"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1749 E., 2022/1614 K.
Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince; maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacılar vekili; müvekkillerinin murisi ... ...'in, davalıların işletmekte olduğu Üstünler Kasabası Karaburun Plajında 22.08.2012 tarihinde boğularak hayatını kaybettiğini, olaya ilişkin Beyşehir Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/37 E. 2016/65 K. sayılı dosyasında, davalılardan ...’ın plaj işletmecisi, ...’in ise şirket müdürü sıfatıyla yargılandığını, taksirle ölüme neden olma suçundan ceza aldıklarını, ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini; ceza dosyasında alınan raporda, davalıların gerekli uyarı levhalarını koymamaları ve cankurtaran bulundurmamaları nedeniyle kusurlu olduklarının tespit edildiğini, müvekkillerinden Şerife'nin ölenin eşi, diğerlerinin ise çocukları olup ölenin desteğinden mahrum kaldıklarını, ayrıca gözleri önünde gerçekleşen olay nedeniyle derin acı ve üzüntü duyduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir müvekkili için 1.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatı ile yine her biri için 30.000,00’er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
2. 06.12.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle ise maddi tazminat taleplerini bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı ... için 149.400,65 TL, davacı ... için 29.984,21 TL, davacı ... için 14.749,23 TL ve davacı ... için 11.832,73 TL olmak üzere toplam 205.966,82 TL’ye yükselttiklerini bildirmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili, zamanaşımı itirazında bulunmuş; esas yönünden ise ceza dosyasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilen kararın, maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olmadığı için bu dosyada delillerin ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini; müteveffa ... ...’in, derinliğin 120-130 cm aralığında olduğu suya 2,5 metre uzunluğundaki şişme su kaydırağından balıklama atlamak suretiyle kafasını kuma çarpması sonucu boğularak hayatını kaybettiğini, meydana gelen olayda müvekkillerinin kusurunun bulunmadığı gibi pasif eylemleri ile meydana gelen olay arasında uygun illiyet bağı da olmadığını, ayrıca istenen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalılar vekilinin zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş; esas yönünden yapılan incelemede ise davacıların murisi ...’in, davalı şirketin işleten, davalı ...’nin işletmenin müdürü ve davalı ...’un şirket yetkilisi sıfatıyla yer aldığı Karaburun Plajında boğularak ölmesi sebebiyle davalıların kusur oranlarının belirlenmesi için alınan bilirkişi raporuna göre, müteveffa ...'in % 65, davalıların ise %35 oranında (iç ilişkilerinde ise davalı ... ve...'un %5'er oranda) kusurlu oldukları, kusur raporu doğrultusunda aktüerya bilirkişisinden alınan kök ve ek raporlarda ise müteveffanın sağlığında aldığı net maaş miktarı gözetilerek, davacıların mahrum kaldığı destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı; davalıların sorumlulukları farklı oranlarda ise de 6098 sayılı TBK’nın 61 inci maddesi uyarınca, birden çok kişi olan davalıların haksız fiilin oluşumuna birlikte sebebiyet vermeleri nedeniyle tüm zarardan müteselsilen sorumlu oldukları, ancak anılan Kanun'un 62 nci maddesi uyarınca kendi iç ilişkilerinde ödemesi gereken tutardan fazlasını ödeyen kişi ya da şirketin diğerlerine rücu edebileceği gerekçe gösterilerek; davacılar vekilinin ıslah talebi ve bilirkişi raporları doğrultusunda, destekten yoksun kalma tazminatı talebinin kabulü ile davacı ... için 149.400,65 TL, davacı ... için 29.984,21 TL, davacı ... için 14.749,23 TL ve davacı ... için 11.832,73 TL olmak üzere toplam 205.966,82 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan kusur miktarlarıyla orantılı olarak müştereken ve müteselsilen tahsiline; manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulü ile her bir davacı için 15.000,00'er TL olmak üzere toplam 60.000,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalılar vekili; zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmasının dava şartı olup bu şartın yerine getirilmediğini; TBK’nın 72 nci maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu, tüzel kişi olan müvekkili şirket hakkında uzamış zamanaşımı süresinin de uygulanamayacağını, kısmi dava açılmakla alacağın yalnız o kısmı için zamanaşımı kesildiğinden, dava dışı kalan kısım hakkında fazlaya ilişkin haklar saklı tutulsa bile zamanaşımı süresinin işlemeye devam edeceğini, bu nedenle 06.12.2018 tarihli dilekçeyle ıslah talebine konu edilen kısmın da zamanaşımına uğradığını; davacılar murisinin ölümünün kendi kusurundan kaynaklandığını, arkadaşının uyarısına rağmen suya atladığını, bu sebeple uyarı levhaları konulması ve cankurtaran bulundurulması gerektiğine ilişkin bilirkişi raporlarındaki belirlemenin hatalı olduğunu, bu hususlar mevcut olsaydı dahi ölenin suya atlamasına mani olunamayacağını, zarar ile müvekkillerinin pasif eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığını ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; zamanaşımı itirazı yönünden yapılan incelemede, davalı şirketin işlettiği plajdan yararlanan davacılar ve müteveffa ile davalı şirket arasında sözleşme ilişkisi bulunduğundan, davalı şirket açısından zamanaşımı süresinin 6098 sayılı TBK’nın 146 ncı maddesi uyarınca on yıl olduğu; diğer davalıların sorumluluğunun ise sözleşme ilişkisinden kaynaklanmayıp haksız fiile dayalı olduğundan, uygulanacak olan zamanaşımı süresinin 6098 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza zamanaşımı süresi olduğu, bu sürenin de İlk Derece Mahkemesinin karar gerekçesinde belirtildiği gibi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 85 ve 66/d maddeleri uyarınca onbeş yıl olduğu, bu durumda hem dava tarihi itibariyle hem de ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığının anlaşıldığı; Esas yönünden yapılan incelemede ise, davalı şirketin tazminat sorumluluğunun 6098 sayılı Kanun'un 116 ncı maddesine dayalı bir sorumluluk olup, olayın olduğu tarihte plajın işletilmesi görevini verdiği davalı ...’nin ve varsa temsilcisinin kusurlu davranışlarından sorumlu olacağı; yardımcı kişi olan davalı ... ile şirket temsilcisi davalı ...’un ise ancak kusurları varsa 6098 sayılı Kanun'un 61 ve 62 nci maddeleri gereğince sorumlu tutulacakları; Beyşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/36 E. 2016/65 K. sayılı dosyasında, davalı şirket yetkilisi... ile plajın işletilmesinden sorumlu davalı ... hakkında taksirle ölüme neden olmak suçundan yargılama yapılmış ise de verilen ceza hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle ceza dosyasında verilen mahkumiyet hükmünün Hukuk Mahkemesi yönünden bağlayıcı olmayacağı, ancak ceza dosyasındaki tanık beyanları, tutulan tutanaklar ve alınan raporların bu dosyada delil olarak değerlendirilmesi gerektiği, ceza dosyasında alınan tüm bilirkişi raporlarında, müteveffanın mesleği, yaşı, bilgi ve birikimi dikkate alındığında 2.5 mt. yüksekliğindeki su kaydırağının üzerine çıkıp, su derinliğini ve suyun taban yapısını bilmeden atlamanın doğuracağı risk ve tehlikeleri öngörmesi gerekirken, bunu öngörmeyip kaydırağı amacı dışında atlama trambolini olarak kullanmak suretiyle ölümüne sebebiyet vermekten asli kusurlu olduğunun tespit edildiği ve İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan raporda da müteveffanın kusur oranının %65 olarak belirlenmiş olup, alınan raporlarda belirlenen kusur oranının usul ve yasaya uygun olduğu; Ancak, olayın meydana geldiği plajda gerekli uyarı levhalarının konmaması, olay anında sertifikalı can kurtaran çalıştırılmaması ve en önemlisi can kurtaranın suda yüzen kişileri gözetleyip derhal müdahale edebileceği can kurtaran kulesinin bulunmaması nedeniyle bu hizmetleri sunmakla görevli plajı işleten davalı ... ve plajın işletilmesini denetlemekle görevli şirket yetkilisi davalı ...’un taksir derecesinde kusurları olduğu ve davalı şirketin de bunların eyleminden sorumlu olacağı doğru bir şekilde tespit edilmiş ise de, davalı şirketin 6098 sayılı Kanun'un 116 ncı maddesi uyarınca %35 kusur oranının tamamından davalılarla birlikte sorumlu olacağı ve %35 oranında ödemek zorunda olduğu tazminatı iç ilişkide... ve ...’den kusurları oranında talep edebileceği, yani %35 kusur oranın kusurlu gerçek kişi davalılar arasında paylaştırılacağı düşünülmeden davalı şirketi %25 oranında, diğer davalıları ise %5 oranında kusurlu olarak tespit eden rapora göre hüküm kurulmasının doğru olmadığı; 6098 sayılı Kanun'un 61 ve 62 nci maddeleri uyarınca, davalılar arasında müteselsil sorumluluk olup davacı tarafın da tazminat miktarlarının davalılardan müteselsilen tahsilini talep ettiği göz önüne alındığında, İlk Derece Mahkemesince, davalıların birbirlerine karşı dava açmaları halinde iç ilişkide geçerli olacak kusur oranları yönünden gerekmediği halde üstelik de hatalı bir şekilde rapor alınmasının ve maddi tazminat talebi yönünden karar gerekçesinde davalıların müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilerek, hükümde de tazminat miktarlarının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesine rağmen, hükmün devamında tazminat miktarının hatalı kusur oranlarına göre bölünerek davalıların her birinin ayrı ayrı miktarlardan sorumlu tutulması suretiyle çelişkili ve infazı mümkün olmayacak şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu; Manevi tazminat talebi yönünden ise; olayın meydan geldiği tarih, olayın meydana geliş şekli ve özellikle müteveffanın kusur oranı ile davacıların tam kusur esasına dayalı olarak talep ettikleri tazminat miktarı ve manevi tazminatın zenginleşme aracı olmaması gerektiği de göz önünde bulundurulduğunda, her bir davacı yönünden hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu gerekçe gösterilerek; davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacıların talep edebileceği maddi tazminat miktarının müteveffanın kusur oranı da dikkate alınarak yasaya uygun bir şekilde hesaplandığı anlaşıldığından, maddi tazminat talebinin kabulü ile davacı ... için 149.400,65 TL, davacı ... için 29.894,21 TL, davacı ... için 14.749,23 TL ve davacı ... için 11.832,73 TL olmak üzere toplam 205.966,82 TL destekten yoksun kalma tazminatının; manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulü ile her bir davacı yönünden takdiren 7.500,00’er TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın 22.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili; istinaf itirazlarına ek olarak, tüzel kişilerin haksız fiil sorumluluğunun organları aracılığıyla ortaya koydukları eylemlerden kaynaklandığı kabul edildiğine göre müvekkilleri ... ve...’un %5'er kusur oranına göre toplam %10 yerine %35 kusur oranı üzerinden tazminat hesabı yapılmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 53, 56, 61, 62, 72, 116 ve 146 ncı maddeleri.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporlarının taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olup davalıların kusur oranının %35 olarak belirlenmesine, tazminat miktarlarının tarafların kusur oranları göz önüne alınarak hakkaniyete uygun şekilde hesaplanmış olmasına ve davalılar arasında müteselsil sorumluluk bulunduğunun anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olduğundan, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.