"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki haciz bildirimine itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; dava dışı mükellefin vergi borcu nedeniyle davalıya 07.04.2012 tarihli haciz bildirimi gönderilerek 20.04.2012 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı tarafından 24.04.2012 tarihli dilekçe ile dava dışı vergi borçlusunun kendisinde hiçbir mal, alacak ve hakkının bulunmadığı, vergi borçlusu ile aralarında sürekli bir ticaret ilişkisi olmadığı belirtilerek haciz ihbarnamesine itiraz edildiğini ancak davalı ile dava dışı vergi borçlusu arasındaki ticari ilişkinin devamlılık arz ettiğini, davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek; davalının haciz bildirimine itirazının iptalini ve davalının davacı idareye borçlu olduğuna karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin dava dışı mükellefe hiç bir borcunun bulunmadığını, ilgili tarih itibariyle süreklilik arz eden bir ... veya ticari sözleşmesi olmadığını, daha önce alışverişinin bulunmadığını, ilerde doğacak muhtemel bir hakkın haczinin mümkün olamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 29.04.2014 tarihli ve 2012/423 E., 2014/263 K. sayılı kararıyla; davanın kabulü ile 195.521 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 20.12.2016 tarihli ve 2014/14339 E., 2016/11722 K. sayılı ilamıyla; "..Mahkemece 20.01.2014 tarihli bilirkişi raporu gereğince davanın kabulüne karar verilmiş ise de anılan raporun hükme esas alınması isabetli görülmemiştir. Davalı ...’ün ticari defterleri üzerinde yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen 03.04.2013 tarihli bilirkişi raporunda davalının 20.4.2012 haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla kamu borçlusu ... ...’e borcu bulunmadığı gibi aksine 25.122,16 TL alacaklı olduğu, kamu borçlusu ... ...’ün ticari defterleri üzerinde yaptırılan 20.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda ise davalı ...’ün haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği 20.04.2012 tarihi itibarıyla kamu borçlusuna 138.708.30 TL borcu bulunduğunun tespit edildiği belirlenmiştir. 03.04.2013 tarihli bilirkişi raporu ile 20.01.2014 tarihli bilirkişi raporu arasında çelişki bulunduğundan Mahkemece hem davalı ... hem de kamu borçlusu ... ...’ün ticari defterlerinin birlikte incelenmesi ve raporlar arası çelişkinin giderilmesine yönelik üç kişilik uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; hükme esas alınan 20.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda davalı ...’ün haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği 20.04.2012 tarihi itibarıyla kamu borçlusuna 138.708.30 TL borcu bulunduğu belirlendiğinden 138.708,30 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken 195.521,00 TL üzerinden davanın kabulü isabetli görülmemiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 07.12.2017 tarihli ve 2017/137 E., 2017/737 K. sayılı kararla; önceki raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile 25.122,16 TL'nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 07.10.2020 tarihli ve 2020/367 E., 2020/3241 K. sayılı ilamıyla;
"...Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek üç kişilik uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmış ise de alınan rapor yalnızca davalının ticari defterleri incelenmek suretiyle düzenlenmiş olup bilirkişi kurulunun incelemesi sırasında dava dışı vergi borçlusu ... ...’ün ticari defterleri incelenmemiştir.
Şu durumda Mahkemece, uyulmasına karar verilen 17. Hukuk Dairesinin 20.12.2016 tarihli 2014/14339 E. ve 2016/11722 K. sayılı bozma ilamının gereği yerine getirilerek hem davalının hem de dava dışı vergi borçlusu ... ’ün ticari defterleri temin edilip haciz ihbarnamesinin tebliği tarihi itibarıyla davalının, vergi borçlusu ... ’e borçlu olup olmadığının tespiti hususunda üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Bozma ilamının gereği yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma sonrası alınan 24.06.2022 tarihli bilirkişi raporunda, dava dışı ...'in 2012 yılı yevmiye defterlerine göre 30.11.2012 tarihli ve 329 yevmiye numaralı kapanış kaydında 120 alıcılar hesabının 120.01 alt hesabında davalının, amme borçlusuna 50.834.86.TL borçlu olduğu, 2012 yılını kapattığı, dava dışı ...'e ait 120 satıcılar, 340 alınan sipariş avanslarına ait muavinlerin bulunmaması nedeni ile 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi (20.04.2012) itibari ile davalıdan alacağının olup olmadığının mevcut duruma göre tespit edilemediği, davalının 2011-2012 ticari defterlerinin incelenmesinde, haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinde davalının dava dışı mükellefe 13.567,84 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, alınan bilirkişi raporunda dava dışı ...'in defter ve belgelerine göre alacaklı olup olmadığı tespit edilememiş ise de; davalının defter ve belgelerine göre 13.567,84 TL borcunun bulunduğu, önceki karar gereğince ödemelerin davalı tarafından yapıldığı anlaşılmakla belirlenen miktar yönünden konusuz kaldığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile haciz ihbarnamesinin tebliği tarihi itibariyle davalının dava dışı vergi borçlusuna 13.567,84 TL borçlu olduğunun tespiti ile yargılama sırasında önceki kararlar gereğince davacıya ödemeler yapıldığı görülmekle bu kısım yönünden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; bilirkişi raporlarında çelişkili tespitler bulunduğunu, sağlıklı bir biçimde tespit yapılmadığını, vergi dairesi kayıtları dikkate alınmadığını, dava dışı mükellefin BS formlarında davalıya mal/hizmet satışı yaptığının belirlendiğini, aralarındaki ticari ilişkinin süreklilik arz ettiğini, nispi vekalet ücreti verilmesinin doğru olmadığını, yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un (6183 sayılı Kanun) 79 uncu maddesine göre haciz bildiriminin iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6183 sayılı Kanun'un "Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi" başlıklı 79 uncu maddesi
2. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun (1136 sayılı Kanun) 168 inci maddesinin ikinci fıkrası
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen kararda belirtilen gerekçelere, özellikle bilirkişi raporuna göre haciz bildiriminin tebliğ tarihi itibariyle dava dışı kişinin davacıdan alacaklı olduğu miktarın belirlenmiş olmasına göre, sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2. Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde hüküm, temyiz edenin aleyhine bozulamayacağı gibi Yargıtayın temyiz eden tarafın lehine verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de temyiz eden tarafın bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Bu yasağa "aleyhe hüküm verme yasağı" denir. Aksi halde usul hükümleri ile hedef tutulan istikrar zedelenir ve mahkeme kararlarına karşı güven sarsılır.
3. Mahkemece verilen 07.12.2017 tarihli kararla; 25.122,16 TL’nin davalıdan tahsiline karar verildiği, hükmün sadece davacı tarafından temyiz edildiği, buna göre, davacı yönünden bu miktarın usuli kazanılmış hak oluşmasına karşın, Mahkemece aleyhe hüküm verme yasağı ihlal edilerek 13.567,00 TL üzerinden karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
4. Bundan ayrı 1136 sayılı Kanun'un 168 inci maddesinin ikinci fıkrasında, 6183 sayılı Kanun'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği ifade edilmiştir. Buna göre; davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
14.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.