"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesi
SAYISI : 2017/274 E., 2018/167 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacının Kalkan'da bulunan evine kendisinin bulunmadığı dönemde kimliği belirsiz kişilerce bilgi ve rızası dışında girildiğini, adına kayıtlı telefondan milletler arası görüşmeler yapıldığını, söz konusu olayla ilgili ceza soruşturmasının bulunduğunu, yapılan görüşmeler nedeniyle davalı şirket tarafından gönderilen faturaya itiraz edilmesine rağmen borcun ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini ileri sürerek; davacının davalıya 6.377,40 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının iddialarının soyut olduğunu, ispat yükünün davacıda olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.02.2013 tarihli ve 2004/216 E., 2013/159 K. sayılı kararıyla; dava konusu olayla ilgili ceza dosyasında yargılanan sanığın söz konusu telefon görüşmelerini kabul ettiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 05.04.2017 tarihli ve 2015/19075 E., 207/4735 K. sayılı ilamıyla; "(...) Mahkemece; uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, o yerde ayrı bir Tüketici Mahkemesi varsa görevsizlik kararı verilmesi, yok ise davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılacağına karar verilerek, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; her ne kadar kural olarak ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı değilse de, ceza mahkemesince fiilin hukuka aykırılığına yönelik kesinleşen maddi olguların, hukuk hakimi bakımından bağlayıcı olup taraflar yönünden de kesin delil niteliği taşıdığı, buna göre Kaş Asliye Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararı ve söz konusu evinin dönemsel olarak kullanılması dikkate alındığında, davacının dava konusu 6.377,40 TL alacak için borçlu olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davacı tarafın bu dosyadaki beyanları ile ceza dosyasındaki ifadelerinin çelişkili olduğunu, Mahkemece ceza yargılamasında verilen karara dayanılarak hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, keza ceza mahkemesince verilen kararın hukuk davasında bağlayıcı olmadığını, ayrıca davacı tarafına davalı şirket tarafından gönderilen faturaya 26.04.2004 tarihinde Telekom Kalkan Temsilciliği nezdinde yaptığı itirazın kabul edilmeyerek borcu ödemesi gerektiğinin bildirildiğini iddia etmiş olsa da, faturadan kaynaklı itirazına ilişkin somut bir belge sunmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, telefon faturası nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2023 tarihli ve 2022/3-132 E., 2023/100 K. sayılı ilamı.
3. Değerlendirme
1. Bilindiği üzere borç ilişkisi alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki olup, hukukî işlemden doğabileceği gibi doğrudan doğruya kanundan da doğabilir. Hukukî işlemden doğan borç ilişkilerinin başlıca kaynağı sözleşmedir. Her sözleşme, taraflar arasında bir hukukî ilişki meydana getirir, bu ilişkiye “sözleşmeye dayalı=akdî ilişki” denir. Sözleşme; hukukî bir sonuç doğurmak üzere, iki veya daha ziyade kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının uyuşmasını ifade eder.
2. Borçlar Hukukunda egemen olan “sözleşmelerin nispiliği” kuralı gereğince, borç ilişkilerinden doğan alacak hakkının aynî haklarla kişilik haklarının aksine, hukukî nitelikleri itibariyle nispî bir hak olması, başka bir anlatımla alacaklının bu hakkı sadece borçluya karşı ileri sürebilmesi anlamına gelir ve
üçüncü kişiler, borç ilişkisi ile ilke olarak borç altına girmedikleri, bir hak kazanmadıkları için, bu hakkın onlara karşı ileri sürülebilmesi istisnaî hâller dışında kural olarak mümkün değildir.
3. Abonelik sözleşmesi tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılır. Yapılan sözleşmenin niteliğine göre kural olarak bütün sözleşmelerde geçerli olan sözleşmenin nispiliği ilkesi uyarınca, yapılan sözleşme sadece taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurur.
4. Dosya kapsamında; abone olan davacının telefon hattı üzerinden, davacının bilgisi ve rızası dışında, dava dışı üçüncü kişi tarafından yapıldığı ceza yargılaması ile sabit olan kullanımdan, borçlu olunmadığının tespiti talep edilmektedir. Hal böyle olunca, Mahkemece; yukarıda yer verilen hukuk kuralı gereği, abonelik üzerinden tüketilen telefon kullanım bedelinden davacının fiili kullanıcı ile birlikte davalı şirkete karşı müteselsilen sorumlu olduğunun kabulüyle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.