"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/707 E., 2022/341 K.
DAVA TARİHİ : 18.03.2010
HÜKÜM : Davanın kabulü
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı vekili; dava dışı ...'ın kredi kullanmasını temin amacıyla mülkiyeti kendisine ait 19 nolu dubleks daireyi davalıya inanç sözleşmesi ile 27.2.2007 tarihinde tapuda devrettiğini, bu devir ile birlikte davalının dava dışı ... adına 28.2.2007 tarihinde 80.000 TL kredi kullandığını ve kredi borcunun dava dışı ... tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ... tarafından kredi taksitlerinin ödendiğini, ancak davalının inanç sözleşmesine aykırı olarak bedelini ödemeden satın aldığı daireyi 20.3.2009 tarihinde 3. kişiye satarak tapu devrini verdiğini, bu şekilde kendisini zarar uğrattığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 50.000 TL'nin satış tarihinden itibaren ticari faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
2.Davacı vekili 28.05.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle; 50.000 TL olarak talep edilen alacak miktarını 12.532,60-TL arttırarak toplamda 62.532,60 TL olan alacağın temerrüt tarihi olan 02.07.2009 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı vekili; davacıya ait taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, ancak dava dışı ...'in ekonomik sıkıntıda olduğundan İş Bankasından kullandığı 80.000 TL bedelli krediyi ...'e verdiğini, dava dışı ...'in kredi taksitlerini ödemeyince haciz korkusu ile taşınmazı satmak zorunda kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Davalı vekili 13.06.2018 tarihli ıslah dilekçesine karşı cevap dilekçesiyle; bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı ve alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak ıslahla talep edilen alacağın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, taraflar arasında inanç sözleşmesinin varlığının yazılı belgeler ile kanıtlandığı, kredi ödemelerinin çok büyük bir kısmının dava dışı 3. kişi tarafından ödendiği, ödeme tutarlarının 50.000 TL den fazla olduğu, davacının adına kayıtlı taşınmazı devri sebebiyle fakirleştiği, davalının ise haksız olarak zenginleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 50.000 TL alacağın 02.07.2009 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 14.05.2015 tarihli ve 2014/23553 Esas, 2015/15351 Karar sayılı ilamıyla; davalı vekilinin sair temyiz itirazları reddedilerek, davalı tarafından kullanılan kredinin esasen dava dışı ...'e tahsis edildiği ve onun tarafından kullanıldığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, davalıya bankadan ... adına çektiği kredinin teminatı olarak davacıya ait 19 nolu meskenin tapusunun devir edildiği, uyuşmazlığın çözümünde kredi borcunun ne kadarlık taksidinin davalı tarafından ödendiğinin ayrıntılı şekilde tesbit edilmesinin önem taşıdığı, bilirkişi vasıtasıyla banka kayıtları üzerinde ayrıntılı şekilde araştırma yapılarak, kredi borcunun ne kadarlık kısmının kimin tarafından ödendiğinin belirlenmesi gerektiği ve özellikle davalı tarafından yapılan ödeme var ise daire bedeli ile kıyaslandığında ne miktar sebepsiz zenginleşmesinin bulunduğunun tesbit edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece bilirkişi tarafından verilen 17.04.2018 tarihli raporda davalı ...'nın toplam 62.532,60 TL'lik sebepsiz zenginleşmesinin bulunduğu, taraflar arasında inanç sözleşmesinin varlığının yazılı belgeler ile kanıtlandığı, kredi ödemelerinin çok büyük bir kısmının dava dışı 3. kişi tarafından ödendiği, ödeme tutarlarının 50.000 TL'den fazla olduğu, davacının adına kayıtlı taşınmazı devri sebebiyle fakirleştiği, davalının ise haksız olarak zenginleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 50.000 TL alacağın 02.07.2009 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karara karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 28.09.2020 tarihli ve 2020/3284 Esas, 2020/4838 Karar sayılı ilamıyla; davalının sair temyiz itirazları reddedilerek, bozmada belirtilen niteliklere aykırı şekilde belirsiz ifadeler kullanılan ve hesaplamalar yapılan rapor doğrultusunda hüküm kurulduğu, bozma ilamına uyulması halinde bozma doğrultusunda taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağı, bu aşamadan sonra bozmanın gereklerinin yerine getirilmesinin zorunlu olduğu, davalının itirazlarını karşılar nitelikte yeterli bir bilirkişi incelemesi bulunmadığı, karara esas alınan bilirkişi raporunun denetime imkan verir nitelikte gerekçelendirilmediği ve karara esas alınamayacağı, bu rapora itibar edilerek hüküm kurulamayacağı, mahkemece davalının rapora itirazlarını karşılar biçimde yeni bir bilirkişi heyetinden bozma ilamı doğrultusunda taraf ve Yargıtay denetimine elverişli detaylı rapor alınarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesini usul ve yasaya aykırı olduğu ve yine kabule göre bozma kararından sonraki yargılama sürecinde davacının vermiş olduğu ıslah dilekçesi yönünden olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmemiş olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, alınan bilirkişi raporuna göre davalı tarafından kredi borcuna karşılık 27.11.2008 tarihinde 1.562,26 TL taksit, 29.01.2009 tarihinde 99,34 TL ihbar masrafı, 16.02.2009 tarihinde 1.494,71 TL taksit olmak üzere 3.156,31 TL ödeme yapıldığının anlaşıldığı, dava konusu krediye istinaden 2 taksit ödemesinin yapıldığı hususunun davalı tarafın da kabulünde olduğu, davalı tarafın satış bedelinin 76.000 TL'sinin kredi kapatma bedeli olarak alındığı, kalan kısmın ise taşınmaz için yapılan masraflar için kullanıldığı ve taşınmaz satışından eline geçen bir bedel olmadığı iddiasını ispat edemediği, taşınmazın 20.03.2009 tarihinde kredi borcu ile birlikte ipotekli olarak dava dışı kişiye devredildiği, taşınmazın kalan kredi taksit ödemelerinin dava dışı ... tarafından yapıldığı ve kredinin 12.12.2013 tarihinde dava dışı ... tarafından kapatıldığı, davalı tarafın iddia ettiğinin aksine taşınmazın dava dışı kişiye devredildiği tarihte taşınmaz satış bedeli ile birlikte kredi borcunun kapatılmadığı ve satış bedelinin davalı uhdesinde kaldığı, davalı tarafın satış bedelinden arta kalan tutarın davacıya iade edildiği hususunun ispatlanamadığı, taşınmazın 85.000 TL bedelle satıldığı ve davalı kredi borcunun 3.156,31 TL'lik kısmını ödediği, sebepsiz zenginleştiği tutarın 81.843,69 TL olduğu, ıslah dilekçesinin sunulduğu tarihte yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 50.000 TL alacağın 02.07.2009 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; dava dışı ...'un 77.000 TL kredi kapama bedeli olarak aldığını, kendisine yalnızca 8.000 TL elden ödeme yapıldığını, elden ödenen bu bedel ile (3.156,31 TL banka kredi borcu nedeniyle maaşından kesilen toplam tutar, 680 TL taşınmazın satışı sırasında tahsil edilen cezalı 2007-2008-2009 emlak vergisi, 1.300 TL Akbük villa sigorta borcu açıklaması ile ödenen tutar, 1.050 TL Aras vilları elektrik masrafı açıklaması ile ödenen tutar, 990 TL 2008 Ağutos-Eylül-Ekim-Kasım-Aralık, 2009 Ocak-Şubat-Mart aidatı açıklaması ile ödenen tutar, 925 TL tapu satışında ödenen satış masrafları ve 456 TL icra takibi nedeniyle avukata ödenen tutar toplamı) 8.557,31 TL olan ödemelerin yapıldığını, kendisinin elinde kalan bedelin olmadığını, protokol ile bu hususun açıklandığını, mahkemece yanlış yorumlandığını, kaldı ki bilirkişi raporunda, ...'a satış tarihi 20.03.2009 itibariyle taşınmaz değerinin 104.183 TL olabileceği tespit edildiğini, taşınmazı satın alan kişinin hem 85.000 TL bedeli, hem de 77.000 TL kredi borcunu toplamı olan 162.000 TL'ye o tarihteki değerin yaklaşık 1,5 katı fazlasına satın almış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, gönderilen SMS ile de bu durumun sabit olduğunu, bozma ilamında belirtilen hususlar araştırılmadan karar verildiğini, kredi ödemelerinin kimin tarafından yapıldığının tespit edilemediğini, dava dışı ...'in kusuru ile bu duruma gelindiğini, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inanç sözleşmesine konu taşınmazın 3. kişiye satılması nedeniyle sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 435 inci maddesinin birinci fıkrası ile 436 inci ve 437 inci maddeleri.
2. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 61 inci maddesi şöyledir:
"Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisabeden kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin, iadesi lazımdır."
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 77 nci maddesi şöyledir:
"Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur."
3.Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 437 nci maddesinde yer alan sebeplerin varlığı halinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyularak karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı, davalı tarafından gönderilen SMS ve beyan dilekçeleri ile sadece iki kredi taksit ödemesinin yapıldığının ikrar edildiği anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Uyulan bozma kararı gereğince tesis edilmiş İlk Derece Mahkemesi'nin usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
13.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.