davacının Bulgaristandan Türkiyeye gelebilmesi için davacıya 1.000,00 TL yolladığını, daha sonra davacının teyzesine konsolosluğa yatırmak üzere 5.000,00 TL para verdiğini, davacının nikahtan 3 ay sonra davalının evine geldiğini, davacının eve gelmesinden 1,5 ay sonra kanser tanısı konulduğunu, davacıyı ameliyat ettirmek için bankadan 5.000,00 TL para çekip hastaneye ödediğini, davacının ameliyat olduktan sonra 6 ay kadar evine gelmediğini, davacının 2012 yılının Kasım ayının sonunda tekrardan eve geldiğini, davacı ile aileye yönelik birşey yapamadığını, davacının iddia ettiği gibi ilişki yaşamadıklarını, davacının ağaçtan inerken bacağını kırdığını, davacının tedavisini yaptırdığını, davacının 07.02.2016 tarihinde doktora gidiyorum diyerek evi terk ettiğini ve o günden bugüne geri dönmediğini, davacının Türk vatandaşı olmak için kendisiyle evlendiğini, davacının tüm hastane masrafarı için bankadan kredi çektiğini ve emekli maaşından kesildiğini, davacının kendisinden almış olduğu paralar ve kendisine yaptırmış olduğu masraflarla birlikte 40.000,00 TL harcamasının olduğunu, davacının kendisini çok üzdüğünü, lehine 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili ile evlendikleri zaman Bulgaristan vatandası olduğunu, davalının daha önce Türkiyeden sınır dışı edildiğini bu nedenle davalının müvekkili ile Bulgaristanda evlenebileceğini söylemesi üzerine davalının müvekkilini Bulgaristana çağırdığını, davalının hastalığını bahane ederek çoğunlukla kız kardeşinin yanında kaldığını, davalının 07.02.2016 tarihinde doktora gidiyorum diyerek evini terk ettiğini, davalının asıl amacının gerçek bir evlilik yapmak olmadığını, aksine davalının Türk vatandaşlığını kazanmak olduğunu, müvekkilinin davacının ameliyat masrafları, yabancı şubeye ilişkin ödemeleri, noter masrafları, aldığı ziynet eşyaları için sahip olduğu iki adet gayrimenkulu satmak ve bankadan kredi çekmek zorunda kaldığını, müvekkilinin bu nedenlerle yaklaşık 40.000,00 TL den fazla harcama yaptığını iddia ederek, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 40.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 06.03.2018 tarihli ve 2016/338 Esas, 2018/150 Karar sayılı ilamı ile; kadının evlenmeden önce Bulgaristan'da yaşadığı, evlendikten sonra Türkiye'ye geldiği ve erkek ile birlikte yaşamaya başladıkları, bu esnada kadının kanser hastalığına yakalandığı, tedavisi için Çorlu'da bulunan ablasına ve onunla birlikte İstanbul'a hastaneye gidip geldiği, hastaneye giderken erkeğin yanında olmadığı, ameliyat olduktan sonra da eşinin yanında olmadığı, kadının ameliyattan sonra Çorlu'da ablasının evinde kaldığı ve erkeğin arayıp sormadığı, eşinin ihtiyaçlarıyla ilgilenmediği, erkeğin, kadını cinsel ilişkiye zorladığı ve cinsel gücü arttırıcı ilaçlar kullandığı, evdeki ilaçlara tanıkların bizzat şahit olduğu, kadının hastalığı nedeniyle erkeğin, evlendiğine pişman olduğu ve eşine bakamayacağını alıp götürmelerini tanıklara söylediği, kadının hastalığı nedeniyle sık sık Çorlu'ya gittiği ve burada uzun süreler kaldığı, kadının kanser olduktan sonra evden ayrı kaldığı, ameliyat olduktan sonra döndüğü, 1 sene daha birlikte yaşadıkları bu dönemde erkeğin psikolojik ve cinsel şiddetine maruz kaldığı, evlilik birliğinin bu şekilde temelinden sarsıldığı, tüm bu sebeplerle erkeğin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ağır kusurlu olduğu, kadının ise eşini yanında istememek, evden ayrılıp uzun süreler ablasında kalmak, İstanbul'a hastaneye yalnız gideceğini söylemek suretiyle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında hafif kusurlu bulunduğu gerekçesi ile asıl davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadının maddî tazminat talebinin reddine, kadın yararına 10.000,00 TL manevî tazminata, kadın yararına aylık 400,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı davacı erkek vekili hükmün tamamı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Bölge Adliye Mahkemesinin 17.12.2020 tarih ve 2018/2247 Esas, 2020/1463 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararında birleşen dava bulunmasına rağmen karar başlığında birleşen dava taraf sıfatlarının yazılı olmadığı, kısa karar ve gerekçede asıl davanın kabulü birleşen davanın reddine denildiği halde, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında birleşen davanın reddine ilişkin hüküm bulunmadığı, bu haliyle kısa karar ve gerekçe ile gerekçeli kararın hüküm fıkrasında çelişki bulunduğu, bu halde 6100 sayılı yasaya uygun gerekçeyi içeren bir hükmün varlığından söz edilemeyeceği gerekçesi ile sair istinaf talepleri incelenmeksizin kararın kaldırılarak dosyanın usulüne uygun hüküm tesisi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C.İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının evlendikten sonra Türkiye'ye taşındığı ve davalı davacı erkek ile yaşamaya başladıkları, kısa bir süre sonra kadına kanser teşhisi konulduğu ve tedavisine başlandığı, erkeğin, kadına hastalığı süresinde destek olmadığı, tedavisi ile ilgilenmediği, "ölsen de kurtulsam" dediği ,tanık Gülşen'e kadına götürmesini, hasta olduğu için ona bakamayacağını söylediği, daha sonra tarafların tekrar bir arada yaşadıkları, kadının hasta olmasına rağmen erkeğin kadını cinsel ilişkiye zorladığı, cinsel gücü arttırıcı ilaçlar kullandığı, ilacın kutusunu tanık ... tarafından görüldüğü, erkeğin, kadını kendisi ile cinsel ilişkiye girmemesi nedeniyle evden kovduğu, her ne kadar erkek tanıkları Belgüzar ve Birsen'in kadının Türk vatandaşlığı kazanmak için erkek ile evlendiğini beyan etmişler ise de bu beyanlarının bilgi ve görgüye dayalı olmayıp yoruma dayalı olduğu, tarafların evliliklerinin uzun bir süre devam ettiği, kadının ameliyat olduktan sonra müşterek konuta döndüğü ancak erkeğin psikolojik ve cinsel şiddetine maruz kaldığı ve erkek tarafından evden kovulduğu, kadının hileli evlilik yaparak erkeği aldattığı iddiasının kanıtlanamadığı, erkeğin, kadına tedavi süresince destek olmaması, cinsel ve psikolojık şiddet uygulaması ve evden kovması nedeniyle ağır kusurlu olduğu, bununla birlikte kadının da sık sık müşterek haneden gittiği, ameliyatı döneminde müşterek hanede kalmayıp ablalarının yanında kalmasının doğal olduğu ancak kadının İstanbul'a kız arkadaşlarının yanına da kalmaya gittiği, erkeği yanına almadığı, kadının gittiği dönemlerde 2-3 ay kaldığı, bazen de bir ay 1 ay 15 gün müşterek haneye dönmediği, bu sürelerin tedavi olmak için gerekli olan sürelerin çok üstünde olduğu, kadının da sık sık müşterek haneden gitmesi nedeniyle hafif kusurlu olduğu, neticeten erkeğin kadın hastalandığında destek olmamak, kadına cinsel şiddet uygulamak, kadının ihtiyaçlarıyla ilgilenmemek suretiyle evlilik birliğinin sarsılmasına ağır kusuru ile sebep olduğu, kadının ise müşterek haneden sık sık gitmek suretiyle evlilik birliğinin sarsılmasına hafif kusuru ile sebep olduğu, kadın yararına 16.12.2016 tarihinde kurulan aylık 350,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşince kadar devamına karar verildiği, aldırılan sosyo ekonomik durum araştırmasında kadının çalışmadığı, üzerine kayıtlı taşınmaz bulunmadığı, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, gelir ve gider miktarları, paranın satın alma gücü, günün ekonomik koşulları ile hakkaniyet ilkesi nazara alınarak, kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedildiği, kadının boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelendiği, en azından erkeğin maddî desteğini yitireceği, bu durumda talep miktarı da dikkate alınarak kadının boşanmanın feri niteliğinde olan maddî tazminata ilişkin talebinin kısmen kabulüne karar verildiği, erkeğin eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, talep miktarı da dikkate alınarak kadının manevî tazminata ilişkin talebinin kısmen kabulü ile; tarafların sosyal ekonomik durumları, manevî tazminata esas olan fiilin ağırlığı ve hakkaniyet kuralları gereğince manevî tazminata hükmedildiği, erkek ağır kusurlu bulunduğundan şartları oluşmayan manevî tazminat talebinin reddine karar verildiği, erkeğin dilekçeler aşamasında ve yargılama sırasındaki beyanlarından 40.000,0 TL'lik maddî tazminat talebini, evlenme akdi için yaptığı masraflara, yol masrafı, noter masrafı, yabancı şube işlemleri ve kadının ameliyat parası için çektiği kredilere dayandırdığı, tüm bu masraf kalemleri için talep etmiş olduğu maddî tazminat talebinin boşanmanın feri niteliğinde olmadığı, bu nedenle erkeğin maddî tazminat talebinin tefrik edilerek talep halinde ayrı bir esas üzerinden yargılamanın yapılmasına karar verildiği gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir ve 400,00 TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına 10.000,00 TL maddî ve 10.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin manevî tazminat talebinin reddine, erkeğin maddî tazminat talebinin tefrikine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatların miktarı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Davalı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen nafaka ve tazminatlar, reddedilen manevî tazminat talebi ile maddî tazminat talebi hususunda verilen tefrik kararı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya kapsamı itibari ile; boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, hastalığında kadına destek olmayan, tedavisi ile ilgilenmeyen, "Ölsen de kurtulsam." diyen, hasta olduğu için ona bakamayacağını söyleyerek kardeşine evden götürmesini söyleyen, cinsel gücü arttırıcı ilaçlar kullanan, hasta olan kadını cinsel ilişkiye zorlayan, cinsel ilişkiye girmediği için evden kovan, cinsel ve psikolojik şiddet uygulayan erkeğin ağır, sık sık müşterek konuttan giden, ameliyat döneminde ablasının yanında kalması doğal olmakla birlikte İstanbul'a kız arkadaşlarının yanına da giden, erkeği yanına almayan, gittiği dönem 2-3 ay kalan, bazen 1 ay 15 gün müşterek konuta dönmeyen, tedavi için gerekli olan sürelerin çok üstünde müşterek konut dışında kalın, sık sık müşterek konuttan giden kadının az kusurlu olduğu, gerçekleşen kusur durumuna göre erkeğin davasının da kabulünün doğru olduğu, kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakası ile manevî tazminata hükmedilmesinin doğru olduğu gibi bunların miktarlarının da makul olduğu, ağır kusurlu erkeğin tazminat talebinin reddinin de doğru olmakla beraber daha önce İlk Derece Mahkemesinin 06.03.2018 tarihli kararı ile kadının maddî tazminat talebinin reddedildiği, bu karara karşı münhasıran erkek tarafından istinafa gelindiği için ilk karardaki maddî tazminatın reddi ile hüküm altına alınan manevî tazminatın miktarı ve yoksulluk nafakasının miktarı yönünden erkek için usuli kazanılmış hak oluştuğu halde kadın lehine maddî tazminata karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile kadın vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, erkek vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ilgili kısmının kaldırılmasına, kadının maddî tazminat talebinin reddine, kadın vekilinin sair istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve manevî tazminatın miktarı, maddî tazminat talebinin reddi yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen nafakalar ve manevî tazminat, reddedilen manevî tazminat talebi ile maddî tazminat talebi hususunda verilen tefrik kararı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin davasının kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı, kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminata, erkek yararına manevî tazminata hükmedilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı, kadın yararına hüküm altına alınan yoksulluk nafakası ile manevî tazminatın miktarı, erkeğin maddî tazminat talebi hususunda verilen tefrik kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Kanun'un 190 ıncı ve 194 üncü maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Adli yardımdan yararlanması sebebi ile başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının Gülman'a yükletilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden Bedri'ye yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.