"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1670 E., 2023/1850 K.
DAVA TARİHİ : 28.11.2018-01.03.2019
KARAR : Bozmaya uyulmak suretiyle yeniden hüküm kurma
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi kararının tazminat miktarları yönünden bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan yönlerden onanmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı-davalı erkek vekili asıl dava dilekçesinde özetle; tarafların 1979 yılında evlendiğini, bu evliliklerinden ortak çocukları olduğunu, erkek tarafından kadın aleyhine 1981, 1985, 1995 yıllarından boşanma davası açıldığını, ancak davaların reddedildiğini, tarafların bir arada olmadığını, kadının İstanbul İlinde ikamet ettiğini ve sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, hakaret ettiğini iddia ederek davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası hükmü uyarınca boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı-davalı erkek vekili birleşen davada sunduğu cevap dilekçesinde özetle; iddia edilen vakıaların gerçeği yansıtmadığını, kadın tarafından asıl davaya süresinde cevap verilmediğinden birleşen davanın açıldığını ve derdestlik sebebiyle reddi gerektiğini, kadının kötü niyetli olduğunu ve süresinde delile dayanılmadığını iddia ederek birleşen davanın reddini, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı-davacı kadına asıl dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı-davacı kadın tarafından asıl davada cevap dilekçesi sunulmamıştır.
2.Davalı-davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; asıl dava dilekçesinde dayanılan vakaların gerçeği yansıtmadığını, erkeğin, birlik görevini ihmal ettiğini, birden fazla kez sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, ailesi ile görüşmesine engel olduğunu, fiziksel, ekonomik, duygusal ve psikolojik şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini iddia ederek birleşen davanın kabulü ile tarafların zina ve evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, asıl davanın reddine, kadın yararına aylık 25.000,00 TL tedbir nafakası, 25.000,00 TL yoksulluk nafakası, nafakaların her yıl TEFE-TÜFE ortalama endeksi üzerinden arttırılmasına, 5.000.000,00 TL maddî tazminat ve 5.000.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkek tarafından 1995 yılında kadın aleyhine boşanma davası açıldığı, davanın reddedildiği ve 12.09.1996 tarihinde kesinleştiği, dinlenen erkek tanıklarının bir kısmının beyanının duyuma dayalı olduğu, bir kısmının ise olaya dair bilgisinin bulunmadığı, asıl dava dilekçesinde, tarafların 7 yıldır ayrı yaşadıklarının belirtildiği gibi dayanak teşkil eden dava dosyasının 12.09.1996 tarihinde kesinleştiği ve asıl davanın 28.11.2018 tarihinde açıldığı, bu durumun olağan görülmediği belirtilerek; ispatlanamayan asıl davanın reddine, kadın tarafından zina ve evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan birleşen dava yönünden yapılan incelemede ise tarafların evlilik birliğinin 2012 yılına kadar devam ettiği, kadının tanıklarının beyanlarında geçen olayların önceye dayalı olduğu gerekçesiyle evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebi yönünden istemin ispatlanamadığı, birleşen davada zina hukuki sebebine dayalı istem yönünden yapılan incelemede ise birleşen dava dilekçesinde zina yönünden dayanılan vakıaların incelenmesinde ilgili davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı ve yine Macide isimli kadınla erkeğin ilişkisi yönünden olan vakıaya kadın tarafından süresinde dayanılmadığından hükme esas alınamayacağı ve zina olgusunun da ispatlanamadığı belirtilerek; birleşen davanın da reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı kadın vekili "birleşen davanın reddi ve fer'îleri" yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların 2014 yılından bu yana ayrı yaşadığı, tüm dosya kapsamından erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğinin ispatlandığı, ancak birleşen dava dilekçesinde dayanılan diğer vakıaların ispatlanamadığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu ve kadın tarafından açılan evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek; davalı-davacı kadın vekilinin birleşen davada evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı davanın reddi, kusur belirlemesi, tazminatlar ve tedbir nafakası yönünden istinaf itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kabul edilen yönlerden kaldırılmasına, birleşen davanın 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca kabulü ile tarafların boşanmalarına, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, tedbir nafakasının amacı da gözetilerek kadın yararına aylık 3.000,00 TL tedbir nafakası, kadının emekli olduğu, düzenli ve yeterli gelirinin olduğu, üzerine kayıtlı taşınmazlarının da olduğu, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, kadının mevcut ve beklenen menfaatleri, evlilik süresi ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında kadın yararına 3.000.000,00 TL maddî tazminat, 2.000.000,00 TL manevî tazminata, davalı-davacı kadın vekilinin diğer yönlere ilişkin istinaf itirazlarının ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı erkek vekili, birleşen davanın kabulü, kusur, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve nafakalar; kadın vekili, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 19.09.2023 tarihli kararı ile davalı-davacı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminatın çok olduğu, 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına, kadının tüm, erkeğin sair temyiz itirazlarının reddi ile bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise onanmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kadın yararına 2.000.000,00 TL maddî, 1.000,000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-davalı erkek vekili özetle; kusur ve tazminatlar yönünden kararın bozulmasını istemiş, 11.03.2024 tarihli dilekçe ile de; ortak çocukların kendisinden olmadığını öğrendiğini belirterek açtığı manevî tazminat davasının bekletici mesele yapılmasını istemiştir.
2.Davalı-davacı kadın vekili özetle; tazminat miktarlarının az olduğunu belirterek tazminatların miktarı yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, bozmaya uyularak belirlenen tazminat miktarlarının bozmanın amacına uygun olup olmadığı, kesinleşen yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenip incelenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat az olup, bozmanın amacına uygun olmamıştır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdir edilmesi için hükmün bozulması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmamaktayım.