Logo

3. Hukuk Dairesi2022/8141 E. 2023/35 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile ortaklığın tasfiyesinden doğan alacak davalarına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin varlığı ve ortaklığın sona erdiği hususlarının Yargıtay'ın önceki bozma ilamıyla kesinleştiği, mahkemece alınan tasfiye raporunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri gözetilerek ortaklığın malvarlığını oluşturan dairelerin değerinin tespit edildiği ve davacı tarafın tasfiye alacağının belirlendiği, bozma kararlarının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin taraflarca ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı gözetilerek karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2020/52 E., 2021/1058 K.

HÜKÜM : Asıl ve Birleşen Davaların Kabulü

KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Taraf Vekilleri

Taraflar arasında birleştirilerek görülen adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Dairece kararın onanmasına karar verilmiştir.

Taraf vekillerince Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı asıl davada; dava dışı arsa malikleri ile imzaladığı kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapımını üstlendiği binadan dört adet dairenin kendisine bırakılacağının kararlaştırıldığını, işbu sözleşmeden doğan haklarını şirket yetkilisi ...'ın yeğeni olan davalıya kağıt üzerinde devrettiğini, devri işsiz olan davalıya iş imkanı sağlamak, işi öğretmek inancıyla yaptığını, aynı zamanda davalının sigortasını da 24.10.2005 tarihi itibariyle başlattığını, inşaat faaliyeti kapsamında yapılan masrafların tamamını kendisinin karşıladığını, inşaat belirli aşamaya gelince yüklenici olarak kendisine bırakılacağı kararlaştırılan daireleri üçüncü kişilere harici olarak sattığını, satışlardan elde ettiği para ile de inşaatın borçlarını ödediğini, ancak bahse konu şahıslara taşınmazların tapusunu verememesi nedeniyle açılan davalar sonucunda yapılan temyiz incelemesi ile davaya konu inşaatın yapımı hususunda davalı ile aralarında adi ortaklık ilişkisinin varlığının kabul edildiğini, ancak ortaklıktaki paylarının eşit olarak kabul edilemeyeceğini, davalının ortaklığa sadece emeğini getirdiğini ileri sürerek; adi ortaklığın tasfiyesi ile ortaklık mal varlığına dahil olup, dava dışı arsa malikleri adına kayıtlı olan davaya konu dört adet bağımsız bölümden payına düşen kısmın tapu kaydının iptali ile adına tapuya tescilini, olmadığı takdirde tasfiye hükümlerine göre satılarak payına düşen bedelin tarafına ödenmesini talep etmiş; 04/10/2021 tarihli dilekçesi ile alacak talebini 568.241,49 TL olarak belirlemiştir.

Davacı birleşen 2016/208 E. sayılı davada; davaya konu kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yüklenici olarak kendisine bırakılacağı kararlaştırılan dört adet dairenin davalı tarafından kiraya verildiğini ileri sürerek; dava tarihinden geriye dönük 5 yıllık süre ile sınırlı olmak üzere hesaplanacak kira bedelinden şimdilik 10.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 27.11.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 72.000 TL'ye yükseltmiştir.

Davacı birleşen 2019/576 E. sayılı davada; aynı vakıalara dayanarak, davalının davaya konu dairelerden 02/03/2016 tarihi itibariyle elde ettiği toplam kira bedelinden şimdilik 10.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 04.10.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 71.463,74 TL ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacı ile yaptığı devir sözleşmesi ve arsa malikleri ile arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapımını üstlendiği davaya konu inşaatı tamamlayıp teslim ettiğini, ancak arsa maliklerinin kendisine bırakılacağı kararlaştırılan dairelerin tapusunu vermeye yanaşmadıklarını, tapu iptal ve tescil istemiyle açmış olduğu davanın derdest olduğunu, inşaat masraflarını kendisinin karşıladığını, davacı ile aralarında adi ortaklık ilişkisinin varlığından bahsedilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece; taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin fesih ve tasfiyesine, tarafların adi ortaklıkta eşit pay sahibi olduklarının kabulü ile tasfiyenin buna göre yapılmasına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairece verilen 12.11.2013 tarihli ve 2013/14847 E., 2013/15812 K. sayılı ilamla;"...Taraflar arasında BK 520 ve devamı maddeleri (TBK 620.mad. vd) gereğince adi ortaklık kurulduğu, dava konusu taşınmazın da adi ortaklık konusu olduğu, ortaklığın fiilen sona erdiği anlaşılmaktadır.

Bir ortak tarafından adi ortaklığa ait bir taşınmazdaki payının bedelinin istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshi ve tasfiye istemini de kapsar.Uyuşmazlık için maddi ve hukuki vaka bu şekilde değerlendirildiğinde inceleme bu yönde yapılmalıdır...

Mahkemece, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir.

...Bütün bu açıklamalar ışığında, yapılan sözleşmeler ile taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunun kabulü zorunlu olup, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken, mahkemece, değinilen bu yönler dikkate alınmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece; adi ortaklığa konu dört adet dairenin davalıya ait olacağı kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre, davacının davalıdan talep edebileceği tasfiye payı alacağının 238.241,45 TL olduğu, diğer taraftan bahse konu dört adet dairenin davalı tarafından kiraya verildiği, bu sebeple davacının davalıdan 5 yıllık süre ile sınırlı kira alacağı toplamının ise 72.000 TL olduğu gerekçesiyle; davanın kabulüne, taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, 310.241,45 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara karşı, taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairece verilen 22.10.2019 tarihli ve 2019/708 E., 2019/8263 K. sayılı ilamla; mahkemece, asıl ve birleşen dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, 15.03.2021 tarihli tasfiye raporu hükme esas alınarak, davacı şirket ile dava dışı arsa sahiplerinden ... arasında noterde 18.08.2005 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesinin düzenlendiği, davacının işbu sözleşmeden doğan haklarını 22.02.2005 tarihli noter devir sözleşmesiyle bila bedelle davalıya devrettiği, davalının ise diğer arsa sahibi...ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığı, işbu davadan önce görülen davada davacı ile davalı arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunun belirlendiği, tarafların davaya konu adi ortaklıkta eşit pay sahibi oldukları, her birinin inşaat için net olarak ne kadar masraf yaptıkları tespit edilemediğinden harcamalara eşit olarak katıldıklarının kabulünün gerekeceği, tasfiye bilançosuna göre davacının davalıdan 568.241,49 TL tasfiye payı alacağı bulunduğu, tasfiye raporunun denetim ve hüküm vermeye elverişli olduğu, diğer yandan ortaklığa konu dairelerden ikisinin davalı ve annesi tarafından kullanılması ve diğer ikisinin ise davalı tarafından kiraya verilmesi nedeniyle davacının kira talep etme hakkının doğduğu, davacının davalıdan birleşen 2016/208 E. sayılı dava yönünden dava tarihinden geriye dönük 5 yıl için 72.000 TL; birleşen 2019/576 E. sayılı dava yönünden ise 02.03.2016 tarihi ile birleşen dava tarihi olan 04.10.2019 tarihi arası dönem için 71.463,74 TL alacaklı olduğu; davacı ortak her ne kadar açmış olduğu asıl davada, ortaklığa konu dört adet daire yönünden tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuş ise de, bahse konu dairelerin mevcut duruma göre üçüncü kişiler adına tapuya kayıtlı olması nedeniyle terditli olarak ileri sürdüğü işbu talebinin kabul edilemeyeceği, bu husus gözetilerek tasfiye hesabında dairelerin rayiç değerlerinin dikkate alındığı, adi ortaklığın mahkeme kararı ile feshine karar verilerek son bulacağı, bu nedenle davacının asıl davaya yönelik faiz isteminin de reddinin gerektiği gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, 568.241,49 TL'nin davalıdan tahsiline, faiz talebinin reddine; birleşen 2016/208 E. sayılı davanın kabulü ile 72.000 TL'nin; birleşen 2019/576 E. sayılı davanın kabulü ile 71.463,74 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Dairenin 20.09/2022 tarihli ve 2022/1089 E., 2022/6764 K. sayılı ilamıyla, Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

1-Davacı vekili; adi ortaklıktaki paylarının eşit olarak kabul edilemeyeceğini, ortaklık faaliyeti kapsamında yapılan masraf ve giderlerin tamamını karşıladığını, davalının ortaklığa sadece emeğini getirdiğini, hüküm altına alınan tasfiye payı alacağına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini, davaya konu dört adet bağımsız bölüm üzerinde mülkiyet hakkının bulunduğunu, yine işbu bağımsız bölümlerin fiilen satılıp bedelinin davalı ile aralarında paylaştırılması gerektiğini, bu itibarla tasfiye hesaplamasının hatalı olduğunu, hükme esas alınan tasfiye raporuna karşı itirazının karşılanmadığını, kira alacağı talebine yönelik yapılan hesaplamaların da hatalı olduğunu ileri sürerek; onama kararının düzeltilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2-Davalı vekili; davacının yapımını üstlendiği inşaata dair haklarını bila bedel kendisine devrettiğini, bu nedenle davacının davaya konu inşaatla herhangi bir ilgisinin kalmadığını, inşaatın yapımına dair masrafların tamamını kendisinin karşıladığını, davacının herhangi bir şekilde katkısından bahsedilemeyeceğini, hükme esas alınan tasfiye raporunun hatalı olduğunu, birleşen davalarda hükme esas alınan raporların da hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; onama kararının düzeltilerek mahkeme kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl ve birleşen davalarda uyuşmazlık, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile alacak istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 nci maddesinin birincifıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.

6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 1 inci maddesi; “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmünü içermektedir.

6098 sayılı Kanun'un 622 nci maddesine göre; "Ortaklar, niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında paylaşmakla yükümlüdürler."

Aynı Kanun'un 623 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir."

Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen 6098 sayılı Kanun'un 639 uncu maddesinin yedinci bendinde ise; "Haklı sebeplerin bulunması halinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla" ortaklığın sona ereceği belirtilmiştir.

Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.

Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece 6098 sayılı Kanun'un 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.

3. Değerlendirme

1.Yargıtay kararının düzeltilmesi 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440 ıncı maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Mahkemece alınan tasfiye raporunda; yukarıda açıklanan kanun hükümleri gözetilerek adi ortaklığın mal varlığını oluşturan dairelerin değerinin karar tarihine en yakın tarih itibariyle belirlendiği, mahkemece bu rapordaki veriler esas alınarak ortaklığın feshine ve davacı tarafın tasfiye alacağının tahsiline karar verildiği, bozma kararlarının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin taraflarca ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı, dolayısıyla tarafların karar düzeltme dilekçelerinde bildirdikleri sebeplerin Dairece verilen onama kararının düzeltilmesini gerektirecek nitelikte bulunmadığı anlaşılmıştır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Karar düzeltme talebinin REDDİNE,

Aşağıda yazılı para cezaları ile bakiye harçların karar düzeltme isteyenlere yükletilmesine,17/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.