Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3719 E. 2024/2540 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar ile davalıların murisi arasında adi ortaklığın bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa ortaklığın tasfiyesi ve ortaklığa konu taşınmazların davacılara tescili talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, davalıların murisi ile aralarında adi ortaklık bulunduğunu tanık beyanlarıyla ispatladıkları, davalının da kısmi ikrarının bulunduğu gözetilerek yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/565 E., 2023/865 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/378 E., 2023/46 K.

Taraflar arasındaki adi ortaklığın tasfiyesi ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; davacıların kardeş, davalıların murisi ...'nin ise davacılardan ...'nin oğlu olduğunu, davacılar ile muris ... arasında inşaat ve taahhüt işleri yapılması konusunda adi ortaklık kurulduğunu, taraflar arasındaki sözlü anlaşma gereğince davacı ...'nin ortaklıktaki payının %60, davacı ...'un ortaklık payının %30 ve muris ...'nin payının ise %10 olduğunu, idareci ortak olan davacı ...'nin ortaklık süresince dönem dönem ortaklığa avans verdiğini ve bu kapsamda taşınmazlar satın alındığını, resmi işler muris ... tarafından yürütüldüğü için tapuların onun adına yapıldığını, ortak olarak yapılıp tamamlanan ve ortaklığa kalan daireler satılarak bitirilen işler olduğu gibi tamamlanmış ancak ortaklığa kalan ve resmiyette ... üzerine tapusu olmakla henüz satılmayan daireler de olduğunu, yine davacı ...'un avans ödemesi ile alınan iki adet taşınmaz ve ortaklık parasıyla alınmış 3 adet taşınmaz; ayrıca ortaklığa ait olmakla ... adına kayıtlı araçlar varken adi ortaklığın 27.08.2017 tarihinde muris ...'nin ölümü ile sona erdiğini, davalı mirasçı ...'ın ortaklığın tasfiyesi gerçekleştirilmeden 10.10.2017 tarihinde Kayseri'ye gittiğini ve bir daha da geri dönmediğini, bu nedenle taraflar arasında rızai bir tasfiye yapılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek; adi ortaklığın tasfiyesi ile ortaklığa konu olup davalıların murisi adına kayıtlı bulunan araç ve taşınmazların araç ve tapu kayıtlarının iptali ile davacıların ortaklıktaki payları dikkate alınarak davacı ... adına 6/10, davacı ... adına 3/10 hisse oranına göre tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın adi ortaklık malı olduğunu ileri sürdüğü tüm taşınır ve taşınmaz malların muris ...'nin şahsi kazanımları olduğunu, murisin uzun süre toptan gıda işi ile iştigal ettiğini, bu işten elde ettiği gelir ile yatırımlar yaptığını, ayrıca davacı babasının bağış olarak verdiği sermaye ile dava konusu taşınır ve taşınmazları elde ettiğini, davacıların amacının torunu ve gelini olan davalılardan mal kaçırmak olduğunu, tarafların 95012 ada 1 parselde kayıtlı bulunan taşınmaza ilişkin olarak ortaklık yaptıklarını ve inşa edilen taşınmazlardan yükleniciye isabet eden bölümlerin taraflar arasında pay edildiğini, bunun dışında taraflar arasında ortaklık ilişkisinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacılar tarafından adi ortaklığın varlığına, ortakların hisselerine ilişkin yazılı bir delil ya da belge sunulmadığı, dinlenen tanık beyanlarının tek başına ispata yeterli olamayacağı, celp edilen vergi kayıtlarına göre davacıların ve muris ...'nin ayrı ayrı vergi mükellefiyet kayıtlarının bulunduğu, dava konusu taşınmaz ve araçların resmi satış senetlerine göre ... tarafından doğrudan satın alındığı, taşınmaz ve araçların ortaklık adına ödeme yapıldığına dair de bir delil ya da belge sunulmadığı, bu haliyle davacıların davasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili; Mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, taraflar arasındaki akrabalık ilişkisi gereği eldeki davanın tanık ile ispatının mümkün olduğunu, davacı tarafın yargılama sırasında dinlettiği tanıklar ile iddiasını ispat etmesine rağmen davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; adi ortaklığın kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmadığından, davalılar murisi ile davacılar arasında adi ortaklığın kurulması hususunun maddi vakıa boyutuyla her türlü delil ile ispatı mümkün olup, davacı ... ile davalıların murisinin baba oğul (davacı ve davalının da kayınpeder-gelin) oldukları da göz önünde bulundurulduğunda senetle ispat zorunluluğunun istisnası olarak tanık dinlenebileceği, ancak eldeki davada davacı tarafın yargılama sırasında dinlettiği tanık beyanları ve dosyaya ibraz ettiği tüm delilleri ile taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisini ispat edemediği gerekçesiyle, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, adi ortaklığın tasfiyesi ile ortaklığa konu taşınmazların ve araçların davalıların murisi adına olan kayıtlarının iptali ile hisseleri oranında davacılar adına tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi,

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) ''ispat yükü'' başlıklı 190 ıncı ve "senetle ispat zorunluluğunun istisnaları" başlıklı 203 üncü maddesi,

3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 ve devamı maddeleri.

3. Değerlendirme

1. 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.

2. Adi ortaklık sözleşmelerinde "şekil serbestisi" ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir.

3. Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.

4. Adi ortaklık ilişkisi, 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinde düzenlenen parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak, senetle ispat zorunluluğu geçerlidir.

5. Aynı Kanun'un 203 üncü maddesinde ise, senetle ispat zorunluluğunun istisnaları sayma yöntemiyle belirlenmiştir. Bunlardan biri de altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler olup, bu kişiler arasındaki işlemler miktar ve değerine bakılmaksızın tanıkla ispat edilebilir.

6. Somut uyuşmalıkta ise; kardeş olan davacılar, davacılardan ...'nin oğlu ve ayna zamanda davalıların murisi olan ... ile aralarında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunu ileri sürmüş ve ...'nin ölümü ile sona eren adi ortaklığın tasfiyesini talep etmiş, davalı taraf ise taraflar arasında süregelen ortaklık bulunmadığı, ortaklığa konu edilen dava konusu taşınır ve taşınmaz malların muris ...'nin kendi çabası ile elde edildiği, sadece 95012 ada 1 parsele ilişkin olarak ortaklık kurulduğu, bu ortaklığın da sona erdiği ve yapılan taşınmazların ortaklar arasında pay edildiği, taraflar arasında devam eden bir ortaklık olmadığı savunmasında bulunmuştur.

7. İlk Derece Mahkemesince dinlenen tanık beyanları incelendiğinde; davacı tanığı ...'nın "...2008 yılında davacı eşim ile diğer davacı kaynım şirket kurmaya karar verdiler. Bunun görüşmeleri evimizde oldu. Ben de oradaydım. Eşim 140.000,00 TL sermaye koydu, kaynım ise 60.000,00 TL getirdi. Toplam 200.000,00 TL sermaye ile şirket kuruldu. %70 hisse eşimin,%30 hisse kaynımın olacaktı. O dönemde oğlum ... 20'li yaşlarında ve işi yoktu. Eşim kendi hissesinden %10'luk kısmı oğluma devretti. Ondan sonra ... babasının ve amcasının yanına giderek işlerinde yardımcı olmaya başladı. Ortaklık bu şekilde 3 ortakla devam ediyordu. Beraber inşaat işi yapıyorlardı...", davacı tanığı ...'in; "Davacıları 2012-2014 yılları arasında şirketlerinde çalışmam sebebiyle tanırım, o dönemde şirketin ortakları ..., ... ve ...'ydı. ...'nın hissesini %10 olarak biliyorum...", davacı tanığı ...'ın; "...Davaya konu şirket 2008 yılında kurulmuştu. Ortakları ..., ... ve ... . Bu şirkette ...'ye %10 hisse verilmişti. Eniştemin amacı ...'nin iş öğrenmesi ve meslek sahibi olmasıydı. Ancak şirketle ilgili işlerin tümünü eniştem ... yürütüyordu...", davacı tanığı ...'nin; "... ... beyin bir kardeşi kendisi ile ortaktı. Bir de yanında oğlu ...'nin gelip gittiği biliyorum. Ancak aralarındaki ortaklık yapısı ile ilgili bir bilgim yoktur ancak ortaklığı ... bey temsil ediyordu, tüm işlerle ... bey ilgileniyordu..." şeklinde uyuşmazlığı ifade ettikleri görülmektedir.

8. 6100 sayılı HMK'nın 203 üncü maddesi uyarınca davanın tarafları arasındaki yakın akrabalık nedeniyle senetle ispat zorunluluğunun istisnası olmasından dolayı tanık dinlenmesi mümkün olduğundan, aksine inandırıcı delil ve olaylar mevcut olmadıkça tanıkların gerçeği söylediklerinin kabulü gerekir. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada davacı tanıklarının olmamışı olmuş gibi ifade ettiğini kabulü dair bir delil bulunmadığı aksine tanıkların beyanlarının hayatın akışına uygun bulunduğu anlaşılmaktadır.

9. Bundan başka; davalı tarafın cevap dilekçesinde, ortaklığa konu olduğu iddia edilen 95012 ada 1 parseldeki işe ilişkin kısmi ikrarı da mevcuttur.

10. Yapılan bu açıklamalar ışığında; davacılar ile davalıların murisi ... arasında adi ortaklığın kurulduğu, bu ortaklığın davalı ...'nin ölümü ile sona erdiği anlaşılmaktadır.

11. Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık mal varlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, katılım payları ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.

12. Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece 6098 sayılı Kanun'un 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.

13. Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; davacı tarafın adi ortaklığın varlığını ispat ettiği ve talebinin adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin olduğu dikkate alınarak, tasfiye hükümlerinin uygulanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesi birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacılar yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,24.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.