Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7987 E. 2024/6693 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasındaki boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda kusur durumu, velayet, nafaka ve tazminat miktarlarının tespiti ve ziynet alacağının ispatı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı erkeğin alkol alma ve tehdit gibi kusurlu davranışlarının ispatlanamaması, ancak diğer kusurlu davranışlarının boşanmaya sebebiyet vermesi nedeniyle tam kusurlu sayılması, ayrıca hükmedilen maddi ve manevi tazminat, kadın ve çocuklar için yoksulluk ve iştirak nafakası miktarlarının düşük olduğu gözetilerek karar, nafaka ve tazminat miktarları yönünden bozulmuş, diğer yönleri ise onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1922 E., 2023/1027 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Malatya 3. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/572 E., 2022/163 K.

Taraflar arasındaki boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boyanmalarına ve ferilerine, ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı erkek vekili tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edildiği, bu sebeple de temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı belirlenmiştir.

Adli yardım, temyiz yoluna başvuru sırasında talep edilmekle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 336 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, adli yardım talebini inceleme görevi Yargıtaya aittir.

Adli yardım, 6100 sayılı Kanun’un 334 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelere göre gerçek kişiler ile kamuya yararlı dernek ve vakıfların yararlanabileceği adli yardımın şartları, ödeme gücünden yoksun olma ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Adli yardım talebinde bulunan gerçek kişi veya tüzel kişinin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri de mahkemeye ibraz etmesi gerekir. Adli yardım talebinde bulunanın ödeme gücünden yoksun olup olmadığı, bu belgeler incelenerek belirlenecektir.

Bu açıklamalar ışığında adli yardım talebinde bulunan tarafın, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşıldığından, adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin sürekli hakaret ettiğini, aşağıladığını, kadını ve çocukları darp ettiğini, erkeğin ailesi ile yaşadıklarını, ailesinin hakaretlerine sessiz kaldığını, kadının ailesi ile görüşmesine izin vermediğini, madde ve alkol kullandığını, kadını aldattığını, tehdit ettiğini ve kadını eve almadığını iddia ederek, evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, aylık 600,00'er TL tedbir ve iştirak nafakasına, aylık 600,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata, 22 ayar 9 adet toplam 180 gram bilezik, 4 reşat altın, 6 cumhuriyet altının aynen iadesine mümkün değilse bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek cevap dilekçesinde özetle; kadının lüks yaşamak istediğini, erkeğe ve ailesine sürekli hakaret ettiğini, erkeği kök ailesi ile kendisi arasında seçim yapmaya zorladığını, kadının erkekten habersiz evdeki eşyaları götürdüğünü, altınların bu miktar takılmadığını ve kadının götürdüğünü, çocuklar ile görüşmesini engellediğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkek tanıklarının beyanlarının kadının kusurlu sayılması için yeterli olmadığı, kadının, erkeğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 185 inci maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı davrandığını ,kadına fiziksel şiddet uyguladığını, ona hakaret ve tehditte bulunduğunu, ailesinin evliliğe müdahale etmesine sesini çıkarmadığını, alkol aldığını ve evlilik birliği içerisinde başka kadınlarla ilişkisi olduğunu ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını ispatladığı, davacı kadının kusursuz, davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, davacı tanıklarının ziynete ilişkin beyanlarının aktarıma dayalı olduğu, kadının düğünde takılan ziynet eşyalarının erkek tarafından kendisinden rızası dışında alındığını ve kendisine iade edilmediğini ispatlayamadığı, yemin teklifinde bulunmayacaklarını beyan ettikleri gerekçesi ile açılan davanın kabulü ile evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, baba ile çocuklar arasında kişisel ilişki tesisine, kadın için aylık 300,00 TL tedbir ve 500,00 TL yoksulluk nafakasına, çocuklar için aylık 200,00'er TL tedbir ve 500,00 TL yoksulluk nafakasına, kadın için 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata, ispatlanamayan ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; kusur belirlemesi, kadın ve çocuklar için kabul edilen nafaka miktarları, tazminat miktarları, reddedilen ziynet alacağı yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; baba ile görüşülmeden hazırlanan sosyal inceleme raporunun hükme esas alınamayacağını belirterek, kusur belirlemesi, boşanma davasının kabulü, kabul edilen nafaka miktarları, tazminat miktarları ve velâyet yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek, kusur belirlemesi, kadın ve çocuklar için kabul edilen nafaka miktarları, tazminat miktarları, reddedilen ziynet alacağı yönünden temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek, kusur belirlemesi, boşanma davasının kabulü, kabul edilen nafaka miktarları, tazminat miktarları ve velâyet yönünden temyiz başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlikte kusurun kimden kaynaklandığı, kadından kaynaklanan kusurlu bir davranışın bulunup bulunmadığı, boşanma davasının kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, kadın yararına maddî-manevî tazminatın, kadın ve çocuk yararına tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakasının yasal koşullarının oluşup oluşmadığı, kabul edilen nafaka miktarları ile tazminat miktarlarının hakkaniyete ve dosya kapsamına uygun olup olmadığı, velâyet düzenlemesinin çocuğun üstün yararına uygun olup olmadığı, ziynet alacağının ispatlanıp ispatlanmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 226 ncı maddesi, 182 nci, 323 üncü, 324 üncü, 327 inci ve 329, 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 3 üncü ve 12 nci maddesi. Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi 3 üncü ve 6 ncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle Mahkemece "alkol alma ve tehditte bulunma" vakıaları erkeğe kusur olarak yüklenilmiş ise de; bu vakıalarının usulüne uygun şekilde ispat edilemediğinin, ispat edilmeyen vakıaların davalı erkeğe kusur olarak yüklenilemeyeceğinin, kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları uyarınca boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğin yine de tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre davalı erkek vekilinin tüm, davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragraflar kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, kişilik haklarına yapılan saldırının ağırlığı, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davacı kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri dikkate alınarak, daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

3.Somut uyuşmazlıkta tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

4.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuklar ..., ... ve ... yararına hükmedilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarları, yoksulluk nafakası miktarı ve çocuklar yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarları yönünden davacı kadın yararına ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarları, yoksulluk nafakası miktarı ve çocuklar yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarları yönünden davacı kadın yararına BOZULMASINA,

3.Davalı erkek vekilinin tüm, davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebi ile başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının temyiz eden Hanifi'ye yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.