Logo

2. Hukuk Dairesi2023/4774 E. 2024/1601 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında tarafların kusur durumu, yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddinin ve hükmedilen iştirak nafakası miktarının yerindeliği uyuşmazlık konusudur.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit kusurlu oldukları, kadının yoksulluğa düşmeyeceği ve yasal koşullar oluşmadığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, ancak velayeti annede olan çocuğun yararına takdir edilen iştirak nafakası miktarının az olduğu gözetilerek mahkeme kararının iştirak nafakası yönünden bozulmasına, diğer konularda ise onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/680 E., 2022/2079 K.

DAVA TARİHİ : 31.10.2017

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 15. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2017/783 E., 2020/14 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı Boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı karşı davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı -karşı davalı erkek vekili dava ve cevaba (karşı davaya) cevap dilekçesinde; davalının 2011 yılında evi terk ettiğini, geri dönmediğini, davacının nişanlılık döneminde ilgili, alakalı görünürken evlendikleri gün tamamen değiştiğini, hamile kaldıktan sonra odasından dışarı çıkmadığını, aile içindeki özel şeyleri dışardaki kişilere anlattığını, dedikodu yaptığını, ailenin akraba ve komşularla arasına açtığını, huzursuzluk yarattığını, hakaret ettiğini, davalının 2011 yılında henüz iki aylık olan ortak çocukları Yağmur Nas'ı yanına alarak evi terk ettiğini, nafaka davası açtığını, evden ayrıldıktan sonra ailelerin de görüştüğünü ancak bir çözüm üretemediklerini, davacının bir eş olarak tüm sorumluluklarını sevgi ile yerine getirdiğini, davalının annesinin yüzünü tırnakladığını iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin tarafına verilmesine, ortak çocuk için aylık 350,00 TL nafakaya hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı -karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacı tarafın iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacının ailesinin davalının yaşının davacının yaşından büyük olması ve oturdukları muhit nedeni ile evliliğe karşı çıktıklarını, davacı tarafın annesinin bu süreçte evlenmelerine izin vermek için "aynı evde hep birlikte yaşamalarını" şart koştuğunu, davalı davacıyı sevdiği için bu şartı kabul ettiğini,ziynet eşyalarının davacının ailesi tarafından alındığını, davacının eniştesi Sedat S.'nin üzerine kredi çekerek alacağı evin peşinatı için kullandığını söylediğini, düğünden sonra balayı için gittikleri tatilin parasını davalının ailesinin karşıladığını, evlendikten 1,5 ay sonra hamile kaldığını, hamilelik devam ederken davalının üzerinde hem kayınvalidesinin hem kayınpederinin baskılarının devam ettiğini, hakaret edildiğini, bir kaç defa evden kovulduğu için davalının kendi ailesinin yanına gittiğini, davacının ailesinin davranışlarına karşı çıkmadığı, davalıya tokat attığını ve fiziksel şiddet uyguladığını, her defasında davacının özür dilemesi üzerine davalının affettiğini, tarafların ortak çocuğu doğduktan sonra görümcesi Asiye S.'nin davalının boğazını sıkarak şiddet uygulaması ve eşinin de bu duruma ses çıkarmaması üzerine 15.10.2010 tarihinde evini terk ederek ailesinin yanına gittiğini, bu süreçte davalının Fatih 1. Asliye Hukuk mahkemesinde tedbir nafakası davası açtığını, davacının bu olaydan sonra davacının ailesi ile yaşadıkları için sorunlar çıktığını, davacının maddî durumu düzelene kadar ayrı yaşamalarını sonra tekrar bir araya gelmelerini teklif ettiğini, davalının eşini çok sevmesi sebebi ile bu teklifi kabul ettiğini, açılan davada kendisi için talep ettiği nafakadan vazgeçtiğini, ortak çocuk için aylık 250,00 TL nafakaya hükmedildiğini, bu süreç boyunca davacı ile davalının ilişkilerinin devam ettiğini, her gün telefonla görüştüklerini, davacının tatillerinde birlikte zaman geçirdiklerini, karı - koca ilişkisi içinde arkadaşları ile görüşüp sosyal ortamlara katıldıklarını, mahkemede açılan davayı görene kadar davalının yeniden barışacaklarını düşündüğünü, karşı davalının davacıyı sevdiğini ve birleşeceklerini vaat ettiğini, karşı davalının başka biri ile yeniden evlenmek için bu davayı açtıklarını duyduklarını, davalının ortak evden davacı ve ailesinin kendisine psikolojik ve fiziki şiddet uyguladıklarından ayrılmak zorunda kaldığını, davacının iddialarının aksine davalının evlilik birliğini temelden sarsacak bir davranışta bulunmadığını beyan ederek asıl davanın reddine, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde belirtilen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı karşı davalarının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve müşterek çocuğun velayetinin tarafına verilmesine, ortak çocuk için 1000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, lehine 1000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, lehine 50.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve karşı dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların her ikisinin de ücretli olarak çalışıyor oldukları ve gelirlerinin birbirine yakın olduğu, her ne kadar taraflar davacı - karşı davalının ailesi ile birlikte yaşamayı evliliğin başlangıcında kabul etmişlerse de tarafların bağımsız bir aile konutu temin edebilecek mali ve ekonomik durumları yeterli olduğu bu durumda davalı - karşı davacının, davacı - karşı davalının kök ailesi ile birlikte yaşamasını zorunlu kılacak bir durumun bulunmadığı, davacı - karşı davalı tarafın dinlenen tanık beyanlarından tarafların ekonomik ve sosyal durumları uygun olduğu halde bağımsız konut temimine yanaşmadığı ve bundan kaçındığı, buna karşılık davalı- karşı davacı kadının da davacı - karşı davalı erkeğe karşı hakaret içeren sözler sarf etmiş olduğu hususunun tanıklar Asiye ve Mustafa beyanlarından sabit olduğu, mevcut hali ile taraflar arasındaki evlilik birliği ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı, tarafların birbirlerine izafe etmiş oldukları diğer kusurların yapılan yargılamada ispatlanamamış olduğu, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı - karşı davacı kadının, davacı - karşı davalı erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile asıl davanın ve karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına , müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına , ortak çocuk için aylık 400,00 TL tedbir nafakasına, 500 TL iştirak nafakasına, davalı -karşı davacının yoksulluk nafakası , maddî tazminat ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı -karşı davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı- karşı davacı kadın vekili; kusur belirlemesi, reddedilen nafaka ve tazminat talepleri ile iştirak nafakasının miktarı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmadığından hükmün boşanmaya ilişkin bölümlerinin 10.03.2020 tarihinde kesinleştiği, davalı karşı davacı kadın, erkeğin kardeşi olan tanık Asiye'nin kendisine fiziksel şiddet uygulaması nedeniyle aralarında husumet olduğunu beyan etmiş ise de bu hususta alınmış bir rapor ve yasal yollara müracaat edildiğine ilişkin bir belge sunulmadığı, kadın tanıklarının da bu konudaki beyanları görgüye dayalı olmaması sebebi ile Asiye'nin beyanına itibar edilmesi hususunun doğru olduğu, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olan olaylarda: bağımsız ev açmayan ve kadını kendi ailesiyle yaşamak zorunda bırakan, kendi ailesinin müşterek hayatlarına müdahalesine sessiz kalan erkek ile erkeğe hakaret eden kadının eşit kusurlu olduğu, eşit kusurlu olan kadının yasal koşulları oluşmadığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olduğu gibi sosyal güvencesi olan bir işte çalışan, düzenli geliri bulunan ve şirket sahibi olan kadının boşanma sonucunda yoksulluğa düşmeyeceği de sabit olduğundan yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin de usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı- karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı- karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesinin beyanlarını dikkate almadığını, tanık Ayşe S.'nin davalı- karşı davacı kadın ile husumetinin bulunduğunu, boğazını sıktığını, bu sebeple beyanlarının hükme esas alınamayacağını, davalı- karşı davacı kadın tanık beyanlarının hükme esas alınmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan eşit kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, davalı -karşı davacının asgari ücretle çalıştığını, yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiğini, şirket sahibi olmadığını, erkeğin gelirinin sosyal ekonomik durum araştırmasında belirlenen tutardan daha fazla olduğunu, küçüğün giderlerinin fazla olduğunu bu sebeple iştirak nafakasının artırılması gerektiğini ileri sürere kararın kusur belirlemesi, reddedilen nafaka ve tazminat talepleri ile iştirak nafakasının miktarları yönünden bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, asıl ve karşı kabulü ile davacı karşı davalının reddedilen maddî tazminat, manevî tazminat ve yoksulluk nafakası ile iştirak nafakasının miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci, 176 ncı, 182 nci, 327 nci, 328 inci, 330 uncu maddesi. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda: tarafların eşit kusurlu olduklarının, eşit kusurlu olan kadının yasal koşulları oluşmadığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin, yine sosyal güvencesi olan bir işte çalışan ve düzenli geliri bulunan kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceğinden yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin sonucu itibariyle doğru olduğunun anlaşılmasına göre davalı -karşı davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre velayeti anneye verilen ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanunun " hakkaniyet ilkesi" ile ilgili 4 üncü maddesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usûl ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının iştirak nafakası yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının iştirak nafakasının miktarı yönünden davalı -karşı davacı kadın yararına BOZULMASINA,

3.Davalı -karşı davacı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin harcın istek halinde yatıran Esra'ya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.