Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7791 E. 2023/2615 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin feshi sonucu alıcının ödediği bedelin iadesi için başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali davasında, takibe itirazdan sonra ödeme yapılması halinde davanın hangi miktar üzerinden kabul edileceği hususu.

Gerekçe ve Sonuç: İtirazın iptali davasında, takibe itirazdan sonra ancak dava açılmadan önce yapılan ödemenin dikkate alınması ve konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak dava tarihi itibariyle talep edilebilecek alacak miktarı üzerinden hüküm kurulması gerektiği gözetilerek, eksik inceleme ile hüküm kuran Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2019/3091 E., 2022/1883 K.

DAVA TARİHİ : 11.06.2018

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 3. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2018/355 E., 2019/560 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 10.10.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde taraflardan kimsenin gelmemiş olduğu belirlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; davalı ile imzalandığı 10.12.2016 tarihli sözleşme ile ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi 802 ada 72 parsel, ... Sok. B blok kat 4'te kain taşınmazın 250.000,00 TL bedelle satışı konusunda anlaştıklarını, sözleşme gereği edimini yerine getirerek 12.12.2016 tarihinde 250.000,00 TL bedeli davalının hesabına yatırdığını, davalı tarafından sözleşme konusu taşınmazın üçüncü kişiye satılması nedeniyle sözleşmenin fesh edildiğini ve 40.000,00 TL'nin hesabına iade edildiğini, ancak bakiye 210.000,00 TL'nin tüm sözlü taleplere rağmen ödenmediğini, davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatığını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini belirterek; takibe yapılan itirazın iptali ile lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; dava konusu alacak miktarı muaccel olmamasına rağmen davacı asile ait banka hesabına ödendiğini, davacı asile ait hesaba gönderilmiş olan tüm ödemelerin tahsil edilmesine rağmen hakkında haksız yere takip yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında adi şekilde taşınmaz satış sözleşmesi yapıldığı, davacının ödemiş olduğu bedeli isteme talebinde haklı olduğu, davacının ödediği bedelden 40.000,00 TL'yi daha önce iade aldığından takip talebinde haklı olarak 210.000,00 TL asıl alacağını talep ettiği, takip tarihi 26.04.2018 olmakla birlikte davacının takip tarihi itibari ile asıl alacak yönünden haklı olduğu, ancak itirazın iptali davalarında dava tarihi itibari ile değerlendirme yapılması gerektiği, davalının takip talebinden sonra dava tarihinden önce davacıya asıl alacak tutarını iade ettiğinden 210.000,00 TL asıl alacak yönünden davacının davasının reddi gerektiği, davacının gönderdiği ihtarname ile davalıyı 11.04.2018 tarihinde temerrüte düşürdüğünden takip talebinde belirtilen %9 faiz oranı üzerinden hesap edilen faiz tutarının 787,50 TL olduğu, bu nedenle davacının faiz alacak kalemi açısından sadece tespit edilen bu tutar yönünden haklı olduğu, icra inkar tazminatı asıl alacağa bağlı olarak kurulan bir alacak olduğundan asıl alacak talebi reddedilen davacının icra inkar tazminatının da reddi gerektiği, dava tarihinin 11.06.2018 tarihi olduğu, ödeme emrine itiraz tarihi ile dava tarihi arasındaki sürenin kısa oluşu, borçlunun ödeme emrindeki beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı tarafa para iadesinin yapıldığından dava tarihinden önce haberinin olmamasının makul karşılanabileceği, bu nedenle yargılama giderlerine hükmederken her ne kadar dava reddedilmiş olsa da davalı lehine vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmediği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, takibe yapılan itirazın 787,50 TL faiz yönünden iptaline, takibin itirazı iptal edilen bu kısımlar yönünden devamına, icra inkar tazminatına yönelik talebin ve davalının kötü niyet tazminatına yönelik talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı; tüm sözlü taleplere rağmen evin kalan bedeli olan 210.000,00 TL'nin ödenmediğini, buna ilişkin ihtarname keşide edildiğini, sonuç alınamadığından icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun 26.04.2018 tarihinde borca itiraz ettiğini, akabinde davalı borçlu tarafından kötü niyetli olarak icra dosyasına itirazın yapıldığı gün asıl alacak miktarının haricen ödendiğini, borçlu tarafından yapılan ödemenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 100 üncü maddesi gereği önce işlemiş ve işleyecek faiz, giderler ile masraflardan düşülmesi gerektiğini, kalan asıl alacak yönünden de takibin devamına karar verilmesi gerektiğini, faiz başlangıç tarihinde maddi hata yapıldığını, davalı borçlunun kötü niyetli olduğunu, bu nedenle talep gibi kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, işbu dava ikame edilirken icra müdürlüğünden alınan derkenar uyarınca peşin harcın mahsup edilmediğini, tarafınca tekrar peşin harç yatırıldığını, bu harçla ilgili bir karar verilmediğini, vekalet ücretinde hata yapıldığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

2. Davalı, davanın reddedilen kısmı üzerinden lehine vekalet ücretine ve talep olduğu halde kötü niyet tazminatına hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu belirterek, kararın bu yönler itibariyle düzeltilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; itiraz üzerine açılan eldeki davada davalı borçlu tarafından itiraz süresi içerisinde ödenen 210.000,00 TL yönünden davanın reddi gerektiği, Mahkemece bu kısım bakımından davanın reddedilmiş olmasında, keza davacı tarafından keşide edilen 30.03.2018 tarihli ihtarname gözetilerek bu tarihten sonrası için resen yapılan faiz hesabı ile sonuca gidilerek yazılı şekilde hüküm tesisinde, takipte kötü niyeti tespit edilemediğinden davacı hakkında "kötü niyet tazminatına" ve yine likit ve muayyenlik şartı sağlanamadığından davalı hakkında "icra inkar tazminatına" hükmedilmemiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön tespit edilemediği, ne var ki tüketici konumunda olan davacıdan harç alınamayacağı gözden kaçırılarak davanın açılması sırasında davacıdan alınan 3.752,06 TL harcın iadesi gerektiği halde iadesine karar verilmemiş olması, davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde Mahkemece davalı yararına vekalete hükmedilmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu gerekçesiyle; tarafların bu yönlere ilişen istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, takibe yapılan itirazın 787,50 TL faiz yönünden iptaline, takibin iptal edilen bu kısımlar yönünden devamına, icra inkar tazimatına yönelik talebin ve davalının kötü niyet tazminatına yönelik talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı; davalı tarafından kötü niyetli olarak icra dosyasına itirazın yapıldığı gün asıl alacak miktarının ödendiğini, icra takibi yapıldığı gibi hem icra masrafları ile harçları hem de icra vekil ücretlerinin borçlu aleyhine doğduğunu, borçlunın bu masraflardan sorumlu olduğunu, şayet borçlu ödeme yaparsa, ödemenin 6098 sayılı Kanun'un 100 üncü maddesi gereği faizlerden düşülmesi gerektiğini, Mahkemece dosyanın bilirkişiye gönderilerek yapılan kısmi ödemenin faiz, giderler ve masraflardan mahsup edilerek kalan asıl alacak tespit edilerek asıl alacak yönünden takibin devamına karar verilmesi gerektiğini, faizin başlangıç tarihinde maddi hata yapıldığını, faiz başlangıç tarihinde ihtarname tarihi yerine sözleşmenin feshi ile ilk ödemenin yapıldığı tarihin dikkate alınması gerektiğini, icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin lehine hükmedilen vekalet ücreti ile davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin feshi sonucunda satıcı şirkete ödenen bedelin iadesi amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesi; "Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir." şeklindedir.

3. Değerlendirme

1. Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.

3. Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.

4. Yasal dayanağını 2004 sayılı Kanun'un 67 nci maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile aynı Kanun'un 66 ncı maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.

5. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Alacaklı, alacağının varlığını 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.

6. Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda ödenmeyen borç tutarına yönelik olarak itirazın iptali davası açılmasında hukuki yarar bulunmakta ancak icra takibine itirazdan sonra fakat davadan önce yapılan ödeme miktarı yönünden itirazın iptali talep edilmesinde hukuki yarar olmayacaktır. Bu nedenle icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından kısmi ödeme yapılması hâlinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Ancak kısmi ödeme miktarı yönünden dava açılmasa bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibi kendi yasal prosedürü içerisinde devam edecek olup, faiz ve fer’îleri yönünden takip devam edeceğinden icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyecektir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2011 tarihli ve 2011/19-532 E., 2011/640 K., 23.05.2018 tarihli ve 2017/19-910 E., 2018/1111 K., 22.11.2018 tarihli ve 2017/19-822 E., 2018/1754 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

7. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında 26.04.2018 tarihinde sözleşmeye istinaden 210.000,00 TL asıl alacak, 7.301,10 TL işlemiş faiz toplamı 217.301,10 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatılmış, ödeme emrinin davalıya 17.05.2018 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, davalı borçlu tarafından 24.05.2018 tarihinde borcun tamamına itiraz edilmiş, aynı gün asıl alacak miktarı olan 210.000,00 TL davacının banka hesabına havale edilerek haricen ödenmiştir.

8. İtirazın iptali davası yukarıda açıklandığı üzere takip ile sıkı sıkıya bağlı olduğundan icra takip tarihi itibariyle belirlenen asıl alacak ve temerrüt faizi ile ferîleri, borçlunun takip tarihindeki sorumlu olduğu miktarı gösterir. Borçlunun takibe itirazından sonra yasal süresi içinde itirazın iptali davası açılması ve bu dava açılana kadar borçlu tarafından icra dosyasına ihtirazi kayıt konulmadan yapılan ödemeler veya alacaklının şahsına ya da onun gösterdiği üçüncü kişiye (kabul edilmek koşulu ile) haricen yapılan ödemelerin bulunması durumunda ise ödeme rızaen yapılmış olduğundan borçlunun bu ödemeler yönünden itirazından vazgeçtiğinin kabulü gerekmektedir.

9. Ödemelerin alacaktan mahsubunda ise; takip tarihinde belirlenen asıl alacak, temerrüt faizi ve ferîleri toplamından mahsubu öncelikle 6098 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak temerrüt faizinden yapılacaktır. Bir başka deyişle, her bir ödeme tarihine kadar takip tarihinde belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferîleri uygulanıp bulunan ve takip öncesi işleyen temerrüt faizi toplamından ödemenin düşülmesi, fazlası var ise asıl alacaktan mahsup edilerek belirlenecek olan asıl alacak miktarı bulunmalıdır.

10. Bu şekilde yapılan hesaplamaya göre, ödemeden sonra dava tarihine kadar hesaplanacak temerrüt faizi ve ferîleri ile birlikte alacaklının dava tarihindeki alacağı tespit edilmelidir.

11.Tüm bu tespitlere göre; Mahkemece itirazın iptali davasında, itiraz üzerine icra takibi durduğundan takibin devamına dava tarihi itibariyle belirlenen miktar üzerinden imkân sağlayacak şekilde hüküm kurulması gereklidir.

12. Hal böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince; icra takibinden sonra dava açılmadan önce yapılan ödeme dikkate alınarak, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve dava tarihi itibariyle talep edilebilecek alacak miktarı üzerinden hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

Kararı temyiz eden davacı harçtan muaf olduğundan peşin alınan temyiz harcının iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.