"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/38 E., 2023/5 K.
DAVALI/BİRLEŞEN DAVADA
DAVA TARİHİ : 07.07.2011
Taraflar arasında birleştirilerek görülen menfi tespit ve alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, asıl davanın reddine birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı asıl davada tereke temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, davalının, müvekkilerinin murisleri ...'ün de içinde yer aldığı toplam üç kişi hakkında icra takibi yaptığını, murisin ölümü üzerine mirasçılarının takibe dahil edildiklerini, murislerinin usulsüz tebliğ nedeniyle icraya itiraz ederek takibi durduramadığını, icra takibinin dayanağı taşınmaz satışına ilişkin belge olup, resmi şekil şartına uygun olmaması nedeniyle sözleşmenin ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın geçerli olmadığını, ayrıca sözleşmedeki imza ve parmak izinin kendileri ve murislerine ait olmadığı gibi sözleşmede muhtar ve iki azanın imzasının bulunmadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu ve geçersiz sözleşmeye dayalı cezai şart talep edilemeyeceğini iddia ederek; Kumru İcra Müdürlüğü'nün 2009/5 esaslı dosysında borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin iptaline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, sözleşmenin geçerli olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiş, ilk bozma ilamından sonra birleşen davasında ise davalı ... ile yapılan harici sözleşme ile taşınmaz satın aldığını, taşınmazdan kadastro geçtiğini, ancak davalının itirazı üzerine adına tescil görmediğini, taşınmazın mülkiyetinin verilmemesi nedeniyle sözleşmeye göre ödediği bedeli ve cezai şart bedelini tahsil etmek üzere icra takibi yaptığını, takibe davalı ...'in haksız itiraz edilerek takibin durduğunu, süresinde itirazın iptali davası açamadığından eldeki davayı alacak davası olarak açtığını ileri sürerek; Kumru İcra Müdürlüğü'nün 2009/5 esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak üzere 18.720,00 TL'nin 10.02.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.11.2012 tarih ve 2011/110 E.- 2012/158 K. sayılı kararı ile; asıl davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.03.2015 tarihli ve 2014/26842 E., 2015/6253 K. sayılı ilamı ile; sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmediğine karar verildikten sonra, harici satış sözleşmesinin konusu olan taşınmazın satış tarihi olan 26.10.2003 tarihi itibariyle tapulu olup olmadığı kesin olarak anlaşılamadığından, mahkemece öncelikle bu hususta araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, yapılacak inceleme sonucunda satış tarihi itibariyle taşınmazın tapusuz olduğu ve davalıya zilyetliğinin satış tarihi itibariyle devrinin yapıldığının tespit edilmesi halinde, tapusuz taşınmazların haricen satışına ilişkin sözleşmenin geçerli olduğu, aksi halde satış tarihi itibariyle taşınmazın tapulu olduğunun tespiti halinde satış sözleşmesinin geçerli olmaması nedeniyle davalının sözleşmede kararlaştırılan cezai şart bedelini talep edemeyeceği ancak sözleşmede satış bedeli olarak ödenen 3.000 Euro'nun sözleşmeyi imzalayan satıcıdan talep edebileceği gözetilerek, davacı ...'ün imzanın kendisine ait olmadığına dair itirazları da bu kapsamda değerlendirilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece, asıl davanın, davacı ... açmış olduğu davadan feragat ettiğinden onun davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı ...'in Kumru İcra Müdürlüğünün 2009/5 E. sayılı dosyası ile takip gören alacağa ilişkin borçlu olmadığının tesbitine, takibin borçlu ... yönünden iptaline, davacıların kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine, birleşen davanın ise konusuz kalmış olması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, mahkeme kararı asıl dava davalısı birleşen dava davacısı tarafından temyiz edilmiştir.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 22.01.2020 tarihli ve 2016/21488 E.- 2020/456 K. sayılı bozma ilamı ile; “Asıl dava yönünden yapılan temyiz incelemesinde; "...Davacıların murisi dava açılmadan evvel icra takibi sırasında 27.5.2008 tarihinde vefat etmiştir. İcra dosyasında alacaklının talebi üzerine çıkartılan muhtırada mirasçıları olarak murisin çocukları ..., ..., Söz gösterilmiş olup bu kişilerin tamamı icra takibine dahil edilmişlerdir.
Mirasçılardan sadece ... ve ... eldeki davayı açmıştır. davaya konu alacak ilişkisine davacıların murisi ile davalı taraf olup, müteveffa ...'ün terekesinde, mirasçıları arasında elbirliği mülikiyeti hükümleri geçerlidir. Elbirliği halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunan bir terekede, terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640 ve 702 nci maddeleri uyarınca, tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da tüm mirasçılar tarafından birlikte yürütülmesi gerekir. O halde, mahkemece, mirasçı davacılara diğer mirasçıların davaya katılımını sağlaması veya muvafakatini alması ya da terekeye temsilci tayin ettirmesi için süre verilerek taraf teşkilinin sağlanması, bundan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekir.
Birleşen dava yönünden yapılan temyiz incelemesinde; Davacı, davalı ve 26.10.2003 tarihli sözleşmede satıcı sıfatıyla yer alan kişiler aleyhine yürüttüğü icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini, itirazın iptali davasını açma süresini kaçırdığından icra dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla açtığını ileri sürerek 18.720,00 TL'nin 10.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, Dairemizce aleyhine icra takibi yürütülen Fadik mirasçılarının açtığı dava ile eldeki dava arasında hukuki ve fiili irtibatın bulunduğu ve bir dosyada verilecek hükmün diğerini etkileyebilecek nitelikte olduğu belirtilerek dosyaların birleştirilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada davaların birleştirilmesine karar verilmiş ancak ilk davada İsmet hakkında verilen hükümden sonra iş bu davanın konusu kalmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir...". Asıl davada ... kendi adına değil ...'ün mirasçı sıfatıyla ondan kalan borç için mirasçı olarak menfi tespit davası açmış, birleşen dosyada ise davacı, davalı ...'e 26.10.2003 tarihli sözleşmede satıcı sıfatıyla yer alanlar arasında olduğu ve itirazın iptali davası açma süresini kaçırdığı için bizzat ona karşı alacak davası açmıştır. Görüldüğü gibi bu iki davanın konusu da, tarafların taraf olma sıfatları da birbirinden farklıdır. O halde mahkemece, her iki davanın konusunun ve davalının davaya taraf olma sıfatının farklı olduğu nazara alınıp, dosya kapsamında bulunan deliller ve özellikle davalının 14.04.2016 havale tarihli dilekçeside belirttiği beyanları da değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis etmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3. Bozma nedenine göre asıl davanın davalısı ve birleşen davanın davacısının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. şeklinde bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl davada, taraflar arasında sözleşme yapıldığı tarih olan 26.10.2003 tarihi itibari ile taşınmazın tapusuz bir taşınmaz olduğu, bu nedenle taraflar arasında yapılan sözleşmenin geçerli bir sözleşme olduğu, ... mirasçısı ...'ün sözleşmedeki imzaları kabul ettiğine dair beyanı, tapu kayıtları ve tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere 26.10.2003 tarihli sözleşmenin satıcılar tarafından ifa edilmemesi, buna karşılık alıcı davalı ...'ün sözleşmede belirlenen 3000,00 EURO yu ...'e teslim etmesi ve edimini yerine getirmesi dikkate alınarak davacıların davasını ispat edemedikleri anlaşıldığından davanın reddine, birleşen davada ise dosya davalısı ...'ün 21.11.2022 tarihli dilekçe ve 14.04.2016 tarihli dilekçelerinde açılan davayı kabul etmesi, asıl dava ile birleşen davaların konularının aynı sözleşme olması nedeni ile asıl dava yönünden yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda 26.10.2003 tarihli sözleşmenin satıcılar tarafından ifa edilmediği, satıcılardan birinin davalı ... olduğu dikkate alınarak birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada tereke temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Tereke temsilcisi, satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte satış senedinin ifa edildiğini, taşınmazın davalının babası adına tescil edildiğini, satış bedelinin üç katı oranında cezai şartın fahiş olduğunu, indirilmesi gerektiğini, üç satıcı olduğunu ve her birinin satış bedeli ve cezai şarttan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmayacağını, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada menfi tespit birleşen davada alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72 nci maddesi,
2. 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 67 nci maddesi,
3. Yargıtay 3. HD. 25.05.2023 tarihli ve 2023/149 E., 2023/1607 K. sayılı emsal kararında belirtildiği şekilde “Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar Türk Medeni Kanunu'nun 762 nci maddesi hükmüne göre menkul mal niteliğindedir. Aynı Kanunun 763 üncü maddesi uyarınca bu gibi malların mülkiyetinin devri zilyetliğin karşı tarafa teslimi ile gerçekleşir. Tapusuz taşınmazların satışı resmi şekle bağlı olmadığından adi yazılı senetle satışı mümkündür.”
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, satış vaadine konu taşınmazın sözleşme tarihinde tapusuz taşınmaz olduğu ve bu haliyle sözleşmenin geçerli olduğu, birleşen davada ise davalının kabul beyanının bulunduğunun anlaşılmasına göre mahkeme kararının isabetli olduğu görülmekle, temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple,
Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
21.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.