Logo

2. Hukuk Dairesi2023/4172 E. 2023/6514 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Almanya'da verilmiş bir vesayet kararının Türkiye'de tanınması ve tenfizi talebine karşı yapılan istinaf üzerine, kararın tenfiz edilebilirliği ve davaya müdahil olma talebinin kabulünün yerindeliği.

Gerekçe ve Sonuç: Yabancı mahkeme kararının tanınması şartlarının oluştuğu, ancak vesayet kararının tenfizinin Türk hukuk sistemine uygun olmadığı, vesayet makamının Türk hukukuna göre karar vermesi gerektiği ve davaya müdahil olma talebinin kabulünün yerinde olduğu gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/435 E., 2023/503 K.

DAVACILAR : 1....

2.... vekili Avukat ...

KISITLI : ...

ASLİ MÜDAHİLLER : 1....

2.... vekili Avukat ...

DAVA TARİHİ : ...

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurulması

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/341 E., 2022/596 K.

Taraflar arasındaki vesayete ilişkin yabancı mahkeme kararının tanıma ve tenfizi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tanıma ve tenfize karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle müdahiller ... ve ...'in asli müdahil olarak davaya kabullerine, davacıların açtığı yabancı Mahkeme vesayet kararının tanınması davasının kabulüne, kararın tenfizi talebinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; Limburg Asliye Hukuk Mahkemesi ... Şubesi Vesayet Mahkemesi’nin 7 XVII 635/21 numaralı dosyası ile görülen yargılamada bilirkişi incelemesi yapılarak ve Kısıtlı ... hakkında Dr. Med. ... tarafından düzenlenen 12.01.2022 tarihli rapor ile demans teşhisi konulduğunu, mahkemece alınan işbu rapor neticesinde ...’in ilgili kararda belirtilen görevleri şahsen yerine getirebilecek durumda olmadığı tespit edildiği, müvekkiller (kızı) ... ve (eşi) ..., kısıtlıya vasi olarak atandıklarını, söz konusu karardaki, “Vasi atanmasının gerekliliği kısıtlının ifadesinin alınması sonrasında ve mahkeme nezdinde oluşmuş olan kanaate göre de yerindedir. Vasinin seçimi konusunda mahkeme kısıtlının tereddüt içermeyen önerisini dikkate almıştır.” ifadeleri ile mahkemece kısıtlı ... de dinlenerek eşinin ve kızının vasi olarak atanması konusundaki görüşü de dikkate alındığını, işbu kararın Noter onaylı ve ... şerhli aslı ve tercümesi dilekçe ekinde sunulduğunu, söz konusu karar 06.05.2022 tarihinde kesinleştiğini, müvekkilleri ilgili Mahkeme kararı uyarınca vasi atanan kişiler olduğunu, aynı zamanda 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (5718 sayılı Kanun) madde 52 nci maddesinin birinci fıkrası gereği söz konusu kararın tenfizini istemekte hukuki yararı bulunan kişiler olduğunu, Alman mahkemesi tarafından verilen vesayet (kısıtlılık) ilamının, Türk mahkemelerinde kesin hüküm veya kesin delil olarak dikkate alınabilmesi için tanınması, buna mukabil vesayetin yönetimine ilişkin kısmının icrasının ise tenfiz edilmesi gerektiği, ...’in vesayet altına alındığına (kısıtlandığına) dair Alman mahkeme kararının tanınması için aranan şartlar 5718 sayılı Kanun'un 58 inci maddesi hükmüne tabi olacak iken, vesayetin yönetimine ilişkin kısmı ise icrai nitelik arz etmesi sebebiyle tenfiz şartlarına yani 5718 sayılı Kanun'un 54 üncü maddesi hükmüne tabi olacağını, 10.02.2012 tarih ve 2010/1 Esas 2012/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre de, esasa uygulanan hukukun Türk Hukukundan farklı olması ya da Türk Hukukunun emredici kurallarına aykırı olması gibi nedenlerle yabancı mahkeme kararının tanınması veya tenfizi reddedilemeyeceğini belirterek, Almanya Limburg Asliye Hukuk Mahkemesi ... Şubesi Vesayet Mahkemesi’nin 7 XVII 635/21 numaralı kesinleşmiş kararının Türkiye’de de geçerli olabilmesi için aynen tanınmasını ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II.CEVAP

Müdahiller ... ve ...: Kısıtlının kendi babaları olduğunu, davaya müdahale talebinde bulunduklarını, davacıların kötü niyetle hareket ettiklerini, kendilerinin vasi olmalarının uygun olacağını iddia ederek bu yönde karar verilmesini istemiştirler.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacılar vekili tarafından tanıma ve tenfizi istenilen vesayet kararının, kararın tasdikli tercümesisinin, apostille şerhini de içeren aslı ile usulüne uygun olarak onaylanmış Türkçe tercüme asıllarının sunulduğu, kısıtlının Alman Mahkemesince, Alman Medeni Kanunu uyarınca akıl hastalığı nedeni ile kısıtlandığı ve kısıtlıya davacıların vasi olarak atandığı, her ne kadar kısıtlıya milli (Türk) hukuk uygulanmamış ise de bu hususu tenfiz ve tanıma engeli olarak düzenleyen 2675 Sayılı Kanunun 38/e maddesi, 5718 sayılı Kanunda yer almadığı, dava tarihi itibariyle uygulanacak Kanun'un 5718 sayılı kanun olduğu, Yabancı mahkeme ilamının tanınması veya tenfizine karar verilebilmesi için ilamın taraflarının veya en az birinin Türk vatandaşı olmasına gerek bulunmadığı, taraflar Türk vatandaşı olmasalar bile hukuki menfaatlerinin bulunması koşuluyla yabancı ilamın tenfizini veya tanınmasını isteyebileceği, 5718 sayılı Kanun'un 9 uncu ve 10 uncu maddelerinde yer alan hak ve fiil ehliyeti ile vesayet veya kısıtlılık kararı verilmesi sebepleri, vesayet ve kısıtlılık kararı verilmesi veya sona erdirilmesi istenen kişinin milli hukukuna tabidir hükmünün, milli hukukta mevcut olması şartıyla yabancı mahkemeler tarafından da verilebileceği şeklinde yorumlamak gerektiği, çünkü vesayet ve kısıtlılık müessesesinin hem Almanya hem de Türk hukukunda mevcut olduğu, o halde Türk hukukunda mevcut olmayan bir müessese hakkında Alman mahkemelerinin vermiş olduğu bir karardan da söz edilemeyeceği, buradaki ölçü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edilip edilmediği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kişilerin yararının gözetilmesini herşeyden üstün tuttuğu, davaya konu vesayet kararının, vesayet altına alınanın Almanya’daki hukuki menfaatlerini koruyacağı gibi, bu kararın Türk mahkemeleri tarafından tanınması aynı zamanda vesayet altına alınan kişinin Türkiye'deki çıkarlarını koruyacağı, yasal düzenlemeler, açıklamalar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davalı ...'in Türk vatandaşlığından çıktığı, Alman vatandaşı olduğu, davalının Amtsgericht Limburg-zweigstelle Hamadar-betreuungsgericht (limburg Asliye Hukuk Mahkemesi ... Şubesi Vesayet Mahkemesi) Mahkemesinin 11.04.2022 Tarih 7 Xvıı 635/21 Karar sayılı Kararı ile kısıtlandığı ve davacıların kısıtlıya vasi olarak atandığı, söz konusu kararın kesinleştiği, vesayet ve kısıtlılık müessesesi hem Almanya hem de Türk hukukunda mevcut olduğu görülmekte olup, davaya konu kararın tanınması ve tenfizi için gerekli yasal şartların oluştuğu kanaatine varılarak davanın kabulü ile Amtsgericht Limburg-zweigstelle hamadar-betreuungsgericht (limburg asliye hukuk mahkemesi hamadar şubesi vesayet mahkemesi) Mahkemesinin 11.04.2022 tarih 7 xvıı 635/21 Karar sayılı kararının tanınmasına ve tenfizine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı asli müdahiller vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; kısıtlı adayının Türkiye'de yaşadığı, kısıtlı adayı ..., Almanya devletinin çifte vatandaşlığı kabul etmemesi nedeniyle Türk Vatandaşlığından çıktığını, ancak yasa gereği mavi kart statüsüne alındığından Türk Vatandaşları ile aynı haklara sahip olduğu, müvekkillerin kısıtlı adayının oğulları olduklarını, kısıtlı adayı hakkında İstanbul Anadolu 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/153 Esas sayılı dava dosyası ile görülmekte olan vasilik davasında, müvekkiller ... ile ... vasi adayları olarak bulundukları, aynı zamanda kısıtlı adayının eşi ..., kızı ... de vasi olmayı talep ettiklerini, Türkiye'de açılmış derdest vasilik davası sürmekte iken, davacılar Almanya üzerinden, müdahil olunamayan, etraflı beyan ve itirazların sunulamadığı, kısıtlı adayının koşullarının tam olarak yansıtılmadığı Yabancı Mahkeme tarafından kısıtlı adayı ... hakkında dar bir inceleme ve hiçbir araştırma yapmaksızın vasi kararı alındığını, iş bu davada yabancı mahkeme ilamının tanınması ve tenfizi talep edildiğini, davacıların bu şekilde davranmakla kötü niyetli olduklarını, davacıların işbu taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yerel Mahkeme nezdinde bu kararın tanınması ve tenfizine itiraz edildiğini, Yerel Mahkemece 20.10.2022 tarihli ara karar ile "müdahale taleplerinin" reddedildiğini, İstanbul Anadolu 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/153 Esas sayılı davasında vasi davası görülmekte iken, kendi kontrolleri altındaki kısıtlı adayını, Almanya'ya götürüp, tek doktor raporu ile vasi kararı aldırıp, Türkiye Mahkemelerinde tanıtmak ve Sulh Hukuk Mahkemesince verilecek vasi kararını önlemek istediklerini, tanınma ve tenfizi talep edilen kararın vesayete ilişkin bölümü 5718 sayılı Kanun'un 54 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kamu düzeninden sayılır ve tanıma ve tenfizine karar verilemeyeceği, yargılama boyunca "ilgili sıfatıyla" davaya müdahaleye, savunma ve delil sunmamıza imkan ve fırsat verilmemiş olması, 17.11.2022 tarihli celse ara kararında "ilgili sıfatımızın kabulüne" karar verilmesine rağmen, davanın esasına ilişkin savunma yapmamız ve delil bildirilmesine olanak sağlanmadan hüküm verilmesi nedeniyle kabul edilen dava yönünden istinaf buşvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkemece kararda belirtildiğinin aksine kısıtlama kararı verilen ...'in Federal Almanya Cumhuriyeti vatandaşı olduğu, vatandaşlık esasına göre belirlenen ilgilinin milli hukukunun da Alman Hukuku olduğu, 5718 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre vesâyet veya kısıtlılık kararı verilmesi veya sona erdirilmesi sebepleri dışında kalan bütün kısıtlılık veya vesâyete ilişkin hususlar ve kayyımlığın Türk hukukuna tâbi olduğu, hakkında kısıtlama kararı verilen kişinin milli hukukuna göre kısıtlandığı ve kararın tanınmasının yerinde olduğu, vesayet kararının tanınması halinde kararın kesinleşmesi üzerine tanıma kararı veren Asliye Hukuk Mahkemesince Türk Vatandaşı hakkında Ahkamı Şahsiye davalarına bakan Sulh Hukuk Mahkemesine kararın gönderilerek vesayet ad defterine kararın işlenmesinin sağlanması üzerine kısıtlının ve vasinin denetiminin Türk Medeni Kanununa göre yapılacağı, Türk Hukukunun uygulanacağı, kısıtlının haklarının korunacağı, vasinin denetleneceği, Yabancı mahkeme kararının tanınmasının bu nedenlerle Türk kamu düzenine aykırılık teşkil etmeyeceği, kararın sadece tanınmasıyla yetinilmesi, sonraki işlemlerin vesayet makamı tarafından yürütülmesi gerektiği halde ayrıca tenfize karar verilmesinin yerinde olmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararını hem maddî olay, hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabi tutarak tespit edilen yargılama hatalarını bizzat düzeltmek amacıyla yapılan inceleme sonunda; duruşma yapılmasına gerek olmadığı, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlara, yasal gerektirici nedenlere göre sair istinaf taleplerinin reddine, ancak davacılar, Alman vatandaşı hakkındaki yabancı mahkeme kısıtlama kararının tanınmasını ve tenfizini istedikleri, ... ve ...'in mühdahale talebinde bulundukları, müdahale taleplerinin kabulü gerektiği, kısıtlamaya ilişkin yabancı mahkeme kararının Asliye Hukuk Mahkemesince tanınmasına karar verilebileceği, tenfize yönelik talebin reddi gerektiği, yabancı mahkeme kararı tanındıktan sonra Türk vatandaşı hakkında milli hukukun uygulanması için vesayet makamına ihbar yapılması, vesayet makamını kısıtlama davalarındaki usule göre yargılama yapıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, Almanya Federal Cumhuriyeti tabiyetinde olan kısıtlının vesayet, kısıtlılık kararı verilmesi yada sona erdirilmesi sebepleri dışında kalan bütün kısıtlılık, vesayete ilişkin hususlar ile kayyımlık Türk Hukukuna tâbi olduğundan vesayet makamının Türk Hukukuna göre tanınma kararından sonraki işlemleri yapması gerektiği, Asliye Hukuk Mahkemesinin tevzi bürosuna ihbarda bulunduğu, İstanbul Anadolu 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/153 Esas sayılı dosyasında açılmış vesayet davasının bulunduğu, tenfize yönelik kararın bu yönüyle yanlış olduğu, yanlışlık duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte olduğu gerekçesiyle müdahillerin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, müdahiller ... ve ...'in asli müdahil olarak davaya kabullerine, davacıların açtığı yabancı mahkeme vesayet kararının tanınması davasının kabulüne, Alman vatandaşı ...'in kısıtlanmasına ilişkin Amtsgericht limburg-zweigstelle hamadar- betreuungsgercicht (Limburg Asliye Hukuk Mahkemesi ... Şubesi Veyaset Mahkemesinin 11.04.2022 tarih 7XVII 635/21 sayılı kararının tanınmasına, kararın tenfizi talebinin reddine, kararın bir suretinin, ... hakkındaki vasi tayinine yönelik İstanbul Anadolu 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/153 Esas sayılı dosyasına gönderilmesine karar verilmiş, müdahillerin sair istinaf taleplerinin 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesi’nin ... ve ...’in davaya asli müdahil olarak kabulü yönündeki kararı hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, herhangi bir hak ve hukuki yararı bulunmadıklarını, huzurdaki tanıma ve tenfiz talepli açılan davaya da ... ve ... tamamen kısıtlının malvarlığına el koyma planları dâhilinde kötü niyetli bir şekilde dâhil olmaya çalıştıklarını, bölge adliye mahkemesi’nin tenfiz talebinin reddine ilişkin vermiş olduğu karar hukuka aykırı olduğunu, dava konusu yabancı mahkeme kararının 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’da yer alan tenfiz şartlarının tamamına haiz olduğunu, Almanya Federal Cumhuriyeti tabiiyetinde olan kısıtlının kendi ülkesinde milli hukukuna göre yargılamasının yapılmış olması, hakkında kısıtlama kararı verilerek vasisinin tayin edilmiş olması hususunun Mahkemece dikkate alınması gerektiği, aksi durum yabancı mahkemelerin, mensubu olduğu devletin vatandaşları üzerinde yargılama yapma ve karar verme yetkisine müdahale niteliği taşıyacağını ileri sürerek kararının, ... ve ...’in asli müdahil olarak davaya kabulleri ile yabancı mahkeme kararının tenfiz talebinin reddi yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vesayete ilişkin yabancı mahkeme kararının tenfizi şartlarının oluşup oluşmadığı, müdahale talebinin kabulünün yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

5718 sayılı Kanun'un 5 inci, 9 uncu, 10 uncu, 40 ıncı, 41 inci, 42 nci, 50 nci, 52 nci, 54 üncü, 55 inci, 56 ncı, 58 inci ve 59 uncu maddeleri. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı ve 191 inci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi, 371 nci maddesi. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı, 404 üncü, 405 inci, 406 ncı ve 408 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.