"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1237 E., 2022/2079 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Büyükçekmece 5. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2016/1172 E., 2021/1383 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince erkeğin asıl ve birleşen boşanma davasının reddine, kadının birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlere, kadının tedbir nafakası davasının kendisi yönünden reddine, ortak çocuk yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; taraf vekillerinin temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı-davalı erkek vekili 21.10.2016 tarihinde açtığı 4721 sayılı Kanun'un 164 üncü maddesine dayalı asıl dava dilekçesinde; kadının sıklıkla ortak konutu terk ederek ailesinin yanında yaşadığını, bu nedenle müvekkilinin eve dön çağrısı yaptığını, ancak davalının olumsuz davranışlarının devam ettiğini ve evliliğin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmediğini, tarafların arasında daha önce boşanma davası açıldığını ve davanın red olduğunu, bu davanın 22.02.2016 tarihinde kesinleştiğini, ancak kadının davanın red olmasına rağmen ortak konuta dönmediğini, müvekkilinin tekrar eve dön çağrısı gönderdiğini, ancak davalının gelmediğini, açıklanan nedenlerle tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 164 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına karar verilmesini, ortak çocuk ile müvekkili arasında kişisel ilişki tesis edilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı-davalı erkek vekilinin 20.03.2019 tarihinde açtığı 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayalı birleşen boşanma dava dilekçesinde; daha önce boşanma davası açtığını, ancak boşanma davasının red olduğunu, bu kararın 22.02.2016 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşmenin üzerinden 3 yıl geçtiğini, tarafların üç yıllık süre boyunca tekrar bir araya gelmediklerini, açıklanan nedenlerle ortak hayatın yeniden kurulmaması nedeni ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası gereği boşanmalarına karar verilmesini, ortak çocuğun velâyetinin ortak velâyet olarak belirlenmesini, ortak çocuk ile müvekkili arasında kişisel ilişkinin tesis edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı-davacı kadın vekili 26.05.2016 tarihli birleşen bağımsız tedbir nafakası dava dilekçesinde; tarafların 2011 yılında evlendiklerini, bir ortak çocuklarının olduğunu, 2013 yılından erkeğin eve dönmesi için ihtar gönderdiğini, müvekkili ortak hayatı devam ettirmek için geri döndüğünü, erkeğin müvekkilinin evden gitmesi için baskı yaptığını, yatak odasına almadığını, eşinin yaptığı yemekleri yemediğini, bu nedenle müvekkilinin çocuğu alarak ailesinin yanına döndüğünü, davalının Büyükçekmece 2. Aile Mahkemesinde boşanma davası açtığını, ancak reddedildiğini, ayrı yaşamaya başladıklarını, davalının çocuğun bakımıyla ilgilenmediğini, iyi bir işte çalıştığını, yüksek maaş aldığını, gelirinin 15,000,00 TL olduğunu, müvekkilinin 4.500,00 TL aldığını ve kirada oturduğunu, masraflarının fazla olduğunu, çocuğun sosyal aktivitelerden faydalanmadığını, davalının durumunun nafakayı rahatlıkla ödeyebilecek durumda olduğunu, bu nedenle kadın lehine aylık 3.500,00 TL, ortak çocuk için aylık 1.250,00 TL'nin erkekten tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davalı-davacı kadın vekilinin 22.05.2018 tarihli 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayalı açtığı birleşen boşanma dava dilekçesinde; tarafların evliliklerinin başından beri erkeğin annesinin müvekkilini istemediğini, erkeğin kadına ve kadının ailesine kötü, saygısız ve kaba davranışlarda bulunduğunu, müvekkilinin anne ve babasının yaşlı olması ve zaman zaman müvekkilinin onlara bakmasını erkeğin sorun haline getirdiğini, erkeğin kadına psikolojik şiddet uyguladığını, müvekkiline psikolojik baskı yaparak evden kaçırmaya çalıştığını, bu baskı ortamında erkeğin boşanma davası açtığını öğrenince müvekkili ortak konuttan ayrılmak zorunda kaldığını, erkeğin ortak çocuğa karşı zorlayıcı ve baskıcı tavırlarının çocuğun psikolojisini kötü yönde etkilediğini, erkeğin evlilik boyunca kadına fiziki şiddet, hakaret, aşağılama, ekonomik şiddet gibi türlü olumsuzluklar yaşattığını, açıklanan nedenlerle tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini, ortak çocuk için aylık 3.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakası ile müvekkili lehine 150.000,00 TL maddî ve 150.000,00 TL manevî tazminata hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin 21.10.2016 tarihinde açtığı terke dayalı asıl davası yönünden; "..tarafların kısa süren evliliklerinde, aralarında geçimsizlikler olduğu, süreki tartıştıkları, davalı ...'in annesinin evine gittiği, davacının da kendi annesinin evine gittiği, ortak çocuk doğunca da tartışmalarının devam ettiği, davacının ilk terk ihtarı sonrasında davalının ortak konuta geri geldiği, ancak tanık beyanlarından anlaşıldığına göre davacının terk ihtarını dava açmak için yaptığı, geldiklerinde neden geldiniz diyerek zaman içerisinde de göndermeye çalıştığı, tarafların davacının ailesine yakın oturdukların ve davacının ailesinin tarafların evliliklerine sürekli müdahale ettiği, sürekli tarafların ortak konutunda bulundukları, davacının boşanmak amacı ile açtığı davasın reddolduktan sonra gönderdiği eve dön ihtarından davalının haberdar olduğu, ancak önceki ev dön ihtarından sonra yaşadıkları ve devam eden yargılama süreci nedeniyle eve dönmediği, tarafların uzun yıllardır ayrı yaşadıkları, geçen süre zarfında ortak çocuğun kişisel ilişkisi ve nafakalarının ödenmemesi nedeniyle taraflar arasındaki ihtilafların devam ettiği anlaşılmakla; her ne kadar davacı davalının eve dön ihtarına rağmen davalının eve dönmediğinden bahisle terk nedeniyle boşanma davası açmış ise de, eve dön ihtarı yapıldığı sırada taraflar arasında görülen ve red ile sonuçlanan davanın temyiz sürecinin devam ettiği, ve davacının ilk ihtarda da mahkemesince davalının eve gelmesi üzerine davalının sergilediği tutumun ihtarda samimi olmadığını gösterir mahiyette olduğu kabul edildiği, aynı şekilde ikinci eve dön ihtarında da davacının samimi olmadığı, tanık beyanlarından da anlaşıldığına göre davalının evden ayrılmaya zorlandığı, anlaşılmakla, ilk ihtardan sonra eve dönen davacının ikinci ihtardan sonra eve dönmemesi makul kabul edilmiştir. Ayrıca boşanma davası derdest olduğu sürece davet edilen eşin ayrı yaşama hakkına sahip olduğu ve yine taraflar arasında boşanma davası açıldıktan sonra ortak yaşamdan bu sebeple ayrılan eşin ortak yaşamdan ayrılmadaki haklılığı boşanma kararı ret edilip kesinleşme tarihine kadar devam edeceği kabul edilmektedir. Davacının terk ihtarı ilk davanın reddinden sonra yapılmış, ancak karara itiraz edildiğinden karar kesinleşmeden gönderilen eve dön ihtarının davalının ayrı yaşama hakkı olduğu dönemde olduğu değerlendirilmiştir..." gerekçesiyle erkeğin terk nedeniyle açtığı davasının sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.
2.Erkeğin 20.03.2019 tarihinde açtığı birleşen 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına dayalı davası yönünden; daha önce açılan boşanma davasının red olduğunu, kararın 22.02.2016 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşmenin üzerinden 3 yıl geçtiğini, tarafların üç yıllık süre boyunca tekrar bir araya gelmediklerini beyanla boşanmaya karar verilmesini talep etmişse de taraflar arasında görülen ve red ile sonuçlanan Büyükçekmece 2.Aile Mahkemesinin 2014/140 E. ve 2015/1272 K. Sayılı karar ile davacının açtığı boşanma davasının reddedildiği, kararın boşanmanın reddine dair bölüm 22.02.2016 tarihinde, kararın diğer kısımlarının 10.04.2019 tarihinde kesinleştiği, dava açıldığı sırada taraflar arasında fiili ayrılık bulunmakta ise de aralarında devam eden derdest boşanma davalarının bulunduğu gerekçesi ile davacının boşanma talebinin yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
3.Kadının 22.05.2018 tarihli birleşen 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine dayalı boşanma davası yönünden; erkeğin kadınla emir kipi ile konuştuğu, gerizekalısın gibi hakaretler ettiği, üzerine yüreyerek fiziksel şiddet gösterisinde bulunduğu, erkeğin annesinin tarafların evliliklerinin başından beri tarafların evlerine müdahil olduğu, bu durumun erkeğin kadına karşı baskıcı davranmasına sebep olduğu, erkeğin kadına ve kadının ailesine iyi davranmadığı, davranışları ile kadının ortak konuttan gitmesini istediği ve baskıcı davranışlarda bulunduğu, taraflar arasındaki iş bu dava öncesindeki davalar devam ederken ve evlilik içerisinde erkeğin zaman zaman çalışmayarak ve evin ve bebeğin ihtiyaçlarını karşılamayarak, eve dön çağrısı yapılan dönemde de ortak çocuk için hükmedilen nafaka bedelini ödemeyerek, nafakanın ödenmesi hususunu boşanma şartı olarak kadına öne sürmekle ekonomik şiddet uyguladığı, erkek kadının sürekli kendi ailesine gitmesini kadının kusuru olarak göstermişse de kadının annesinin safra kesesi ameliyatı geçirdiği, kadının bu nedenle annesinin yanına gittiği, yine erkeğin kadının annesi geldiğinde onu istemediğine yönelik davranışlarda bulunduğu dikkate alınarak bu yöndeki iddialara itibar edilmediği, erkeğin evlilik içerisinde düzenli çalışmasının olmaması, aile desteği ile geçinmesi ve evine bakmaması ile kadına ekonomik şiddet uyguladığı, kadını istemediğini beyan ederek kadının ailesi ile evden ayrılmasını sağladığı ve dön ihtarları göndermesine rağmen derkeğin samimi olmadığı, kadının dönmesini de istememekle, uzaklaştırmak suretiyle baskıcı davranışları ile duygusal şiddet uyguladığı ve bu haliyle evlilik birliğinin sona ermesinde tam kusurlu olduğu, bu itibarla taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik olduğu gerekçesi ile kadının davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk için takdir edilen aylık 800,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren takdiren aylık 1.500,00 TL'ye yükseltilmesine, tedbir nafakasının kararın kesinleşmesine kadar devamına, karar kesinleştiğinde bu nafakaların iştirak nafakası olarak devamına, kadın için 15.000,00 TL maddî ve 15.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
4.Kadının 26.05.2016 tarihli birleşen bağımsız tedbir nafakası davası yönünden; ortak çocuk için tedbir ve iştirak nafakasına hükmedildiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, kadın yönünden yasal şartları oluşmayan tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-davalı erkek vekil istinaf dilekçesinde; kusur belirlemesi, asıl ve birleşen davalarının reddi, kadının davasının kabulü yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-davacı kadın vekili; tedbir-iştirak nafakası, maddî-manevî tazminat miktarları, kişisel ilişki tesisi ve bağımsız tedbir nafakası davası yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğe yüklenen kusurlar dosya kapsamında sunulan deliller, somut, tutarlı, görgüye dayalı tanık anlatımları ile kanıtlanmış olmakla yerinde ve isabetli olduğu, boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu bulunduğuna dair yapılan kusur belirlemesi, erkeğin kusur derecesine göre kadının yasal koşulları gerçekleşen boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesinde usul ve esas yönlerinden bir yanlışlık olmadığı, erkeğin terk nedenine dayalı davasının reddine yönelik karar usul ve yasaya uygun ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak erkeğin 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü maddesine dayalı açtığı davasında reddine karar verilen kararın boşanmanın reddine dair bölümün 22.02.2016 tarihinde, boşanma dışındaki bölümler yönünden ise Yargıtay denetiminden geçerek kararın 10.04.2019 tarihinde kesinleştiği, erkeğin fiili ayrılık nedenine dayalı Büyükçekmece 3. Aile Mahkemesinin 2019/261 Esas sayılı davasının 20.03.2019 tarihinde açıldığı ve bu dava ile birleştirildiği, kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçtiği, ortak hayat yeniden kurulamadığı, yasal koşulları gerçekleşen birleşen davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi yerinde görülmediği, ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası miktarlarının yerinde olduğu, kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatların esasının yerinde, miktarlarının az olduğu, gerekçesiyle erkeğin birleşen 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına dayalı açtığı davasının reddine yönelik istinaf talebinin kabulüne, kadının tazminat miktarlarına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle erkeğin birleşen 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına dayalı açtığı davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın için 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; erkeğin reddedilen ilk davasından sonra kadına gönderdiği ikinci dön ihtarından sonra kadının eve dönmediğinin sabit olduğunu, reddedilen davada kadının açıkça eşinin kusurlu olmadığını, boşanmak istemediğini ve evlilik birliğinin devamını istediği yönünde beyanda bulunduğu, iş bu davadan önceki boşanma nedenlerine dayanarak aynı gerekçelerle yeni bir dava açmasının hukuken mümkün olmadığını ve müvekkilin herhangi bir kusuru bulunmadığından kadının davasının ve nafaka ve tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, davanın reddedilmesinden sonra bir tarafların biraraya gelmediklerini de sabit olduğu, kadının ekonomik durumunun erkekten çok daha iyi olduğunu ileri sürerek terke dayalı davasının reddi, kusur belirlemesi, kadın için hükmedilen tazminatlar yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; kısa kararda ve gerekçeli kararda baba ile çocuğun haftasonu kişisel ilişki düzenlenmesinin yatısız şekilde hükme geçmesinde bir maddî hata olmadığı halde yerel mahkemenin bu düzenlemeyi usule de aykırı şekilde karşı tarafın bir tashih talebi ile değiştirmesi/düzeltimesinin hukuken korunacak bir yanı olmadığı gibi usulde de bir yeri olmadığını, babanın mali durumu hakkında yeterli araştırma yapılmadığını, tedbir ve iştirak nafaka miktarları ile tazminat miktarlarının yetersiz olduğunu, erkeğin 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına dayalı davasının kabulünün de hatalı olduğunu, bağımsız tedbir nafakası davası yönünden verilen karar verilmesine yer olmadığı kararının infazda tereddüte sebep olmaması açısından bir düzenleme yapılması gerektiğini ileri sürerek kararın kişisel ilişki tesisi, nafakaların ve tazminatların miktarı, erkeğin kabul edilen davası, bağımsız tedbir nafakası davası yönlerinden bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin terke dayalı davasının kabulü şartları oluşup oluşmadığı, erkeğin fiili ayrılığa dayalı davasının kabulünün yerinde olup olmadığı, kişisel ilişkinin tashih kararı ile düzeltilmesinin 6100 sayılı Kanun'un 304 üncü maddesi kapsamında doğru olup olmadığı, kadının bağımsız tedbir nafaka davasında kurulan hükmün infazda tereddüt yaratıp yaratmadığı, nafakalar ve tazminatlar noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 190 ıncı maddesi, 304 üncü maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddeleri, 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle İlk Derece Mahkemesince kişisel ilişki yönünden verilen kararın 11.04.2022 tarihli tashih kararı ile düzeltilmesine karar verildiği, bu suretle ilk kararla kişisel ilişki düzenlemesine ilişkin maddî hatanın tashih yönüyle düzeltildiği, buna yönelik kadın tarafından yapılan istinaf talebinin reddolunduğu ve istinaf talebinin reddinde bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşılmasına göre davacı-davalı erkek vekilinin tüm, davalı-davacı kadın vekilinin ise aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davalı-davacı kadın yararına hükmolunan maddî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi nazara alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca daha uygun miktarda maddî tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, velâyeti anneye verilen ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
4.Kadının açtığı ve birleşen bağımsız tedbir nafakası davasının müstakil bir dava olduğu, her bir müstakil davanın gerekçe kısmında değerlendirilip hüküm kısmında karara bağlanması gerektiği; hal böyle iken kadının kendi ve ortak çocuk için bağımsız tedbir nafakası talebi yönünden açtığı davaya ilişkin olarak İlk Derece Mahkemesince verilen karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın yerinde olmadığından bahisle yapılan istinaf talebinin Bölge Adliye Mahkemesince yerinde görülerek kadın ve çocuklar yönünden ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle kabulü veya reddi yönünden yeniden hüküm kurulması gerekirken bu yönden de istinaf talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı-davacı kadın yararına hükmedilen maddî tazminatın miktarı, ortak çocuk için hükmedilen iştirak nafakası miktarı ile kadının birleşen bağımsız tedbir nafakası davası yönünden BOZULMASINA, bozma nedenine göre bağımsız açılan tedbir nafakası davasına ilişkin vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davacı-davalı erkek vekilinin tüm, davalı-davacı kadın vekilin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ...'ye yükletilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıran ...'e iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,29.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.