"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/729 E., 2021/412 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar taraflarca temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin kardeşi olan davalıya yurt dışında biriktirdiği parayı teslim ettiğini ve davalının kendi adına banka şubesindeki hesabına 72.855.00 TL ve aynı bankanın 4270802 nolu hesabına 10.960 Euro yatırdığını, ayrıca muhtelif miktarlarda davacıya ait bilezik, zincir, altın gibi ziynet eşyalarının saklamak üzere aynı banka şubesinde davalı adına kiralık kasaya konulduğunu, banka hesap cüzdanı ile ziynetlerin konulduğu kasa anahtarının davacıya verildiğini, ancak para ve ziynetlerin tarafına verilmesini istemesine rağmen davalının bu para ve ziynetlerini geri vermediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 105.871,00 TL tutarındaki alacağın tahsiline karar verilmesini istemiş, davacı vekili ıslah dilekçesi ile ziynet eşyaları yönünden alacak taleplerini 125.901,00 TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının talep ettiği para ve ziynet eşyalarının müvekkiline ne amaçla teslim edildiğini bildirmediğini, banka hesap cüzdanı ve kasa anahtarının davacıda olmasının para ve ziynet eşyalarının davacıya ait olduğunu göstermeyeceğini, söz konusu hesap cüzdanı ve kasa anahtarının davalının çantasından izinsiz olarak alındığını, dava dilekçesine konu edilen para ve ziynetlerin ibraname başlıklı belgeyle geri verildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiş, davalının yargılama sırasında vefat etmesi üzerine, mirasçıları dayaya dahil edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 30.12.2011 tarih, 2010/329 E., 2011/454 K. sayılı kararıyla; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Yargıtay (kapatılan ) 13. Hukuk Dairesinin 25.02.2013 tarihli, 2012/9867 E., 2013/4264 K. sayılı ilamıyla;taraflar arasındaki hukuki ilişkinin emanet akdine dayandığı, BK 146 ncı maddesi gereği zamanaşımı süresinin sözleşmeden doğan davalarda 10 yıl olduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle de 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği belirterek, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 15.11.2016 tarih, 2013/133 E., 2016/800 K. sayılı kararıyla; taraflar arasında 17.09.2009 tarihinden sonra sözlü de olsa kurulmuş bir vedia akdinin bulunmadığını gösterdiğini, davacı tarafça kesin ve inandırıcı delil ve belge sunulmadığı, davalının isticvap beyanı üzerine davacı tarafa yemin delili hatırlatılmasına rağmen davacı tarafça davalıya yemin teklifinde bulunulmamış olduğu ve kiralık kasaların bulunduğu banka yazı cevapları da göz önüne alınarak ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
2. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
3. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.03.2019 tarih, 2017/4600 E., 2019/3717 K. sayılı ilamıyla; tarafların sair temyiz itirazlarını incelenmeksizin davalının, davaya konu paralardan 15.000,00-16.000,00 TL’nin kendisine verildiğini (maddi vakıayı) ikrar ettiği, ancak bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle değil, başka bir nedenle verildiğini savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirdiği, bu durumda, somut olayda davalının savunması dikkate alınarak söz konusu olan 15.000,00-16.000,00 TL bedelin hangi hukuksal nedenle davalıya verildiği araştırılıp, taraf delilleri dikkate alınarak sonucuna uygun bir kararın verilmesi gerektiği belirterek, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosyaya sunulan 15.06.2009 tarihli ibraname dikkate alındığında, davalının daha önce kendisine emanet olarak verilen 71.000,00 TL ile 5.020-Euro'yu davacıya iade ettiği, paralar emanet verilirken davalı tarafça davacıya verilen senedin kaybolduğu gerekçesiyle davalıya iade edilemediğinin taraflarca kabul ve imza edildiği, banka kayıtlarına göre davacının 15.06.2009 günü 71.034,72 TL'yi kendi banka hesabına yatırdığı, ardından 17.09.2009 günü bu parayı 72.858,51 TL olarak bankadan çektiği, hesap dökümlerine göre davalının 17.09.2009 günü kendi hesabına 72.858,00TL ve 10.960 Euro yatırdığı, ardından dava tarihinden sonra 02.12.2011 tarihinde bu paraların davalı tarafından bankadan çekildiği, taraflar kardeş olsalar da dosyaya sunulan ibraname dikkate alındığında davalının davadan evvel davacıdan emanet olarak aldığı paraları iade ederken aralarında yazılı bir belge düzenlendiği, hayatın olağan akışına göre taraflar arasında ikinci kez emaneten para alışverişi gerçekleştiğinde taraflardan yine yazılı bir belge düzenlemelerinin bekleneceği, ancak böyle bir belgenin bulunmadığı, davacı tarafından verilen ıslah dilekçesi ile hile hukuki sebebine dayanılmış ise de davacının iddialarını ispat edemediği, davacının yemin deliline dayanmayacağını bildirdiği, davalının isticvabı sırasında hesabına yatan paraların kendisine ait olduğunu, davacıdan aldığı 15-16 bin TL'yi tadilat işi için aldığını beyan ettiği, Mahkemece davalıya bu yöndeki iddiasını ispat etmek için gerekli delilleri sunmak üzere süre verildiği, davalı tarafça sunulan makbuzların 2002 yılına ilişkin olduğu, 15.06.2009 tarihli ibraname dikkate alındığında tarafların bu tarihte mahsuplaştıkları ve tadilat parası için verildiği iddia edilen bu paranın ibranamenin tanzim edildiği tarihte dikkate alınmamasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile, 16.000,00 TL'nin dahili davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; müteveffa davalının isticvap beyanının gerçeği yansıtmadığını, hesap hareketleri ve bankaya yatan miktarlar dikkate alındığında iddialarını ispat ettiklerini, TL cinsinden olan paralarla, döviz cinsinden olan paraların esasında müvekkiline ait paralar olduğunu, dava dosyasına sunulan 15.06.2009 tarihli “ İbranamedir” başlıklı belge ile yazılı kayıt altına alınan ve davacıya teslim edilen bu paraları davalı müteveffanın hesabına yatırdığını belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalılar vekili; binanın tadilatı için alınan ödünç paraların ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini, ibra işleminin ödünç alınan para ve altının aynen alınıp geri verildiğini gösterdiğini, makbuzların binanın yapımı ve tamiri sırasında, davacının yurt dışında olması nedeniyle davacı adına yapılan harcamaları ispat ettiğini, makbuz bedellerinin davacı tarafından ödenip ödenmediğinin araştırılmadığını, davalılar için takdir edilen vekalet ücretinin eksik olduğunu belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, emanet olarak davalıya bırakılan TL ve Euro cinsinden paralar ve altınların iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda, lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar. Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK.)
2. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681 K. sayılı kararı).
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13 üncü maddesi; “(1) Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez. “ şeklindedir.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile, Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamı doğrultusunda araştırma yapıldığı, davalı tarafça sunulan belgelerin incelendiği anlaşıldığından, ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre de davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı eldeki dava ile 72.855,00 TL ile 10.960 Euro ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ziynet eşyası için 10.000,00 TL olmak üzere 105.871,00 TL’nin tahsilini istemiş, 02.10.2015 tarihli bedel artırım dilekçesi ile de ziynet eşyaları için 125.901,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 16.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Bu durumda Mahkemece ret edilen kısım üzerinden davalılar lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken yazılı şekilde vekalet ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3 üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasını gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacının tüm, davalıların sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan kararının hüküm fıkrasının altıncı bendinin hükümden çıkarılarak yerine " Dahili davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 maddesi gereğince takdir ve hesap edilen 16.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine " cümlesinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Davacı yönünden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık; davalılar yönünden, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
05.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.