Logo

2. Hukuk Dairesi2023/6707 E. 2023/5138 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında verilen kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde nafaka ve tazminat miktarlarının uygun olduğu belirtilirken, hüküm fıkrasında bu miktarların artırılmış olması ve gerekçede belirtilen tazminat miktarı ile hüküm fıkrasında yer alan tazminat miktarının farklı olması nedeniyle, hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratıldığı gözetilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1034 E., 2023/1189 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 7. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/445 E., 2021/1007 K.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin kararının istinaf sınırlaması hatalı olduğu gerekçesi ile usülden bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozma sonrası yeniden yapılan yargılama sonucunda; tarafların istinaf başvurusunun kısmen esastan reddine ve kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükmünün kaldırılarak yerine yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı- davalı kadın vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçelerinde özetle; tarafların Kütahya’da çalışırken tanıştıklarını, sonrasında kadının ...'e tayin olduğunu, sonrasında erkeğin tayininin ...'a çıktığını, bu sırada erkeğin görevinden ihraç edildiğini, 2018 yılı Ağustos ayında kadının tayininin ...'ya çıkması sebebiyle ...'ya geldiğini, erkeğin ...'ya taşıdıktan hemen sonra 2018 yılı Kurban bayramında ailesinin yanına gittiğini, 5 ay boyunca geri gelmediğini ve arayıp sormadığını, erkeğin ortak haneye döndükten sonra yine kadını yok saydığını, kadının dayısının bulduğu işten kısa süre sonra istifa ederek ayrıldığını, kendini evlilik birliğinden soyutladığını,kadını yalnız bıraktığını, ilgilenmediğini belirterek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( 4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 750,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, nafakanın her yıl TÜFE oranında artırılmasına ve kadın yararına yasal faizi ile birlikte 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; kadının ileri sürdüğü iddiaları kabul etmediğini, erkeğin 2017 tarihinde ...'a tayinin çıktığını daha sonra açığa alındığını, davacının doğumu ...'da yaptığını, doğumdan sonra ... iline geldiğini, burada yaklaşık bir ay kaldığı süre zarfında sürekli ...'ya geri dönmeyi istediğini belirttiğini, sürekli problem çıkardığını, tarafların ...'a döndükten sonra davacının tayinini nereye isteyecekleri konusunda problem yaşadıklarını, kadının ...'ya ailesinin yanına gitme konusunda ısrar ettiğini, erkeğin ailesinin yanına 10-15 gün gittiğini, beş ay sonra döndüğünü, beş aylık süreçte davacının, erkeği arayıp sormadığını, empati kurmadığını, tayin konusu dışında hayatta daha önemli bazı önceliklerin olduğunun farkına varmadığını, erkeğin beş ay gibi uzun bir süre ailesinin yanında kaldığını ancak bunun tek nedeninin kadının umursamaz tavırları olduğunu, beş aylık süreçten sonra erkeğin tekrardan kadın ile bir araya gelmek istediğini, kadının ise bu evin tüm maddî giderlerini sen karşılayacaksın ve ben hiçbir şekilde senin ailenin evine gitmeyeceğim, torunlarını gelip burada görecekler dediğini, maddî manevî destek olmadığını, ezdiğini, ailesinin etkisinde kaldığını, ailesini ise istemediğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, erkek yararına 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesi’nin 28.06.2021. tarih ve 2019/445 Esas, 2021/1007 Karar sayılı kararı ile erkeğin işe girdiği ancak kadına haber vermeden işinden ayrıldığı, kadınla yatağını ayırdığı,kadının ise aile konutunu terk ettiği, böylelikle evlilik birliğinin sarsılmasında erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu, ortak çocuğun yaşı, halen anne ile yaşıyor olması, alıştığı düzen ve uzman raporu dikkate alındığında velâyetinin anneye verilmesinin çocuğun yüksek yararına olacağı, boşanmaya neden olan olaylarda kusuru eşit ya da daha ağır olmaayan, mevcut ve beklenen menfaatleri boşanma yönünden zedelenen kadın yararına uygun miktarda maddî tazminata, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden kadın yararına uygun miktarda manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesi 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci maddesi gereğince her iki davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetinin anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına aylık 275,00 TL tedbir ve aylık 450,00 TL iştirak nafakasına, nafakanın her yıl ÜFE oranında artırılmasına, kadın yararına boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 10.000,00 TL maddî, 7.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmiştir. ile hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı ile çocukla baba arasında kurulan şahsi ilişkinin süresi yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve velâyet düzenlemesi yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 27.09.2022 tarih ve 2021/2075 Esas, 2022/1689 Karar sayılı kararı ile, erkeğe kusur olarak yüklenen kadınla yatağını ayırma vakıasının ispatlanamadığından erkeğin kusurlarından çıkartılması gerektiği, erkeğe yüklenen diğer kusurların gerçekleştiği, erkeğin ayrıca kadını yok saydığı ve kendini evlilikten soyutladığı yönüyle de kusurlu bulunduğu, kadına her ne kadar evi terk etme vakıası kusur olarak yüklenmiş ise de dosya kapsamında tarafların geçimsizliği noktasının sabit olduğu, kadının boşanma iradesi göstererek 16.07.2019 tarihinde evden ayrıldığı, kısa bir süre sonra 18.10.2019 tarihinde de boşanma davası açtığı görülmekle bu vakıanın kadın yönünden kusur olmaktan çıkartılması gerektiği, kadının ispatlanan başkaca kusurunun bulunmadığı, bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, asıl davanın kabulünün istinaf edilmeyerek kesinleştiği, kadın yararına hükmedilen tazminatların ise yetersiz olduğu gerekçesiyle; tarafların istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kusur belirlemesinin; erkeğin tam kusurlu olduğu şeklinde düzeltilmesine, kadın yararına hükmedilen tazminat miktarları artırılarak kadın lehine 17.000,00 TL maddî, 17.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine, tarafların sair istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı; davacı- davalı kadın vekili İlk Derece Mahkemesince erkeğin davasının reddine karar verilmesi gerektiğini, bu konuya itirazlarını istinaf dilekçelerinde açıkça belirtiklerini, Bölge Adliye Mahkemesince erkeğin tam kusurlu sayılması gerektiğinin tespitine rağmen erkeğin karşı davasının reddine karar verilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafaka ve tazminat miktarları ile velâyeti kendisine bırakılan ortak çocukla baba arasında kurulan kişisel ilişkinin süresi yönünden; davalı- davacı erkek vekili kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve velâyet düzenlemesi yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

2.Dairenin 09.02.2023 tarih ve 2022/10041 Esas, 2023/548 Karar sayılı kararı ile istinaf talebinde bulunan davacı davalı kadın vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinin sonuç kısmında "...Davalı- davacının boşanma davasının reddi ile talep ettiği nafaka ve tazminatların tamamen kabulüne karar verilmesi..." talep edildiğine göre erkeğin karşı davasının kabulünün de istinaf edildiği, ne var ki kadın vekilinin bu talebinin Bölge Adliye Mahkemesince istinaf incelemesi dışında bırakılarak incelenmediği, istinaf sınırlamasının "kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı ile kişisel ilişkinin süresi" olarak belirlendiği, tarafların kusur belirlemesi ve kadının tazminatların miktarına yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne, tarafların diger istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verildiği; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 355 inci maddesine göre re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, ayrıca hükmün sonuç kısmında her bir talep hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı ve taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı- davalı kadın vekilinin erkeğin davasının kabulüne yönelik istinaf talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken istinaf incelemesi dışında bırakılmasının hatalı olduğu gerekçesi ile bozulmasına, bozma sebebine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince erkeğin kadınla yatağını ayırdığı yönüyle kusurlu bulunduğu ispatlanamadığı bu nedenle kusur olmaktan çıkartılması gerektiği, erkeğe yüklenen diğer kusurların isabetli olduğu, erkeğin kadını yok saydığı ve kendini evlilikten soyutladığı yönüyle de kusurlu bulunduğu, kadının her ne kadar evi terk ettiği yönüyle kusurlu bulunduğu anlaşılmış ise de dosya kapsamında tarafların geçimsizliği noktasının sabit olduğu, kadının boşanma iradesi göstererek 16.07.2019 tarihinde evden ayrıldığı, kısa bir süre sonra 18.10.2019 tarihinde boşanma davası açtığı görülerek kusur olmaktan çıkartılması gerektiği, kadına verilecek başkaca kusur olmadığı; tarafların kusura yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği; gerçekleşen kusur durumuna göre Mahkemenin kusur dağılımı isabetsiz bulunarak erkeğin tam kusurlu olduğunun tespiti ile asıl davanın kabulü istinaf edilmemekle kesinleşmiş olduğu, davacı kadının karşı davanın kabulüne yönelik istinaf talebi kabul edilerek; tam kusurlu bulunan davalı erkeğin açtığı karşı boşanma davasının ve velâyet talebinin, maddî ve manevî tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği; ortak çocuğun 2017 doğumlu olduğu annesi ile birlikte yaşadığı, yaşadığı ortamın gelişimine uygun olduğu, aldırılan SİR raporunda çocuğun velâyetinin annede bırakılmasının çocuğun menfaatine olacağının tespit edildiği, çocuğun anne yanında kurulu düzeninin oluşması, anne bakım gözetim ve şefkatına muhtaç olduğu dönemde olması nazara alınarak çocuğun velâyetinin annesine verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği; velâyeti anneye verilen ortak çocuk ile baba arasında kurulan kişisel ilişkinin, çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına, gelişimine uygun olduğu, çocuğun babası ile yatılı kişisel ilişki kurulmasına engel somut bir iddia ve olgunun bulunmadığı; boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.' hükmüne amir olduğu, bu nedenle ortak çocuk lehine tedbir nafakası takdirinde bir hukuka aykırılık bulunmadığı, takdir edilen miktarın ise günün ekonomik şartlarına tarafların ekonomik sosyal durumlarına ve hakkaniyete uygun olduğu olduğu; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, çocuğun yaşı, zorunlu öğrenim döneminde bulunması temel ihtiyaçları ile eğitim öğretim ihtiyaçları nazara alındığında hükmedilen iştirak nafakası miktarı ölçülülük ve hakkaniyet ilkelerine uygun olduğu; kadının boşanma sonucu en azından davalı erkeğin maddî desteğini yitireceği, erkeğin kusurlu davranışları sebebiyle kişilik haklarının zedelendiği gözetilerek uygun bir maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, evlilikte geçen süre, boşanmaya yol açan olaylardaki davalı erkeğin kusurunun mahiyeti, paranın alım gücü, boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 52 nci madde hükümleri dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat miktarının yetersiz kaldığı, kararın kesinleşmesinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte kadın yararına 17.000,00 TL maddî ve 17.000,00 TL manevî tazminatın hakkaniyete ve ölçülülük ilkesine uygun olduğu gerekçesi ile 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince tarafların istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle erkeğin davasının reddine, ortak çocuk yararına hükmedilen aylık 275,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren aylık 750,00 TL'ye çıkartılmasına, karar kesinleştikten sonra aynı miktarda iştirak nafakası olarak devamına; kadın yararına 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminatın boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte erkekten tahsiline, tarafların sair istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davalı- davacı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin ve buna bağlı olarak kusurun derecesinin tespitinin hatalı olduğunu, velâyetin anneye verilmesinin çocuğun yararına olmadığını, belirlenen nafaka ve tazminatların maddî durumunun çok üstünde olduğunu ileri sürerek; kararın kendi davasının reddi, kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen ve reddedilen kendi tazminat talepleri, velâyet ve nafaka yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davacı- davalı kadın vekili katılma yoluyla temyiz başvuru dilekçesinde özetle; erkeğin ilk istinaf başvurusunda dahi kusur belirlemesini getirmediğini, bu nedenle erkekten kusur çıkarılmasının hatalı olduğunu, belirlenen ve gerçekleşen kusurlara göre tazminat miktarlarının düşük olduğunu, baba ile kurulan kişisel ilişki süresinin çocuğun yararına olmayacak derecede fazla olduğunu, nafaka miktarının da düşük olduğunu ileri sürerek; kararın gerekçe ve hüküm arasında bulunan çelişki, kusur belirlemesi, tazminat miktarı ile kişisel ilişki yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında verilen kararın gerekçe ve hüküm çelişkisinin bulunup bulunmadığı ile erkeğin davasının ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olup olmadığı, kusur belirlemesi, velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesinin çocuğun üstün yararına olup olmadığı, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve nafakaların miktarları noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 inci maddesi, 174 üncü maddesi, 182 inci maddesi, 323 üncü maddesi, 324 üncü maddesi, 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi. 6098 sayılı Kanun’un 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.6100 sayılı Kanun'nun 26 ncı maddesi gereğince hâkim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı Kanun'da da yer verilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

2.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "...Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur..." hususlarına yer verilmiştir.

3.Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

4.Somut olayda, Bölge Adliye mahkemesince kararın gerekçesinde ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir ve iştirak nafaka miktarının uygun olduğu belirtildiği, hüküm fıkrasında ise ortak çocuk yararına tedbir ve iştirak nafaka miktarının artırıldığı; yine kararın gerekçesinde kadın yararına maddî ve manevî tazminat miktarının uygun olmadığının belirtilerek gerekçenin içinde kadın yararına 17.000,00 TL maddî ve 17.000,00 TL manevî tazminat karar verilmesi gerektiğinin belirtilmesine karşın hüküm fıkrasında kadın yararına 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata hükmedildiği; bu haliyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı anlaşılmaktadır. O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, hüküm ve gerekçe çelişkisi yaratılmadan, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun biçimde, gerekli unsurları içeren bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının münhasıran hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratılması nedeniyle BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre taraf vekilerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.