"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/968 E., 2022/834 K.
KARAR : Asıl ve birleşen 2016/383 E. sayılı davanın kabulüne, birleşen 2018/455 E. sayılı davanın kısmen kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/389 E., 2020/119 K.
Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince; asıl ve birleşen 2016/383 E. sayılı davanın kabulüne, birleşen 2018/455 E. sayılı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince 12.10.2022 tarihli ek karar ile temyiz başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.
Ek karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
Dosya içeriğine göre; temyiz eden davalı vekiline, eksik temyiz harcı ve gider avansının muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren bir haftalık kesin süre içerisinde dosyaya yatırılması, aksi halde temyiz isteminden vazgeçmiş sayılacağına dair muhtıranın tebliğ edilmesinin ardından,12.10.2022 tarihli ek kararla; süresinde temyiz harcının yatırılmaması nedeniyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 344 üncü maddesi uyarınca davalı vekiline “mahkeme veznesine yatırılması” ihtarını taşıyan usulüne uygun muhtıra tebliğ edilmediği, rapor süresinin sona erdiği 30.06.2022 tarihinde davalı vekili tarafından eksik harç ve gider avansının tamamlanmış olduğu görülmekle, Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 12.10.2022 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin asıl ve birleşen 2016/383 E. sayılı davalar yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra 13.07.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen asıl ve birleşen davalarda davalı asıl ... ve vekili Avukat ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı ... asıl davada; taraflar ve dava dışı ...'in, Zirve Hukuk ofisinde birlikte çalıştıkları 2008 - 2015 yılları arasındaki dönemde, dava ve takip dosyalarında davalının tahsil ettiği vekalet ücretlerinden tarafların anlaştığı çalışma tarzı ve paylaşım şekline göre hissesinin verilmediğini, aralarındaki anlaşma gereği işin kime geldiği dikkate alınmaksızın kazanılan gelirler ve yapılan giderlerin belirlenen hisselere göre paylaşılacağını, resmi kayıtlarda davalının iş yeri sahibi, kendisinin ise sigortalı çalışan olarak görünmekte ise de gerçekte tarafların ortak olduklarını, yaklaşık 300 adet seri iş davalarından gelen ve devamı gelecek olan vekalet ücretlerini paylaşmak istemeyen davalının birlikte çalışmayı sonlandırdığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, vekalet ücretlerinden hissesine düşen alacak karşılığı 10.000,00 TL'nin 05.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 150.000,00 TL'ye arttırmıştır.
2. Davacı ... birleşen 2016/383 E. sayılı davada; asıl dava dilekçesindeki hususları tekrar ederek, iş sahibi ...'e ödenmek üzere davalıya teslim edilen 40.000,00 TL'nin ödenmemesi üzerine taraflarınca iş sahibine yeniden ödeme yapılmak zorunda kalınması, vekalet ücretine mahsup edilmek üzere davalıya verilen iş sahiplerinden ... dosyasından gelen 20.000,00 TL para ile ... ve ... dosyasında tahsil edilen ve davalıya verilen 10.000,00 TL paranın, davalı tarafça Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/382 E. sayılı dosyası ile yeniden talep edilmesi nedeniyle alacaklarının bulunduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.000,00 TL alacağın 1.000,00 TL'lik kısmının 01.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte, kalan kısmının ise 05.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 150.000,00 TL'ye arttırmıştır.
3. Davacılar birleşen 2018/455 E. sayılı davada; haksız azilden kaynaklanan 10.000,00 TL vekalet ücreti alacaklarının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, 5.000,00 TL kısmının davacı ...'e, 5.000,00 TL kısmının ise davacı ...'e verilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı ...; avukatlık ortaklığının mevcut bulunmadığını, davacıların yanında ücretli ve sigortalı olarak çalıştığını savunarak davaların reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı avukatların, davalı avukatın yanında sigortalı olmalarının, onların birlikte çalışan avukatlar oldukları gerçeğini değiştirmediği, taraflar arasında görülen bir dava nedeni ile Yargıtay 7. Hukuk Dairesince verilen 20.06.2016 tarihli ilamda; taraflar arasında bir avukatlık ortaklığı bulunduğu, davalı ...'in % 40, davacı ...'in % 35, davacı ...'in % 25 pay almalarının kararlaştırıldığının benimsendiği, yine ihtiyati haciz kararı ile ilgili istinaf başvurusunu inceleyen Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin de 08.11.2016 tarihli ve 2016/28-26 E.K. sayılı kararıyla taraflar arasında bir avukatlık ortaklık ilişkisi bulunduğunun belirlendiği, hesaba ilişkin 17.02.2020 tarihli raporun esas alınarak vergi ve sair giderlerin de bu gelirden mahsubu neticesinde ortaklık payı karşılığı davacı ...'in 221.781,44 TL, davacı ...'in 330.799,60 TL alacağının tespit edildiği, birleşen 2018/336 E. sayılı dosyada azlin haksız olduğu, dava dosyalarında hak edilen akdi ve karşı vekalet ücretlerinin % 25 ve % 35'inden davalı ...''in avukatlık ortaklık kuralına göre, diğer davalıların ise vekil edilenler olarak sorumluluklarının bulunduğu gerekçesiyle; taleple bağlı kalınarak, asıl ve birleşen 2016/383 E. sayılı davaların kabulü ile ayrı ayrı 150.000,00 TL alacağın 11.08.2016 dan işleyecek kanuni faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine, birleşen 2018/336 E. sayılı davanın kısmen kabulü ile davacılardan ... için 251,25 TL, ... için 351,75 TL vekalet ücretinin 06.01.2017 den işleyecek kanuni faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı ... vekili; davacılar ile ortaklığının bulunmadığını, davacıların yanında sigortalı işçi olarak çalıştıklarını, avukatlık ortaklığından bahsedilmesi için Avukatlık Kanunu'nda belirtilen şartların gerçekleşmesi gerektiğini, tüzel kişiliği bulunan avukatlık ortaklığını tüzel kişiliğe haiz olmayan adi ortaklık olarak nitelendirmenin doğru olmadığını, baro yönetimine bildirim yapılmasının öngörüldüğünü, ortaklığı kanıtlayan delil bulunmadığını, sözleşme sunulmadığını, zorunlu şartların gerçekleşmediğini, Antalya 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/49 E. sayılı dosyasında işçi-işveren ilişkisi kapsamında görevsizlik kararı verildiğini ve temyiz incelemesinde onandığını, bu yöndeki tespitin kesinleştiğini, davacılar müvekkili aleyhine açtıkları vekalet ücretine ilişkin davanın Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından kesinleşen karar dikkate alınarak reddedildiğini, 2018/336 E. sayılı dosyanın birleştirilmesinin doğru olmadığını, raporlara itiraz ettiklerini, yazılı bir sözleşme olmadığına göre, davacıların davalı yanında çalıştıkları süre içinde 2008 yılından sonra salt ilamlı icra takiplerinden elde edilen icra karşı vekalet ücretleri baz alınmak kaydıyla, brüt kazançtan KDV, gelir vergisi, büro giderleri, kira, çalışan maaşı vs. giderlerin ortalaması dikkate alınarak o iş için hesap yapılması gerektiği kabul edilip talep edildiği halde, dava ve icra takibi gelirlerini ayırmaksızın davacılar büronun ortağıymış gibi bütün işleri karıştırıp üstelik dava dilekçelerinde yazmadıkları işleri dahi, 2008 öncesinde mi gelmiş, 2008 sonrasında mı başlamış olduklarına bakılmaksızın, vergisel ve masrafsal giderleri düşmeden hesap yaptıklarını, dava dilekçesinde yer almayan 30'a yakın dosyayı hesapladıklarını, davacıların ıslah ile taleplerini artırdıklarını, dava tarihinden itibaren faize hükmedilemeyeceğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; birleşen 2018/336 E. sayılı dosyanın istinaf sınırının altında kaldığı, asıl ve birleşen 2016/383 E. sayılı dosyalar yönünden; her ne kadar Antalya 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/49 E. sayılı dosyası üzerinden görülen davada, taraflar arasında işçi - işveren ilişkisinin bulunduğu kabul edilmiş ise de, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin bozma ilamında belirtilen hususlar ve dosya içerisinde mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde, davanın tarafları arasında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 44/A maddesinde düzenlenen aynı büroda birlikte çalışma şeklinde ortaklık ilişkisinin bulunduğu, yazılı olarak kayıtlı oldukları baroya bildirimde bulunulmamasının, taraflar arasında ortaklık ilişkisinin mevcut olmadığı sonucunu doğurmayacağı, İlk Derece Mahkemesinin taraflar arasında ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu yönündeki kabulünde isabetsizlik bulunmadığı, mevcut delillere göre yaptığı değerlendirmeye, takdire ve ortaya koyduğu gerekçeye göre vardığı sonuçta istinaf sebepleri yönünden usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar etmiş, aylık iş akdinin sona erdirilmesi aşamasında ekte sunulan tutanaklarda davacı ...'in sigortalı çalıştığını beyan ettiğini, ortak olan bir kişinin bu belgeleri neden imzaladığını, ilamlı takiplerlerden % 35 ve % 25 gibi primler almasına karşın büroya ve vergi dairesine ödeme yapmadan kazanç elde ettiklerini, işçi avukat ifadesini etik bulmadığından ortağın ifadesine sessiz kaldığını, davalı işveren avukatın kabulünde olan salt ilamlı icra takıplerinden elde edilen karşı vekalet ücreti alacaklarının vergi ve KDV vs. düşüldükten sonra ve elde edilen net ücretin % 35'i ..., % 25 'i ...'e prim olarak veriliyordu şeklindeki paylaşım şekline göre hesaplama yapılmadığını, brüt ücretler üzerinden gider mahsup edilmeden daha fazla kazanır hale geldiklerini, vekalet ücretlerinin davacılar tarafından tahsil edildiğini, davalıya teslim edilip edilmediğinin araştırılmadığını ileri sürerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; asıl ve birleşen 2016/383 E. sayılı davada adi ortaklıktan kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşme olup, adi ortaklık ilişkisi mutlaka sözleşme temeline dayanır. Adi ortaklık sözleşmesi yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir.
2. Her ne kadar adi ortaklık ilişkisi herhangi bir şekle bağlı değilse de, bu kural geçerlilik şekli bakımından söz konusu olup, ihtilaf çıktığında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer. Diğer bir anlatımla adi ortaklıkta yazılı sözleşme, geçerlilik ... değil bir ispat aracıdır.
3. Çekişmeli vakıaların ispatı için ise delillere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada kesin deliller arasında sayılan “ikrar” kavramı hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.
4. 6100 sayılı Kanun'un 188 ... maddesinde; taraflar veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıaların çekişmeli olmaktan çıkacağı ve ispatının gerekmediği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır.
5. İkrar, davanın temelini oluşturan bir somut vakıa iddiasının doğru olduğunun, o vakıayı ispat yükünü taşımayan (karşı) tarafça kabul edilmesi olarak tanımlayabiliriz.
6. İkrar, vakıa iddiasının doğru olduğunun karşı tarafça tamamen kabul edilmesi şeklinde olursa basit ikrar; sadece maddi vakıanın kabul edilip bu vakıanın hukuki sebebinin farklı olduğuna ilişkin ise vasıflı ikrar (veya gerekçeli inkar); vakıa iddiasını tam olarak kabul edilmesine rağmen, bu vakıadan iddiada bulunan taraf lehine hukuki sonuç doğmasını engelleyecek nitelikte ... bir vakıa iddiasında bulunulması (eklenmesi) şeklinde olursa bileşik ikrar olarak adlandırılır (Pekcanıtez, Özekes, ..., ..., Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık: İstanbul, 2017, s. 1640 - 1641).
7. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun (1136 sayılı Kanun) 44 üncü maddesinde; avukatların meslekî çalışmalarını aynı büroda birlikte veya avukatlık ortaklığı şeklinde de yürütebilecekleri belirtilerek, aynı büroda çalışma şeklini düzenleyen (A) bendinde; "Birlikte çalışma, aynı ilde kurulu barolardan herhangi birine kayıtlı birden çok avukatın meslekî çalışmalarını bir büroda yürütmeleridir. Bu birlikteliğin tüzel kişiliği yoktur, yapılan iş ticarî sayılmaz.
Birlikte çalışan avukatlardan biri ya da birkaçının ad ve/veya soyadının yanında (Avukatlık Bürosu) ibaresinin kullanılması zorunludur. Karşılıklı hak ve yükümlülükler, gelir ve giderlerin paylaşılması, büro yönetimi, birlikteliğin sona ermesi birlikte çalışanlarca belirlenir ve yazılı olarak kayıtlı oldukları baroya bildirilir." hükmü yer almaktadır.
8. Aynı maddenin (B) bendinde ise Avukatlık ortaklığı; "Avukatlık ortaklığı, aynı ilde kurulu barolardan herhangi birine kayıtlı birden çok avukatın bu Kanuna göre mesleklerini yürütmek için oluşturdukları tüzel kişiliktir. Avukatlık ortaklığının çalışması meslek çalışması olup, ticarî sayılmaz ve vergilendirme bakımından şahıs şirketlerine ilişkin hükümler uygulanır. Avukatlık ortaklığının adı, bir ya da birkaç ortağın ad ve/veya soyadlarına (Avukatlık Ortaklığı) ibaresi eklenerek belirlenir. Yabancı sermayeyi teşvik mevzuatı çerçevesinde Türkiye’de faaliyet göstermek isteyen yabancı avukatlık ortaklıkları, bu Kanuna ve avukatlık ortaklığı düzenlemesine uygun olarak kurulmak koşuluyla, yalnızca yabancı hukuklar ve milletlerarası hukuk konularında danışmanlık hizmeti verebilirler. Bu sınırlama yabancı avukatlık ortaklığında çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ya da yabancı avukatları da kapsar. Bu nev’i avukatlık ortaklıkları için ortakların baroya kayıtlı olması şartı aranmaz. Bu kuralın uygulanması mütekabiliyet esasına bağlıdır." şeklinde düzenlenmiştir.
3. Değerlendirme
1. Birleşen 2018/336 E. sayılı dosya yönünden; miktar veya değeri temyiz kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Kanun’un 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemeyeceğinden, temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması nedeniyle anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca bu davaya yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
2. Asıl ve birleşen 2016/383 E. sayılı dosyalar yönünden; somut uyuşmazlıkta, davacılar ile davalılar arasında avukatlık ortaklığı bulunduğu iddia edilmiştir. 1136 sayılı Kanun'da avukatların yapabileceği ortaklık iki şekilde düzenlenmiştir. Kanun'un 44 üncü maddesinin (A) bendinde düzenlenen aynı büroda birlikte çalışmayı öngören ortaklık türü, 6098 sayılı Kanun'un 620 ve devamı maddelerinde belirtilen adi ortaklığı ifade etmektedir. 1136 sayılı Kanun'un 44 üncü maddesinin (B) bendinde düzenlenen birlikte çalışma şekli ise tüzel kişiliği bulunan avukatlık ortaklığını öngörmekte, bu yönden adi ortaklıktan ayrılmaktadır.
3. Dava konusu uyuşmazlık adi ortaklık kapsamında değerlendirileceğinden, taraflar arasında söz konusu ortaklığın kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davalı ...'in çeşitli aşamalarda ortaklığın bulunduğuna yönelik ikrarı ile taraflar arasında görülen davaya ilişkin bozma ilamında ifade edildiği üzere, davalının 09.03.2015 tarihli ve 3751 yevmiyeli iş akdinin feshine dair davacının ihtarnamesinde “…2008 yılından bu yana kısmi ortaklık şeklinde…” çalıştıklarını bildirdiği, yine Antalya 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/1 Esas sayılı dosyasında verdiği beyanında “.. hem de yokluğumda ortağım ...’un bulunduğu ortamda …” dediği, yine “Ofis içi hesap" dökümünde davacının % 40, davalı ...’in % 35, davalı ...’in % 25 hisse sahibi olarak yıllara göre gelir paylaşımın yapıldığının belirtildiği, böylelikle taraflar arasında adi ortaklığın mevcut olduğu anlaşıldığından, derece mahkemelerinine taraflar arasında adi ortaklık bulunduğuna dair gerekçelerinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Baroya yazılı bildirim yapılması, adi ortaklığın geçerliliğini etkileyen bir unsur olmayıp, baro tarafından bilinirliğini sağlamak amacıyla bilgi verilmesinden ibarettir. Ayrıca davacıların resmi kayıtlarda sigortalı çalışan olmaları, adi ortaklık şeklinde çalışılmasına engel teşkil etmemektedir.
4. Yargılama sırasında alınan raporlarda; davalının itirazlarının incelendiği, vergilerin mahsubu ile belirlenen bedellerin talep edilebilecek alacak olarak tespit edildiği, taleple bağlı kalınarak hüküm verildiği anlaşılmaktadır.
5. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa yukarıda yer verilen hukuk kurallarının doğru şekilde uygulandığı, taraflar arasında adi ortaklığın kurulduğuna ve taleple bağlı kalınarak alacak miktarlarına hükmedilmesine yönelik verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile asıl ve birleşen 2016/383 E. sayılı dosya lar yönünden verilen kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin birleşen 2018/336 E. sayılı davaya yönelik temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, asıl ve birleşen 2016/383 E. sayılı dosyalar yönünden 6100 sayılı Kanun’un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.